๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fıkhus Sahabe => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Mayıs 2011, 16:51:12



Konu Başlığı: Hz. Zeyd bin Desinne
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Mayıs 2011, 16:51:12
Hz. Zeyd Bin Desinne (R.Anh)


Uhud savaşında bazı yakınları ölen müşrikler, müslümanlardan bun­ların intikamını almak istediler. Alçakça bir plân hazırladılar. Hemen de plânı tatbike koydular. Bu maksatla bir heyet Medine'ye gidip, Resulullahın huzuruna çıkarak şu ricada bulundular:

“Ya Rasûlallah! Bizim kabilelerimiz, İslâmiyeti kabul ettiler.”

Yalnız Kur'an-ı Kerim öğretmenine ihtiyacımız var. Lütfen bize; İslâmiyeti ve Kur'an-ı kerimi öğretecek kimseler yollar mısınız?

Sevgili Peygamberimiz kendilerine, 10 kişilik bir öğretmenler heyeti yolladılar. Başlarında, Asım bin Sabit hazretlerinin bulunduğu bu heyette, Mersed bin Ebî Mersed, Halid bin Ebî Bükeyr, Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne, Abdullah bin Tarık, Muattib bin Ubeyd de bulunuyordu.

Bu öğretmenler kafilesi, geceleri yürüyerek, gündüzleri gizlenerek Hüzeyl kabilesi topraklarında, Reci suyu başında, seher vakti kon­akladılar.

Bu sırada yanlarında bulunan Adal ve Kare kabilesi heyetinden biri, bir bahane ile yanlarından ayrıldı. Hemen Lıhyanoğularına gidip, haber verdi. Çok geçmeden kafilenin etrafı sarıldı. 200'den fazla silahlı eşkıya oradaydı.

"Bize muallim lazım!" diyenler, çekip gittiler. O güzide müslümanları, eşkıya ile karşı karşıya bıraktılar.

Lıhyanoğulları mensupları, esir ticareti ile geçinirlerdi. Bu sebeple, "Teslim olun ve canınızı kurtarın!" teklifinde bulunuyorlardı. Asıl niyet­leri, onları Mekke'de köle olarak satmaktı. Böylece çok para kazanacaklardı. Çünkü Mekke'li müşrikler, kendilerine, "Yakaladığınız her müslüman için, değerinden fazla para öderiz" demişlerdi.

Bunu müslümanlar da duymuşlardı. Onun için, aralarında istişare ederek, çarpışmaya karar verdiler. Arkalarını dağa dönüp, kılıçlarını çekip, Allahın dini uğrunda vuruşmaya başladılar.

İkiyüz kişilik düşmana karşı, görülmemiş bir kahramanlıkla çarpıştılar. Üzerlerine saldıran kuvvetten bir kısmını öldürdüler. Nihayet çarpışa çarpışa on sahabeden yedisi okla vurularak orada şehit düştü.

Sadece Hubeyb bin Adiy, Zeyd bin Desinne ve Abdullah bin Tarık kalmış, müşriklerle çarpışıyorlardı. Çok geçmeden müşrikler, onları sağ olarak yakaladılar. Üçünü de yayların kirişleri ile bağladılar. Mekke'ye götürmek üzere yola çıktılar.

Abdullah bin Tarık Mekkeli müşriklere götürülmeye razı olmadı. Gitmemek için zorlandı. "Vallahi ben size arkadaş ve yoldaş olmam! Şehit olan arkadaşlarım bana örnek ve önderdir" deyip, bir zorlayış­ta ellerini kurtardı. Lıhyanoğulları onu taşa tuttular, sonunda onu da şehit ettiler.

Lıhyanoğulları, Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi Mekke'ye götürüp müşriklere yüksek bir fiyatla sattılar. Zeyd bin Desinne'yi Safvan bin Ümeyye, Bedir savaşında öldürülen babası Ümeyye bin Halefin intikamını almak üzere satın aldı.

