๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fıkhus Sahabe => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 16:02:49



Konu Başlığı: Hz. Bilali Habeşi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 16:02:49
Hz. Bilal-i Habeşi (r.anh)


İslâm ümmetinin evrensel istiklal marşını müslümanlara okuyan bjr İslâm inkılapçı sı dır. Hz. Peygamber'e ilk İman edenlerden biri ve son­radan ona müezzin olan sahabedir. İslâm tarihinde unutulmaz yeri olan Bilâl-i Habeşî, aslen Habeş'lidir. Anasının adı Hamâme, babasının'adı Rebah, künyesi Abdullah'tır.

Bilâl, İslâm'ın ilk tebliğ yıllarında Ümeyye b. Halefin kölesiydi. İslâm'ın ortaya çıktığı yıllarda bir çok kimse, soy ve soptarınm yüksek­liğine, şirk toplumu içindeki nüfuzlarına bakarak kavim ve kabile taas­subuna düşmüş, İslâm'a cephe almış ve sapıklıkta kalmışlardı. Bilâl b. Rebah gibi kimseler de zayıf ve acizliklerine rağmen hak davete uyup şirkten kurtulmuşlardı. İşte Bilâl b. Rebah (r.a.) İslâm davetine ilk icabet edenlerden biriydi.

Hz. Bilâl (r.a.), yanında köle olarak bulunduğu Ümeyye b. Haleften habersiz geceleri Kur'an öğrenmeye gidiyordu. Geceleri Kur'an öğren­meye gitmeden önce Kabe'ye uğrar oradaki putlara tükürür, inkâr ettiğini söyler öyle giderdi. Çünkü putları inkâr etmeden iman sahih olmadığı gibi, Kur'an eğitimi de sahih olmaz. Putları, Tağutları reddetmek, inkâr etmek, Allah'a imanın ilk rüknüdür. Bu rükün gerçekleşmeden Allah'a iman gerçekleşmez.

Ümeyye b. Halef, kölesi Bilâl'in müslüman olduğunu anladıktan sonra, onu İslâm'dan çevirmek için yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştı. Ümeyye, öğlen vakti güneşinin bir yanardağ kesildiği anda, Bilâl'i alır, kızgın kumların üzerine yatırır, göğsüne kocaman bir taş koyar ve şöyle derdi:

"Muhammed'e küfret; Lat ve Uzza'ya iman et. Yoksa onlara iman edinceye kadar böylece kalacaksın."

Bilâl'in kızgın kumlar üzerinde sırtı yanar, göğsü yanar, nefesi tıkanır, bu müthiş işkence altında saatlerce kıvranırdı. Fakat dudaklarında daima şu sözler dökülürdü:

"Allahu Ahad, Allahu Ahad", Onun bu durumu, müşrikleri bile hayrete düşürürdü.[100] Mü'min kişi imanının kuvveti oranında kâfirlerle ve kâfirlerin işkenceleriyle muhatab olur.

O, geçim için, makam ve mevki için başka ilâhlara sığınmazdı. O biliyordu ki hüküm Allah'a aittir, rızık Allah'a aittir. Öldürmek ve yaşat­mak Allah'ın elindedir. Geçici dünyanın çıkarları için put ve tağutları tas­dik etmek ve bu arada imandan bir cüz de Allah'a ayırmak iman için yeterli değildir. Tam ve kâmil anlamda hükmün, öldürmek ve diriltmenin Allah'a ait olduğunu rızık verenin yalnız Allah olduğunu, Allah'ı bütün sıfatlarıyla tanıyıp ona göre iman etmedikçe ve bu uğurda gelecek sıkıntı ve ezalara katlanmadıkça imanda kemâle ulaşmanın mümkün olmadığını biliyordu. Bilâl, rızık ve ölüm korkusu taşımıyordu. Yalnız Allah'tan korkuyor ve yalnız ondan ümid ediyordu. îman en büyük güçtür. O gücü elde eden bütün kâinata meydan okuyabilir. Allahû Teâla'ya giden yol en doğru yoldur. Arifsen sen de kalbini imanla doldur!

Ehl-i küfrün işkence ve baskıları karşısında mü'min insanı ayakta tutan güç, mü'min insanın kalbindeki imanıdır.İşkence altında kıvranan Bilâl (r.a.)'a rastgelen Varaka b. Nevfel,

"Vallahi ey Bilâl, Allah birdir, Allah birdir. " der, sonra da müşriklere dönerek:

"Siz onu bu yüzden Öldürürseniz, biz onu, kendimize örnek alırız." derdi.[101]

Bilâl'in efendileri olan Mekkeli müşrikler onu, çoluk çocuğun oyun­cağı yapmışlardı, ona işkence edenlerden biri de Ebu Cehil'di. Ama Bilâl'e yapılan işkenceler sırasında gösterdiği sabır ve tahammül hepsini şaşkına çevirirdi. Nasıl oluyor da bu derece ağır işkencelere katlanabili­yordu.

