๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 18 Mart 2011, 18:41:20



Konu Başlığı: Kabir namazı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 18 Mart 2011, 18:41:20
12- Kabir Namazı




Soru: Bazı tarikat mensupları yatmadan önce "kabir namazı" diye oturarak iki rekât namaz kılıyorlar. Türkçe ilmihal kitaplarında sünnet ya da müstehap namazlar ara­sında böyle bir namaz bulamadık. Öyleyse bunun aslı yok­tur diyebilir miyiz?

Cevap: Hadis kitaplarımıza ve Rasûlüllah Efendimiz (sav)'ın yaşayış tarzını anlatan kitaplara baktığımızda, yer yer değişik keli­meler içermekle birlikte şöyle bir hadis-i şerifin olduğunu görü­rüz:

"Allah Rasûlü vitirden sonra oturarak iki rekat namaz kılar­dı." Bazı rivayetler bunu "bağdaş kurarak" diye de verir. [292] Beyhakî de:

"Gece de onüç rekât namaz kılardı. Dokuz rekâtı ayakta kılar ve onlarda vitir yapardı. İki rekât da oturarak kılar, secde yapmak istediğinde ayağa kalkıp rükû yapar ve secdeye gi­derdi. Bunu vitirden sonra yapardı." Diğer bir rivayette:

"O iki rekâtta oturarak kıraat ederdi", bir diğerinde:

"Bu iki rekâtta (kul yâ-eyyühel-kâfirün ve izâ zülziletil ardu) sûrelerini okur­du" ilaveleri de vardır. Hatta bazı haberlerde:

"Yatağına yatmak istediği zaman oraya emekleyerek gider ve uyumadan önce yata­ğının üzerinde iki rekât namaz kılardı, bu rekâtlarda (İzâ zûlziletil-ardu ve Tekâsür) sûrelerini okurdu" denir. [293] Az farkla bu hadisleri Ahmed bin Hanbel [294], İbn Mâce [295], Tirmizî [296]. Darimî [297] ve Dârekutnî de [298] rivayet etmişlerdir. İbnü'l Kayyim ise bunları değerlendirirken şunları söylemiştir:

"Rasûlüllah gece namazını üç türlü kılardı:

1- Ayakta. En çok yaptığı da budur.

2- Kıraatı oturarak, rükü'u da oturarak.

3- Kıraati oturarak ve kıraattan az bir miktar kalınca kalkıp rükü'u ayakta iken. Bu üç tür­lü kıldığı da doğrudur."[299]

Ancak İmam Mâlik bu iki rekât namazı münker görür (kabul etmez), İmam Ahmed de:

Ben kılmam ama, kılana da mani olmam, der. Çünkü "Gece son kıldığınız namaz vitir olsun" diye bir hadis-i şerif vardır. Onlar bu namazı bu hadise uymuyor sa­yarlar. Bir grup alim de Rasulüllah'ın bu iki rekâtı sırf, vitirden sonra da" namaz kılmanın caiz olduğunu göstermek için kılmıştır görüşündedir. Doğrusu ise (İbn Kayyim'e göre) şu olmalıdır:

Bu iki rekât, sünnet gibi değerlendirilmeli ve vitrin (son na­maz vitir olmakla beraber) tamamlayıcısı görülmelidir. Çünkü vi­tir, -özellikle de vacip sayanlara göre- müstakil bir ibadettir. Bi­naenaleyh, bu iki rekât tıpkı akşamın sünneti gibi olmuş olur. Zi­ra o da gündüzün vitri (tekli namazı)dır. Ve sondaki sünneti onun tamamlayıcısıdır. (Yani sonunda sünnet kılmış olduğu halde kişi, son kıldığım namaz akşam namazıdır diyebilir.) Bu iki rekât da gecenin vitrinin tamamlayıcısı olmuş olur (ve son kılınan na­maz yine vitirdir denebilir) Allah'u a'lem.

Sonuç olarak böyle bir namaz kılanlara biz, bid'at işliyorlar di­yemeyiz. Olsa olsa, Ahmed b. Hanbel gibi "kılmıyorum ama kıla­na da bir şey diyememem" deriz- Hatta Rasûlüllah'ın böyle bir namaz kıldığı sahih rivayetlerle sabit olmuş olunca, kılanlar kılma­yanlardan daha iyi yapıyorlar da diyebiliriz. Ancak bu namaza "Kabir Namazı" dendiğine dair bir bilgiye, bakabildiğimiz kaynak­larda rastlayamadık. Yoksa o daha başka bir namaz mıdır, bilgi­lendirirseniz memnun oluruz.

Bu namazın ilmihallerde, -hatta fıkıh kitaplarında- geçmediği­ne gelince; onların bunu bilmediklerinden değil, sadece en önemli olup, Rasûlüllah'ın hemen hemen devamlı kıldığı ve tavsi­ye ettiği sünnet ve müstehap namazları kitaplarına almış olmala­rındandır. Yoksa Rasûlüllah'ın kıldığı daha başka namazlar da var­dır. Durum bu olunca şöyle diyebiliriz:

Farz namazlar İslâm'ın as­garî şartıdır ve kulluğun ilk barajıdır. Farzların sünnetleri (revâtip sünnetler) farzların koruyucusu ve mükemmelleştiricisidir. Teheccüd, Duhâ (kuşluk), İşrak, Tahiyyetül mescid gibi müstehap namazlar Allah'a yaklaştırmada etkili nafile namazlardır. Sizin sö­zünü ettiğiniz namaz ve benzerleri de farz, sünnet ve nafilelere tam alışmış, ehli takva insanların fırsat bulabilenlerinin yaptıkları amellerin üzerine bir de kaymak sürme kabilinden bir şeydir. Ancak hiç namaz kılmayanlara, ara sıra kılanlara, namaz borcu olanlara böyle namazları tavsiye etme yerine, kulluğun asgari şar­tını yerine getirmelerini telkin etme daha isabetli olsa gerektir. [300]




[292] Müslim.

[293] Beyhakî, es-Sünen'ül-kübrâ, 111/32; Gazali, İhya, 1/196

[294] Müsned, V/260; VI/299.

[295] İbn Mâce, ikame, 125.

[296] Tirmizî, vitir, 13

[297] Darimî, salat. 215

[298] Dârekutnî, 11/6251

[299] İbn Kayyim, Zâd, l/l 10

[300] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 124-127.