๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 13 Mart 2011, 15:40:57



Konu Başlığı: İmam Ebû Hanife Şafiî ve tasavvuf
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 13 Mart 2011, 15:40:57
2- İmam Ebû Hanife, Şafiî ve Tasavvuf (I)




Soru: Tarikata girmeden İslâm yaşanamaz. Müctehitler bile buna muhtaçtır. Bu yüzden İmam Azam, tarikata intisab ettiği son seneleri için "son iki senem olmasaydı helak olurdum" demiş, İmam Şafiî de Şeyban isimli bir çoban­dan tarikat dersi almıştır... Deniyor, bu doğru mudur?

Cevap: Rasûlüllah'ın (sav) ashabının yaşadıkları zühal, nefis tezkiyesi, verâ, zikir ve nafileleri yaşama anlamında (ise) tasavvu­fu ve onun bir mezhebi olan tarikatı kabul ve ispat, her halde bu sorunun cevabı değildir ve ehli ilmin bunda şüphesi de yoktur. Fıkıh, hadis ve tefsir gibi ilimlerdeki ıstılah ve metodların sahabe döneminde bulunan asıllarına göre gelişme ve değişme göster­mesi gibi, sözkonusu ilimde de ıstılahların ve metodların gelişti­rilmesi, daha kestirme metodlar ve disiplinler bulunması da nor­maldir makuldür. Bunlara da kimsenin söyleyeceği pek fazla bir-şey yoktur.

Ancak bütün bunları anlatabilmek için müslümanlarca "delil" sayılmayan yöntemlere başvurmanın da gereği yoktur. Bilindiği gibi İslâmda ilmin yolları üçtür:

1. Sağlam duyular,

2. Doğru ha­ber,

3. Akıl.

Sözünü ettiğiniz bilgiler sağlam duyuların ve aklın konusuna değil, haberin konusuna girerler. Haberin doğru ola­bilmesinin de belli şartları vardır. Bunun için de müslümanlar "isnad ilmi" diye bir ilim geliştirmiş ve bu yolla sağlamlığını tespit ettikleri haberleri, kitaplarda tescil etmişlerdir. İmdi, sorudaki iddiaları böyle bir belge ile ispat etmemiz (ya da etmeleri) müm­kün değildir. Çünkü ilmi ölçülerle doğru diyebileceğimiz bir sağ­lam kaynakta böyle bir şey kaydedilmemiştir. Gerçi İmam Gazali (her nedense):

 "İmam Şafiî Şeyban-ı Râî'nin önünde mektebe gi­den bir çocuk gibi diz çöker ve yapacağı işleri kendisinden sorardı. Kendisine:

Senin gibi bir zat, böyle bir bedeviden bilgi alır mı? Diye sorulduğunda bu adam bizim bilmediğimizi biliyor, cevabını verirdi" [955] diyor ama:

Bu haberin doğru olduğunu kabul etsek dahi bu, İmam Şa­fiî'nin ondan tarikat dersi aldığını ve bugünkü anlamda onu mür­şit edindiğini göstermez. Aksine İmam Şafiî'nin tevazuunu ve kendi ifadesinden de anlaşılacağı üzere, bilmediği bir şeyi bilen, bîr çoban dahi olsa, "bilmiyorsanız ehli zikir olan ilim sahiplerine sorun" emri ilâhisine uyarak ona sorma nezaketi gösterdiğini anlatır.

Yine Gazalinin, aynı yerde, "Ahmed b. Hanbel ile Yahya b. Main, Marufu Kerhi'ye başvurur, ondan sorarlardı" ifadesini de aynı şekilde anlarız. Çünkü "her bilenin üstünde bir bilen daha vardır". Bazı konularda onların bu imamlardan fazla biliyor ol­ması mümkündür.

Kaldı ki durum tarihi açıdan öyle de değildir. Meselâ Sehavî der ki:

"Şafiî ve Ahmed'in, Şeyban er-Râî ile buluştukları ve on­dan birşeyler sorduklarına dair haberler ehli marifetin ittifakı ile batıldır. Çünkü bu imamlar Şeyban'a yetişmemişlerdir". [956] Aynı şeyi Aliyyu'l Kâri de hem "el-Masnû", hem de "el-Esraru'l-merfu'a" adlı eserlerinde naklederler. [957]

İmam Azam'ın "Eğer iki sene olmasaydı Numan helak olur­du" anlamında:

"Lev'lâ senetân le-heleke Nu'man" dediğine dair de hiçbir güvenilir kaynakta bir kayda rastlanmadığını Muhakkik Kevseri söyler. [958] Ama sahih kabul edildiği takdirde dahi İmam Ebu Hanife'nin bu sözle neyi kastetmiş olabileceği açık değildir. Tarikata girip, bir şeyhe intisap ettiği için bunu kurtuluş saymış ve öyle demiş olduğu bundan anlaşılmaz.

Kısaca o büyük zatların böyle kurtarıcılara ihtiyaçlarından çok onların bunlara ihtiyaçları vardır. "Dürru Muhtar sahibi Allame Hankafî'nin Kuşeyri'den naklettiği gibi, tasavvufun makbul ta­rikatlarının da Davud Tâî ve Maruf Kerhi gibi büyük veliler vası­tası ile dayanağı İmam Azam'dır." [959] İçtihadında şu metodu benimseyen İmam Azam'ın, hayatının sonuna doğru bu metoddan vazgeçtiği rivayet edilmiştir.

Kitap'tan sonra herhangi bir meselede bir hadis varsa onu alırız. Bir mesele hakkında sahabeden birden çok görüş gelmiş­se, Kitaba ve sünnete daha uygun olanı tercih ederiz. Bunlardan biri yoksa tabiî ki taklid etmeyiz, biz de onlar gibi içtihat ederiz," [960]

Bu iki imamın hayatlarını en geniş anlatan kaynaklarda bunla­rın üstadlarına baktığımızda sözü edilen zevattan, ya da benzer­lerinden ders aldıklarına dair de birşey göremeyiz. [961]



[955] İmam Gazâlî, İhya, 1/24-25 (Terc: 1/61).

[956] Sehavî, el-Makarıdü'l-hasene, 474.

[957] Ali el-Kârî, el-Masnü', (thk Ebu Gudde) 220, el-Esrâru'1-merfû'a, (thk. M. es-Sabbag) 38l

[958] Kevserî, Irğamu’l-merîd, 41.

[959] İsmail Hakkı, Mevahibu'r-Rahman, 109.

[960] İsmail Hakkı, age., 31.

[961] bkz, Ebû Zehra, Ebu Hanife (Terc. O. Keskinoğlu), 109 vd; İmam Şafiî, 40 vd. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 359-362.