Konu Başlığı: Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 06 Mayıs 2011, 16:31:02 Hz. Ebu Ubeyde B. Cerrah (r.anh) Emînü'l-Ümme lakabıyla anılan, ilk müslümanlardan ve aşere-i mübeşşere 'den olan bir sahabedir. Asıl adı Amir b. Abdullah b. Cerrâh'tır. Kureyş kabilesinin Fihroğullarındandır. Nesebi, Rasûlullah'ın nesebiyle dedelerinden Fihr'de birleşir.[95] Ebû Ubeyde, Hz. Ebû Bekir'in davetiyle veya Osman b. Maz'un başkanlığında arkadaşlarıyla Rasûlüllah'a giderek müslüman olmuştur.[96] Habeşistan'a göç edenler arasında ikinci kafiledendir. Medine'de Rasûlüllah onunla Sa'd b. Muaz'ı kardeş ilân etmiştir.[97] Ebû Ubeyde, kahramanlığıyla tanındığı kadar, "Eminü'l-Ümme (ümmetin emini)" lakabıyla meşhur olmuştur. Rasûlüllah onun için: "Her ümmetin bir emini vardır, bu ümmetin emini Ebû Ubeyde b. Cerrâh'tır" buyurmuştur.[98] Esasında Rasûlüllalı'ın bütün ashabı emanet ve âdillikte eşittir: ancak bir vasfın her insanda aynı derecede inkişaf etmeyeceği tabiidir, işte Hz. Peygamber, emîn olma vasfının ashabı içinde en fazla Ebû Ubeyde'de temayüz ettiğini bunun için belirtmiştir. İbn Hibban'm, Enes b. Mâlik'ten rivayet ettiğine göre, Rasûlüllah, "Ümmetimin en merhametlisi Ebû Bekir, en şiddetlisi Ömer, en hayalısı Osman en helâl ve haramı bileni Muaz b. Cebel, ferâizi en iyi bilen Zeyd b. Sabit, en düzgün Kur'ân okuyanı Übeyy b. Ka'b, en emîni Ebû Ubeyde'dir" buyurmuştur. Ebû Ubeyde de diğer büyük sahabeler gibi bütün gazalara katılmıştır. Bedir gazasında müşriklerin safında çarpışan ve kâfir olan babası Abdullah'la karşılaşmış ve onu öldürmüştür. İslâm akidesinin ilk yaygınlaştığı dönemlerde buna benzer olaylar çoktur. Meselâ, Hz. Ebû Bekir oğlu ile, Mus'ab b. Umeyr kardeşi ile, Hz. Ömer dayısı ile çarpışmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Allah'a ve âhiret gününe îman eden hiçbir kavmi, babalan, oğulları, kardeşleri, hısım ve akrabaları olsalar bile Allah ve Rasulüne meydan okumaya kalkışanlara sevgi besler bulamazsın. İşte Allah onların kalplerine iman yazmış ve kendilerini tarafından bir ruh He desteklemiştir. Onları, altlarında ırmaklar akan Cennetlere koyar ve orada ebedî kalırlar. Öyle ki, Allah onlardan onlar da Allah'tan hoşnutturlar. İşte bunlar Hizbullah/Allah taraftarıdırlar. İyi bilin ki, Hizbullah/Allah taraftarları hep kurtuluşa erenlerdir.”[99] Ebû Ubeyde, Uhud savaşında Rasûlüllah'ın yüzüne batan miğfer parçalarını dişleriyle çekerken ön dişleri kırılmış, Hendek'te, Benû Kureyza'da, Rıdvan Beyatinde Hudeybiye'de, Hayber'de, en cesur savaşçılardan biri olmuştur. [100] Câbir (r.a.)'ın naklettiğine göre Ebû Ubeyde kumandanlığında keşfe gönderilen sahabe birliğinin bir dağarcık hurması bulunmakta; bütün gün onlar bir hurma ile idare etmekte veya ağaç yapraklarını suyla ıslatarak açlıklarını yatıştırmaya çalışmaktadırlar. Arapça'da bu yapraklara habat denildiğinden, ona izafeten Habat gazası diye geçen bu olayda, üçyüz kişilik birlik, sahile vardıktan sonra büyük bir balık ile karınlarını doyurmuşlardır.