๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fıkhus Sahabe => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Mayıs 2011, 16:50:02



Konu Başlığı: Hz. Zeyd bin Harise
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Mayıs 2011, 16:50:02
Hz. Zeyd Bin Harise (R.Anh)



Zeyd b. Harise b. Surâhîl el-Kelbî. Üsâme'nin babası. Ashabın ileri gelenlerinden olup, Rasûlullah (sav)'ın en çok sevdiği arkadaşlarındandır. Bu yüzden sahabe arasında "el-hubb" diye anılırdı.

Tam künyesi: Zeyd b. Harise b. Surâhîl[20] b. Kâ'b b. Abdiluzza b. İmrüllkays b. Âmir b. Abdivüdd b. Avf b. Kinâne b. Bekr b. Uzre b. Zeyd el-Lât b. Rufayde b. Sevr b. Kelb b. Vebre b. Tağlib b. Hulvân b. İmrân b. Luhaf b. Kuzâa'dır. [21]

Kaynakların ifadesine göre; cahiliyye döneminde, Zeyd'in annesi Su'dâ, yanında oğlu olduğu halde akrabalarını ziyarete gider. Bu sırada Benî el-Kayn b. Cisr'e mensup bazı atlılar, Su'dâ'nın akrabaları olan Benî Ma'n evlerine baskın yaparlar. Zeyd'i de bu arada beraberlerinde alıp götürürler. Zeyd, bu sırada temyiz çağında bir çocuktur. Onu, Ukaz Panayırına götürüp satışa arzederler. Hz. Hatice'nin yeğeni Hakîm b. Huzâm b. Huveylid de o esnada panayıra uğrayıp Mekke'ye götürmek üzere birkaç köle satın alır. Zeyd b. Harise de bu köleler arasında bulunmaktadır. Hakîm, Mekke'ye döndüğünde, halası Hz. Hatice kendisini ziyarete gider. O da halasına köleleri göstererek, dilediği köleyi seçip götürebileceğini söyler. Hz. Hatice de Zeyd b. Hârise'yi seçer. Daha sonra O'nu, Rasûlullah (sav)'a bağışlar.

Kelb kabilesine mensup bazı insanlar, hac için Mekke'ye geldiklerinde Zeyd'i görüp tanırlar, Zeyd de onları tanır. Dönüşte durumu babasına aber vererek bulunduğu yeri tarif ederler. Zeyd'in.babası Harise ile amcası Kâ'b, yanlarına fidye alarak Mekke'ye gelirler ve Resûlüllah (sav)'ın yanına varıp:

"Ey Abdulmuttalib'in oğlu! Ey kavminin efendisinin oğlu! Sizler, Harem'in ehlisiniz, köleyi azad eder, esiri edirirsiniz. Yanında bulunan oğlumuz için sana geldik. Bize iyilikte ulun, sana fazlasıyla fidye vereceğiz" derler.

Bunun üzerine Resûlüllah (sav.), Zeyd'i çağırtarak, kendisini istemeye bu kişileri tanıyıp tanımadığını sorar. Zeyd de, bunlardan birinin abası diğerinin de amcası olduğunu söyleyerek tanıdığını ifade eder. Bu Resûlüllah Zeyd'e, dilerse babasıyla gidebileceğini, şayet isterse anında kalabileceğini söyleyince, Zeyd, Resûlüllah (sav)'ın yanında almayı tercih  eder.   Peygamberimiz de Zeyd'i  elinden tutarak Hicr enilen yere çıkarır ve: "Şahid olun, Zeyd benim oğlumdur. O bana asçıdır, ben de O'na mirasçıyım!" diyerek Zeyd'i evlat edindiğini  eder. [22]

Zeyd b. Harise, Muhammed (sav)'e risalet gelinceye kadar yanında aldı ve Rasûlüllah, peygamber olur olmaz O'nun risâletini tasdik edip nüslüman oldu, O'nunla birlikte namaz kıldı ve: "Onları babalarının isimleriyle çağırın"[23] mealindeki ayet nazil oluncaya adar "Muhammed'in oğlu" diye anıldı. Bu ayet-i kerimenin nüzulünden onra Zeyd, Zeyd b. Harise olarak çağrılmaya başlandı.[24]

Zeyd b. Harise, Resûlüllah (sav)'ın cefakâr dostlarından biriydi. Hemen hemen tüm sıkıntılı zamanlarında O'nunla birlikteydi. Nitekim, evre kabileleri İslâm'a davet etmek kabilinden Tâif'e giden Rasûlüllah'ı alnız bırakmamış, Tâiflilerin attığı taşlar Peygamber (sav)'e isabet etmeyin diye kendi vücudunu siper etmiş ve başından çeşitli yaralar almıştı. [25]

Müslümanlar Medine'ye hicret etmeye başlayınca, Zeyd b. Harise de licret etmişti. Rasûlüllah (sav), hicretten sonra Medine'de, ashabı arasın­la kardeşlik tesis ettiğinde, Zeyd ile Hamza b. Abdülmuttalib'i de kardeş ilan etmişti. Bu sebepten Hz. Hamza, Uhud günü şehadet şerbetini içmeden önce Zeyd'i kendisine vâsî tayin etmişti.[26]

Zeyd b. Harise; Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarıyla Hudeybiye Barışı ve Hayber fethinde bulunmuştur. Rasûlüllah (sav), Müreysî gazasına çık­tığı zaman kendisini Medine'ye vekil olarak bırakmıştı.

Bunun yanında Zeyd, komutan olarak da çeşitli seriyyelere katılmış ve üstün başarılar göstermiştir. Bu seriyyeler; Karede, Cemûm, el-İys, et-Tarafa, Hisma ve Ümmü Kirfa'dır. Son olarak Mute Savaşı'na iştirak, etmiş ve bu savaşta şehid olmuştur.

Rasûlüllah (sav), sancağı ilk önce Zeyd'e vermiş ve: "Şayet Zey.d şehid olursa, sancağı Cafer alsın, O da şehid düşerse, Abdullah b. Ravâha alsın" buyurmuştur. Bu üç sahabe de Mute günü, kahramanca sava­şarak Hakk'ın rahmetine kavuşmuşlardır.

Zeyd, şehid olduğu zaman 50-55 yaşları arasındaydı. Rasûlüllah (sav), bu üç kahraman dostunun şehadet haberini duyunca gözyaşlarını tutamayarak ağlamış ve onlar için: "Allah'ım; Zeyd'e mağfiret et! Allah'ım; Zeyd'e mağfiret et! Allah'ım; Zeyd'e mağfiret et! Allah'ım; Cafer'e mağfiret et Allah'ım; Abdullah b. Uavâha'ya mağfiret et!" diyerek dua etmiştir. [27]

Zeyd, birkaç hanımla evlenmişti ki, bunlardan biri de Zeyneb binti Cahş'tır. Bir diğeri, Ümmü Gülsüm bint Ukbe. Zeyd ondan boşanıp Dürre bint EM Leheb ile evlendi. Sonra onu da boşayarak Hind bint el-Avuâm [28] ile evlendi. Sonunda, Peygamber (sav), Zeyd'i, dadısı ve aynı zamanda cariyesi Ümmü Eymen'le evlendir­di. Ashabın ileri gelenlerinden biri olan Üsâme, işte bu hanımdan dünyaya geldi. [29]

Zeyd b. Harise; kısa boylu, çok esmer ve basık burunlu idi. [30]

Sahabeler, Rasûlüllah (sav)'in hayr duasını alan kimselerdir. Onlar, Rasûlüllah (sav)'i babalarına, kabile ve aşiretlerine tercih eden muhabbet fedaileridir. Onlar, Peygamberle birlikte Taife gidip taşlanmışlar ve kendi­lerini Peygambere atılan taşlara siper etmişlerdir. İslâm düşmanları bugünde Hz. Peygamber (sav)'i taşlıyorlar. Rasûlüllah (sav)'in sünnetini red ve inkâr edenlerin Taifte Rasûlüllah (sav)'i taşlayan Taifli müşriklerlen ne farkları vardır? Ha peygamberi taşlamışsınız, ha O'nun sünnetini aşlamışsmız ne ne fark eder. O gün Zeyd b. Harise (R.a.) nasıl Taifli nüşriklerin taşları Rasûlüllah (sav)'e değmesin diye kendisini siper yaptıysa bugün de müslümanlar sünnet düşmanlığını yapanlara aynı şekilde tavır takınmahdirlar. Rasûlüllah (sav)'in sünnetini mahkûm etmek için celammı ve kalemini kullananların sözlerini ve yazılarını kendilerine sıkılan birer kurşun bilip karşılık vermelidirler. Sünnet düşmanlığı, peygamber düşmanlığındandır. Sünnet düşmanlığı karşısında susmayıp karşıiık verip sünneti müdafaa etmek, sahabe sünnetindendir.



[20] İbn İshak'a göre, Surahbîl

[21] İbn Hişâm, es-Sîretü'n Nebeviyye, I, 247; İbn Sa'd, et-Tabakâtit'l-Kübrâ, III, 40; İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-Gâbe fi Ma'rifeti's Sahabe, II, 281

[22] İbn Sa'd, a.g.e., III, 40-42; İbn Hişâm, a.g.e., I, 247 vd.; el Askalânî, el-İsâbe Temyizi's-Sahâbe, III, 24

[23] el-Ahzab: 33/5.

[24] İbn Hişâm, a.g.e., I,' 47; İbn Sa'd, a.g.e., III, 42; el-Askalânî, a.g.e., III, 25

[25] İbn Sa'd, a.g.e., I, 212

[26] İbn Hişâm, a.g.e., I, 505; İbn Sa,d, a.g.e., III, 44

[27] İbn Sa'd, a.g.e., III, 45, II, 86-90 ve 128-129; el-Askalânî, a.g.e., III, 26

[28] Zübeyr b. el-Avvâm'ın kız kardeşi

[29] İbn Sa'd, a.g.e., III, 45; el-Askalânî, a.g.e., III, 25

[30] İbn Sa'd, a.g.e., III, 44