Ümeyye b. Halefin Bilâl'e yaptığı işkencelere çok üzülen Hz. Ebû Bekir (r.a.) ona bu işkenceden vazgeçmesini söylemiş o da;

"Onun ahlâkını bozan sensin, onu bizden uzaklaştıran senden başkası değildir" demişti. Bunun üzerine Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) ona şu cevabı vermişti:

"Benim yanımda senin şu kölenden daha güçlü ve kuvvetlisi var. Hem de senin dinindendir. İstersen onu al ve bunu bana ver." Ümeyye bu teklifi kabul edip öteki köleyi aldı ve Hz. Bilâl'i Hz. Ebû Bekir'e verdi. Başka bir rivayette  Hz.  Ebu  Bekir'in  onu  yedi   ukiyeye  satın  alıp  azat ettiği kaydedilir. [102]

Bilâl'ı Rasûlüllah'ın yanına götürüp azat etmiş ve Bilâl işkenceden kur­tulmuştu. Elbette bu Allah'ın bir takdiridir. Bilâl Hz. Ebû Bekir'e bu se­beple borçlu değildir. İki mümin de görevlerini yapmışlar. Allah da onlara ecrini vermiştir. Hz. Ömer şöyle der:

 "Efendimiz Ebu Bekir, yine efendimiz Bilâl'i azad etti.” [103]

Bilâl daha sonra diğer ashâb ile birlikte Medine'ye hicret etti. Orada Sa'd b. Hayseme'ye misafir oldu. Ensar ile Muhacirler arasında kardeşlik oluşturulunca Bilâl'e de Abdullah b. Abdurrahman el-Has'amî kardeş ilân edildiler. Bu kardeşlik köklü bir şekilde sürüp gitti. Öyle ki Bilâl, Hz. Ömer devrinde Şam'da bulunduğu sırada maaş olarak divandan ona ayrılan hissesinden kardeşine de bir hisse veriyordu. [104]

Bilâl, Rasûlüllah (sav)'in müezzini olarak tanınmaktadır. Ve sık sık ezanı Bilâl'e okuttururdu. Hatta sabah ezanındaki (Namaz uykudan hayırlıdır) ibaresini Bilâl ezana eklemiş Rasûlüllah (sav);

"Bilâl, bu ne güzel söz!" diye onu tasvip etmişti. [105] Hz. Bilâl, Rasûlüllah'ın bütün gazalarına katıldı. Bedir gazasında Hz. Bilâl, Mekke'de kendisine her türlü eza ve işkenceyi reva gören Ümeyye'yi görmüş ve şöyle bağırmıştı:

"İşte küfrün başı!.." Bunun üzerine dikkatleri ona çevrilmiş ve müslümanlar derhal onun ve oğlunun etrafını sararak İkisini de öldürmüşlerdi. Resul-i Ekrem Mekke'nin fethi ardından Kabe'ye girerken has müezzini Hz. Bilâl'ı yan­larında bulundurmuşlardı. İbn Ömer, bu vakıayı şöyle nakleder ve der ki:

"Resul-i Ekrem, Mekke'nin fethi gününde, Mekke'nin yüksek tarafın­dan bir deve üzerinde geldi. Üsame b. Zeyd, Bİlâl ve Osman b. Talha da yanlarmdaydılar. Resul-i Ekrem Kâbe içinde uzun bir müddet kaldılar, sonra çıktılar. Arkasında müminler içeri girmek için birbiriyle yarış etti. İlk giren bendim. Bilâl, kapının arkasındaydı. Bilâl'e Rasûlüllah'ın nerede namaz kıldıklarını sordum, yerini gösterdi. Ne var ki Bilâl'e, Allah Rasûlü'nün kaç rekat namaz kıldıklarını sormayı unuttum.”[106]

Rasûlüîlah (sav), Kabe'yi putlardan temizledikten sonra müezzinilah'a gelen mektupları kendisi okuyor, cevap gerekiyorsa yazıyordu. Bu arada asıl görevi olan vahiy kâtipliğini de sürdürüyordu. [107]

Müslümanlara lazım olan ilimleri öğretecek bir müslüman bulunmazsa ve bu ihtiyaç hissedilen gayr-i müslimlerden öğrenmekten başka çare yoksa o zaman gayr-i müslimlerden öğrenilebilir. Herhe kadar müslüman bir insan için gayr-i müslimlerden ilim öğrenmek zehir içmek kadar zor da olsa dinen öğrenmesi caizdir. Ancak müslümanların ihtiyaçlarının olduğu ilimleri tesbit etmekte müslümanların başındaki Cematü'l Müslim'inin imamının görevidir. Rivayete göre yaşının küçük olması nedeniyle Zeyd, Bedir ve Uhud savaşlarına katılmamıştır. Katıldığı ilk savaş Hendek savaşı olup, savaşa hazırlık kabilinden, müsîümanlar Medine'nin etrafında hendek kazarlarken Zeyd, çıkan toprağı taşıma işinde yardım ediyordu. Resûlüllah (sav) O'nu bu durumda görünce:

"Ne kadar iyi bir çocuk" diyerek takdir ifadelerini dile getirmiştir.

İbn Abdi'l-Berr, "el-İstîâb"da zikredip, sahih kabul etmediği bir ha­bere göre; Tebük seferinde, Benî Mâlik b. en-Neccâr'ın bayrağını Umâre b. Hazm taşıyordu. Resûlüllah, bayrağı ondan alıp Zeyd b. Sâbit'e verdi. Bunun üzerine Umâre:

"Ey Allah'ın Resulü! Hakkımda sana herhangi birşey mi ulaştı?" diye sorunca, Resûlüllah;

"Hayır, lâkin Kur'ân'a öncelik vardır: Zeyd de Kur'ân'ı senden daha çok ezberlemiştir" şek­linde cevap verdi. [108]

Zeyd b. Sabit, ashâbm en âlimlerinden biriydi. Sadece Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemekle kalmamış, mirasla ilgili feraiz İlmini de çok iyi öğren­mişti. Öyle ki, ashâb arasında bu ilmi O'ndan daha iyi bilen yoktu. Resûlüllah (sav), ashabına

: "Feraizi en iyi bilen Zeyd'dir" diyordu. İmam Şâfıî de, feraiz hususunda onun rivayet ettiği hadisle amel etmiştir. [109]

Gerek Hz. Ömer, gerekse Hz. Osman, Medine'den ayrıldıkları zaman Zeyd b. Sabit'i vekil bırakırlardı. Hz. Osman, O'nu ziyade seviyordu. Zaten kendisi de Osman taraftarıydı ve bu halife devrinde beytülmâla bakmakla görevlendirilmişti. Yermük günü de ganimetleri taksim işini Zeyd üstlenmişti. [110]

Zeyd'in vefat tarihi konusundaki rivayetler arasında tam bir mutabakat olmamasına rağmen, büyük bir ihtimalle

Zeyd ten; İbn Ömer, Ebu Saîd, Ebu Hüreyre, Enes, Sehl b. Huneyf ve Abdullah b. Yezîd el-Hutamî gibi sahabeler rivayette bulunmuşlardır. Tabiînden de; Saîd b. el-Müseyyeb, Kasım b. Muhammed, Süleyman b. Yesâr, Ebân b. Osman, Büsr b. Said ve Zeyd'in iki oğlu, Harice ile Süleyman ve başkaları rivayet etmişlerdir.[111]

Sahabeler, sadece mallarını değil zekâlarını da İslâm için kullan­mışlardır. Zeki olan çocuklarını îslâmî eğitim ve öğretim kurumlarından alıp küfrî eğitim kurumlarına emanet edenler, sahabenin izinden ayrılıp küfre adaklar armağan edenlerdir. Sahabeler kulluk kitabları Kur'ân'ı öğreniyorlardı. Başkalarına da Kur'ân'ı öğretiyorlardı. Sahabenin fıkhın­da Kur'an okumak, Kur'ân'ı anlayıp başkasına öğretmek ve O'nun ahkâmlarını hayata geçirmek, medeniliğin en önemli şartıydı.

Kulluk kitabı Kur'an’dan habersiz yaşamak, bir gericilik ve mürtecilik alametidir. Kur'an eğitim ve öğretimini yasaklayanlar da, Ebû Cehil döneminden bu yana devam edip gelen mültecilerdir.

Rasûlüllah (sav)'in bütün sahabeleri medeniydi. Çünkü onlar Kur'an ile aydınlanmışlardı. Kur'an ile aydınlanmak, ebediyen karanlıktan kur­tulmaktır. Kur'an karanlıksız, karanlık ise Kur'an'sızdır.

Rasûlüllah (sav)'ın evinin ihtiyaçlarım sağlar, sonra da müsait zamanlar­da o borçları öderdi.

Hz. Bilâl'in doğruluk ve ahlâkı, İslâm'a bağlılığı bütün çağdaşları tarafından aynı derecede takdir edilmekte ve övülmekteydi. Artık o, siyahı bir köle değil, ashâb'ın ileri gelenlerinden ve İslâm devletinin yöne­timinde söz sahibi olan mü'minlerden biriydi. Hz. Bilâl, uzun boylu, zayıf, ince ve koyu esmerdi. Ömrünün sonlarına doğru saçlarının çoğu beyazlasın işti. Hz. Bilâl (r.a.), İslâm'ın köleliğe karşı gerçekleştirdiği inkılabın adeta sembolüdür. İslâm dininin köleler için ne yaptığını görmek isteyenler, Hz. Bilâl (r.a.)'in hayatına baksınlar.

İslam köleliğe giden bütün yollan kapatmıştır. Sürekli köle azad et­meye teşvik etmiştir. İslâm dini köleliği haram etmiş, sadece savaş halinde kabul etmiştir. Bu İslâm'la ve müslümanlarla savaşan kâfirlerin gücünü ve kuvvetini kırmak içindir. Savaşın neticesinde elde edilen köleleri Halife-i Müslimin isterse azad edebilir.

İslâm dini kölelere ordunun bayrağını teslim etmiştir. İşte Zeyd b. Harise (r.a.) ve onun oğlu Usame (r.a.)'a savaşta ordu bayrağını teslim edilmiştir. İslâm köleleri hürriyete kavuşturmuştur. Kölelerden komutan­lar, idareciler ve medeniyet mimarları yetiştirmiştir. İşte Bilâl Habeşî (r.a.) de bu medeniyet mimarlarından birisidir.

İslâm'ın bütün zaman ve mekânlarda şiarı kölelik değil hürriyettir. Hz. Bilâl (r.a.), köleliği hürriyete dönüştürmenin sembolüdür. Bir insana renginden ve kavminden dolayı değil, imanından dolay değer verilir.

Hz. Bilâl (r.a.), vefatı yaklaşınca, ölümün ızdırabını, sevgililerine kavuşmasmdaki zevk ile mezcetmiş;   ömrünün son anlarında onun hastalığını gören zevcesi, teessüründen "ah ne acı" dedikçe, Bilâl: "Oh! ne tatlı!." diyordu. Hevlaniye kabilesine mensub olan vefakâr eşi Hind Bilâl (r.a.) gözlerini kapattı ve başını göğsünün üzerine koydu. Bilâl (r.a.)'in hanımı ağlayıp dövünerek bağırdı:

"Eyvah ne kadar acı!.." Bilâl (r.a.) son nefesleriyle mücadele ederken mırıldandı:

"Hayır, aksine ne mutlu bana!..Yarın kavuşuyorum dostlarıma; Muhammed ve Ashabına!" diyordu. [112]



[100] İbn Sa'd, Tabakat, III, 232

[101] İbnü’l-Esir, el-Kâmil Fi't-Târih, II, 66

[102] İbn Sa'd, Tabakat, III, 232

[103] İbnü'l-Esîr, Üsdü'l- Gabe, 1,209

[104] İbn Sa'd, Tabakat, III, 234

[105] Avnu'l-Ma'bud, Şerhu Sünen-i Ebî Dâvud, 111,185; İbn Mâce, Ezan, 1, 3

[106] Buhârî, Megâzî, 49

[107] İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, II, 358; İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 538; Îbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 579.

[108] İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 537; İbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 278

[109] İbnü’l-Esîr, a.g.e., II, 279; el-Askalânî, a.g.e., III, 23

[110] İbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 279; İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 538; II, 538; el-Askalânî, a.g.e., III, 23

[111] İbnü'l-Esîr, a.g.e., II, 279; el-Askalânî, a.g.e., III, 23; İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 540; İbn Sa'd a.g.e., II, 360

[112] İbn Sa'd, Tabakat, III, 238-239.



Konu Başlığı: Ynt: Hz. Bilali Habeşi
Gönderen: Ceren üzerinde 04 Temmuz 2016, 22:49:28
Esselamu aleykum.Hayati pahasina islami secen ve islam icin hizmet eden ve peygamber efendimizin yolunda giden onun sunnetine tabi yasayan ve ilk ezabi muhammediyeyi okuyan cennet ehli sahabedir.Rabbim razi olsun bilgilerden kardesim...


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Bilali Habeşi
Gönderen: Ruhane üzerinde 04 Temmuz 2016, 23:46:35
Aleykum selam..Amin cerencim inşaallah o mubareklerin  sefaatine nail oluruz..


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Bilali Habeşi
Gönderen: Mehmed. üzerinde 24 Aralık 2018, 12:48:11
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri sahabe efendilerimizin yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Bilali Habeşi
Gönderen: Ceren üzerinde 24 Aralık 2018, 16:08:59
Esselamu aleykum. Tüm işkencelere rağmen islam yolundan ayrılmayan hz.peygamberin yolunda gidip sonsuz tevkul ile bağlanan Bilali Habbes gibi cennet ehli olan rahmete kavuşan kullardan olalim inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Bilali Habeşi
Gönderen: Rüveyha üzerinde 24 Aralık 2018, 20:19:59
Ve aleykümselam... Mevlam Bilali Habeşi gibi bir çok sıkıntılara göğüs geren tüm sahabe efendilerimizden razı olsun. Makamlarını âli kılsın kılsın inşallah