> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Fetvalarla Çağdaş Hayat > Kenzin sınırı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kenzin sınırı  (Okunma Sayısı 999 defa)
12 Mart 2011, 18:57:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Mart 2011, 18:57:56 »



4- Kenzin Sınırı




Soru: 320 gr. dolayında bilezik halinde altınım var. Bu­nun 105 gramı hanımın, düğünden kalma. Yaklaşık 60 gra­mı çocuklarımın. 117 gramı bir yurda borç olarak verilmiş durumda. Ülkenin ve toplumun hali malum. Herhangi bir durumda kullanmak, çocuklarımın tahsili ve diğer gerekli masrafları için tutuyorum. Ya da, Allah korusun, kendime birşey olursa çoluk-çocuğuma kalır diye düşünüyorum. Bu, "kenz" olur mu?

Cevap: Takdirleriniz için teşekkür eder, dua ve tenkitlerinizi beklerim. Eğer bir isim “benzerliği yoksa bizim asıl adıyla tanıdığı­mız ve eserlerinden istifade ettiğimiz siz değerli okurumuz, bu ve daha sonra kaydettiğiniz ve bizim de cevaplamaya çalışacağı­mız sorularınızı bize olsa olsa bildiklerinizde teekküd için sor­muş olabilirsiniz. Sorularınızı biz bu mülâhaza ile cevaplandırma­ya çalışacağız.

"Kenz; biriktirilip muhafaza edilen, (depoda ve kasada) topla­nıp saklanan, ya da toprağa gömülen mal, para demektir". Bunu yapma eylemine de "kenz" denir. [1168] Tevbe suresi (9) 34. ayetinde:

"... Altını ve gümüşü yığıp ve biriktirip te (kenz edip te) onları Allah yolunda harcamayanlar (var ya!). İşte onlara pek acıklı bîr azabı muştula!" buyurulması, kenzi, menfi ve istenmeyen bir manada anlatmıştır. Yani her "kenz" kötü olur ve yapan için azaba uğramaya sebeptir. Peki insanın elinde bulundurduğu malın ya da paranın "kenz" sayılma sınırı nedir?

Bu konuda hemen hemen bütün sahabe ve sonraki alimler; zekâtı ödenen mal, ne kadar çok olursa olsun, "kenz" değildir. Nisaba ulaşıp da zekâtı verilmeyen mal ise "kenz" dir ve bu aye­tin tehdidine dahil olur, görüşündedirler. Doğrusu du budur. Rasûlüllah Efendimizin şu hadis-i şerifleri de bunu teyid eder:

"Kime Allah mal verir de o onun zekâtını vermezse, mal Kıyamet gününde tepesinde iki siyah nokta olan dazlak bir yılan şeklinde karşısına çıkar, onu sarar, avurtlarıyla yaka­lar ve ben senin malınım, ben senin kerizinim, der." [1169]

De­mek ki, "kenz" zekâtı verilmeden yığılmış, tıkızlanmış maldır.

Bu âyet-i kerime indiğinde, mânâsını değişik anlayan müslümanlara çok ağır gelmiş, bunun üzerine Hz. Ömer durumu gidip Rasulüllah'a arzedince şu cevabı almıştır:

"Allah zekâtı, ancak kalan malınız temiz olsun diye, mirasları da, arkada bırak­tıklarınızın olsun diye farz kılmıştır." [1170]

Yani zekâtı verilen maf artık kenz değildir, temizdir ve birikmişse, sahibinin ölme­siyle onun varislerine kalır.

İbn Ömer de aynı anlamda:

"Zekâtını verdiğin mal kenz de­ğildir, yedi kat yerin altında da olsa. Zekatını vermediğin ise kenzdir, yerin üstünde de olsa" demiştir. Aynı söz başka sahabilerden de gelmiştir. [1171]

Yine Hz. Ömer: "Uhud Dağı kadar altının olsa, sayısını bilip zekatını verirsen ve Allah'a taat üzere olursan, gerisine aldır­ma!" demiştir. [1172]

Büyük Müfessir Taberî de bu konudaki bütün görüşleri ak­tardıktan sonra:

"Zekâta tabi olup zekâtı verilmeyen her mal kenzdi [1173], der ve zekâtı verilen ise kenz olmaz, diye tercihini bildirir. [1174]

İşin esası ve doğrusu bu olmakla beraber kenz'e daha değişik çerçeveler de çizilmiştir:

Ayeti kerimenin başında Yahudi ve Hıristiyanlardan söz edildiğine bakarak kenz sadece onlar için yerilmiştir [1175], görüşünde olan Hz. Mua'viye isabetli görülmemiştir. Bu yergiye mü'minler de ehl-i kitap da dahildir derken kabul gö­ren Hz. Ebu Zerr [1176], ihtiyaçtan fazla olarak elde tutulan her şeyi kenz sayıp, biriktirmenin en azına dahi bu ayet tehdittir der­ken çok sert bulunur ve bütün bir sahabe içerisinde o bu görü­şünde tek başına kalır. [1177] Onun böyle bir görüş beyan etme­sinde, bunu söylediği zaman müslümanların kâfirlerin karşısında çok zor şartlar yaşıyor olmalarının [1178] ve belki de daha önemli­si, Hz. Muaviye'nin kenz'i anlamada büsbütün tefriti temsil edip, biraz da lüks ve refah içinde yaşamasının etkisi olmuş olmalıdır. Resûlüllah'tan duyduğu bir hadisi de bu istikamette anlaması onu bu kanaate vardırmıştır. Ebu Zer diyor ki:

"Dostum (Resûlüllah) bana şöyle buyurdu:

"Ebu Zer, Uhud'u görüyor musun? Görü­yorum, dedim. Uhud kadar altınım olmasını dahi istemem. Olsa, üç dinarı hariç hepsini infak ederim." [1179]

Ebu Zer bunu yüce hakikatleri anlatan tavsiye anlamında bir fazilet olarak değil de, bütün ümmet için bir emir olarak anladığından bu kanaate var­mıştır. Oysa bu öyle âli makamlara layık bir tavsiye ve fazilet­tir. [1180]

Ali Efendimiz daireyi ona göre biraz daha geniş tutar ve bi­riktirilen dörtbin dirhemden fazla mal, zekâtı verilmiş olsa bile kenzdir, aşağısı ise nafaka sayılır, der. [1181] Bu da cumhurun doğru dediğine muhaliftir.

Cumhurun dediğine bu üç görüşten daha yakın bir izah da şudur:

Zekâttan başka, olağanüstü hallerde mala terettüp ede­cek, esir kurtarma, açları doyurma (zekâtın karşılamadığı sosyal güvenlik primi) gibi hakları verilmemiş mal kenzdir, verilmiş olan ise kenz değildir. [1182]

İmdi, en doğru ve en çok uygulanabilirliği olan görüş cumhu­run görüşüdür. Bu son zikrettiğimiz görüş, harp hali ve iktisadî konlüktürün yaşandığı olağanüstü zamanlar için en isabetli görüş olmakla beraber, uygulanabilmesi İslâm Devletinin varlığına bağlı olduğundan (çünkü sosyal güvenlik ve esir mübadelesi devletin fonksiyonları arasındadır) günümüz için sözkonusu değildir. Hz. Ali'nin ve Ebu Zerr'in görüşleri ise olağanüstü olumsuzlukların son derece şiddetlenmesi halinde, nadiren, uygulanabilir. Bunu da yine devlet tayin eder (Allah'u a'lem). [1183]



[1168] bk.,  Kagıb, Müfredat, 442; el-Mu'cemü'l-vasit, "ke-ne-ze" md.

[1169] bit, Kurtubî, VIII/125: Bağavî, 111/42; Cessâs, lV/303.

[1170] Kurtubî, VIII/126; Cessâs, lV/302.

[1171] Kurtubî, VIII/125; Beğavî, lll/42.

[1172] Beğavî, 111/43.

[1173] Taberî, X/M 8

[1174] Taberî, X/120.

[1175] Kurtubî, VIII/123

[1176] agk

[1177] Kurtubî, Vlll/123

[1178] agk.

[1179] Buharî, hars, 18; Müslim, buyu, 114; Nesâî, eynan, 45

[1180] Tahir b. Aşûr, Makasıdüş-şeria, 37

[1181] Taberî, X/1 18; Beğavî, lll/42

[1182] Kurtubî, Vlll/126.

[1183] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 446-450.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kenzin sınırı
« Posted on: 28 Mart 2024, 23:05:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kenzin sınırı rüya tabiri,Kenzin sınırı mekke canlı, Kenzin sınırı kabe canlı yayın, Kenzin sınırı Üç boyutlu kuran oku Kenzin sınırı kuran ı kerim, Kenzin sınırı peygamber kıssaları,Kenzin sınırı ilitam ders soruları, Kenzin sınırıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes