> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Fetvalarla Çağdaş Hayat > İbadet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbadet  (Okunma Sayısı 1111 defa)
11 Mart 2011, 21:41:24
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Mart 2011, 21:41:24 »



3- İbadet




Niyyete bağlı olarak yapılmasında sevap olan ve Allah'a yak­laşma anlamı taşıyan özel itaat. Mükellefin Rabbini yüceltmek için nefsî arzularına zıt olarak yaptığı eylem. Genel anlamı ile ku­lun, iradesi ve mabudunun isteğine uygun eylemi. Dar anlamı ile; tam itaata karşı pratik alıştırma olmak üzere kulun sorumlu tu­tulduğu belirli ve özel eylemler (ameller), Sözlük anlamı ile "iba­det" Arapçadaki a-be-de fiilinin masdarları olarak "abdiyye", "ubudiyye" ve "ubûde" masdarları ile bazı nüanslarla aynı anlam­da olup, itaat etme demektir. "Ubûdiyyet"in aslı, acizlik ve güç­süzlüğü belirtmedir. "İbadet"te ise bu anlamlar en ileri ve en be­lirgin düzeydedir. Onun için "ibadet" keremi ve iyiliği en fazla olana, yani Allah'a yapılır. "Ubidiyyet" ise yaratıklara da yapılabi­lir. Bu anlamda "ibadet" iki çeşittir:

Zoraki boyun eğdirme (teş­hir), isteğe bağlı boyun eğdirme. Birinciye insan dışındaki varlık­ların Allah'ın kanunlarına itaatları, ikinciye de akıl sahiplerinden istenen şeyler örnektir.

Yaklaşma (kurbet) ise, niyyete bağlı olmasa dahi yapılması se­vap olan işi (fiîli) kime yapıldığını bilerek, yani yaklaşmak istediği zatı tanıyarak yapmaktır. Buna göre her ibadet Allah'a bir yaklaş­ma (kurbet) ve her kurbet bir taattır. Ama her taat bir kurbet olmaz ve her kurbet ibadet olmaz. Kur'ân okumak, muhtaçlara yardım etmek, sadaka vermek, vakıf yapmak ve benzeri niyyete bağlı olmayan işler hem kurbet, hem taattır, ibadet değildir. Ama namaz, oruç, zekat, hac ve cihad gibi kendilerinde niyet şart olan işler hem ibadet, hem kurbet, hem de taattır.

İbadetin "iradeli olması" kaydıyla, kişinin; mabudunun emrine ve yasağına uymayı hesaba katmadığı doğal ve adi (sıradan) işleri, ibadet kavramının dışında bırakılmış olur. Gösterilen boyun eğme ve kabullenişin ibadet olabilmesinde "iradeli" ve isteğe bağlı olması çok önemli bir şart olduğu için Resûlullah (sav) Adiy b. Hâtim'e ibadetin ne olduğunu öğretirken "Onlar Allah'ı değil de papaz ve hahamlarını ve de Meryemoğulu Mesih'i rabler edindi­ler. Halbuki sadece tek olarak Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. İlah olarak ancak O vardır. O icad ettikleri ortaklar­dan berîdir" [1339] âyetini okuyunca Adiy onlara ibadet etmedik­lerini söylemiş, bunun üzerine Resûlullah da:

"Hayır! papazlar ve hahamlar, helâli haram, haramı da helâl yaptılar halk da bunu be­nimseyip onlara uydu. İşte bu onlara ibadet etmeleri demek­tir" [1340] buyurmuş ve Allah'ın buyruklarına zıt olarak konan ku­ralları, iradeli ve isteğe bağlı olarak kabullenmeyi ibadet saymış, dolayısı ile de bunun o kuralları koyanları "rab" edinme, onları kabul etmenin de Allah'a şirk koşma demek olduğunu anlatmış­tır. Ancak şunu da kaydetmek gerekir ki, Allah'tan başkasına gösterilen bu tür boyun eğiş"ve kabullenişler Allah'a şirk koşup onlara tapma, "ubudiyyet" anlamında kulluk etme olsa dahi "iba­detsin özel anlamı ile bunlara "ibadet" değil, "ubudiyyet" ve Türkçede kullanılan şekliyle "tapınma", "tapma" demek gerekir. Çünkü özel anlamı ile "ibadet" dini bir terimdir ve: "İnsanın ru­hu ve bedeni ile içi ve dışı ile ve bütün varlığı ile yalnız Allah'a yaptığı bilinçli itaat ve yaklaşma (kurbet) eylemidir." Hatta bu anlamda yalnız istekte ve ruhta kalan tefekkür ve anma gibi içe ait bir eylem, itaat ve kurbet olsa da "ibadet" olamaz. Keza, niyyetle birlikte bulunmayıp yalnız görünürde yapılan eylemler de, ne dursa olsun, ibadet değildirler. Buna göre meselâ "sana iba­det ederiz" yerine, "sana ubudiyyet ederiz" ya da Türkçe olsun diye, "sana taparız" veya "tapınırız" demek eksik ve dilin incelik­lerini zayi etmek olur. Onun için genellikle tefsirciler "ibadet":

Boyun eğmenin en uzak noktası, diye tarif ederler ki bu, sebebi­ni sormadan tam itaat mânâsını içerir. Yani "ubudiyyet", acizlik ve güçsüzlük (tezellül) göstermek, "ibadet" ise bunun daha kuv­vetlisi olarak saygının, boyun eğmenin en son derecesidir. "İba­det" Allah'ın razı olduğu şeyi yapmak, "ubudiyyet" ise yaptığına razı olmak, ahdinde durmak, bulunana razı olmak, kaybedilene sabretmektir, diye de tanımlanmıştır.

İşte insanın hamurundaki ümit ve korku, saygı ve boyun eğiş duygusu, fıtratındaki "ibadet" ve "ma'bud" fikrinin kaynağıdır ve insan bu duygusunu neye bağlarsa "ma'budu" odur. Canlı cansız türlü türlü putlar ve ma'butlar hep bu duygu ile ortaya çıkmıştır ve Elmalı'nın ifadesiyle:

"Beşer hayatında hâlâ böyle vicdanlar sa­nıldığından çok fazladır. Hatta kendilerini "mabut" ve "ibadet" fikriyle hiç alâkalı değil gibi sananlar her an böyle bir ma'bud de­ğiştirirler." Tekniği, bilimselliği ve onların da rabbı insanı farkına varmadan ilahlaştırır, rızık verici, öldürücü ve diriltici... Olarak onları görür, onlara özel anlamıyla "ibadet" değilse de "ubudiy­yet" ve kulluk eder, bunların ilahlığı yanında ayrıca Allah'ı (cc) da tanıyorsa şirk koşmuş ve müşrik olmuş, tanımıyorsa mülhid ve inkarcı (kâfir) olmuş olur. Yine Elmalı'nın deyimiyle:

"Bir tarafta dilber sevgi mabutları, bir tarafta da kahraman korku mabutları dizilmiştir. İkisinin arasında kalan zavallı kalp, ikisine de kendini sevdirip, korkusunu savmak, ümidine ermek için ne heyecanlarla kıvranır, ne mantıksız aşağılanmalar ne tazimler göstererek çırpınır, tapınır ve onun fikrince bu bir ibadet olur."

İbadet Kur'ân-ı Kerîmin ifadesi ile "insanların ve cinlerin ya­radılış gayesi"dir [1341] ve ilk mükellef insan Adem (as)'den başlamak üzere her mükellef insandan istenmiştir. Bütün pey­gamberler bu gayeyi gerçekleştirmek için gelmiş ve hepsine gelen vahiy, insanları tek olan Allah'a ibadete çağırmıştır. [1342] İbadetin önemi Kur'ân âyetlerinde türevleriyle beraber sadece "a-be-de" maddesinden 340 kez geçmesiyle de anlaşılır. Na­maz, oruç, hac, cihad vs.,' gbi müfredatı bu sayının dışındadır. Kelimenin kökünün bu âyetlerde kullanılışına bakıldığında; hürri­yetin zıddı olan kölelik, itaat ve boyun eğme anlamında ibadet, ilah edinme ve tapınma, bağlı kalma ayrılmama, engellenme gibi anlamlar ifade ettiği görülür. Bütün bu anlamlara bakıldığında az önce sözü edilen [1343] âyetin ne demek istediği daha iyi anla­şılır. Yani cinler ve insanlar sadece ibadet için yaratılmışlarsa hal­buki, yeme, içme, yatma, cinsel ilişki... gibi tabiî ihtiyaçlarını gi­dermek zorunda da iseler, öyleyse bu eylemlerinin de îbadetleştirilmesi gerekir. Bu da bütün eylemlerin Allah'ın çizdiği ölçülere göre doğru (sevab) ve O'nun rızası istikametinde yaşama niyyet ve gayesiyle (ihlas) harekete geçirilmiş olmasıyla mümkündür, iş­te bu iki şartla (doğru ve halis O'nun için) her eylem ibadete dönüşür ve insan da yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olur. Bu bağlamda şu çok önemli noktaya da dikkat çekmek gerekir:

İn­sanı ibadete götüren dürtü; hamurunda (fıtratında) bulunan iba­det ihtiyacı, arzu ve istek, korku ve ürperti, mabuda karşı duyu­lan sevgi ve takdir, adetleri taklit ve gelenekçilik... olabilir. İşte ibadetin makbul bir ibadet olabilmesi için gelenek ve adet ola­rak yapılmış olmak gibi bilinçsizlikten, ülfet ve şartlı refleks ol­maktan arındırılmış olması gerekir.

Kur'ân-ı Kerîm, önceki milletlerin zamanın geçmesiyle ülfet peyda ettiklerini, yani ibadetlerini alışılagelen bilinçsiz bir şartlı refleks halini aldığı için, meşru çerçeveden çıkıp fasıklar oldukla­rını haber verir. [1344] Bu yüzden ibadetin en makbulü ve en üstünü "halis" olanı, yani mabuda sırf ma'bud olduğu ve yapılma­sını istediği için yapılandır. O'nun cezasından kurtulmak ve mükafaatını elde etmek için yapılan ibadet de hedef yine O olduğu için makbuldür ancak derecesi birinciden aşağıdır. Sırf dünyaya ait bir iş için ya da kişiler için yapılan ibadet ise hiç makbul olma­dığı gibi Allah'a şirk mânâsı da taşıdığından tehlikelidir. İbadete götüren dürtü (esas saik, niyyet) hem Allah rızası, hem de insan­lara gösterme (riya) ya da dünya menfaati olursa, bazıları dürtü­nün (niyyetin) en az yarısından fazlası "Allah için" olmadıkça ya­pılan ibadetin boşa gideceğini, yarıdan fazlası "Allah için" olması hafinde oranına göre sevap alabileceğini söylemişlerdir. Karafi, Allah'a ait olan bir ibadetin sırf insanlar için yapılmasına "rî-yâu'ş-şirk" niyetin bir kısmının insanlar için olmasına da "ri-yâu'l-ihlâs" terimlerini kullanır.

Geniş anlamı ile "kulun, mabudun isteğine uygun iradeli eyle­mi" diye düşünüldüğünde ibadetin, değişik bakış açılarına göre değişik taksimleri yapılır.

1. İlgili oldukları şeye göre: Bedeni, malî ve hem bedenî hem malî diye üçe ayrılır. Bedenî olanları da kalbin, fikrin ve cesedin ibadetleri diye ayrıca üçe ayrılır. Allah'ın varlığını doğrulama (tasdik), sıfatlarını (niceliğini) düşünme ve organların ibadet olarak yaptığı eylemler bunlara birer örnektir. Mali ibadetlere zekât, hem bedenî hem malî ibadetlere de hac ya da cihad birer örnektir.

2. Konulusuna göre: Kök ibadetler (ya da şiar anlamı taşıyan ibadetler), dal ibadetler ve mülhak ibadet­ler diye yine üçe ayrılır. İman esasları namaz, oruç, hac, şiar ola­rak da cihad, ezan, cemaat birinciye; doğruluk, ihlâs, tevekkül gi­bi diğer mali ya da bedenî ve kalbî ibadetler ikinciye, günlük ha­yatta sıradan bir eylemken ibadet niyyetiyle yapılınca ibadet olan, meselâ hanımıyla cinsel ilişki de üçüncüye örnektir.

3. Ta­biat ve karakterine göre: Gerekçesini aklın kavrayabildiği (mu'atlel) ve kavrayamadığı (gayrı mu'allel) diye ikiye ayrılır. Meselâ cihad birinciye, namazların rekât sayıları da ikinciye örnek­tir.

4. Hükmüne göre: Farz (vacip) haram, mendup, mekruh ve mubah ibadetler diye beşe ayrılır. İslâmın beş temeli, salt riya dürtüsü ile yapılan ibadet, nafile namaz, sünnetlerden soyutlan­mış namaz, iyi niyetli bir yemek sırasıyla bunlara birer örnektir. ,

5. Etki ve belirti...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbadet
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:04:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbadet rüya tabiri,İbadet mekke canlı, İbadet kabe canlı yayın, İbadet Üç boyutlu kuran oku İbadet kuran ı kerim, İbadet peygamber kıssaları,İbadet ilitam ders soruları, İbadetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes