Konu Başlığı: Psiko sosyal açıdan Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 19:07:29 c. Psiko-Sosyal Açıdan Örf ve adet bir toplumun kültür birikimi ve ruh yapısından kaynaklanan yazılı olmayan hukuk anlayışıdır. Bir bakıma ruh yapısında, şahsiyette, onurda tek kelimeyle manevî varlıkta bağımsızlığı ve sağlamlığı ifade eder. Müslümanın en ufak detaylarda dahi başkalarını taklid etmemesi, başkalarına benzememesi istenmiş ve "Kim kime benzerse ondandır" [1134], "Kalıplar benzeşince kalpler de benzeşir" [1135] buyurulmuştur. Bu gerçek Avrupa Topluluğunun esasını teşkil eden ve az önce işaret edilen Roma Antlaşmasının daha başında Fransızca "Commünaute" (Almancası gemeinschaft) teriminin ihtiva ettiği "Gerçekten sevenler arasındaki ortaklık" manasında da görülüyor olmalıdır: Ali İmran Suresi 118. Ayet-i Kerîmesi Müslümanlar için hukukî olduğu kadar psikolojik bir kuralı da bildirir: "Ey iman edenler, kendinizden başkasını sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve fesat yapmada hiç fırsat kaçırmazlar. Size sıkıntı verecek şeyleri isterler. Kin ve nefretleri ağızlarından taşmaktadır. İçlerinde gizledikleri ise daha büyüktür.” “Size ayetlerimizi açıkladık, eğer anlarsanız." Bu ayetin açıklaması sadedinde tefsirciler iki ilginç hadis de naklederler: "Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın." [1136] "Müşriklerle beraber (aynı iskân bölgesinde) oturmayın ve onlarla birarada bulunmayın, kim onlarla bir arada bulunursa bizden değildir." [1137] Birinci hadisin anlamı için: Yani işlerinizde müşriklere danışmayın, onlarla aynı bölgede oturmayın, onların olduğu yerden hicret edin [1138] gibi şeyler söylenmiştir. Ama ihtiva ettiği kelimelerin karakterine bakılırsa bundan, başka manalar anlamak da mümkündür. Enerji ve silah konusunda müşriklere bağımlı olmayın, onların inayetine muhtaç bulunmayın gibi. Bunu destekleyen başka hadis-i şerifler de vardır: "Biz müşriklerden hiçbir şey kabul etmeyiz", "Biz bir müşrikten yardım talep etmeyiz." [1139] "Her kim (bir rivayette, hangi müslüman) [1140] müşriklerin arasında oturursa ben ondan beriyim. Dediler ki, o da niçin, ya Rasûlüllah? Buyurdular ki, “müslümanla müşriğin ateşleri birbirini görmez." [1141] Üstü kapalı bu son ifade, hadis sarihlerini, bununla ilgili şu yorumları yapmaya sevketmiştir: 1- "Nâr" (yani ateş) aydınlıktan ve ışıktan, o da görüş ve fikirden kinayedir. Buna göre mana şöyle olur: Müslüman ile müşrik, birbirlerinin görüşü doğrultusunda hareket etmezler, müslüman böyle davranmamalıdır.[1142] 2- Müslümanla müşrik, biri diğerinin ateşini görecek şekilde yan yana bulunmazlar [1143] Allah (cc) İslâm'ın ve küfrün diyarlarını ayırmıştır. Artık bir müslümanın küffar diyarında, onlarla beraber oturması caiz olmaz. [1144] 3- Müslüman müşriğin belirtilerini üzerinde taşımaz, hal ve gidişte ona benzemez. [1145] Beraberlikten doğacak şahsiyet, inanç ve görüş transferi, benzeşme ve aynileşme esprisine binaendir ki, Rasulüllah Efendimiz (sav), değil müşriklerle, Kaderci müslümanlarla dahi beraber olmayı yasaklamıştır: "Kader Ehli ile (yani kaderi inkar edenlerle, Kaderiyye fikrini benimseyenlerle) beraber oturmayın, onlara açılmayın" (yani onların hükmünü kabul etmeyin), selâma siz önce başlamayın. [1146] "Yahudi ve Hırıstiyanlara selâma sîz önce başlamayın, onlarla yolda karşılaştığınızda, onlara yolun en dar yerini ayırın." [1147] Bu ve benzeri naslardan hareket etmiş olacak ki, Ebu Yusuf, devrinin halifesine bir nevi bilirkişi raporu olarak hazırladığı "Kitabu'l-Harac"ında şu tenbihlerde bulunur: "Zimmîlerden hiç birinin, elbise, binek hayvanı ve kıyafetinde müslümanlara benzemesine müsade edilmeyeceği kendilerine anlatılmalıdır. Onlar; Müslümanların bellerine bağladıkları kuşak yerine, kalın iplikten yapılmış kemerleri bellerine bağlamaya mecbur edilmelidirler. Keza başlarına çizgili kalensüveler giydirilmelidir. Atlarının eğerlerindeki tümseğin tahtadan yapılması, papuç bağlarının ikili olması, elbise ve kıyafetlerinde müslümanları taklit etmemeleri tavsiye olunur... Ey Halife! Vali ve amillerine tamimler gönder. Zimmîlere bu kıyafetleri emretsinler. Hz. Ömer vali ve amillerine, zimmîlerin bu kıyafetlerle dolaşmasını emrederdi. Bundan maksat müslüman ile zimmînin birbirinden tefrik edilmesidir, yoksa maksat sadece zimmîlere muayyen kıyafetleri mecbur etmek değildir." [1148] Yukarıdaki hadis-i şeriflere benzer bir hadis de şudur: "Mü'minden başkası ile arkadaş olma, senin yemeğini de ancak takvalı olanlar yesin." [1149] Allah (cc)'da: "Sadıklarla (yani ilahi ölçülere göre doğru olanlarla) beraber olun" [1150] buyurmuştur. Bütün bu ayet ve hadislerin yanında Tarih Felsefecisi İbn Haldun'un şu tespitlerini de göz önünde bulundurursak, Türkiyeli müstümanlar olarak AT karşısındaki konumumuzu daha iyi belirleyebiliriz ve sosyo-psikolojik açıdan hangi derekeye itildiğimizi görebiliriz: [1151] [1134] Ebu Davud, libâs, 4; Müsned, 11/50 [1135] el-Hafâcî, NesîmuY-Riyâz, 1/590 [1136] Nesâî, zinet, 51; Müsned, II/99 [1137] Tirmizi, siyer, 42; Hakim, el-Müstedrek, 11/141-142; Beyhakî, sünen, (K.) IX/142. [1138] bk., İbn Kesir, age. [1139] Suyutî, el-Câmi'us-sağîr, (Feyzu'l-Kadîr ile) 11/550. [1140] İbnül-esîr, en-Nihaye, V/125. [1141] Ebu Davud, cihad, 9; Tirmizi, siyer, 42; Tabenanı, kebir, ll/343 H. 2264; Nesâî, kasâme, 45. [1142] bk., İbnul-Esîr, en-Nihâye, V/125. [1143] agk [1144] el-Muharrar. ll/44l. [1145] agk [1146] Münavî, Vl/384. [1147] Münavî, VI/386. [1148] Ebu Yusuf; Kitabu'l-Harac, (Terc), 207-8. [1149] Münavî, VI/404 [1150] K.Tevbe: 9/119. [1151] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 425-426. |