๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 19 Mart 2011, 21:24:56



Konu Başlığı: Niyyet yönünde kıraat
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 19 Mart 2011, 21:24:56
e- Niyyet Yönünde Kıraat




İmâm Birgivî, öğretmede imamette ve müezzinlikteki zarureti ve bu zaruretten dolayı bunlara ücret almanın caiz olabileceğini açıkladıktan sonra şöyle der:

"Hiç bir kitapta, Kur'ân-ı Kerîm okuma karşılığındaki ücretin ve bu yolla başkasına sevap göndermenin caiz olduğu zikredilmediğine göre bu, nehyedilenler cümlesinde kalmaktadır... Okuyan da bu okuyuşla bir sevabı hak edemez. Zira okuyuşunda bu niyyet yoktur. 'Ameller niyyetlere göredir' hadîs-i şerîfine binaen de, amellerin ancak niyyetle sevaba vesile olacaklarında icma var­dır. [190]

Molla Hüsrev de, el-Muhîtü'l-Burhânî adlı kitabının Kitabû'l-istihsân'ından naklen:

"Başlarken niyyet sadece Allah için olmak üzere, şartsız alı­nan mal mubah olmalıdır. Zira bu, verileni isteyerek ve bir akid olmaksızın vermektir" [191] diyorsa da, okunan hatimlere ücret verilmesi âdet halini alan bir memlekette, sonunda mutlaka bir ücretle karşılaşacağını bilmeden, bunu düşünmeden, ya da daha olumlu bir bakışla, okuyuş sebebleri arasında talî de olsa bu da bulunmadan okuyabilenlerin olması, cidden nâdir bir olaydır.

Diğer yönden bir ibadete niyet, muhtelit (katışık) bir halde de bulunabilir. Yani, herhangi bir amele götüren duygu ve dürtü, hem Allah rızası, hem de sair dünyevî menfaatler olabilir. Bu nokta, niyyetin belirlenmesine yarayan çok hassas bir noktadır. Öyle ki insan bazan kendisini bile kandırabilir. Onun için bu nok­tanın iyi tesbit edilmesinde fayda vardır. Niyyet, bir işe başlar­ken, sırf ben bunu şunun için yapıyorum, demek değildir. Hattâ sahîh bir niyyet olsun diye, Allah rızası için yapmış olayım şeklin­de aklından geçirmek de değildir. Niyyet, işin aslında, başlanılan işe sebep, bâis, yani dürtü teşkil eden duygu ve maksattır.

İşte böyle karışık niyyetle başlanılan amel makbul mü, yoksa merdût mudur? İbnü Abdis-Selâm, böyle karma bir niyyetle baş­lanılan amelin mutlak surette merdût olduğu kanaatindedir. İmâm Gazâlî ise, bunu bir ayırıma tabî tutar:

"Bir amele götüren niyyette ortaklık (yani birden çok maksat) varsa bakılır, eğer dünyevî maksat niyyetin çoğunluğunu teş­kil ediyorsa, böyle bir amelde herhangi bir uhrevî ecir yoktur.

Niyyetteki çoğunluğu dinî maksat teşkil ediyorsa, karşılığında nisbetine göre ecir vardır.

Niyyetin her iki kanadı eşitse, birbirlerini sıfırlayacaklarından yine herhangi bir ecir sözkonusu değildir." [192]

Fakat İbn Abidîn'in şu izahını da göz önünde bulundurmak ge­rekir:

"Ahiretle ilgili ameller iki kısımdır:

Birincisi bizzat kastedilmiş bîr kurbet olan ibadetler:

Namaz, oruç, Kur'ân okuma, teşbih, hac ve benzeri bir gruba girer. Bunlardan ücret almak caiz değil­dir. Çünkü bunlar ancak ve ancak ibadet vasfıyla Allahu teâlâ'ya has olmak üzere teşri edilmişlerdir. Bunlarla dünyanın kastedilmesi, mevzuu ait üst çevirmek olur.

İkincisi, birincilere bir vesile ve âlet olan ibadetlerdir:

Öğret­me, imamlık ve benzerleri gibi... Bunlarda niyyet Allah için oldu­ğu takdirde, bunlar kurbet olurlar ve sevaba vesile bulunur­lar.” [193]

Bu izah İmam Gazâlî'nin ifadesini tamamlar mahiyettedir. [194]



[190] İmam Birgivî, Şerh'u-Hadîs-i erba'în, s. 74.

[191] Molla Hüsrev, II/233 İbn Abidîn, Şifâu'l-'alîl, s. 179.

[192] Gazâlî, İhya, lV/296; İbn Abidîn, Şifâu'l-'alîl, s. 171.

[193] İbnAbidîn, age., s. 178.

[194] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 84-86.