๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetvalarla Çağdaş Hayat => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 17 Mart 2011, 17:53:10



Konu Başlığı: Bilinmeyen kul hakkı ve haram para ile hacc
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 17 Mart 2011, 17:53:10
2- Bilinmeyen Kul Hakkı Ve Haram Para İle Hacc




Soru: Hacca gitmek niyetindeyiz, paramıza haram ka­rışmadığından emin değiliz. Ayrıca üzerimizde bilmediğimiz ya da helâllik isteyemeyeceğimiz bir sürü kul hakkı var. Bu durumda ne yapmalıyız?

Cevap: Bilindiği gibi, kabul olunmuş bir hac, insanın kul hakkı dışındaki bütün günahlarının silinmesine yetiyor, insan günah yö­nünden dünyaya adeta yeniden geliyor. Ama bunun için asgari şu beş şarta riayet etmesi gerekiyor:

1) Hacca son derece halis bir niyetle, yani sadece Allah için gidiyor olmak. Adeta Allah'ı ziyare­te gidiyor gibi O'nun dışındaki her şeyi gözünden çıkarmak.

2) Tertemiz (tayyib) bir para ile hacca gitmek.

3) Üzerindeki kul haklarını ödemek ya da helallik almak, Allah'a olan namaz ve oruç gibi borçlarını da kaza etmek ya da kaza etmeye kesin ka­rar verip başlamak.

4) Hac boyunca boş ve çirkin söz, niyet ve davranışlardan (rafes ve fusîk) uzak durmak.

5) Haccı diğer zahir ve batın şartlarına uygun olarak tamamlamak.

İşte böyle bir haccın, bütün günahları sildikten sonra insana kazandıracağı sevabın miktarını da ancak Allah bilir. Bu şartlarda ne derece eksiklik olursa haccın sevabında da o derece azalma olur. Hatta bazılarının hacları, farziyeti üzerlerinden düşürmek­ten başka bir işe yaramaz. Bazılarının ki ise bunu bile yapamayıp sahibine günah dahi kazandırır. Bundan dolayıdır ki, malına ha­ram karışan ya da şüphelilik bulunan zenginlerin hacca borç para alarak gitmeleri ve borçlarını döndükten sonra kendi mallarından ödemeleri tavsiye olunmuştur. Bununla beraber İmam Gazalî şu tavsiyede de bulunmuştur:

"Haram ya da şüpheli malla hacca gi­den, hiç olmazsa yiyeceğinin tertemiz helaldan olmasına çaba göstersin. Bunu bütün hac süresi boyunca yapamazsa ihrama gir­diği andan çıkacağı ana kadarki sürede yapmaya çalışsın. Onu da başaramazsa Arafe günü için yapmaya uğraşsın. Bunu da yapa­mazsa böyle bir malla hac yapmak zorunda kaldığı için her an korku üzüntü ve pişmanlık duysun, umulur ki, rahmet nazarları Arafat'da ona da çevrilir." [375]

Kul hakkına gelince: İnsanın ödenebilme imkânı olan bütün hakları ödemesi ya da sahiplerinden helâllik alması gerekir. Bu meyanda, üzerinde tanımadığı ya da bulma imkânı olmayan kim­selerin borç, emanet, gasp, unutup terkedilme... vb. hakları olsa, bulup vermek imkânı olduğu takdirde tekrar vermeyi kabullene­rek onları, sevabı sahiplerine olmak üzere fakirlere verir. Ayrıca tevbe eder ve hem kendisi hem de o hakların sahipleri için Allah'tan mağfiret diler. Kâdıhan fetvalarında denir ki:

"Üzerinde hakkı olan birisi vefat etmiş ve mirasçısı da bulunmamış olsa üzerinde hak olan, onun hakkı kadar bir meblağı tasadduk eder ki, Allah katında emanet olarak saklansın ve Kıyamet gününde de üzerinde hakkı olanlara verilsin." Hulâsa adlı fetva kitabında da şöyle söylenir:

"Birisi diğerine, bütün haklarını bana helâl et de­diğinde o da, helâl olsun, hiç birini istemiyorum, dese, eğer o hakların ne olduğunu biliyorsa, hem hukuken hem de dinen o kimse o haklardan kurtulmuş olur. Ama bilmediği hakları için böyle söylemiş olsa hukuken artık bir hak iddia edemez ama İmam Muhammed'e göre dinen (yani Allah huzurundaki hesapla­rı bakımından) o haklardan kurtulmuş olamaz. İmam Ebu Yusufa göre ise dinen de kurtulmuş (beri olmuş) olur. Fetva da Ebu Yusuf’un görüşüne göredir. Çünkü el-Asl adlı kaynak kitabımızda, bize göre bilinmeyen hakların ibrası caizdir. İbra (vazgeçme) ister birşey karşılığında, isterse karşılıksız olsun, denir. [376] İftira, gıy­bet ve namusa dokunan sözler gibi haklarda, iyi bir tevbe ile be­raber, bundan sahipleri haberdar edilerek helâllik istenmesi gerekir. [377] Ama söylenilmesi daha kötü durumlara yol açacaksa söylemeden helâllık alır ve onun sevabına o miktarda sadaka ve­rerek, kendisi için de onun için de mağfiret dilerse Allah'ın, hak sahibi olanı kendi lütfundan razı ederek hakkından vazgeçireceği ümid edilir. [378]



[375] Hüseyin el-Mekkî, İrşâdü's-sârî, 3.

[376] Ayrıca bk Mavsılî, el-İhtiyâr, 111/6.

[377] Hüseyin el-Mekkî, agk.; Ayrıca bk Tahavî, Mükilü'l-asâr, 1/69-73.

[378] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 153-155.