[101] Bu örnek olay, sahabenin hangi zor şartlar ve yokluk altında ilây-ı kelimetullah için cihada çıktığına sadece bir tek örnektir. Yine Ebû Ubeyde'nin şahsında, kumandanlık için nefsi tezkiye etmenin ve Rasûlullah'a kesin itaatin bir örneğini görmek mümkündür: "Rasûlüllah, Beliy ve Üzre kabilelerine Amr b. el-As'ı bir grup sahabenin başında kumandan olarak gönderdi. Amr'ın validesi Beliy kabilesindendi. Amr, Cüzam mevkiinde "Zâtü's-Selâsil" denilen bir yerde durmuş, ilerleyememiş ve Rasûlullah’tan yardım istemiştir. Rasûlüllah, içlerinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in de bulunduğu bir birliği Ebû Ubeyde kumandanlığında Amr'a yardıma göndermiştir. Ebû Ubeyde'ye: "Amr b. el-As ile aranızda ihtilâf çıkmasın" diye de tenbih etmiştir. Hakikaten Amr ile karşılaştığında Ebû Ubeyde, Amr'ın kumandanlık hususunda bencil davrandığım görünce: Allah Rasûlü bana “Amr ile ihtilâf çıkarma" dedi; onun için “Sen beni dinlemezsen, ben seni dinlerim" demiştir. Ebû Ubeyde kumandanlığa daha lâyık olmasına rağmen bu büyük davranışı göstermiştir. [102] İhtilafları ittifaka dönüştürmek için gayret göstermek, cihad cümlesindendir. Müslümanların ittifaklarına sebeb olmak, düşmanları karşısında güçlenmelerine sebeb olmaktır. Ebû Ubeyde hicrî 9. yılda Rasûlüllah tarafından "Eminü'l-Ümme" diye övülerek, Necran hristiyanlarından cizye almaya memur edildi., Rasûlüllah Necran hristiyanlarım Medine'ye çağırarak onları İslâm'a davet etti; ancak hristiyanlar, İslâm'ı kabul etmeyip sadece cizye verebileceklerini, bunu da alması için "güvenilir" birini memur etmesini Rasûlüllah'tan istediler, Rasûlüllah da, "Size hakkıyla emîn bir adam göndereceğim" diyerek Ebû Ubeyde'yi gönderdi. Rasûlüllah, Bahreyn ile sulh yaptıktan sonra onlardan toplanacak cizye'yi almaya da Ebû Ubeyde'yi görevlendirdi. Ebû Ubeyde, Mekke fethinde, Taif muhasarasında, Veda Haccı'nda hep Rasülüllah'ın yanında bulunmuştur. Rasûlullah'ın vefatından sonra meydana gelen Benû Saîde sakifesi olayında Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ebû Ubeyde birlikte hareket etmişlerdir. Hz. Ebû Bekir, Ebû Ubeyde'nin elinden ve Hz. Ömer'in elinden tutarak ortalarında durmuş, sahabeye bu iki zattan birisine bey'at etmelerini söylemiş; bu sözlerin hemen ardından Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir'e bey'at edince, Ebû Ubeyde de Ebû Bekir'e bey'at etmiştir. Ebû Bekir, vefat ederken bu olayı hatırlatmış ve, "Benû Saide sakifesinde Hz. Ömer'i halifeliğe, Ebû Ubeyde'yi vezirliğe lâyık gördüğünü" söylemiştir. [103] Ebû Ubeyde b. Cerrah, Hz. Ebû Bekir'in hilâfetinden itibaren Hz. Ömer zamanında cihad hareketinde Suriye bölgesindeki fetihlere katıldı ve kumandan olarak yer aldı. Ayrıca o, Bisan, Taberiye, Baalbek, Humus, Hama, Seyre, Maarra, Lazkiye, Antarius, Banyas, Selemiye, Halep, Antakya, Menbic, Delul fetihlerinde bulunmuştur.634 yılında Humus'ta Roma İmparatoru Herakleius'un muazzam ordusuna karşı Ebû Ubeyde, Yezid b. Ebî Süfyan, Şurahbil, Amr b. el-Âs ve Halid b. Velid gibi kumandanların orduları birleşerek Ecnâdin'de savaştılar. Müslümanlar üç bin şehid vererek burayı fethettiler. Suriye'nin en mühim ticaret merkezi olan Şam'ı kuşattıklarında Ebû Ubeyde Câbiye kapısından şehre saldırdı. Halid b. Velid Şam'ın kendi tarafındaki bölümünü çarpışarak ele geçirirken, Ebû Ubeyde kendi bölgesini sulh ile ele geçirdi ve hristiyanlarla yapılan sulh antlaşması bütün şehre şâmil kılındı. 635 yılında Fahl savaşı vuku buldu. Roma ordusu müslümanların sayıca üç-dört misliydi. İki ordu çarpışmadan önce Romalıların özel elçisi müslümanların karargahına gelip sulh şartlarını görüşmek istedi. Elçi, burada Ebû Ubeyde'yi komutan olarak büyük bir ihtişam içinde biri sanıyordu. Ancak her tarafta birbirine benzer insanlar ve diğer askerlerden farkı olmayan Ebû Ubeyde'yi görünce çok şaşırdı. Ebû Ubeyde, elçinin, Roma topraklarını terkederterse askerlerine altın verme teklifini reddetti. İki ordu çarpıştı ve müslümanlar Romalıları yenilgiye uğrattılar. 635 yılında Suriye'nin tarihî şehri Humus fethedildi. Ebû Ubeyde birçok yerleri sulh ile ele geçirip Antakya'ya yönelmişken halife Hz. Ömer'in emriyle askerlerini durdurdu ve Humus'ta yerleşti. 636'da Herakleios Roma, İstanbul, el-Cezire, Ermenistan gibi Roma vilâyetlerinden gelen askerlerle büyük bir ordu topladı ve Suriye'ye hareket etti. Ebû Ubeyde Humus ve diğer fethedilen yerlerdeki kumandanlara mektup yazarak toplanan cizyelerin iade edilmesini, geri çekileceklerini bildirdi. [104] Daha sonra Şam'a gitti ve dağınık İslâm ordularını toplamak amacıyla Yermük'te karargah kurdu. Hz. Ömer'e süratle haber yolladı; Roma ordusunun âdeta yağarak üzerlerine geldiğini bildirdi ve âcil yardım göndermesini istedi. Yardım için vakit yoktu; Hz. Ömer cevabında, "Onları yeneceğinize inanıyoruz" diyordu. Amr b. el-Âs da Ürdün'den Yermük'e gelince müslümanların maneviyatları kuvvetlendi. Yermük'e çok yaklaşan Roma ordusundan bir elçi akşam namazı kılınırken geldiği zaman Ebû Ubeyde'ye sordu: "Hz. İsa için ne düşünürsünüz?" Ebu Ubeyde şu cevabı verdi: “Allah buyurur ki: "Ey ehl-i kitap, dininizde taşkınlık etmeyin. Allah hakkında ancak gerçeği söyleyin. Meryem oğlu tsa Mesih Allah'ın peygamberidir. Aynı zamanda Meryem'e ulaştırdığı kelimesi ve kendinden bir ruhtur. Allah'a ve peygamberlerine inanın, "üçtür" demeyin, vazgeçin, bu hayrınızadır. Allah ancak bir tektir. Çocuğu olmaktan münezzehtir, göklerde uçanlar da yerde olanlar da O'nundur.”[105] Romalı elçi bu âyeti duyunca kelime-i şehâdet getirdi ve müslümanlara katıldı. Yermük savaşında müslümanlar inançlarıyla dev gibi Roma ordusunu korkunç bir yenilgiye uğrattı. Herakleios artık bu yenilgiden sonra Antakya'yı terketti ve İstanbul'a giderken meşhur "Elveda Suriye" sözünü söyledi. Ebû Ubeyde tekrar Humus'a döndü. Kınnesrin, Halep, Antakya İslâm hakimiyeti altına alındı. Halid b. Veîid Maraş'ı fethetti. Nihayet Kudüs 637 tarihinde kuşatıldığında Kudüs halkı ve din adamları şehri, Hz. Ömer'e teslim etmek istediklerini söylediler. Hz. Ömer Cabiye'ye gelerek onlarla antlaşma imzaladı. 638 yılında Halid b. Velid'i başkumandanlıktan azleden Hz. Ömer, yerine Ebû Ubeyde'yi tayin etti. Bu sırada Rumlar tekrar yeni bir orduyla saldırdılar. Ebû Ubeyde komutasındaki İslâm ordusu Rumları Humus'ta bir defa daha yenilgiye uğrattı. Ebû Ubeyde, Şam ve çevresinin fütuhatı tamamlandıktan sonra "Şam emiri, adaleti" deyimiyle Rumlar arasında bile hayırla anılmıştır. Hicretin 18. yılında Hicaz bölgesinde kıtlık başgösterince Ebû Ubeyde Medine'ye büyük miktarda yiyecek yardımı gönderdi. Aynı yıl, veya 17. yılın sonlarında Suriye, Mısır ve Irak'ı Amvas (Amevas) Taunu diye tarihe geçen veba salgını istilâ etmiş, birçok sahabe bu salgında vefat etmişti. Ebû Ubeyde de, Hz. Ömer'in Şam'dan ayrılması ısrarlarına rağmen şehirde kalmış ve vebaya yakalanmıştır. Yerine Muâz b. Cebel'i bırakan Ebû Ubeyde şöyle vasiyette bulundu: "Size bir vasiyetim var. Onu kabul ederseniz hayra erersiniz: Namazınızı kılın, orucunuzu tutun, sadakanızı verin, haccınızı ifâ edin, birbirinizi gözetin, emirlerinize itaat edin ve onları aldatmayın. Dünya sizi aldatmasın. Bir insan bin sene de yaşasa akıbet şu neticeye varır: Allah insanların alnına