> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Fetvalarla Çağdaş Hayat > İbadet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbadet  (Okunma Sayısı 1444 defa)
21 Mart 2011, 16:51:17
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Mart 2011, 16:51:17 »



3- İBADET
 

A- KUR'ÂN-I KERÎM
 

1- Kur'ân-ı Kerîm'i Herkesin Anlayabilmesi
 



Soru: Son zamanlarda bazı insanlar Kur'ân-ı Kerîm’in bizler tarafından anlaşılamayacağını, Kur'ân'la ilgili mese­leleri büyüklerimize sormamız gerektiğini, hatta tefsircilerin dahi bunu anlamadığını, tefsirlerin yakılması gerektiği­ni, meallerin hiç okunamayacağını söylüyorlar, ne dersiniz?

Cevap: Allah ve Resulü doğru söylüyor, onların dediğinin ak­sini söyleyen yalan söylüyor, deriz ve Allah'ın yardımı ile mesele­yi şöyle açıklarız:

1- Öncelikle böyle söyleyen ve bunu savunan insanların hep­sinde art niyet aramamak gerekir. Bir kısmı Kur'ân'ın yanlış anla­şılacağı endişesinden, bir kısmı meseleyi bilmediğinden, bir kısmı da İslâm'ın anlaşılacağı endişesinden bu hataya düşmektedirler. Son ikisini bir grup sayarsak bir büyüğümüzün şu beyanlarıyla ay­nı şeyi söylemiş oluruz:

"Kur'ân-ı Hakîm'in esrarı bilinmiyor, müfessirler hakikatini anlamamışlar diye açıklanan fikrin iki yüzü vardır ve onu söyle­yenler iki taifedirler:

Birincisi hak ve tedkik ehlidir, derler ki;

Kur'ân bitmez ve tükenmez bir hazinedir. Binaenaleyh, anlaşıldığı nasıl iddia edilebilir. Bundan maksadın ne olduğunu ileride açıkla­yacağız.

İkinci taife ya akılsız bir dosttur, kaş yapayım derken göz çıka­rıyor veya şeytan akıllı bir düşmandır ki, İslâmî hükümlere ve imanî hakikatlere karşı gelmek istiyor."

2- Meselenin özüne geçmezden önce ikinci olarak şu noktanında iyi bilinmesi gerekir ki, işin esası kavranabilsin:

Tarih boyunca ifratlar tefritleri, tefritler ifratları ya da ifratlar başka ifratları doğuragelmişlerdir. Eğer herhangi bir fikrin iki ucu isabetle tesbit edilebilirse, orta noktasının İslâm olduğuna hük­medilebilir. Buna göre rahatlıkla denilebilir ki, tarihte ya da gü­nümüzde birtakım insanlar Kur'ân-ı Kerîm'i âdeta bir beşer ke­lâmı derekesine indirmiş ve "Anlaşılmayacak nesi var? İşte şu şu âyetlerin bütün demek istedikleri şundan ibarettir..." gibi bir ifrat göstermişlerdir. Oysa Allah'ın sonsuzluğu gibi O'nun kelâmı­nın mânâları da sonsuzdur. Her geçen gün o mânâları bizlere sü­rekli açıklayacağını yine kendisi haber vermektedir. [34] İlimler ge­liştikçe Kur'ân'ın mânâları da sürekli açılacak, ama hiç bitmeye­cektir. İşte bu ifratı gösterenler bunu kavrayamamış ve bir tefri­tin doğmasına zemin hazırlamışlardır. Bunun doğru olamayacağı­nı ve insanı tehlikeli noktalara götürdüğünü gören tefritçiler de bu tehlikeli noktadan öyle bir kaçış kaçmışlar ki, saatin rakkası gibi orta yerde duramamış ve orta noktaya aynı uzaklıktaki öbür uca kadar gitmişlerdir. Kelâmıyla da kâmil ve mükemmel olan Allah'ın, yani O'nun sözlerinin, nakıs olan insan tarafından hiç an­laşılamayacağını söyleyerek İslâm'ı anlamsız ve anlaşılmaz göster­mişlerdir. Tefsircilerin dahi anlamadığı Kur'ân'ı "büyüklerimiz" denen zatlar nasıl anlayacaklardır? Ya da müfessirler de büyüklerimiz değiller midir? Bize gönderilen gazete kupürlerinde bir meslektaşımız meseleyi böyle vaz'ediyor ve Türkçe bir tercüme­den alınan âyet mealini, "Gazâlfden naklen, Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki" gibi bir ifade garabetiyle veriyor. Ne garip­tir ki, aynı yazıda verilen fikri delillendirmek için yine Türkçe bir tercümeden alınan pekçok âyet meali zikrediliyor. İfrat ve tefrit rakkası haline sokulan meselenin orta noktasını bulmaya çalışa­cağız.

3- Bizlerin Kur'ân-ı Kerîm'i anlayamayacağımız iddiasını bizzat Kur'ân-ı Kerîm reddetmektedir:

"Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitleri mi var?" [35]

Bu hitap sa­dece âlimlere ve "büyüklerimize" yönlendirilmemiştir. Herke­sedir, hatta müşriklere ve kâfirleredir. Akıl ve zekâ ayrı ayrı şey­ler kabul edilirse "çoğu akılsız" [36] olan müşrik ve kâfirler Kur'ân'a çağrılır ve onu düşünüp anlayamayacağı nasıl söylenebi­lir?

"Andolsun biz Kur'ân'ı zikir (öğüt, düşünme ve hatırla­ma) için çok kolay kıldık. Hiç düşünen yok mudur?" [37] âyet-i kerîmesi, herhalde bir hikmetten ötürü Kur'ân'da dört defa tekrar edilir. Usul-ü fıkıh okumuş olanlar bunun da umuma hitap ettiğini anlayacaklardır.

"Bak onlara âyetleri nasıl apaçık açıklıyoruz, sonra da nasıl çevriliyorlar." [38]

Allah'ın âyetlerini apaçık kıldığı konu­sunda Kur'ân-ı Kerîm'de otuzdan fazla âyet-i kerîme vardır. [39]

4- Kur'ân'ın en büyük muallimi ve tatbikatçısı olan Resûlullah Efendimiz de hem sözleriyle, hem fiili ile Kur'ân'dan herkesin an­layabileceğini beyan buyurmuştur. Veda Hutbesi'nde öyle ya da böyle, her mü'mine şu duyuruyu yapmışlardır:

"Sîze iki şey bı­rakıyorum. Onlara tutunduğunuz sürece sapmayacaksınız: Allah'ın Kitabı ve O'nun Resulünün sünneti." [40]

"İleride kapkaranlık geceler gibi fitneler zuhur edecek­tir. (Ravi diyor ki) Dedim ki:

Ey Allah'ın Resulü, onlardan kurtuluşun yolu nedir? Buyurdular ki: Allah'u Teâlânın ki­tabına sarılmak)dır." [41]

Allah Resulünün elçileri gittikleri yerlerde muhatap oldukları her türlü insana İslâm'ı Kur'ân ile anlattılar. Meselâ Habeşistan'a hicret eden Cafer b. Ebi Talib, oradakilerin "İslâm nedir?" soru­sunu Meryem sûresinin ilk âyetlerini okuyarak cevapladı. Müslü­man olacaklar ilk önce hep Kur'ânla tanıştırıldı. Ebu Zer, Kur'ân'ı dinleyerek müslüman oldu. Tufeyl ed-Devsî, Kur'ânla tanışarak doğruyu buldu, Ömer'in kini ve buğzları Kur'ân'la eridi... Hatta anlayışsız, hoyrat ve ilkel insanlar olan bedeviler (arabîler) dahi Kur'ân'la muhatap kılmıyorlardı. Oysa Kur'ân-ı Kerîm'de onlar için şöyle buyuruluyordu:

"Bedeviler (çöl arapları) küfür ve münafıklıkta daha katı, Allah'ın Resulüne indirdiklerinin sı­nırını tanımamaya daha müsaittirler..." [42]

Allah'ın böyle va­sıflandırdığı insanlar Kur'ân-ı Kerîm'den anlayabiliyor ve onunla yumuşuyorlarsa, diğer bütün insanlar evveliyetle anlar ve etkile­nebilirler.

5- Kur'ân bazı insanların kendisini anlamayacağını söylemediği, Resûlullah'tan bu yönde birşey sadır olmadığı gibi, sahabe, tabiîn, müctehid imamlarımız ve müfessirler de böyle birşey söyleme­mişlerdir. Onların söylemediği birşeyi söylemek, eğer onlara muhalif değilse, bir içtihattır ve ancak ehlinden kabul edilir, hele içtihat yapılamaz diyenlerin buna hiç hakkı yoktur. Onlara muha­lif ise, ki konumuz öyledir, hiç dinlenmez ve nazar-ı itibara alın­maz. "Eskiden yok idi iş bu rivayet yeni çıktı". Binaenaleyh, böyle bir fikir akımı Kur'ân'a karşı gaflet ya da ihanet anlamı taşıyan tehlikeli bir akımdır. Bu konuda haram ve mahzurlu olan şey "Kur'ân'ı kendi re'yine göre tefsir etmek" ve "Kur'ân hakkında mira, mesnetsiz tartışma" yapmaktır ki, onun sınırlarını da açıkla­maya çalışacağız. Binaenaleyh, eşya ve hâdiselere müslümanca bakış Kur'ân'la sağlanır, İslâm'ı şümullü bir kavrayış Kur'ân'la el­de edilebilir.

6- Kur'ân, ezelî, ebedî, hakîm olan Allah'ın kelâmı olması iti­barıyla o derecede eksiksiz ve o derece hakîmânedir. Kendi be­yanı ile "apaçık, çok kolay" olması ile birlikte, kolaylığı "sehli mümteni" türünden bir kolaylıktır ve kelimelerin seçimi ve dizili­şi, hatta harflerin dizilişi ile, matematikteki ihtimal hesapları andı­rır tarzda namütenahi ve sonsuz mânâlara işaret eder. Her har­fin, her kelimenin ve her âyetin yeri itibariyle baktığı o kadar çok yön, gözettiği o kadar çok itibar olur ki, bunların bütününü be­şer aklının kavraması mümkün değildir. Ancak Kur'ân'ın bu özel­liği, insanların o yönlerden birini ya da birkaçını kavramalarına mani de değildir. Usûlüne uygun olarak anlaşılan mânâlar doğru­dur, Kur'ân'dadır. Yanlış olan, "bu âyetin mânâsı bundan iba­rettir", diye düşünmek ve söylemektir. "Kur'ân-ı Hakîm her asırdaki beşer tabakalarının herbirine, sanki sırf o tabakaya bakıyor gibi hitap eder... Esas hedefi marifetullah olan Kur'ân'ın her cinse, her gruba uygun bir ders vermesi lâzımdır. Oysa ders bir­dir. Öyle ise aynı derste tabakaların bulunması gerekir. Derecelere göre herbiri Kur'ân'ın perdelerinden bir perdeden ders pa­yını alır.

Meselâ, İhlâs sûresini düşünelim. Pekçok tabaka olan avamın bundan anlayabileceği şey, Cenab-ı Hakk'ın; baba, oğul, akran ve zevceden münezzeh olduğudur. Daha orta bir seviyede bundan, İsa (as)'nın, meleklerin ve doğan varlıkların ilâh olamayacaklarını da anlar... Daha yüksek bir seviye, bu sûreden Cenab-ı Hakk'ın, ezelî, ebedî, evvel ve âhir olduğunu, hiçbir yönden ne zâtının, ne sıfatlarının, ne de fillerinin benzeri, dengi, misli, misali olmadığını anlar...[43] İnsanların ilimde ve marifetullah da dereceleri yüksel­dikçe Kur'ân'dan anladıkları mânâlar da artar.

"İkinci bir misal, "Muhammed sizin erkeklerinizden biri­nin babası değildir" [44] âyet-i kerîmesi ile ilgili olarak ilk sevi­yedeki insanlar bundan; Resûlullah'ın, ona peygamberliği yö­nünden "çocuğum" dediğini, binaenaleyh, Zeyd'in kendine denk görmediği için boşadığı zevcesini Allah'ın emriyle almakla çocu­ğunun karısını almış olmayacağını anlarlar... İkinci seviyedeki in­sanlar bundan; bir büyük amir raiyyesine bir baba şefkati ile ba­kar. Bu amir bir de bir zahir ve batın ruhanî lider olursa o zaman babadan yüz defa daha şefkatli olur. Böylece o raiyyenin ana-baba olarak bakması onu koca olarak görmelerine, kadınlara da onun kızı olarak bakmaları, zevce olarak bakmalarına kolayca donüşemediğinden, Kur'ân der ki, Peygamber (sav) siz ilâhî rah­metin tecellisi olarak, peygamberlik adına baba şefkati gösterir ama şahsı itibariyle babanız değildir ki, sizden olan kadınlara zev­ce olması münasip düşmesin... diye bir mânâ çıkarırlar. Üçüncü seviyedeki insanlar ise şunu anlayabilirler: Peygambere intisap edip, onun kemâlatına dayanarak, onun pederane şefkatine gü­venle kusur ve hata yapmamalıyız... H...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbadet
« Posted on: 20 Nisan 2024, 06:09:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbadet rüya tabiri,İbadet mekke canlı, İbadet kabe canlı yayın, İbadet Üç boyutlu kuran oku İbadet kuran ı kerim, İbadet peygamber kıssaları,İbadet ilitam ders soruları, İbadetönlisans arapça,
Logged
21 Ekim 2018, 12:19:58
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 21 Ekim 2018, 12:19:58 »

Esselamu aleyküm. Rabbım bizleri hakkıyla İslama uygun şekilde vaktinde ibadet eden kullardan eylesin insallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

21 Ekim 2018, 14:27:00
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #2 : 21 Ekim 2018, 14:27:00 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğru yoldan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes