๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fıkhus Sahabe => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 04 Mayıs 2011, 16:04:02



Konu Başlığı: Hz. Übey bin Kab
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 04 Mayıs 2011, 16:04:02
Hz. Übey Bin Ka'b (R.Anh)


Sahabe-i Kiramın büyüklerinden biri olup Rasûlüllah (sav)'ın vahiy kâtiplerindendir. Übey (R.a)'in babasının adı Ka'b, annesinin ismi Suheyle'dir. İki künyesi vardir: Ebu'l-Münzir ve Ebu't Tufeyl. Medineli olup Hazrec kabilesinin Neccaroğulları kulundandır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Übey b. Ka'b'ın Müslümanlığı kabul etmesi Rasûlüllah (sav)'ın Medine'ye hicret etmesinden önce, Akabe biatlarında olmuştur. Übey b. Ka'b ikinci Akabe bey'atında Rasûlüllah (sav)'e biat eden yetmiş kişi içerisinde idi. Rasûlüllah (sav) Medineli Müslümanlar arasında yapmış olduğu kardeşlik antlaşmasında Übey b. Ka'b ile Aşerei Mübeşşere[153] den Said b. Zeyd'i kardeş yaptı. Übey, Rasûl-i Ekrem ile Bedir, Uhud, Hendek ve diğer bütün muharebelere katıldı. Uhud muharebesinde kendisine bir ok isabet etmiş, Rasûlüllah (sav) ona bir tabib göndermiş, tabib okun girdiği yerdeki daman keserek üzerini dağlamiştı. Bu suretle Übey b. Ka'b bu arızadan kurtulmuş oldu .[154]

Übey b. Ka'b cahiliyye döneminde de okuma yazma bilen az sayıdaki kimselerden biri idi.[155] Rasûlüllah (sav) Medine'ye hicret edince, orada, Ensar içerisinde yazılarım ilk yazan Übey b. Ka'b olmuştur. [156] Yazdığı yazıların sonuna "filan oğlu filan yazdı" diyenlerin de ilki idi. [157]

Şu halde Medine döneminde Rasûlüllah (sav)'a gelen vahyi ilk yazan Übey b. Ka'b olmuştur. Übey b. Ka'b olmadığı zaman Zeyd b. Sabit yazardı. Peygamber Efendimiz (sav) ilahi vahyi Cebrail (a.s)'dan aldığı zaman, Übey b. Ka'b onu daha yazının ıslaklığı üzerinde iken ezberler, Rasülüllah (sav)e okurdu. [158] Übey ashabın en alimlerindendi. Tabiinin büyük bilginlerinden olan Mesruk (663/683) şöyle derdi: "Rasülüllah (sav)'in ashâbıyla görüştüm. İlimlerinin şu altı kişiye dayandığını gördüm: Ali, Abdullah b. Ömer, Zeyd b. Sabit, Übey b. Ka'b ve Ebu'd-Derdâ. [159]

Übey b. Ka'b, Kur'an-ı Kerîm'i en iyi okuyan sahabîlerden idi. Peygamber Efendimiz (sav) "Ümmetimin en iyi okuyanı Übey'dir."[160] buyurmuştur. Bu sebeple Seyyidü'l-Kurra (okuyucu­ların efendisi) lakabıyla tanınmıştı. Kur'an-ı Kerîm'i sekiz gecede hatmederdi. Rasûlüllah (sav)'in zamanında Kur'an'ı cem ederek ona arzeden sayılı sahabîlerden biri idi. Nitekim Enes b. Malik, "Rasülüllah (sav) zamanında Kur'an'ı dört kişi hıfzetmiş olup hepsi de ensardandı. Bunlar: Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel, Ebû Zeyd ve Zeyd b. Sabit'tir.[161] demiştir.

Übey b. Ka'b, Rasûlullah (sav)'in ashabına Kur'an'ı kendilerinden öğrenmelerini tavsiye ettiği dört kişiden biridir. Abdullah b. Amr b. As'dan şöyle rivayet edilmiştir: Rasûlüllah(sav)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Kur'an'ı dört kişiden alın (öğrenin). Abdullah b. Mes'ud'dan" Rasûlüllah (sav) önce bunu zikretti, Ebu Nuzeyfe'nin mevlası Salim den, Muaz b. Cebel'den ve Übey b. Ka'b'dan. Bu dört sahabîden Muaz ile Übey ensardan, Abdullah b. Mes'ud ile Salim ise muhacirlerdendir.

Rasülüllah (sav) Übey b. Ka'b'ı, Kur'an-ı Kerim'i iyi bilen bir sahabe olması sebebiyle öğretmen olarak tayin etmişti. Mescid-i Nebevi'de Kur'an-ı Kerim'i öğretirdi. Aralarında Ebu Hureyre ve İbn Abbas'ın da bulunduğu bir çok sahabenin hocalığını yapmıştır. O, Kur'an-ı Kerim'i öğretmesi karşılığında her hangi bir maddi şey de almazdı. Nitekim ondan şöyle rivayet edilmiştir: "Muhacirlerden birine Kur'an öğretmiştim. Bu zat bana bir yay hediye etti. Ben bunu Rasülüllah (sav) 'e anlatınca: "Onu alırsan ateşten bir yay almış olursun" buyurdu. Ben de yayı sahibine geri verdim. [162]

Übey b. Ka'b, Kur'an'ın lafızlarının eda keyfiyetini, kıraat vecihleriyle ilgili hususiyetlerini öğrenmeye özen gösterirdi. Allahû Teâlâ, Peygamber Efendimiz (sav)'e Übey'e Kur'an okumasını emretmiştir. Enes b. Malik (r.a)'dan şöyle rivayet edildi: Rasûlullah (sav) Übey b. Ka'b'a: "Allah bana Lemyekünillezîne kefeni suresini sana okumamı emretti" buyurdu. Übey

"Allah benim adımı da andı mı?" dedi. Peygam­ber Efendimiz (sav)

"Evet" deyince Übey b. Ka'b sevincinden ağladı.[163] Bu hadis-i şerif sahabe içerisinde Übey b. Ka'b'ın faziletine işaret ettiği gibi, onun kıraat ilmindeki yerine de işaret etmektedir.

Übey b. Ka'b, kıraati bizzat Rasülüllah (s.a.v)'den almıştır. O, Hz. Ömer'e "Ben Kur'an-ı Kerîm'i daha taze iken bizzat Cebrail (a.s)'dan alan zattan aldım" demiştir. [164]

Kur'an-ı Kerim'e karşı duyduğu rağbet ve arzu Übey b. Ka'b'ın fazile­tini artırmış, bu. sebeple Rasûiullah (sav)'in takdirini, ashabın saygısını kazanmıştır.

Übey b. Ka'b aynı zamanda Rasülüllah (sav) zamanında fetva veren az sayıda sahabeden biridir. Muhammed babası Sehl'in şöyle dediğini nakletmiştir: "Rasülüllah (sav) zamanında fetva veren, üçü muhacir ve üçü ensardan olmak üzere altı kişi idi. Muhacirlerden olanlar Ömer, Osman, Ali; ensardan olanlar da Übey b. Ka'b, Muaz b. Cebel ve Zeyd b. Sabit'tir."[165]

Übey b. Ka'b, Rasülüllah (sav) zamanında idarî görevlerde de bulun­muştur. Rasülüllah (sav) onu Belî, Uzre ve Benî Sa'd kabilelerinin zekât­larını toplamak üzere görevlendirmişti. Übey b. Ka'b bu görevi esnasın­da karşılaştığı bir vakıayı şöyle anlatır:

"Rasülüllah (sav) beni Belî, Uzre ve Benî Sa'd b. Huzeym b. Kadâa kabilelerinin zekatlarını toplamak üzere gönderdi. Onların zekâtlarını topladım. Nihayet onlardan sonuncu adamın yanma vardım. İçlerinde bu adamın evi ve köyü Medine'de Rasülüllah (sav)'e yakın olanı idi. Bu adam bana bütün malını topladı. Ben de zekât olarak almaya henüz iki yaşma girmiş bir dişi deveden başkasını bulamadım. Kendisine onu ala­cağımı söyledim. Mal sahibi, "Bunun sütü de yok, yük taşımak için de elverişli değil. Allah'a yemin ederim ki senden önce zekât toplamaya gelen ne Rasûlüllah'a ve ne de onun elçisine malımdan sütü olmayan ve yük taşımaya da elverişli olmayan bir deveyi vermedim. İşte genç, semiz 'dişi deve. Onu al." dedi.