ölümü yazmıştır, onun için hepsi Ölürler. İnsanların en akıllısı Allah'a en çok itaat eden, âhiret için çok çalışandır. Hepinize Allah'ın selâm ve rahmetini, lütuf ve bereketini niyaz ederim. Haydi Muâz! Cemaate namaz kıldır." Ebû Ubeyde'nin kabri Şam'da Anta köyü civarında Gavr Beysan'dadır. Tarihçilerin nakline göre Hz. Ömer ve ashâb salgın yerine gelip durumu gördükten sonra hemen oradan ayrılmak istemişler, Ebû Ubeyde Ömer'e, "Ya Ömer, Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" demiş, Ömer de, “Evet, Allah'ın kazasından kaderine kaçıyorum" demiştir. Ebu Ubeyde, züht ve takva sahibi, "ümmetin emîni", cesur, savaşçı, adaletle hükmeden, itaatkâr bir sahabedir. Diğer birçok sahabe gibi o da, fütuhat sonunda ele geçirilen mal ve mülke rağbet etmeyerek sade bir hayat sürdü. Hz. Ömer onun odasının eşyasız bir keçe, bir kırba, birkaç lokma yiyecekten ibaret olduğunu görünce ağlamış ve, "Dünya herkesi değiştirdi, yalnız seni değiştiremedi" demiştir. Yine Ömer, "Allah'a hamdolsun, müslümanlar içinde böyle insanlar var..." diye onu övmüştür. Ebû Ubeyde, bir müslümanın kendisine iltica eden birini himaye edebileceğini söylemiştir.[106] Aşere-i Mübeşşere denilen, cennetle müjdelenmiş on kişiden biri olan Ebû Ubeyde, Rasûlüllah ile devamlı birlikte olduğu halde ondan çok az hadis rivayet etmiştir. Orta boylu, zayıf, güzel yüzlü, zekî, merhametli diye anılan bu sahabe, Şam emiri iken, bütün Şam halkı onun adil bir yönetici olduğunda ittifak etmiştir. Onun az hadis rivayet etmesi, tıpkı Ebû Bekir, Zübeyr b. el-Avvâm, Abbâs b. Abdülmuttalib gibi birçok büyük sahabe Mukillin gibi, Rasûlüllah'ın maiyetinde bulunmalarına ve onun vefatından sonra yaşamalarına rağmen, hadis rivayeti hususunda çok titiz, bunun büyük bir sorumluluk olduğunun bilincinde olmalarından kaynaklanıyordu. Ebu Ubeyde Rasûlüllah'tan ondört hadis rivayet etmiştir. [107] Bu Mukillin ashâb, sünnetin birer uygulayıcısı, canlı birer numunesi olduklarından, sünneti yaşamaya daha ziyade önem vermişler, sünneti "anlatma"yı ise başka sahabelere bırakmışlardır. Ebû Ubeyde'nin râvileri arasında Câbir, Ebû Ümâme, Abdurrahman b. Ganem bulunmaktadır. [108] Sahabeler, sünneti ihya ettiler ve sünnette ihya oldular. [95] İbn Sa'd, et-Tabakat, III, 297; İbnül-Esir, Üsdü'l-Ğâbe, III, 84. [96] İbn Sa'd, et-Tabakat, III, 298. [97] İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 111. [98] Müslim, VII, 127; İbn Mâce, I, 136. [99] Mücâdele: 58/22. [100] İbn Sa'd, et-Tabakat, I, 298. [101] Buhâri, Bâb-ı Gazveti Seyfü'l Bahr, Tecrid-i Sarîh Tercümesi, X, 364-367. [102] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 196. [103] Taberî, Târih, III, 430. [104] Ebû Yûsuf, Kitâbu'l-Harac, 81. [105] Nisâ: 4/171. [106] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 195. [107] Ahmed Naîm, Tecrid-i Sarih Tercümesi, Mukaddime, 1, 60. [108] Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî; Hilyetü'l Evliya; El-İsabe Fi temyizi Sahâbe/İbn-i Hacerü'l Askalani; Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref'at el-Başa, Beyrut/ty. Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Aralık 2018, 14:50:38 Esselamu aleyküm Cennet ile müjdelemiştir Rabbim bizleri sahabe efendilerimizin yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah Gönderen: Ceren üzerinde 25 Aralık 2018, 16:03:46 Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun paylaşım dan kardeşim...
|