๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fıkhus Sahabe => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 16:11:33



Konu Başlığı: Hz. Abdurrahman bin Avf
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 07 Mayıs 2011, 16:11:33
Hz. Abdurrahman Bin Avf (r.anh)


Rasûlüllah (sav)'in hayatta iken Cennetle müjdelediği on sahabeden ve ilk müslümanlardan biridir. Kureyş kabilesinin Zühreoğullarmdan Hâris'in oğlu olup Câhiliyye devrinde asıl adı Abdulkâ'be veya başka, bir görüşe göre Abdu Amr idi.

Hz. Peygamber (sav)'in Erkam'ın evindeki faaliyetlerine başladığı gün­lerde İslâm'a giren Abdurrahman'a bu ismi Rasûlüllah (sav) vermiştir. Ebû Muhammed künyesi ile tanınan Abdurrahman'm annesi Şifâ binti Avf b. Adi'l-Hâris b. Zühre b. Kilâb idi.

Rivayete göre Abdurrahman Fil Olayı'ndan yaklaşık yirmi yıl sonra dünyaya gelmişti. Abdurrahman b. Avf (r.a.) ilk müslümanlardan olma­sından dolayı Kureyş'in zâlim tutumuna dayanamayan ashâb ile birlikte Habeşistan'a yapılan iki hicrete de katılmıştı. Nihayet Rasûlüllah (sav), ashabı Medine'ye hicret etmeye teşvik edince, o da diğer ashâb ile birlik­te hicret etmişti.

Hz. Peygamber (sav) Medine'de Ensâr ile Muhacirler arasında kardeş­likler ilân edince Abdurrahman b. Avf ile Ensâr'dan Sa'd b. Rabî'i kardeş ilân etmişti Ensâr'ın ileri gelenlerinden Sa'd b. Rabî' 'Din kardeşi' Abdurrahman'a şunları söylemişti:

"Benim bir hayli malım vardır. Bunun yansını sana veriyorum. Ayrıca iki eşim vardır. Bunlardan birini boşayacağım, iddeti bitince onu nikâhlarsın." Bu büyük âlice­naplık karşısında Abdurrahman b. Avf kardeşine şunları söylüyordu: "Cenâb-ı Allah malını ve aileni sana mübarek eylesin. Senin bu davranışına karşı Allah ecrini versin. Sen yalnız bana çarşının yolunu göster, benîm için yeterlidir."

Abdurrahman b. Avf (r.a.) ticaret hayatını çok iyi bilen Kureyş içinde büyüdüğü için bu işin tam bir uzmanı olarak Medine çarşısında alışverişe başlamış ve Allah ona büyük servet vermiştir. Abdurrahman bu ticarî ha-yatını şöyle anlatır:

"Cenâb-ı Allah bana öyle bir nimet verdi ki, bir taşı bile bir yerden kaldırıp başka yere koyduğumda sanki altın olu­veriyordu." Samimiyet ve sadakattan ayrılmazsanız, hakettiğiniz, nasibi­niz olan dünya da gelir sizi bulur.

Abdurrahman b. Avf (r.a.) Hz. Peygamber (sav)'in bütün gazvelerine katılmış ve ilk îslâm cihad hareketinden en güze! şekilde nasibini almıştı. Ashâb'tan Muğîre b. Şu'be (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) çıktığı gazvelerin birinde yolda konaklamışken Ashâb'ın bulunduğu yerden biraz uzak bir noktaya çekilip hacetini defederek abdest alıp döndü. Rasûlüllah (sav) ashabının yanma vardığında ashâb Abdurrahman b. Avf in arkasında namaza durmuştu. Muğîre hemen gidip Abdurrabman'a Rasûlüllah(sav)'ın geldiğini haber vermek istediyse de Rasûlüllah (sav) buna engel olmuş ve Abdurrahman'ın arkasında namazını kılmıştı. Böylece Hz, Peygamber'in ilk defa arkasında namaz kıldığı kişi Abdurrahman b. Avf (r.a.) olmuştur.

Daha sonra da bilindiği gibi, Rasûlüllah (sav) hastalığı sırasında Hz. Ebû Bekr'in arkasında'namaz kılmıştı. İbn Sa'd Tabakâtu'l-Kübrâ adlı eserinde bu seferin Tebük seferi olduğunu kaydetmektedir. [66]

Rasûlüllah (sav) Abdurrahman b. Avfı ashâbtan yediyüz kişilik bir askerî kuvvetle H. 6 yılı Şaban ayında Dûmetu'l-Cendel'e gön­dermişti. Abdurrahman, Hristiyanlarm hüküm sürdüğü bu bölgeye gelip onları İslâm'a davet etmiş, büyük bir kısmı buna yanaşmadığı halde böl­genin ileri gelen kabile reislerinden el-Asbağ b. Amr el-Kelbî Hris-tiyanken İslâm'a girmişti. Abdurrahman da el-Asbağ'ın kızı Tumâzar ile evlenmiş ve ondan oğlu Ebû Seleme dünyaya gelmişti.

Yine İbn Sa'd'ın ifâdesine göre Hz. Peygamber (s av) ashâb içinde ipek giymeyi yalnız Abdurrahman'a müsaade etmişti. Zira Abdurrahman b. Avf in vücudunda bir kaşıntı vardı. Hz. Peygamber'in vefatından sonra bir gün Medine'de bir heyecan ve kala­balık meydana gelmişti. Bunun sebebini soran Hz. Aişe (r.anha)'ya ,Abdurrahman b. Avf’ın kervanının şehre yaklaştığı söylenince Hz. Aişe (r.anha) şöyle demişti:

Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştu:

"Abdurrahman sırattan ge­çerken düşer gibi oldu ama düşmedi." Hz. Âişe'nin bu sözlerini haber alan Abdurrahman beşyüz deve olduğu söylenen bu kervanını sırtındaki yüklerle birlikte tamamen Allah rızası için bağışlamıştı. Develerin sırtın­daki malların develerden çok daha değerli olduğu kaydedilmektedir.

Ashabın en cömertlerinden biri olduğu bilinen Abdurrahman b. Avf’ın birçok gazvede ve özellikle Tebük gazvesinde Allah yolunda büyük infâklarda bulunduğu bilinmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber'in vefatından sonca Nâdiroğulları mahallesinde sahip olduğu arazisini kırkbin dinara satarak Rasûlüllah (sav)'ın zevcelerine dağıtmıştı. Hz. Âişe'ye payı getirildiğinde bunu kimin gönderdiğini sormuş, Abdurrahman b. Avf (r.a.)'m gönderdiği söylenince şöyle demişti: "Hz. Peygamber (sav),

"Benden sonra Allah'ın sabırlı kulları size karşı şefkatli davranacaktır. Allah, Abdurrahman b. Avf a Cennet pınarlarından kana kana içmeyi nasip etsin" buyurmuştu.”

Hz. Ebû Bekir (r.a.) vefatından önce hilâfete Ömer b. el-Hattab'ın geçmesi hususunda Abdurrahman'ın görüşünü sormuş o da şöyle demişti:

"Ömer (r.a.) senin düşündüğünden daha iyidir. Fakat otoriterliği fazladır." Hz. Ebû Bekir (r.a.) de şöyle karşılık vermişti:

"Ömer'in sertliği benim yumuşaklığımdan kaynaklanıyor. İşleri üzerine alırsa bu sertliği kaybolur. Bir gün ben adamın birine çok kızmıştım. Ömer ise çok yumuşak davranmıştı. Ben yumuşak davransam o çok sertleşiyor."

Hz. Ömer'in hilâfeti sırasında büyüyen devlet ve genişleyen sınırlar karşısında işlerin daha rahat çözülmesi için oluşturulan devlet şûrasında Abdurrahman b. Avf in önemli bir yer aldığını görüyoruz.

Yeni fethedilen Irak arazisinin gaziler arasında paylaşılması veya devlete bırakılması hususunda ortaya çıkan iki görüş vardı. Hz. Ömer (r.a.) ashabın diğer ileri gelenleriyle birlikte bu toprakların paylaşılmamasından yana iken Abdurrahman b. Avf, Bilâl-i Habeşi ile birlikte buna muhalif olup fethedilen yerlerin paylaşılmasından yana idiler. İstişare, ashâb-ı kirâm'ın ahlâkıdır. Onlar, şûrâ'yı idarelerinin esası haline getir­mişlerdi. Ümmetin işlerini şûra ile yürütüyorlardı.

Hz. Ömer (r.a.) şehid edildiğinde yarım kalan namazın tamamlanması için Abdurrahman görevlendirilmişti. Nihayet Hz. Ömer'in tedâvî edilmeşinin zor olduğu ve ecelinin yaklaştığı anlaşılınca yeni seçilecek halîfenin belirlenmesi için kurulan şûrâ'da Abdurrahman b. Avf da yer almıştı. Şûrada bulunanlardan Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Sa'd b. Ebi Vakkas haklarından feragat edince Şûrâ'da halîfe adayı olarak üç kişi kalmıştı. Hz. Ali, Hz. Osman ve Abdurrahman b. Avf. Abdurrahman da bu husustaki hakkından feragat edince adaylar ikiye düşmüştü. Abdurrahman bu hususta ashabın ileri gelenleriyle uzun görüşmeler yapmış ve Hz. Ali ve Hz. Osman'dan karara uyacaklarına dair kesin söz aldıktan sonra bu konudaki kanaat ve kararı Hz. Osman (r.a.)'a bey'atin yararlı olacağı hususunda toplanınca, hilâfete Hz. Osman (R.a.) getirilmişti.

Abdurrahman b. Avf (r.a.) artık bir hayli yaşlanınca Hz. Osman devrinde çok sakin bir hayat yaşamış ve nihayet hicretin 32. yılında Medine'de vefat etmişti. Cenaze namazını Hz. Osman (r.a.) kıldırmış, onu kabrine götürürken Hz. Ali (r.a.) şöyle demişti:

"Ey Avf’ın oğlu! Güle güle ebedî hayata git Sen bu fânî hayatın en güzel günlerini gördün. Bu revnaklı hayat bulanmadan Ahirete göçüyorsun" Sa'd b. Ebi Vakkâs (R.a.) da onun cenazesini taşırken:

"Ey koca dağ" diyerek Abdurrahman'm seciyesindeki sağlamlık ve metaneti ifâde etmişti.

Sahabe birbirini hayırla yadeden hayırlı nesildir. Bizden önce ölmüş müslümanları hayırla anmak, sahabe sünnetini ihya etmektir.

Abdurrahman, el-Bakî’ kabristanında medfundur. Medine'de vefat ettiği kesin olarak bilindiği halde Siirt ili Pervari ilçesi yakınında bir mezarın ona izafe edilmesi halkın yakıştırmasından başka bir şey değildir. Abdurrahman b Avf (r.a.), Hz. Peygamber (sav)'den çok hadis duymuş fakat titizliğinden dolayı bunların hepsini nakletmekten çekinmiştir. Hadis mecmualarında ondan altmışbeş kadar hadis nakledilmektedir.

Hz. Peygamber (sav)'in vefatından sonra söz konusu olan mirasının mirasçılara taksim edilemeyeceğine dair Hz. Ebû Bekir'in rivayet ettiği hadisi kendisi de aynen rivayet etmişti. Aynı şekilde Suriye ve civarında çıkan veba hastalığı ile ilgili alman 'tedbir'e dair hadisi Abdurrahman (r.a.) rivayet etmişti:

"Bir yerde veba olduğunu haber alırsanız oraya gitmeyin. Veba sizin bulunduğunuz yerde olursa ondan kaçmak için de oradan başka yere gitmeyiniz.” [67]

Hz. Abdurrahman b. Avf (r.a.), Müslümanların huzur ve selâmeti için gayret etti. Zengin bir müslümandı. Mallarının bir çoğunu ticaret yoluyla elde etmişti. Allah yolunda yapmış olduğu infakın sınırı alabildiğine genişti. Bakınız bir seferde Allah yolunda 700 deve ve yükleri 2000 dinar, 200 ûkiyye altın, bir seferinde, 40.000 dirhem gümüş, bir başka sefer için 40.000 dinar altın, Cihad için 500 at verdi. Yine bir başka sefer 1500 deveyi cihadda kullanılmak üzere verdi. Çok güzel bir arazisi vardı. Bu araziyi 40.000 dinara satıp Peygamber efendimiz (sav)'in annesi Âmine'nin akrabaları olan Zühreoğulları'na, fakirlere ve validelerimize dağıtıyordu. Yine 30.000 köleyi hürriyete kavuşturduğu rivayet edilmiştir. [68]

Hz. Abdurrahman b. Avf (r.a.), Allah yolunda malı ve cam adamanın yolunu ve şeklini bize öğreten örnek şahsiyettir. Esasen bütün sahabeler, Allah yolundaki adayısın nişaneleridir. Allah yolunda sahabeleri tanı­mayanlar, yarı yolda kalırlar. Hz. Abdurrahman b. Avf (r.a.)'in hayatı, Allah yolundaki adayış adayları için bir imkândır.

Hz. Abdurrahman b. Avf (r.a.), İslâm ümmetinin zenginleri için bir aynadır. İslam ümmetinin zenginleri, Abdurrahman b. Avf (r.a.) aynasın­dan kendilerine bakmalıdırlar. Ellerindeki servetin ne kadarını Allah yol­unda infak etmişledir? Abdurrahman b. Avf (r.a.) ticareti, mal kazanıp Allah yolunda infak etmek için yapıyordu. O, infaklarım pazarlamıyordu. Onun tek amacı, Allah rızasıydı. Çünkü dünyada en büyük zenginlik, Allah yolunda mal infak ederek Allah'ın rızasına nail olmaktır.



[66] İbn Sa'd Tabakât, 111, 129.

[67] Buharı, Tıp 3, Müslim, Selâm, 92, 93, 98, 100

[68] El- İstiab Fi Ma'rifeti'l Ashâb/İbn-i Abdi'l Berr: 2/396; Hayatü's Sahâbe/M. Yusuf Kândehlevî: 2/154; Hilyetü'l Evliya:l/98-100; El- İsabe Fi temyizi Sahâbe/İbn-i Hacerü'l Askalani: 2/416-417;Suverun Min Hayatü's Sahâbe/Abdurrahman Ref'at el-Başâ: 4/40-56, Beyrut/ty.



Konu Başlığı: Ynt: Hz. Abdurrahman bin Avf
Gönderen: Ceren üzerinde 01 Ocak 2019, 15:35:18
Esselamu aleyküm. Rabbım razı olsun bilgilerden kardeşim.


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Abdurrahman bin Avf
Gönderen: Mehmed. üzerinde 01 Ocak 2019, 20:54:24
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğruların yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun