๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 18:55:48



Konu Başlığı: Tasarrufu teşvik fonu faizi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 18:55:48
6- "Tasarrufu Teşvik Fonu" Faizi





Soru: "Tasarrufu Teşvik Fonu" adıyla devlet, maaşları­mızdan zorunlu bir kesinti yapmakta idi. Şimdi bize şu ana kadar birikmiş tasarruflarımızın yüzde yirmi faizi "ne­ma" adıyla iade edilmektedir ve ilk taksit olarak bunun üçte biri ödenmektedir. Bu faizi almamız veya kullanma­mız helâl olur mu?

Cevap: Önce şunu bilmek gerekir; İslâm bir takım terimlerle ifade ettiği bîr takım vakıalara bir hüküm verirken kendi değer yargılarına göre davranır. Daha açık ifadesi ile, İslâm meselâ, "fa­iz yasaktır" derken faizin tarifini de kendisi yapar. Buna göre bir uygulama İslâm'a göre faiz ise, başkaları ona "kâr" da dese o yine faizdir. Aksine, İslâm'a göre faiz olmayan bir uygulamaya baş­kaları faiz de dese o faiz olmaz. Meselâ İslâm'da, ihtiyaç halinde dörde kadar evlenme vardır. Oysa bugünkü medenî hukuk bera­ber yaşanılan ikinci kadını "metres" saymakta, ondan doğacak çocukları da gayri meşru kabul etmektedir. İşte mevcut sistem böyle diyor diye İslâm bunu gayri meşru saymaz. Bu bir.

İkinci olarak şunu da bilmek gerekir. Müslüman kendi iradesi ile faiz muamelesine bulaşmaz. Çünkü insanın sömürülmesinin ve yine köle haline getirilmesinin en kestirme yolu faizdir. Bu yüzden, "faiz alana da, verene de, bunun yazışmasını yapana da Allah lanet eder" ve böyle önemli bir konuda "faiz ihtimali taşı­yan uygulamalar dahi faizdir." Onun için de müslüman kendi ira­desi ile faize bulaşmaz.

Üçüncü olarak da şunu bilmek gerekir:

Faiz müesseseleri olan bankalarda her nasılsa tahakkuk eden bir faiz bulunuyorsa, onu almayıp orada bırakmak ikinci bir hatadır, hatta akılsızlıktır. Çünkü bu sömürünün güçlenmesine katkıda bulunmak demek­tir. Öyleyse mutlaka alınmalıdır. Sonra da bu faiz ya da faiz şüp­hesi taşıyan para yenmemeli, faiz olduğu söylenmeden bir hayıra, ya da –varsa- aslında alınmaması gerektiği halde alınan vergilere verilmelidir.

Dördüncü olarak da İslâm'ın "faiz" dediği şeyin tarifini vere­lim ve sizin sorunuzun cevabına geçebilelim.

Faiz (riba): Mubadeleli akitlerde taraflardan birisi için şart ko­şulan karşılıksız fazlalıktır. [1185]

İmdi bu tarife ve taşıdığı kayıtlara baktığımızda "Tasarrufu Teşvik Fonu Neması" için şunları söyleyebiliriz:

1- Ortada mubadeleli bir akit yoktur, çalışanların arzu ve ira­delerine müracaat e'dilmeden yapılan tek yönlü ve "zorunlu" bir kesinti sözkonusudur. Sanıyorum bununla hedeflenen şey de ça­lışanların gelecekte bir tasarruf sahibi olmaları değil, devletin kaynak temini, yani iç istikrazdır.

2- Devletin verdiği "nema" için bir şart koşma sözkonusu değildir. Kesintiyi yapan da nemayı veren de devlettir. Meselâ ben, maaşımdan böyle bir kesintinin olduğundan dahi habersiz­dim.

3- Bu uygulamada karşılıksız bir fazlalık da yoktur. Kesilen paranın-hem de aradan yıllar geçtikten sonra- %20'si "nema" adıy­la verilmekte, onun da üçte ikisi sonraya bırakılmaktadır. Buna göre bu meblağ gerçekten "nema" ise, yani devlet bu parayı bir yerlerde çalıştırmış da onunla kazandığının bir miktarını tasarruf sahibine veriyorsa bu zaten faiz olmaz. Adı üzerinde "nema" ya­ni kâr olmuş olur. Böyle bir çalıştırma yok da safi faiz olarak veriyorsa ortada bir fazlalık olmadığından bu yine faiz olmaz. Çün­kü değer kaybının ödenmesi İmam Ebu Yusufa göre gereklidir, yani bu faiz değildir. Oysa "nema" denen bu "yüzde yirmi", kesi­len zorunlu tasarrufun, enflasyonla kaybolan değerinin çok çok azıdır. Aslında maaşlarından zorunlu tasarruf fonu kesilen çalı­şanların bu kalan değer farkını da isteme hakları vardır. Şunu da ilave etmemiz gerekir:

Herşeye rağmen şüphe edenler, en azın­dan kendilerinden kesilen kadarını tamamlayıncaya dek alırlar. Adı ne olursa olsun kendi paralarını almış olurlar. Şüphe, olsa olsa bundan sonrakinde olur. O kadarını da zaten vermiyorlar.

Sonuç olarak, sözünü ettiğiniz meblağ faiz değildir, bunda faiz şüphesi de yoktur (Allah'u a'lem). Ancak siz şüphe ediyorsanız mutlaka alır, ama bir hayıra verirsiniz. [1186]



[1185] Timurtâşî, (İbn Abidîn'in tasarrufuyla), bk, İbn Abidin (Amini), lV/177,

[1186] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 452-454.