๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 19:01:48



Konu Başlığı: Dövize endeksli tahvil
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 12 Mart 2011, 19:01:48
Dövize Endeksli Tahvil




Örnek: Dövize Endeksli PTT Tahvilleri

a- 104 milyon DM ve 56 milyon dolar tutarında tahvil ihraç edilmiştir.

b- Tahvil sahipleri, Batı Alman Markı'na endeksli tahvil­ler için yıllık %5, ABD Doları'na endeksli tahviller için yıllık % 8 faiz alacaklardır. Ayrıca Dolar ve Mark'ın kur değiş­meleri de tahvil gelirlerine aynen yansıyacaktır.

c- Tahvil satışları, satış gününde Dolar ve Mark'ın T.C. Merkez Bankası'nca uygulanan "Efektif Alış Kuru" üzerin­den Türk Lirası olarak yapılacaktır.

d- Tahviller 6 yıl vadeli olup faiz ödemeleri 6 ayda bir yapılacaktır.

e- Anapara ödemesi ise, son yıla ait 12 faiz kupon öde­mesi ile birlikte ve 6 yıllık vadenin son gününde T.C. Merkez Bankası'nca uygulanan "Efektif Alış Kuru" üzerinden "TL"e yapılacaktır.

Cevap: Sorunun vaz'ediliş biçimi aslında cevaba gerek bırak­mamış gibi. Faizli bir muamelenin İslâm'ca onaylanmayacağı açık. Ancak bir müessesenin faizle iş yapıyor olması, onunla kurulacak meşru bir şirkete ortak olunamaz anlamına da gelmez. Elverir ki, kurulacak şirket faiz esasına dayalı olmasın ya da daha başka ha­ram unsurlar ihtiva etmesin. Herhangi bir şirkete hisse senediyle ortak olma söz konusu olunca İslâm hukuku açısından "Şirket-i inan" karşımıza çıkar. Ya da mürekkep bir şirket çeşidiyle karşı­laşırız. Bunun gerek kurucularında, gerekse işleyişinde aranan şartlar fıkıh kitaplarında detaylıca anlatılır. Sizin sorunuz açısın­dan önemli olabilecek şartını belirtmemiz cevap için yeterli olur sanıyorum. Bundan sonraki araştırmamızda da daha geniş cevap arayacağız:

Ortaklardan birine belirli bir kâr garanti edilmesi caiz değildir. Çünkü ticarette kazanmama, hatta kaybetme ihtimali de vardır. Böyle bir şartın bulunması, şirketi batıl ve hükümsüz kılar. Kaybetme, kârdan olabileceği gibi sermayeden de olabilir. Öyleyse sermayenin garanti edilmesi de akdin batıl olması için yeterlidir. Binaenaleyh asgari bu şartlara riayet etmeyen bir mü­essesenin ihraç ettiği tahviller İslâm hukuku açısından su götü­rür.

Sözü edilen PTT tahvillerindeki muamelenin gayr-i İslâmiliği oldukça açıktır sanıyorum. Öncelikle ortada ortak olunan hiçbir şey yoktur. Bize gösterilen tahvil örneğine göre konuşacak olur­sak:

PTT herhangi bir işletmesini tahvil sahiplerine satıyor değil­dir. Yapılan şey; şu anda kâr getiren bir Kit olarak PTT'nin sözü edilmek suretiyle istikraza teşvik ve garanti'sağlamadan ibarettir. Ayrıca bir taraftan %5 ya da %8 faizden açıkça söz edilmekte, di­ğer taraftan da tahviller dövize endekslenerek bu faizin pozitif ya da reel bir faiz olduğu vurgulanmakta, zımnen de ana para ga­ranti edilmektedir. Eğer dövize ya da bir başka şeye endeksleme söz konusu olmasaydı enflasyon yüzdesi gözönünde bulunduru­larak bir "negatif faiz" den söz edilir ve hiç olmazsa Ebu Yu­suf un görüşüne istinaden bunun İslâm'a göre faiz olmayacağı söylenebilirdi. O takdirde böyle bir ortaklığın anlamsızlığı da ayrı bir konudur. Bana öyle geliyor ki, köprü ya da baraj satışlarındaki durumun PTT tahvillerindekinden farkı, sadece onlardaki fa­izin sabit oranlı olmaması ve köprü ya da barajın kârına endeksli olmasından ibarettir. Yine ortada satılan ya da gerçek anlamda ortak olunan birşey yoktur. Bilebildiğim kadarıyla yine ana para -ama belki endekslemeden- garanti edilmektedir. Yani olay, orada da burada da bir iç istikraz olayıdır, faiz olayıdır.

Ne var ki, kanaatime göre bu tahviller ya da hisse senetleri­nin cevazı sözkonusu olduğunda bazı alimlerimizi müsbet doğ­rultuda düşünmeye götüren şey, alternatif teklif bulma zorluğu­dur. Öyle ya, müslüman bu ortamda parasını oraya vermesin, buraya vermesin hatta son zamanlarda bazı ciddi itirazların do­ğurduğu şüphelerden ötürü faizsiz finans kurumlarına yatırma­sın, peki ne yapsın? Enflasyon canavarına mı kaptırsın ve böylece ekonomik hayattan mı silinsin. İşte -eğer varsa- cevaza götü­ren saik bu olmaktadır. Öyleyse bu probleme başka çözüm yol­ları aranmalı ve müslümanlar, en azından şüpheli bir muameleye bulaşmaktan kurtarılmalı deriz. Çünkü caizdir, deyivermek bu arayışın da kapısını kapamak anlamına gelebilir. Yine de biz me­selenin hisse senedi yönünü bir sonraki soruya vereceğimiz ce­vapta biraz daha kurcalayacağız. Çünkü tahvil meselesi açıktır ve bir faiz muamelesidir. [1161]



[1161] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 437-439.