Mekkeli müşrikler, Hz. Hubeyb ve Zeyd'i satın aldıktan sonra, onlara ne ceza vereceklerini konuşuyorlardı. Bu hususta çeşitli fikirler ileri sürülüyordu:

“Hemen öldürelim!”

Hayır! Evvela işkence etmeliyiz!”

“Ama Haram aylar içinde bulunuyoruz!”

“Evet! Bu sebeple, hemen öldürenleyiz! Haram ayların geçmesini bek­lememiz gerek.”

O halde, hapsedelim!”

“Ellerini, ayaklarını zincire vuralım!”

Nitekim öyle de yaptılar. Yani zincire vurup hapsettiler. Harp mey­danındaki yenilginin intikamını, müdafaasız bu insanlardan alacaklardı. Hem de onları; harpte değil, parayla pazardan almışlardı!

Hubeyb bin Adiy ve Zeyd bin Desinne'yi öldürmek için, müşriklerin kararlaştırdığı gün gelmişti. Fakat müşriklerin kin ve intikam hisleri geçmek bilmedi. Herkese haber verildi. Bu yüzden şehrin zengin-fakir, genç-ihtiyar, kadın-erkek ve bütün çocukları oradaydılar... Bu iki yüce sahabenin başına gelecekleri merak ediyorlardı.

Bir sabah erkenden iki sahabenin zincirlerini çözüp, zindandan çıkardılar. Mekke dışında Tenim denilen yere götürdüler. Çünkü bütün melanetlerini, orada yapmayı âdet edinmişlerdi.

Bu iki Allah ve Rasûlullah dostu ise, heyacanlı değildiler. Yolda karşılaşıp görüşen bu iki sahabe, kucaklaşarak, birbirlerine uğradıkları beiaya sabretmelerini tavsiye ettiler.

Hz. Zeyd, son namazını kıldıktan sonra, Mekkeli müşrikler, onu tutup darağacına kaldırarak bağladılar. Yüzünü kıbleden Medine'ye doğru çevirdiler. Sonra dediler ki:

“Haydi dîninden dön, seni serbest bırakalım!”

“Vallahi dinimden asla dönmem! Bütün dünya benim olsa, bana verilse, yine de İslâmiyetten dönmem!”

“Şimdi senin yerine Peygamberinin olmasını, onun öldürülmesini, sen de evinde rahat oturasın ister misin?”

“Ben Muhammed aleyhisselamın, değil benim yerimde olmasını, Medine'de yürürken ayağına bir diken bile batmasına asla razı olmam!”

“Ey Zeyd, İslâm dininden dön, eğer dönmezsen seni muhakkak öldüreceğiz!”

“Allah yolunda olduktan sonra, benim için öldürülmemin hiç ehem­miyeti yoktur.”

Bu konuşmalardan sonra Zeyd bin Desinne, "Ya Rabbi, selamımı Rasûlüne ulaştır" diye dua etmişti. Allahû Teâla da onun duasını kabul etmişti.

Müşriklerin kararı iyice kesinleşti. Safvan bin Ümeyye, azatlı kölesi listas'a işaret ederek, Hz. Zeyd'i öldürmesini istedi. Nistas mızrağını Hz. 'eyd'in göğsüne saplayarak sırtından çıkardı. Böylece, Peygamber aşığı Hz. Zeyd, cennetteki makamına yükseldi. Hz. Zeyd'in şehadetini haber ilan Peygamberimiz ona duâ buyurdu. [19]

Dünyayı bir kefeye, İslâm'ı da başka bir kefeye koysalar, sahabe için ığır gelen İslâm olurdu. Sahabe fıkhında dünyadan vazgeçilir İslâm'dan azgeçilmez.



[19] Siyeru AMamu'n Nubelâ/Zehebî; Sireti İbn-i Hişam; Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehîevî; Hilyetü'l Evliya; El-İsabe Fi temyizi Sahâbe/İbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Refat el-Başa, Beyrut/ty