๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetavayı Resulullah => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:38:36



Konu Başlığı: Tıb
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Ekim 2010, 11:38:36
TIB


Allah'ın Haram Kıldığı Şeylerle Tedavi Olmanın Caiz Olmayışı
 

Allah Azze'nin haram kıldığı şeylerle tedavi olmak ve onlardan şifa bek-İemek caiz (helal) midir?

Alkol (şarap-hamr) ve benzeri pis şeylerle tedavi olmak, Böyle şeyler­den şifa beklemek caiz değildir. Vaİl b. Hacer bunu rivayet edince Tank Îbn-İ Süveyd el-Cafi, Resulullah'a (as) hamrın (alkol) hükmünü sordu. Resulullah (as) O'nu men etti. Tarık, "ben içkiyi (alkolü) yalnızca tedavi amacıyla üre­tiyorum" dedi. Resulullah (as), "şarap ilaç değil, bir hastalıktır" buyurdu.

îmam Ahmed'in ve Müslim'in, Sahihlerinde Ebu Derda'dan rivayet ettik­leri hadiste Ebu Derda şöyle diyor: Resulullah (as), "Allah Azze dertleri de şi­faları da indirmiştir (yaratmıştır). Her derdin ilacı, şifası ve tedavisi vardır. Öyleyse tedavi olunuz, ama haram olan şeylerle tedavi olmayınız" buyurdu.

Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir.

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: "Resulullah (as), pis olan şeylerle tedavi olmayı yasakladı." Bir rivayette "yani zehirlerle" ifadesi yeral-maktadır.

Bu hadisi Ahmed, İbn-i Mace ve Tirmizî rivayet etmiştir.

Abdurrahman b. Osman'dan şöyle rivayet olunmuştur: "Doktorun biri, Resulullah'in (as) yanında, kurbağadan yaptığı bir ilaçtan bahsetti (öldürü­lerek alınacağını belirtti)". Bunun üzerine Resulullah (as) kurbağaların öldü­rülmelerini yasakladı.

Bu hadisi Ahmed, Ebu Davud ve Nesaî rivayet etmişlerdir.

Abdullah b. Mes'ud sarhoşluk veren maddeler hakkında konuşurken, "Allah Azze sizlere haram kıldığı şeylerde şifa yaratmamıştır" dedi.

Bu hadisi Buharî ve Ebu Hatim îbn-i Hıbban Sahih'lerİnde direkt olarak Resuiullah'tan (as) alarak rivayet etmişlerdir.

Burada sıralananlar ve bunların benzeri haberler açıkça göstermektedir ki, pis (haram) olan şeylerle tedavi olmak yasaktır. Öyleyse tüm kötülüklerin toparlayıcısı olan içki (alkol) ile de tedavi olmak yasaklanmıştır. Delilleri ise açıktır. Hamr (sarhoşluk veren madde, şarap, alkol) bir isim olarak tüm sar­hoş edici maddelerin simgesidir. Bu husus hadislerde belirtilmiştir. Müslim'in Sahih'inde geçen ve İbn-i Ömer'in Resuiullah'tan (as) rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (as) şöyle buyurmuştur: "Sarhoşluk veren berşey haramdır." Bir başka rivayette, "tüm sarhoşluk veren maddeler haramdır" ifaesi yer almak­tadır.

Buharî ve Müslim'de yeraİan ve Ebu Musa el-Eş'arî'den rivayet olunan bir haberde Ebu Musa diyor ki: Ben, "ey Allah'ın elçisi! Biz Yemen'de iken hal şerbeti (şarabı veya üzüm şırası) olarak yaptığımız iki içecek hakkında bize fetva ver, fikrini belirt. Bunlardan birisi baldan yapılır ve katılansın diye bir yere bırakılırdı; ikincisi ise, boza idi ki, tohum veya arpadan elde edilir vekatılaşsın diye bir yere bırakılırdı" dedim. Resulullah (as) sözün tam, kap­samlı anlamıyla söylüyor ve "tüm sarhoşluk veren maddeler haramdır" di­yordu.                 

Yine Buharî ve Müslim'de yeralan ve Hz. Aişe'den rivayet olunan bir hadiste Hz. Aişe şöyle demiştir: Resulullah'a (as), baldan yapılan bir nebiz (şıra) olup Yemen'de içilen bir içeceğin hükmü sorulduğunda, "sarhoşluk ve­ren her türlü içecek haramdır"buyurdu.

Şarap (alkol, hamr) ile tedavi olmak, ondan şifa beklemek Resulullah'ın (as) hadisiyle belirtildiği gibi haramdır. Alimlerin pek çoğu da bu hususta hemfikirdir.

Sahih Buharî'de yeralan bir hadiste şöyle geçiyor: Resulullah'a (as) şara­bın (alkollü içkinin) tedavide kullanılması hususu sorulduğunda, "alkol (hamr) kendisi hastalıktır, ondan ilaç olmaz" buyurdu.

Sünen kitaplarında Resulullah'ın (as) haram şeylerle tedavi olmayı ya­sakladığı haberj ye rai maktadır.

tbn~i Mes'ud şöyle dedi: "Allah Azze sizlere haram kıldığı şeylerde sizin için şifa yaratmamıştır".

îbn-i Hayyam "Sahih" adlı eserinde Resulullah'ın (as) şöyle dediğini ri­vayet ediyor: "Allah Azze ümmetimin şifasını onlara haram kıldığı şeylerde yaratmamıştır".

Sünen kitaplarında şunlar geçiyor: Resulullah'a (as), kurbağaların tedavi­de kullanılması hususu sorulduğunda kurbağaların tedavi amacıyla öldürül­melerini yasakladı ve şöyle buyurdu: "Kurbağalar sesleriyle Allah'ı zikreder­ler. Tedavide kullanmak için onlan öldürmek, zor durumda kalındığında ö-lü eti yemek gibi değildir." Burada amaç kesinlik kazanıyor, onun yerine bir bsşkası konamıyor. Zira ölü etini yemek zorunda kalan bir insanın eti yeme­si gereklidir. O eti yemeyince ölürse intihar etmiş ve cehennemi hak etmiş o-

lacağından yemekten başka çaresi yoktur. Ölü etinin yenmesinde -herhangi bîr hastalık için- şifa yoktur. Böyle bir şey ilaç alarak da nitelenemez. Oysa Allah Azze kuluna çeşitli vesilelerle sıhhat ve afiyet verir. Pek çok alim, "her­hangi bir hastalıktan kurtulmak için illa da tedavi olmak gerekmez" diyor. Buradaki tedavi konusu ile ölüm tehlikesinden dolayı ölü bir hayvanın etinin yenmesi hususları birbiriyle kıyaslanamaz. İşlerin en iyisini bilen Allah Az-ze'dir. [502]

 
İslam Ümmetinin Şifası Helal Olan Şeylerdedir
 

Allah Azze'nin helal kıldığı şeylerle tedavi olmak isteyene ve olana Al­lah şifa verir. Zira Allah Azze haram kıldığı şeylerde Müslümanlar için şifa yaratmamıştır. Durum bu iken acaba hamr (alkol, şarap) ile tedavi olmak ve ondan şifa beklemek, tedavi olup sıhhate kavuşmak isteyen kişinin diğer he­lal ilaçların tümünden yararlanmak hususunda toleransa sahip olması gibi helal midir?

Alkollü içkilerle tedavi olmak tüm mezhep imamlarına göre haramdır. Malik, Ahmed, Ebu Hanife ve Şafiî mezhebinin bir kesimi bu görüşü benim­semişlerdir. Zira sahih kitaplarda yeralan bir hadiste şöyle geçmektedir: Re­sulullah'a (as), şifa ve tedavi İçin üretilen şarabın (alkol, içkinin) hükmü so­rulduğunda, "içkiler hastalığın ta kendileridir. Onlarda şifa olmaz" buyurdu.

Ebu Davud'un Sünen'inde şöyle geçiyor: Resulullah (as) pis, murdar ve kötülüklerin anası olan alkollü içkilerle tedavi olmaktan men etti.

Buharî ve daha başkaları îbn-i Mes'ud'dan rivayet ettiler. Resulullah (as), "Allah benim ümmetimin şifasını onlara haram kıldığı şeylerde yaratmamış­tır."buyurdu.

Ebu Hatim b. Hayyan "Sahih" adli eserinde Resuiullah'tan (as) aynı şeyi rivayet etmiştir. Tedavi amacıyla Allah'ın haram sınırını ihlal edenler, yaptık­ları bu işi, zor durumda kalan insanların helal saymamak koşuluyla ölü hay­van eti ve kan yemenin durumuna kıyasladılar. Bu da şu nedenlerden dolayı pek zayıf bir konum arzetmektedir: Zor durumda kalmış bir kimse ihtiyaçla­rını kesinlikle haram olan şeylerden başkasıyla karşılamamaktadır. Zira zorda kalmış bir kimse haram olan bir şeyden yediğinde o haram yiyecek onun ha­yatını kurtaracak ve o anki kaçınılmaz gereknimini karşılayacaktır. Ama pis olan alkol (şarap, harm) ve diğerlerinin insanoğluna herhangi bir şifa verme­yecekleri kesinlikle bilinmektedir. Durumu böyle olan nasıl olur da hem iyi bir tedavi hem de iyi bir şifa sunabilir? Bu nedenle içkinin asıl amacını ger­çekleştirmek, bu amacın bir yarar olarak içkiye özgü olduğunu ortaya çıkar­mak ve bu amacı susuzluğa karşı içilmesi hususuyla desteklemek için bazıla­rı gam ve kederi içki içerek gidermeyi helal saydılar. Bu hususta fikrî tartış­malar oldu. Bazıları da içkinin susuzluğa karşı içilemeyeceği hususunu sa­vundular. [503]

 
Hasta İnsan Sıhhatli Kimseler Arasına Giremez
 

Müslümanların bulaşıcı bir hastalığı olan kimseyi kendi yerleşim bölge­lerine sokmamaları hakları mıdır?

Evet, bu onların hakkıdır. Sıhhatli İnsanların yerleşim bölgelerine bulaşı­cı hastalığı olan kimselerin sokulmaması sıhhatli kimselerin hakkıdır, Nitekim Resulullah (as), "hasta olanlar sağlıklı kimselerin arasına girmesin" buyurmuştur. Resulullah (as) hasta develeri olan kimsenin develerini sağlıklı develeri olan kimsenin develeri arasında katmasını da yasaklamıştır.

Bir başka hadiste ise, "ne hastalıkların bir insandan bir diğerine bulaş-masf[504] ne de herhangi bir şeyi uğurlu ya da uğursuz saymak yoktur" diye buyurmuştur.

Bu cümleden olarak şunlar rivayet olunmaktadır: Bir cüzzamlı Resulul­lah'a (as) biat etmek üzere geldiğinde Resulullah (as) onun biatini kabul etti­ğine dair haber saldı ve Medine'ye girmesine izin vermedi.

Bir rivayette Resulullah (as), "cüzzamlı hastadan aslandan'kaçar gibi kaçın" buyurmuştur. Buna karşılık Hz. Aişe'den rivayet olunan bir hadiste Resulullah (as), "ne hastalıkların bir insandan bir başkasına bulaşması ne de herhangi bir şeyi uğurluya da uğursuz saymak yoktur''buyurmuştur.

Cüzzamlıdan kaçmanın nedeni cüzzamlı hastanın son derece pis ve çir­kin kokrnasidır. Hastalıkların bir kimseden diğerine bulaşması hususunda bi­zim de görüşümüz yukarıdaki gibidir. TIbbî başvuru kaynaklan da göstermiş­tir ki cüzzam hastalığı bulaşıcı bir hastalıktır. Dokunma ve tokalaşma ile bu­laşabilecek bir karaktere sahiptir.

Bu konudaki sahih bir hadiste şöyle geçmektedir: Resulullah (as) bir cüzzamlının elini tutup bir kabın içine soktu ve onunla birlikte yemek yedi.

Burada yukarıdaki hadisle bu hadis arasında zahiren zıt bir anlam gör­mekteyiz. Ama gerçekte bu iki hadis arasında bir uyum sözkonusudur. Birin­ci hadis bulaşıcı hastalığa yakalanmış olan bir kimsenin bu hastalığı sıhhatli insanlara bulaştırma ihtimalini dile getirmiş; ikinci hadis ise Allah Azze'nin takdirinin her türlü sebebin üzerinde olduğu hususunu vurgulamıştır. Zira türlü sebeplerin varlığına rağmen Allah Azze bir şeyin olmasını dilediği za­man onun önüne geçecek ve irade-i ilahîyi engelleyecek hiçbir şey yoktur. Çünkü AUah Subhanehu ve Teala her türlü sebebin de yaratıcısıdır ve sebep­lerden yücedir. İnsanların kimileri sebeplere sarılır vesileler arar, kimileri bu hususta hiçbir şey yapmaz. îşte bu davranışlar, sebeplere bakarak korunmak, sakınmak ve tedbirler almak hususlarında büyük yararları olan bir hikmet ve aynı zamanda insanın Allah'ın yazdığı kadere boyun eğmesidir. Üstelik hiçbir sebep yalnız başına -Allah Azze'nin yardımı olmaksızın- İnsanoğlunu kaderin

hiçbir hükmüne karşı koruyamadığı gibi bu hükümlerden herhangi birini de iptal edemez. [505]

 
Taun (Veba) Nedir?
 

Resulullah'a (as), "taun (veba) nedir?" diye sorulduğunda, Resulullah (as), "sizden öncekilere Allah Azze'nin verdiği bir azap idi. Müslümanlar /-çin ise bunu bir rahmet kılmıştır. Herhangi bir beldede taun (veba) olduğun­da oradan dışarı çıkmaksızın yalnızca Allah Azze'nin kendisi hakkında ka­der olarak tayin etmiş olduğu şeyden başkasının olmayacağına inanan ve o-nunla yetinerek sabreden her kul için Allah şehid sevabı verir." buyurmuş­tur. [506]

 
Uğurlu Ve Uğursuz Diye Bir Şey Yoktur, Bu Tip Şeylerin En Hayırlısı Fe'l'dir
 

Resuluîlah (as), "uğurlu ve uğursuz diye birşey yoktur. Bu tip şeylerin en hayırlısı fe'ldir" buyurmuştur. "Ey Allah'ın elçisi! Fe'l nedir?" diye sorulunca, "herhangi birinizin duyduğu doğru ve temiz sözlerdir" dedi.

Hadis muttefekun aleyhtir.

Bu iki kavram hakkındaki başka lafızlarda ise şöyle geçmektedir: "Ne hastalıkların bir insandan bir başkasına bulaşması ne de herhangi bir şeyi uğurlu ya da uğursuz saymak yoktur. Benim boşuma giden faldır." diyen Resulullah'a (as), "fe'l nedir?" diye sorulduğunda, "hoş, tatlı ve doğru söz­dür''buyurdu.                                           

Resulullah (as), "ne hastalıkların bir insandan bir başkasına bulaşması ne herhangi bir şeyi uğurlu ya da uğursuz saymak ne de baykuşun uğursuz­luğu veya uğur olsun diye kuş uçurmak yoktur" dediğinde, bir adam, "uyuz bir deve diğer develere bu uyuzluğu bulaştırır mı?" diye sorunca Resulullah (as), "bu kadere bağlıdır. İlk uyuz olan uyuzluğu nereden kaptı?" dedi.

Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir.

Bu hadis içerisinde sebepleri kabul etmeyen her şeyi kadere bağlayan kimseler için davalarını kanıtlayacak herhangi- bir delil yoktur, sadece kade­rin varlığının İsbatı ve tüm sebeplerin ilk müsebbibe (ilk faktöre ve ilk başla-tıcıya) havale edilmesi sözkonusudur. Her ne kadar her sebep kendinden bir önceki sebebe dayalı ve bağımlı ise de sebepler konusunda geriye doğru bir sona ulaşmak için zincirleme bir silsile takibetmek de gerekli değildir. Böyle bir şey imkansızdır. Resuluüahj(as) böyle bir teselsülü, yani zincirleme teori­yi develer konusunda, "hastalığı birinci hayvana bulaştıran kimdir öyleyse?" diyerek kesip bitirmiştir. Diyelim ki, birincisi uyuz olan ikinciye bulaştırmış-tir, bu durumda "peki birinci nereden aldı?" sorusu gündeme gelir. Böylece sorular peşpeşe -adeta- sonsuza doğru bir zincir oluştururlar. Bu tip bir zin­cirleme de gerek soru gerek cevap olarak imkansız bir durum arzetmektedir. [507]

 
Köpeğin Yalaması
 

Resululîah (as), "eğer köpek kabınızı yalayacak olursa kabı bir kez top­rakla olmak üzere yedi kez yıkayın" dedi.

el-Bezzaz bu hadisi Ebu Hureyre'den hasen bir senetle rivayet etmiştir.

Ayrıca bu hadisi îmam Ahmed ve Nesaî "bu yıkamaların en iyisi top-rakla yapılan yıkamadır" ibaresiyle rivayet etmişlerdir. Hadis aynı şekilde Sahih-i Müslim'de de yeralmışttr. [508]

 
Halkın Rabbı Hastalığı Gidersin
 

Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Kendisine hasta bir kişi getirildi­ğinde Resululîah (as) ona dua ederek, "insanlartn Rabbı, hastalığı gider, hastaya şifa ver. Zira şifa veren sensin. Hastalığı giderecek olan senin şifan­dan başka şifa yoktur" derdi.

îmam Ahmed, Ebu Davud ve İbn-i Mace rivayet etmiştir. [509]

 
İslam Tedaviyi Helal Kılmıştır
 

Bir bedevi, Resulullah'a (as) şöyle dedi: "Ey Allah'ın elçisi tedavi olalım mı?". Resululîah (as), "evet, Allah Azze -yeryüzüne- indirdiği her derdin mutlaka şifasını, devasını da indirmiştir. Tedaviyi bilen bilir, bilmeyen bil­mez" buyurdu.

Hadisi İrnam Ahmed rivayet etmiştir.

Müsned'de şöyle geçiyor: Bazı Araplar Resulullah'a (as), "ey Allah'ın el­çisi tedavi olalım mı?" diye sorunca, Resululîah (as), "evet, ey Allah'ın kulları tedavi olunuz. Zira dertleri indiren devaları -ve şifaları- da indirmiştir. Öy­leyse tedavi olunuz, ama Allah 'in haram kıldıklarıyla değil" buyurdu. [510]

 
Onlar Alah'ın Takdir Ettiği Kaderdendir
 

Resulullah'a (as) şöyle soruldu; "Tedavi olmak amacıyla efsun (büyü) yaparız ve onunla korkularımızdan sakınırız, bu hususta ne diyorsun, bu tip şeyler Allah'ın yazdığı kadere karşı herhangi bir şeyi değiştirir mi?". Resu­lulîah (as), "bunlar da Allah "m takdir ettiği şeylerdendir" buyurdu.

Bu hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiştir. [511]

 
Cennete Hesaba Çekilmeden Girecek Olanlar
 

Resulullah'a (as), îslam ümmetinin içinden hesaba çekilmeden cennete girecek olan 70 bin kişinin durumu sorulduğunda, "onlar büyü (efsun) yap­mayanlar, hiçbir şeyi uğurlu uğursuz diye ayırmayanlar, kendi kendilerini aşırıca övüp gururlanmayanlar, Rabbları olan Allah'a tevekkül edenlerdir" buyurdu.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [512]

 
Allah'ın İzzetine Sığınırım
 

Osman b. Ebu'I Ass Müslüman olduğu günden beri vücudundaki ağrıla­rından şikayet ederek Resuiullah'tan (as) bir çözüm -bir fetva- istedi. Resulul­îah (as), "vücudunda ağırlarının olduğu bölgelere elini koy; üç kez 'bismil­lah' ve'yedi kez de 'vücudumda bulunan ağrıların ve sakındığım, korktu­ğum şeylerin şerrinden Allah'ın kudretine ve izzetine sığmıyorum' de" bu­yurdu.

Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir. [513]

 
Muska, İlaç Olarak Herhangi Bir Yarar Sağlar Mı?
 

Muska (efsun) hakkında Resulullah'a (as) sorulduğunda, "bana nüsha­larınızı gösterin" dedi. Sonra, "eğer muskalarda Allah Azze'ye eş koşacak şeyler voksa bir mahzuru yoktur" dedi.

Hadisi Müslim rivayet etmiştir. [514]


[502] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:341-343.

[503] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:343.

[504] "Hastalıkların bulaşması yoktur" ifadesi özel bir olay veya fiilî bir durum için söylenmiş olsa gerektir. Bu hükmün evrensel okuyuşla ele alınması "bulaşıcı hastalık" gerçeğine karşı sorun çıkaracaktır. Metinde, ha­disin söyleniş sebebinin ve muhatabının niteliğinin zikrediimemesi hadisin anlamını kavramada güçlük çı­karmaktadır, (yay.)

[505] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:344-345.

[506] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:345.

[507] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:345.

[508] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:346.

[509] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:346.

[510] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:346.

[511] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:346.

[512] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:346.

[513] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:347.

[514] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:347.


Konu Başlığı: Ynt: Tıb
Gönderen: Ruhane üzerinde 29 Ocak 2016, 18:10:14
Derdi veren Rabbimiz dermanını da verıyor..  şifamızı tabıkıde helal yoldan aramalıyız..


Konu Başlığı: Ynt: Tıb
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Ekim 2016, 21:39:34
Aleykumselam.Rabbim bizleri onun rmanet ettigi vucudu hskkiyla koruyan ve tipda yeri olan ve dinen caiz olanlari yapan kullardan olalim inşallah...