๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fıkhus Sahabe => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 06 Mayıs 2011, 16:23:41



Konu Başlığı: Sahabenin kim olduğunu tayin etmede ölçü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Mayıs 2011, 16:23:41
Sahabenin Kim Olduğunu Tayin Etmede Ölçü


Sünnetin saf haliyle sonraki kuşaklara taşınması mühim meselelerin en üst sırasında yer almıştır. Hadislerin naklinde görev alan ravilerin kim olduğunu tesbitin ehemmiyeti konu ile alakalı hususi bir disiplinin doğ­masına sebep olmuştur. Hadis rivayet eden kişinin adalet ve zapt yönü bütün yönleriyle incelemeye alınmıştır. Raviler zincirinin ilk halkasında yer alan sahabenin kim olduğu ve nasıl tesbit edileceği hadisle alakalı diğer meselelerden daha fazla önemsenmiştir. Bu noktada farklı mülaha­zalar öne çıkmıştır. Neticede bir kişinin sahabe olduğu şu esaslardan biriyle tesbit edilmiştir:

Tevatür Yolu: Yalan üzerine birleşmeleri adeten mümkün olmayan bir cemaatin kendilerinden önceki bir başka cemaatten yaptığı nakille kişinin sahabe olduğunu rivayet etmesidir. Bu, usuller içerisinde en kâmil olanıdır. Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali başta olmak üzere cennetle müjdelenen on kişinin [1] sahabe olduğu tevatür yoluyla sabittir.

İstifâza Yolu: Kişinin sahabe olduğu tevatür derecesine ulaşmayan bir şöhretle bilinebilir. Dımam b. Sa'lebe ile Ukâşe b. Mihsan'ın -radiyallahu anhuma- sahabe olduklarının tesbiti gibi.

Şahadet Yolu: "Şahs-ı vahidin tezkiyesi makbuldür." Kaidesinden hareketle herhangi bir sahabi veya tabiinin "falancanın Rasûlüllah (sav) ile musahabesi vardır" demesi ile de kişinin sahabe olduğu tesbit edilebilir. Mesela Hz Ömer'in devri hilafetinde Ebu Musa el-Eş'ari komutasındaki askerler içerisinde yer alan Hümeme b. Ebi Hümeme ed-Devsi Isfehan'da ishal hastalığından vefat etmişti. Ebu Musa el-Eş'ari Hümeme hakkında; "Vallahi Efendimiz'den (sav) Humeme'nin şehit ola­cağını işitmiştim." dedi. Bu ifadeden Humeme'nin -radiyallahu anh'ın-sahâbe olduğu anlaşılmıştır.

İkrar Yolu: Kişinin adaletinin sübutu ve Allah Rasûlü (sav) ile aynı zamanda yaşama imkânının mevcudiyeti aşikâr olur, sonrada sahabe olduğu tarafından itiraf edilirse ikrarı kabul edilir. Yani bu durumdaki bir kişinin sahabe olduğuna hükmedilir. İkrarın kabul edilebilmesi için kişinin en geç hicri 110 tarihinde vefat etmesi gerekir. Çünkü sahabe asrı hicri 110'da son bulmaktadır. Bu tarihin tesbiti, vefatından bir ay kadar önce Allah Rasûlü'nün (sav);

"İşte bu geceyi görüyorsunuz ya, bundan sonra geçecek yüz senenin başında bugün yeryüzünde olanlardan hiç kimse kalmayacaktır."[2]

Kimlerin sahabe olduklarının tesbiti noktasında kudretli allameler tarafından bir çok çalışma yapılmıştır. Bunlar içerisinde en mühim olanı, ashabın isimlerini, terceme-i hallerini ve rivayette tek kaldıkları hadisleri gösterebilmek için müstakil olarak telif edilen "Tabakat" literatürüdür. Bu sahada ilk defa müstakil eser veren kişi ise Muhammed b. İsmail Buharı (ö. 256) dir. Zamanla bu alanda geniş hacimli eserler vucüt bulmuştur. Halef selefin eserlerini ikmal etmiştir. Muahhar muhaddislerden İbn Abdi'l-Berr'in (ö. 463) el-İstiab'ında 3500, İbn Esir'in (ö. 630) "Üsdü'l-Gabe"sinde 7554, İbn Hacer Askalani'nin (ö. 852) "e!-İsabe"sinde ise 12279 sahabe mevcuttur. Ne ki bu rakamlar ashabın yekûnuna nisbetle oldukça azdır. Çünkü ashabın yekünü ile alakalı 40 ila 120 bin arasında farklı rakamlar rivayet edilmektedir. Fakat Tabakat müelliflerinin gayretli çalışmalarıyla Allah Rasulü'nden (sav) tek bir tane de olsa hadis rivayet eden hiçbir sahabinin terceme-i hali ihmal edilmemiştir.

Hadis allameleri bin bir meşakkate göğüs gerip kimin sahabi olduğunu tesbit ettiler ve eserlerinde gösterdiler. Öncelikli gayeleri ise, Retene-i Hindi (ö. 632) gibi yalanda şöhret bulanların hezeyanlarını, sahabi kisvesi altında Allah Rasûlü'ne (sav) isnat etmelerine mani olmaktı.

Allah Rasûlü'nü (sav), risafet vazifesinin başlangıcından Ezeli ve Ebedi dostu olan Allahû Teâla'ya irtihal edişine kadar devam eden süreç içerisinde mü'min olarak gören ve o hal üzere vefat eden kimselere sahabe denir.

 

[1] Sa'd b. Ebî Vakkas, Said b. Zeyd, Talha b. Ubeydillah, Zübeyr b. el-Avvâm, Abdurrahman b. Avf ve Ebu Ubeyde b. Cerrah radıyallahu anhum

[2] Müslim, 44/Fedâilu's-Sahabe, 53 (IV, 1965, H. no: 2537); Tirmizî, 34/Fiten, 64 (IV, H. No: 2251) hadisinden hareketle belirlenmiştir. Rasûlüllah (sav) hicri II'de vefat ettiler. Bu tarih üzerine yüz eklen­diğinde hicri 110'a ulaşılır ki, bu da sahabe devrinin sonudur. Bu yüzden hicri 110'dan sonra yapılan ikrarlara itibar edilmemiştir. (İbn Hacer, İsabe., 1,15; Ahmed Naim, Sahih-i Buhari Muhtasarı ve Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, 1/16-17, Ankara/1980