Ben ona, "Bana emredilmeyen şeyi almam. İşte Rasülüllah (sav) sana yakın, istersen ona gider, bana söylediklerini anlatırsın. Şayet o, kabul ederse, eder, etmezse reddeder" dedim. Adam:

"Bunu yapacağım" dedi ve benimle çıktı, bana vermek istediği deveyi de aldı. Rasûlüllah(sav)'e gelince:

Yâ Rasulüllah, malımın zekâtını almak için elçin geldi. Malımı topladım. O, sütü olmayan ve yük taşımaya da elverişli olmayan henüz iki yaşına girmiş bir deveyi seçti. Ben kendisine alması için genç, semiz bir dişi deve gösterdim, almaktan imtina etti. İşte o deveyi getirdim, al ya Rasûlullah" dedi. Peygamber Efendimiz (sav); "Senin üzerine borç olan Übey b. Ka'b'in ayırdığı devedir. Sen kendi rızanla daha iyisini vermek istersen, onu kabul ederiz ve Allah bundan dolayı sana ayrı­ca mükafat verir," buyurdu. Adam:

"Ben de bu maksatla onu getirdim, buyur al, yâ Rasıılullah!" dedi.

Hz. Peygamber (sav) devenin alınmasını emretti ve malının bereketlenmesi için dua etti. [166]

Übey b. Ka'b'ın, Rasûlullah (sav)'in vefatından sonra ilk halife Hz. Ebû Bekir zamanında da mühim görevler yaptığını görüyoruz. Hz. Ebû Bekir mühim bir mesele ile karşı karşıya gelip çözümünü Kur'an ve sün­nette bulamadığı zaman ashâbın seçkin alimlerini toplar, onlarla istişarede bulunurdu. Übey b. Ka'b da Hz. Ebû Bekir'in danışma meclisi üyelerinden idi. Aynı zamanda Hz. Ebû Bekir döneminde fetva vermekle görevli meşhur fakihlerden biri idi.[167] Bu dönemde onun Kur'an'm cem'i için kurulan komisyonda görev aldığını da görü­yoruz.

Übey b. Ka'b, ikinci halife Hz. Ömer'in de teveccühünü kazanmıştır. Hz. Ömer, Übey b. Ka'b'a çok hürmet eder, ondan yararlanır ve ona Seyyidü'l-Müslimin (Müslümanların ulusu) derdi.[168] Hz. Ömer'in hilafeti döneminde onun şura meclisinde çalışır ve kabilesi Hazrec'i temsil ederdi. Aynı zamanda fetva işleri ne de bakardı. Hz. Ömer bir zaman halka hitabında şöyle demiştir:

"Kur'an'dan sormak isteyen Übey b. Ka'b'a gelsin, feraizden sor­mak isteyen Muaz'a, mal isteyen de bana gelsin. Çünkü Allah beni hazinedar ve dağıtıcı kıldı."[169]

Hz. Ömer zamanında teravihi cemaatle ilk kıldıran da Übey b. Ka'b olmuştur. Hz. Peygamber (sav) zamanında, onun vefatından sonra ilk hal­ife Hz. Ebû Bekr, daha sonra kısmen de Hz. Ömer zamanında teravih namazı cemaatle değil, münferid olarak kılınmıştır. Bir defa Hz. Ömer mescide gidince halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldıklarını gördü. Kimi tek başına kılıyor, kimi küçük bir cemaat oluşturmuş kılıy­orlardı. Hz. Ömer bütün halkı bir tek imamın arkasında toplamayı düşündü ve ertesi gün Übey b. Ka'b'ı teravih imamı tayin edip cemaati onun arkasına topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya baş­landı. [170]

Hz. Ömer, hilafeti zamanında fetva işleri üzerinde hassasiyetle durur, ancak bu işe ehil olanların fetva vermesine müsade ederdi. Onun zamanında ancak Hz. Osman, Hz. Ali, Muaz b. Cebel, Abdurrahman b. Avf, Übey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit, Ebu Hureyre ve Ebu'd-Derdâ gibi tayin ettiği zatlar fetva verirdi. [171]

Übey b. Ka'b, Hz. Ebû Bekir döneminde olduğu gibi Hz. Ömer döne­minde de danışma meclisi üyesi idi. Çeşitli konularda fikri alınır, görüş­lerine değer verilirdi.[172]

Übey b. Ka'b tefsir sahasında da ashabın önde gelenlerinden biri olup Medine tefsir ekolünün reisi olarak kabul edilmiştir. Celaleddin es-Suyutî (ö. 911/1505) tefsir sahasında meşhur olan sahabelerin on kişi olduğunu belirtmiş, bunlar içerisinde de kendilerinden en çok tefsir rivayet edilen­lerin Hz. Ali, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas ve Übey b. Ka'b olduğunu belirtmiştir.[173]

Übey b. Ka'b vahiy kâtibi olması sebebiyle Rasûlullah (sav)'in fiil ve hareketlerine muttali bir sahabî idi. Kütüb-i Sitte'de kendisinden altmış küsur rivayet edilmiştir. Bakiy b. Mahled (ö. 276/889)'in Müsned'inde Übey b. Ka'b'ın yüz altmış dört hadisi vardır. Bunlardan üçü hem Buhari'de ve hem de Müslim'de vardır. Ayrıca Buhari üç hadisi tek başı­na rivayet etmiş ,yedi hadisi de yalnız Müslim rivayet etmiştir.[174] Übey b. Ka'b in rivayet etmiş olduğu "hadislerden birinin anlamı şöyledir: Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Ademoğlunun bir vadi dolusu malı oisa, bir ikincisini ister. İki vadi dolusu malı olsa, bir üçüncüsünü de ister. Ademoğlunun içerisi­ni topraktan başka bir şey doldurmaz. Allahu Teâlâ ise tevbe edenin tevbesini kabul eder.”[175]

Übey b. Ka'b'm vefat tarihi ihtilaflıdır. El-Vakidî der ki, "Bir kısım hadiseler onun Hz. Ömer'in hilafeti döneminde olduğuna delalet etmek­tedir.

Yakınları ve başkalarının onun Medine'de hicri 22 senesinde öldüğünü söylediklerini gördüm. Hz. Ömer "Bugün Müslümanların ulusu öldü" demiştir. Onun Hz. Osman'ın hilafeti döneminde hicri 30'da öldüğünü söyleyenler de olmuştur. Bize göre bu daha doğrudur. Çünkü Hz. Osman (R.anh) ona Kur'an'ı cem etmesini emretmiştir.[176]

Sahabenin fıkhında Kur'an; ruhun gıdası, kalbin cilası, hayatın da şifasıdır. Sahabe Kur'an'sız gün geçirmemiştir. Kur'an öğrenmek isteyen­lerin adresi olmak, sahabenin fıkhından pay almış olmanın alâmetidir. Sahabenin fıkhına göre her müslümanın evi bir Kur'an kursudur ve Kur'an kursu da olmalıdır.



[153] Cennetle müjdelenen on kişi

[154] bk. Müslim, Selam, 73-74

[155] İbn Sa'd, Tabakat, I, 498

[156] İbn Seyyidi'n-Nas, II, 3! 5

[157] İbnü'l-Esir, Üsdu'l-Gabe

[158] Zehebî, Siyer, I, 280

[159] İbn ü'l-Kayyim, İ'lâmu'l-Muvakkiîn, I, 6

[160] Zehebî, Siyer, 1, 392

[161] Buharî, Menakibu'l Ensar 17; Tirmizî, Menâkib 33

[162] İbn Mace, Ticarât, 8

[163] Tecrid-i Sarih Tercümesi, X, 21

[164] Ahmed b. Hanbel, Müsned V, 117

[165] İbn Sa'd, aynı eser, II, 350

[166] Ahmed b. Hanbe!, Müsned, V, 142

[167] İbn Sa'd, Tabakat, II, 350

[168] Tecrid X, 22

[169] Zehebî, Siyer I, 394

[170] Buharı, Teravih, I; Tecrid-i Sarih Tere, IV, 75-76

[171] M. Siblî, Asr-ı Saadet, Tere. Ö. Rıza, Doğrul, İst. 1974, VI, 369

[172] İbn Sa'd a.g.e, II, 350; M. Siblî, a.g.e., IV, 334

[173] bk. Suyutî, el-İkten, II, 187

[174] Zehebi, Siyeru A'lami'n-Nübela I ,402

[175] Tirmizî

[176] İbn Sa'd, Tahikat, m, 502; Zeheb, I, 400