> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Fıkhus Sahabe  > Hz. Dıhyei Kelbi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Dıhyei Kelbi  (Okunma Sayısı 4040 defa)
07 Mayıs 2011, 15:56:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Mayıs 2011, 15:56:23 »



Hz. Dıhye-i Kelbi (r.anh)


Cebrail (a.s)'in suretine girdiği sahabedir. Dıhye-i Kelbî ticâretle meşgul olup, çok zengindi. Kabilesinin reisiydi. Müslüman olmadan önce de Resûlüllah efendimizi severdi. Ticaret için Medine'den ayrılır, her dönüşünde Rasûîüllah (sav)'ı ziyaret eder ve hediyeler getirirdi. Fakat Peygamberimiz bunlara kıymet vermez ve;

“Yâ Dıhye, eğer beni memnun etmek istiyorsan îmân et! Cehennem ateşinden kurtul,” buyurur, onun îmân etmesini isterdi. Dıhye ise, zamanı olduğunu söylerdi. Peygamberimiz onun hidâyet bulması için duâ ederdi.

Bedir gazasından sonra bir gün Cebrail aleyhisselâm, Dıhye'nin îmân edeceğini Rasûlüllah’a haber vermişti. îmânla şereflenmek için huzuru saadetlerine girince, Resûlüllah efendimiz üzerindeki hırkasını Dıhye'nin oturması için yere serdi.

Dıhye-i Kelbî, Rasûîüllah (sav) efendimize hürmeten Hırka-i saadeti kaldırıp, yüzüne gözüne sürdükten sonra, başının üzerine koydu. Rasûlüllah (sav)ın duaları bereketiyle kalbinde îmân nuru doğmuş ve öylece Rasûlüllah (sav)'e gelmişti.

Cebrail aleyhisselâm çok defa Rasûlüllah (sav)'ın huzuruna, onun suretinde gelirdi. Reaûlüllah efendimiz, Ümeyyeoğullarından üç kimseyi üç kimseye benzetti ve buyurdu ki:

“Dıhye-i Kelbî Cebrail'e, Urve bin Mes'ûd-es-Sekâfı İsâ'ya, Abdülüzzi ise Deccâl'a benzer.”

Hicretin beşinci senesinde, Rasûlüllah Benî Kureyza seferine gitmeden önce Medîne'nin yakınında bir mevki olan Savreyn'de Ashâb-ı kiramdan bir cemâ'ate rastladı ve onlara sordular:

“Kimseye rastlamadınız mı?”

“Yâ Rasûlallah, biz, Dıhye-i Kelbî'ye rastladık. Eyerli beyaz bir katır üzerine binmişti. O katırın üzerinde atlastan bir kadife vardı.”

Bunu işitince, Rasûlüllah efendimiz buyurdu ki:

“O Cebrail'dir. Kalelerini sarssın ve kalblerine korku versin diye Benî Kureyza'ya gönderildi.”

Dıhye-i Ketbî Rumca'yı iyi bilirdi. Rasûlüllah efendimiz, onu Bizans'a sefir olarak gönderdi. Rasûlüllah efendimiz Bizans Kayseri Heraklius'u İslam’a da'vet için bir mektup yazdırdı. Bu mektubu yazdırdığı zaman Ashâb-ı kiramdan ba'ziları dediler ki:

“Yâ Rasûlallah! Rum taifesi mührü olmayan bir mektubu okumazlar.”

Bunun üzerine Resûlüllah efendimiz emretti; gümüşten bir mühür kazdırıldı. Mührün üzerinde birinci satırda Muhammed, ikincide Resul, üçüncü satırda Allah yazılı idi. Mektubu bu mühürle mühürledi ve Dıhye'ye verdi. Dikkat edilirse, Hz. Muhammed (sav) lüzumu halinde resmi formalitelere de riayet etmiştir. Ancak bu resmi formalitelere riâyet İslam'ın temel esaslarına ters düşmeyecek ve İslam'ın öngürdüğü masla­hatlara hizmet edecektir.

Hz. Dıhye, mektubu Bizans Kayserine sunması için, Busrâ'daki Gassân emîri Hâris'e başvurdu. Haris de, Dıhye'yi Heraklius'a götürmesi için Adiy bin Hâtem'i vazifelendirdi.

Adiy bin Hâtem de Dıhye'yi alıp, Kudüs'e götürdü. Bu sırada Heraklius da Kudüs'te bulunuyordu. Heraklius; eğer İranlılar üzerine galip olurlarsa, Humus'tan Kudüs'e kadar yürüyeceğini adamıştı. Heraklius, Iran ordularını yenince adağını yerine getirmek için; Humus'tan yaya olarak yola çıkmış, yoluna halılar serilmiş, kokular serpilmiş ve bu hâl ile Kudüs'e ulaşmış, adağını yerine getirmişti.

Dıhye, Heraklius'tan sonra Kudüs'e vardı ve Heraklius ile görüşmek için temaslarda bulundu. İmparatorun adamları kendisine dediler ki:

“Kayser'in huzuruna çıktığın zaman başını eğip yürüyeceksin ve yak­laşınca da yere kapanıp secde edeceksin. Secdeden kalkmana izin ver­medikçe de aslâ başını yerden kaldırmayacaksın.” Bu sözler, Dıhye'ye ağır geldi ve onlara şunları söyledi:

“Biz Müslümanlar, Allahü Teâlâ'dan başka hiçbir kimseye secde etmeyiz. Hem insanın insana secde etmesi, insanın yaratılışına terstir.” Bunun üzerine Kayser'in adamları dediler ki:

“O hâlde Kayser, getirdiğin mektubu hiçbir zaman kabul etmez ve seni huzurundan kovar.”

Bizim Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm başkasının, ken­disine değil secde etmesine; önünde eğilmesine bile müsâade etmez. Kendisiyle görüşmek isteyen, köle bile olsa; ona ilgi gösterir, huzu­runa alır, derdini dinler, sıkıntısını giderir, gönlünü alır. Bunun için Ona tâbi olanların hepsi hürdür, şereflidir.

Dıhye-i  Kelbî'nin,  Rum  Kayser'inin  huzurunda  eğilmeyeceğini belirtmesi üzerine, orada bulunanlardan biri dedi ki:

Madem ki Kayser'e secde etmeyeceksin, o hâlde üzerine aldığın vazifeyi yerine getirebilmen için sana başka bir yol göstereyim. Kayser'in, sarayının önünde dinlendiği bir yer var. Her gün öğleden sonra bu avluya çıkar, oraları dolaşır. Orada bir minber vardır. Onun üzerinde herhangi bir şikâyet veya yazı varsa, önce onu alır okur, sonra istirahat eder.

Sen de şimdi git, hemen mektubu o minbere koy ve dışarda bekle. Mektubu görünce, seni çağırtır. O zaman vazifeni yerine getirirsin.

Bunun üzerine Hz. Dıhye mektubu söylenen yere bıraktı. Heraklius mektubu aldı. Tercüman, Rasûlüllah (sav)ın mektubunu okumaya başladı.

"Bismillâhirrahmânirrahîm. Allanın Rasûlü Muhammed'den Rumların büyüğü Heraklius'a" diye başlandığını görünce, Heraklius'un kardeşinin oğlu Yennâk, kızıp tercümanın göğsüne şiddetli bir yumruk vurdu. Adam yere düştü. Bu sırada Rasûlüllah (sav)'in mektubu da tercümanın elinden düştü. Heraklius, kardeşinin oğluna ne yaptığını sordu. O da dedi ki:

“Görmüyor musun? Mektuba hem senin isminden önce kendi ismi ile başlamış, hem de senin hükümdar olduğunu söylemeyip,  "Rumların büyüğü Heraklius'a" demiş. Niçin "Rumların hükümdarı" diye yazmamış ve senin isminle başlamamış? Onun mektubu bugün okunmaz.” Bunun üzerine Heraklius şöyle cevap verdi:

“Vallahi sen, ya çok akılsızsın veya koca bir delisin. Senin böyle olduğunu bilmiyordum. Ben daha mektubun içinde ne olduğuna bak­madan, yırtıp atmak mı istiyorsun? Hayatıma yemin ederim ki, eğer O, söylediği gibi Rasûlullah ise, mektubuna benim ismimden önce kendi ismini yazmakta ve beni Rumların büyüğü diye anmakta haklıdır. Ben ancak onların sahibiyim, hükümdarları değilim.”

Sonra Yennak'ı dışarı çıkarttı.

Hıristiyan âlimlerinin reisi ve kendisinin müşaviri olan Uskuf isimli kimseyi çağırttı ve mektup okundu. Mektubun devamı şöyleydi:

“Allahû Teâlâ'nın hidâyetine tâbi' olana selâm olsun. Bundan sonra; ben seni İslama davet ederim. Müslüman ol ki, selâmet bulasın! Allahû Teâlâ sana iki kat ecir versin. Eğer yüz çevirirsen bütün Hıristiyanların vebali senin üzerinedir. Ey kitap ehli, sizin ve bizim aramızda bir olan söze gelin; Allahû Teâlâ'dan başkasına ibâdet etmeyelim ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allahüû Teâlâ'yı bırakıp ba'zılarımız ba'zılarını Rab edinmesinler. Eğer bu sözden yüz çevirirlerse "Şâhid olunuz, biz Müslümamz!" deyiniz."

Rasûlullah (sav)'ın mektubu okunurken Heraklius'un alnından ter taneleri dökülüyordu. Mektup bitince dedi ki:

Hz. Süleyman'dan sonra ben böyle "Bismillâhirrahmânirrahîm" diye başhyan bir mektup görmemiştim.

Heraklius, Uskuf a bu mes'eledeki fikrini sordu. O da dedi ki:

Vallahi O, Mûsâ ve İsâ aleyhimesselâmın bize geleceğini müjdelediği Peygamberdir. Zaten biz Onun gelmesini bekliyorduk.

Sen bu hususta ne yapmamı tavsiye edersin, neyi uygun görürsün?

Ona tâbi olmanı uygun görürüm.

Ben senin dediğin şeyi çok iyi biliyorum. Fakat Ona tâbi olup, Müslüman olmaya gücüm yetmez. Çünkü hem hükümdarlığım gider, hem de beni öldürürler.

Bundan sonra Dıhye ve Adiy bin Hâtem'i çağırttı. Adiy dedi ki:

“Ey hükümdar, davar ve develer sahibi Araplardan olan şu yanımdaki zât, memleketinde vuku bulan şaşılacak bir hâdiseden bahsediyor.”

Memleketlerindeki hâdise ne imiş, sor bakalım. Hz. Dıhye bu soru üzerine dedi ki:

“Aramızda bir zât zuhur etti. Peygamber olduğunu beyân etti. Halkın bir kısmı Ona tâbi olmaktadır. Bîr kısmı da karşı koymaktadır. Aralarında çarpışmalar vuku bulmuştur.”

Bundan sonra Heraklius, Peygamber efendimiz hakkında araştırma yapmaya başladı. Şam valisine emir verip Peygamber efendimizin soyun­dan bir kişiyi muhakkak bulmalarını emretti.

Bu arada kendisinin dostu olan ve İbranice bilen Roma'daki bir âlime de mektup yazıp, bu mes'eleyi sordu.

Roma'daki dostundan, bahsettiği zâtın âhır zaman Peygamberi olduğunu bildiren bir mektup geldi. Bu arada Şam valisi, ticâret için Şam'a giden bir Kureyş kervanını buldu. Bunların içinde Ebû Süfyân da vardı. Vali, Ebû Süfyân'la yanındakileri Şam'a götürüp, Heraklius'un yanına çıkardı.

Bu sırada Heraklius Kudüs'te bir kilisede idi. Vezirleriyle beraber otur­muş ve başına tacını giymişti. Heraklius, Ebû Süfyân ve yanındaki otuz kadar Mekkeliyi burada kabul etti. Peygamber efendimiz hakkında ba'zı sorular sorup cevabını aldıktan sonra, tekrar sordu:

“O size neyi emrediyor?” Ebû Süfyân hiç gizlemeden şu cevabı verdi:

“Yalnız bir Allaha ibâdet etmeyi, O'na hiçbir şeyi ortak koşmamayı emrediyor, atalarımızın taptığı putlara tapmaktan bizi men ediyor. Namaz kılmayı, doğru olmayı, fakirlere yardım etmeyi, haramlardan sakınmayı, ahde vefayı, emânete hıyanet etmemeyi, akrabayı ziyaret etmeyi emrediyor.”

Heraklius, kilisede Ebû Süfyân'a sorular sormuş ve cevaplarını almıştı. Rasûlullah (sav)'ın mübarek mektubu okunmuş, Rum papazları arasında gürültüler çoğalmıştı. Zîrâ Kayser'in İslâmiyete meyletmesinden korkuyorlardı. Kayser, Ebû Süfyân ve yanındaki Kureyşlilerin dışarı çıkarıl­masını emretti.

Daha Müslüman olmamış olan Ebû Süfyân, Peygamberimizin da vâsini başarıyla sonuçlandıracağına inandığını, burada yeminle söylemiştir. Hz. Dıhye, o mübarek güzel yüzü ile Her...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Dıhyei Kelbi
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:30:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Dıhyei Kelbi rüya tabiri,Hz. Dıhyei Kelbi mekke canlı, Hz. Dıhyei Kelbi kabe canlı yayın, Hz. Dıhyei Kelbi Üç boyutlu kuran oku Hz. Dıhyei Kelbi kuran ı kerim, Hz. Dıhyei Kelbi peygamber kıssaları,Hz. Dıhyei Kelbi ilitam ders soruları, Hz. Dıhyei Kelbi önlisans arapça,
Logged
02 Ocak 2019, 15:42:08
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 02 Ocak 2019, 15:42:08 »

Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri Hz.Dıhye-i Kelbi gibi peygambaer efendimizin yolunda onun sunnetine tabi yaşayan ve islama imana her anındahimzet eden ve cennet ehli olacak kullardan eylesin inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

02 Ocak 2019, 17:14:21
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #2 : 02 Ocak 2019, 17:14:21 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri Peygamberimiz in ve sahabe efendilerimizin yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes