๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 18:59:19



Konu Başlığı: Süper emeklilik
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 18:59:19
3- Süper Emeklilik



Soru: Süper emeklilik uygulamasına iştirak etmek caiz midir?

Cevap: "Süper Emeklilik" adıyla bilinen olayı, bir yönüyle normal emeklilik gibi mütalaa ediyor ve onun için söyleyebilece­ğimizi bunun için de söylüyoruz:

Emeklilik sistemi, insana Allah'ın en değerli yaratığı olarak değil, üretimine göre değer veren materyalist sistemlerin oluş­turduğu "risk" ortamı için bir ihtiyaçtır. Bütün vatandaşları dev­let (toplum) garantisinde olan İslâm Toplumu için bir ihtiyaç de­ğildir ve İslâm'ın uygulandığı dönemlerde uygulanmamıştır. Başta Rasûlüllah Efendimiz (sav) olmak üzere bütün Raşit Halifeleri, görevi hep altmış yaşın üzerinde ve ölümle bırakmışlardır. Çün­kü İslâm, gücü olanın çalışmayı bırakmasını ve devlete ve fertlere yük olmasını yasaklamış ve

"Bir işten boşalınca hemen diğeri için dikilmeyi" [1164] emretmiştir.

"Kişinin Rabbine kavu­şuncaya dek geçimi için çalışıp didinmek üzere yaratıldığı­nı" [1165],

"İnsanı Allah'ın bir zorluk ve sıkıntı içerisinde yarattı­ğı" bildirmiştir. [1166]

O halde:

1- Kişi önce kendine yeterli ol­mak için çalışacaktır.

2- Buna gücü yetmezse menkul-gayr-i men­kul, öz sermayesini kullanacaktır.

3- Bu da yoksa yükümlü olan kişiler ona bakacak ve nafaka verecektir.

4- Bunların hiçbiri yok­sa devlet kendisine zekâtın uygun bir fonundan ödenek verir ve asgari ihtiyaçlarını karşılar. Bugünkü emeklilik sistemi insanî ve âdil değildir, bu bakımdan İslâmî de değildir. Çünkü:

a. Sadece iş bulma nimetine kavuşup prim yatıranların sosyal gü­venliği vardır. Kendi suçları olmadan iş bulamayanları devlet bu her iki nimetten de mahrum etmektedir,

b. Gayri ahlâkîdir. Bu yüzden kendi hesabına çalışıp ekonomiye katkıda bulunanlar sosyal güvenliğe sahip değilken, meselâ ruhsatlı fahişeler bile sosyal güvenliğe sahiptirler,

c. Bazan kırkbeş yaşında, en güçlü ve verimli çağında birisi emekli olabilip, yatarak maaş alabilmek­te ve elliellibeş yaşındaki çalışan bir zayıftan kesilen primler ona aktarılmaktadır,

d. Milyarları olan birisi bile belli primi yatırdığı için emekli sandığından maaş alabilmekte ve şer'an fakir sayılan ve asgari ücretle çalışan ve belki de kira da vererek beş-on nüfu­su bakmak durumundaki birisinden kesilen primler ona aktarılabilmektedir. Halbuki, sosyal güvenlik ödenekleri (ivazları), olan­dan olmayana doğru transfer anlamı taşır da diyebilmektedirler. Bu mahzurları çoğaltmak mümkündür. Bu durumda zorunlu sigortalı olanlar kendi iradeleri dışında kendilerinden kesilen primleri değer olarak alma hakkına sahiptirler. Aldıkları emekli maaşından, verdikleri değer kadar aldıktan sonra bakarlar; muh­taç iseler ve bakacak kimseleri yok ise almaya devam ederler. Değillerse maaşlarını alır ve topluma hizmeti esas alan İslâmî fa­aliyetlere, yani topluma harcarlar. Bu işin en ihtiyatlı ve takvaya uygun olan yolu budur.

Süper Emekliliğe gelince onda, bu mahzurlar aynıyla bakî kal­mak üzere ilave mahzurlar da vardır.

1- Tamamen isteğe bağlı­dır.

2- Yüksek meblağlarda primi gerektirdiğinden, sadece ihtiya­cından fazla parası olanlar için mümkündür.

3- Bu ihtiyaçsız kim­seler prim olarak yatırdıkları meblağları bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde tamamen almakta, ondan sonra ihtiyaçlı kimselerden kesilen primlerden onlara maaş verilmektedir.

4- Herkese teşmil edilmeyip geçici bir süre için uygulanmakta, seçme gerekçesiz yapılmaktadır, yapılmıştır.

5- Konunun işleyişine iyice bakıldığın­da ortada yüksek faizli bir istikraz (iç borçlanma) olduğu açıkça görülür. Çünkü devlet bu yüksek ve birikmiş sayılan primleri şu anda paraya ihtiyacı olduğu için almakta ve sonra fazlasıyla öde­mektedir. Bütün bu ve benzeri mütalâalardan ötürü "Süper Emeklilik" ve "İsteğe Bağlı Emeklilik" uygulamalarının meşru ol­madığı kanaatindeyiz. [1167]




[1164] İnşirah: 94/7

[1165] İnşikak: 84/6

[1166] Beled: 90/4

[1167] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 444-446.