๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetavayı Resulullah => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 12 Ekim 2010, 17:39:43



Konu Başlığı: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 12 Ekim 2010, 17:39:43

Cennete Giden Yol Kolaydır
 

Resulullah'tan (as) şöyle rivayet olunmuştur: "Burnu kırılsın, burnu ki­nisin, sonra burnu kırılsın o kimsenin ki, anne ve babasından biri ya da her ikisi onun yanında ihtiyarlar da o buna rağmen cennete giremez."

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [564]

 
Müşrik Ana Babaya İyilik
 

Ebu Bekir'in kızı Esma'dan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (as) zamanında anamın yanına giderdim; o henüz müşrik idi. Kesuİullah'a (a.s) gi­derek bu hususta fetva İsledim ve "Anneme git/im yanına daha sık gitmemi çok arzuluyor. Gideyim mi?" diye sordum. Resulullah (as), "evet annene sık sık git" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [565]

 
Annesi Kendisine Karısını Boşamasını Emrediyorsa
 

Ebu'd Derda'dan şöyle rivayet olunmuştur: Bir adam Rcsulullah'a (as) gelerek, "benim bir karım var ve annem karımı boşamamı istiyor. Boşaya-yım mı?" diye sorunca Resulullah'ın (as), "anne cennet kapılarının ortasıdır. Şimdi eğer istiyorsan o kapıyı bırak istiyorsan elinde /«/"dediğini duydum.

Bu hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiş ve hasen/sahih olduğunu söyle­miştir. [566]

 
Ana Babaya Sövmek Büyük Günahlardandır
 

Resulullah'tan (as) şöyie rivayet olunmuştur: "Bir insanın ana babasına sövmesi büyük günahlardandır." Sahabeler, "ey Allah'ın elçisi! İnsan ana babasına söver mi?" diye sorunca, "evet; birisi bir adamın bahasına sövdü­ğünde aslında babasına söven başkası değil kendisidir; bir kimseyi kendi a-nasına sövdürürse, aslında başkası değil kendisi kendi anasına sövmüştür." ,   dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

Bir başka rivayette de şöyle geçiyor: Bir insanın ana-babasma la'net et­mesi büyük günahların en büyüğüdür. Resulullah (as), "ey Allah'ın elçisi!Bir insan nasıl ana babasına lanet eder?" dediler. Resulullah (as), "bir adamın babasına sövülürse, haddizatında başkası değil ama sövülmeye neden oldu­ğundan bizzat kendisi babasına sövmüş, anasına sövühiüğünde de yine kendisi sövmüş demektir" dedi. [567]

 
Muska Şeytanın Amellerinden Biridir
 

ResuluIIah'a (as) muska hakkında sorulduğunda, "şeytanın amellerin­den biridir"dedi.

Bu hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir.

Büyü yapılan herhangi bir kimseden büyünün çözülmesi İşlemine efsun (ya da muska) denilir. Bu iki türlüdür; Yapılan büyüyü aynı tarz büyüyle çözmek. İşte bu şeytanın amellerindendir. Zira büyü yapan ve yaptıran bu a-melle şeytana yaklaşmış demektir. Büyü yapmak ve yaptırmakla şeytan onla­rı sever ve önceki büyüyü bozar. İkincisi ise, muska, efsun, çağrı muskaları ve helal olan ilaçlardır. Bunlar caizdir. Bunların hoş karşılanmayan kesimi el-Hasan'ın, "sihiri büyücüden başkası bozamaz"kuralını taşımaktadır. [568]

 
Cennet İçinizden Herhangi Birine Ayağındaki Nalının Tasmasından Daha Yakındır
 

İbn-İ Mes'ud'dan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) "cennet her birinize'nalınlarının kolanından daha yakındır. Cehennem de öyle" buyur­du.

Bu hadisi İmam Buharî rivayet etmiştir. [569]

 
Ne Kötü Davetler
 

Resulullah'tan (as) şöyle rivayet olunmuştur: "Yemeklerin en kötüsü, gel­mek isteyenlerin engellendiği', gelmek istemeyenlerin çağrıldığı bir ziyafet (düğün) yemeğidir. Bir da'vete icabet etmeyen Allah'a ve Resulüne isyan et­miş olur."

Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir.

Buharî ve Müslim'de kayıtlı bir başka hadiste şöyle geçiyor: (Ebu Hu-reyic den rivayet olunmuştur) Resulullah (as), "yemeklerin en kötüsü zengin­lerin çağınhpyoksulların çağrılmadığı düğün, davet vs. yemeğidir."buyur­du. [570]

 
En Hayırlı Dinar (Para), İnfak Edilendir
 

Ebu Abdullah'tan veya Resulullah'ın (as) azadlı kölesi Ebu Abdurrah-man b. Sevban b. Müceddid'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "Dinarların (paraların) en hayırlısı insanın ailesine infak ettiği, hayvanları için harcadığı, Allah yolunda dağıttığı ve arkadaşlarına ayırdığı paralar­dır.''buyurdu.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [571]

 
Allah İçin Birbirini Sevenler Kıyamet Gününde...
 

Resulullah (as), "Allah Azze kıyamet gününde, 'benim için birbirini se­venler neredeler? Benim gölgemden başka hiçbir gölgenin olmadığı bu gün­de onları gölgemde gölgelendireyim' der" dedi.

Bu hadisi tmam Müslim rivayet etmiştir.

Resulullah (as), "nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, iman et­medikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmaz­sınız. Yoksa size, yaptığınızda birbirinizi sevebileceğiniz bir şey mi göstersey-dim? Öyleyse aranızda selamı yayınız" dedi.

Hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [572]

 
Mü'minlerden Başkaları Birbirlerini Sevmez Ve Münafıklardan Başkaları Da Birbirine Kin Gütmez
 

Berra b. Azib'den şöyle rivayet edilmiştir. Resulullah (as) ensar hakkın-

da şöyle dedi: "Ensart yalnızca müminler sever, onlara yalnızca münafık­lar düşmanlık eder. Onları sevenleri Allah sever ve onlara düşmanlık edenle­re Allah düşmanlık eder."

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [573]

 
Allah'ın Zimmetindeki Adam
 

Cündüp b. Abdullah'tan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) şöyle dedi: "Sabah namazını kılan kimse Allah'ın zimmetindedir. Allah Azze her­hangi bir şey karşılığında sizi zimmetinden çıkarmak istemez. Zimmetinden uzaklaştırdığı kimse artık helak olmuş demektir. Sonra da Allah onu yüzüstü süründürerek cehennem ateşine atar."

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [574]

 
Onun Hesabı Allah'a Aittir
 

îbn-i Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (as), "Allah'tan baş­ka ilah olmadığına veMuhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna tanıklık e: '.n-ceye, namazı kılıncaya, zekatı verinceye kadar insanlarla vuruşmaya emro-lundtım. Eğer insanlar bunları yaparlarsa İslam hukukunun haddleri (ce­zaları) hariç benden yana kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapla­rı ise Allah'a aittir" dedi.

Bu hadis muttefekun aleyptir.

Ebu Abdullah Tank b. Üşeym'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "Allah 'tan başka ilah yoktur diyen ve O'ndan başkasına kulluk etmeyen kimsenin malı ve kanı haram kılınmıştır. Hesabı ise Allah'a aittir, "buyurdu. [575]

 
Sizleri Amellerinizin Dışa Vuran Uygulamarıyla Yargılarız
 

Abdullah b. Utbe b. Mesud'dan şöyle rivayet olunmyştur: Ömer b. ei-Hattab'm, "insanlar Resulullah'ın (as) döneminde vahye tutunuyorlardı. A-nıa artık vahiy kesildi. Şimdi biz sizi amellerinizin dışa vuran uygulamala­rına göre değerlendiriyor ve yargılıyoruz" dediğini İşittim.

Bİr başka rivayette de şöyle geçiyor: "Biz sizi yaptığınız amellerin bize görünen kısmıyla değerlendiririz. Kim bize hayır yaptığını gösterirse ona i-namnz ve ona yaklaşırız. Ama onun iç dünyasındakiler bizi alakadar et­mez. Kim de bize kötülük yaptığını gösterirse ona inanmaz, güvenmez ve o-nu tasdik etmeyiz. îsterse onun iç dünyası iyiliklerle dolu olsun."

Bu hadisi İmam Buharî rivayet etmiştir. [576]

 
Kabre Koyarken Öne Alma
 

Cabirden şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) ölülerin İkisini bir kabre defnedeceği zaman şöyle derdi: "Bunlardan hangisi Kur'an-ı Kerim'i Çokça okuyordu?" . Sonra "şudur" diye işaret edilen olursa onu -kıbleye doğ­ru- daha öne diğerini onun arkasına defnediyordu. Bu hadisi İmam Buharı rivayet etmiştir. [577]

 
Bunlar Bizden Değildir
 

Amr b. Şuayb babasından ve O'nun da dedesinden ziyaret ettiği hadiste şöyle geçiyor: Rcsulullah (as), "küçüğümüze acımayan ve büyüğümüzün şe­refini tanımayan bizden değildir" buyurmuştur.

Bu hadisi Ebu Davud ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Hadis sahihtir. Ayrı­ca Tirmizî hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiş. Ebu Davud ise, "büyüğü­müzün hakkını" ibaresiyle rivayet etmiştir. [578]

 
Kişi Sevdiği İle Beraberdir
 

İbn-i Mes'ud'dan şöyle rivayet olunmuştur: Bir adam Resulullah'a (as) gelerek, "ey Allah'ın elçisi.' Bir kavmi sevip de onların arasına karışmayan bir kimse için ne diyorsun?" diye sordu. ResuluIIah (as), "kişi sevdiğiyle bera­berdir" buyurdu.

Hadis muttefekun aleyhtir.

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Rcsulullah (as), "insanlar (halk) altın ve gümüş madeni gibi bir madendir. Cahiliye (İslam öncesi in­karcılık) döneminde hayırlı olanlar, İslam'ı anlayıp Müslüman oldukların­da, İslam dönemlerinde de hayırlı olurlar. Ruhlar ise donatılıp eğitilmiş or­dular gibidirler. Birbirleriyle tanışıp anlaştıklarında dost olurlar; birbirini tanımaz, düşmanlaşırlarsa. anlaşmazlıklara düşerler" buyurdu.

Bu hadisi İmam Müslim ve Buharı "Ruhlar" ibaresinin Hz. Aişe'den aldı­ğını belirterek rivayet etmişler. [579]

 
Resuluııah (As) Hz. Ömer'den Kendisine Dua Etmesini İstiyor
 

Ömer b. el-Hattab'dan şöyle rivayet olunmuştur: ResuluIIah'tan (as) um­re yapmak üzere izin istedim, bana izin verdi ve "ey kardeşim beni duala­rında unutma" dedi. Bana öyle güzel sözler söyledi ki sanki bana dünyaları verdi.

Bir başka rivayette de şöyle geçiyor: ResuluIIah (as), "ey kardeşim dua­larına bizi de ortak et" dedi.

Bu hadis sahihtir.

Hadisi Ebu Davud rivayet etmiştir. Tirmizî de bu hadisi nakletmiş ve ha­sen-sahih olduğunu söylemiştir. [580]

 
Resululah (As) Zırhını Rehin Veriyor
 

Hz. Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: ResuluIIah (as) vefat ettiği zaman zırhı hâlâ bir sa' (yaklaşık 3 kg.) arpa karşılığında bir Yahudinin yanında re­hin idi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir.

Muhammed b. Sirin'den ve Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: Kendimi Resulullalrın (as) minberiyle Hz. Aİşe'nin odası arasında baygın bir halde çırpınır buldum. Tanımadığım biri gelip delirdiğimi sandı ve ayağıyla boynuma bastı. Oysa ben delirmemiştim. Yalnızca açlıktan çırpmıyordum.

Bu hadisi Buharı rivayet etmiştir. [581]

 
Sadaka Nedeniyle Mal Azalmaz
 

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet olunmuştur: ResuluIIah (as), "sadakalar malı azaltmaz. Kul insanları affedince Allah azze onu şerefle yükseltir. Al­lah kendinin rızası için alçakgönüllülük gösterenlerinizi yüceltir" dedi.

Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir. [582]

 
Boynu Hariç Diğer Parçalan Dağıtıldı
 

Aişe'den şöyle rivayet olunmuştur: Bir koyun kestiler ve dağıtıldı. Resu-lullah (as), "koyundan ne kadar kaldı?'' diye sordu. Ben, "yalnızca boynu kaldı* dedim. ResuluIIah (as) (koyunun sadaka olarak dağıtılması nedeniyle sevabının arttığını belirtmek için), "yalnızca boynu dağıtıldı diğer parçaları bep burada" dedi.

Bu hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiştir. [583]

 
Allah Azze Yalnızca Temiz Olanları Kabul Eder
 

ResuluIIah (as), "helal yollardan kazanılmış değerli hurmadan sadaka olarak dağıtan kimse bilsin ki yalnızca helal temiz olan şeyleri kabul eden Allah o sadakayı sağ tarafına kabul eder (koyar). Sonra da onları sahibi i-çin, sizlerin hurmayı terbiye edip yığdığınız gibi bir dağ kadar oluncaya de­ğin yetiştirir." dedi.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [584]

 
Allahım Ona Yumuşak Davran!
 

Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah'ın (as) benim şu evim hak­kında, "ey Allahım/ Ümmetimin herhangi bir sorumluluğunu yüklendikten sonra onlara yumuşak ve hoş davranana yumuşak davran " dedi.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [585]

 
Allah Azze'nin Bir Müslümandan Dolayı Kendilerine Şefaat Ettiği Ve Şefaatlarım Kabul Ettiği Kimseler
 

İbn-i Abbas'tan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah'ın (as),  "Allah Azze, ölen herhangi bir Müslûmanın cenazesinde bulunmuş ve asla Allah Az-ze'ye ortak koşmamış 40 kişinin, cenazesini kaldırdıkları Müslüman hakkın­daki şefaatlerini kabul eder" dediğini İşittim. Bu hadisi imam Müslim rivayet etmiştir. [586]

 
Allah Azze, Af Ve Mağfireti Geniş Olandır
 

Ebu Musa'dan şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah'm (as), "hiç kuşkusuz Allah Azze gündüzleri günah işleyenlerin tevbelerini kabul edip onları affet­mek için geceleri; geceleri günah işleyenlerin tevbelerini kabul edip onları af­fetmek için de gündüzleri elini açar. O'nun bu tutumu ta güneş batıdan do­kuncaya (kıyamete) kadar sürer durur" dediğini işittim. Bu hadisi tmam Müslim rivayet etmiştir. [587]

 
Bu Dünyada Ya Bir Garip (Yabancı) Ya Da Gelip Geçen Bir Yolcu Gibi Ol
 

îbn-i Ömer'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (as) omuzumdan tu-arak, "dünyada ya bir yabana gibi ol ya da gelip geçen bir yolcu gibi" dedi.

Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (as), "dünya Müs-'ümanının hapishanesi kafirin de cennetidir" dedi.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir.

Hz. Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: Resulullah (as) vefat ettiğinde e-'imde bir miktardan başka bir yiyecek kırıntısı bile yoktu. Uzun süre bu bi-azcik arpadan yedim sonra (ne kadar kaldığını bileyim diye) ölçtüm. (Kısa )ir sürede) bitti.

Bu hadis muttefekun aleyhtir. [588]

 
Dünyanın Allah Katındaki Değersizliği
 

Ebu Sehl b. Sa'd es-Sa'idî'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), 'eğer dünya Allah Azze'nin katında bir sivrisineğin kanadının değerinde ol­aydı, Allah Azze kafirlere bir yudum olsun su bile vermezdi" dedi.

İmam Tirmizî bu hadisi rivayet etmiş ve "hasen-sakihtir" demiştir. [589]

 
Yemek Pişirmek İçin Ocağında Ateş Yanmayan Resulullah'm (As) Evinde Her Şey Botlaşmıştır
 

Urve'nin Hz. Aişe'den rivayet ettiğine göre, Hz. Aİşe şöyle demiştir: AI-ah'a yemin ederim ki, ey kızkardeşimin oğlu! Biz evimizde İki ay süresince »ep hilallere bakıp durduk (ışık kaynağımız aydı) Resulullah'm (as) evlerin-ie bu süre içerisinde ne aydınlanma ne de yemek pişirmek üzere ateş yan-nadı.

Urve diyor ki: Ben, 'peki, halactğım ne ile geçiniyorsunuz, gıdanız ne-Ur?" diye sordum. Hz. Aişe,  "iki siyahla, yani su ve hurmayla. Ama bir de Resulullah'm (as) ensar'dan komşuları vardı. Bunlar koyun ve dişi develere sahiptiler. Bu hayvanları sütleri kesilinceye kadar yararlansınlar diye ihtiyaç sahibi kimselere gönderirlerdi. İşte bu hayvanların sütlerinden Resulullah'a (as) gönderirler o da bizlere paylaşttrırdı." dedi. Bu hadis muttefekun aleyhtir. [590]

 
Namazları Uzatın, Ama Hutbeyi Kısa Tutun
 

Ebu'I Yakazan Ammar b. Yasir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resului-lah'ın (as), "bir adamın namazı uzun tutması ve hutbeyi kısaltması onun İs­lam hukukunu bildiğinin işaretidir, Öyleyse namazı uzatın ve hutbeyi kısa tutun"dediğini İşittim.

Bu hadisi İmam Müslim rivayet etmiştir. [591]

 
Resulullah'ın (As) Sahabelerine Veda Etmesi
 

Salim b. Abdullah b. Ömer'den şöyle rivayet olunmuştur; Abdullah îbn-i Ömer yolculuğa çıkacağı zaman şöyle diyordu: Bana yaklaş ki sana veda e-deyim. Zira Resulullah (as) bize,  "dininizi, emanetlerinizi ve işlerinizin so­nuçlarına Allah'a emanet ediyorum" diyerek veda ederdi. Bu hadisi İmam Tirmizî rivayet etmiştir.

Abdullah b. Yezid el-Hutamî eş-Sahabî'den şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as) orduya (askerlere) veda etmek istediği zaman, "dininizi, ar­zu ve ideallerinizi ve işlerinizin sonucunu Allah'a havale ediyor, O'na ıs­marlıyorum " derdi.

Bu hadis sahihtir. Ebu Davud onu sahih bir senetle rivayet etmiştir. [592]

 
İstiharenin[593] Sünnet Oluşu Ve Resulullah'tan (As) Bu Hususta Rivayet Edilenler
 

Cabir'den şöyle rivayet olunmuştur: Resuİuilah (as) bize her işimizde is­tihareyi Kur'an-i Kerim'den bir ayet imişeesine öğretti. Bize şöyle diyordu: Herhangi biriniz bir iş yapmak istediğinde farz namazların dışında iki rek'at namaz kılsın. Sonra şöyle desin: "Ey Allahım! Senin ilminden hayır umuyo­rum, kudretinden benim için hayır takdir etmeni diliyor, bunları sonsuz faz­lından İstiyorum. Çünkü takdir edersin, bense güçsüzüm, sen bilirsin bense bilmem. Üstelik sen görünmezi (gaybı) bilensin. Ey Allahım! Eğer bu yapmak istediğim iş senin ilmine göre dinim, geçimim ve yapacağım işlerin sonuçları bakımından hayırlı ise veya sen istiyorsan işirni hemen gör, dilersen belirli bir süre tanı, ama bu işi yapmamı bana takdir et ve benim için kolaylaştır ve bu işte beni bereketlendir. Eğer bu işte hayır yok da benim, dinim, geçimim ve işimin sonucu bakımından kötülük varsa elbette sen bunu biliyorsun." Yada şöyle desin: "İşimi ister hemen yap İstersen ona bir süre tanı, kötülük do­ğacak olan bu işten beni ve onu da benden uzaklaştır. Bana nasılsa öylece hayır takdir et. Sonra da benden razı ol". Sonra İhtiyacı ne İse onun adını söylesin.

Bu hadisi İmam Buharı rivayet etmiştir. [594]

 
Beyaz Elbiseler Giyinin
 

Îbn-İ Abbas'tan şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah (as), "beyaz elbise­ler giyinin. Zira beyazlar giyeceklerin en hayırhsıdır. Ve beyazla ölülerinizi kefenleyin " dedi.

Bu hadisi İmam Nesaî rivayet etmiştir. [595]

 
Yetimlerin Mallarını Haksız Yollarla Yiyenler Cennete Giremezler
 

"Zulümle (haksız yollarla) yetimlerin mallarım yiyenler, karınla­rına yalnızca ateş yiyorlar (dolduruyorlar). Böylece alevli bir ateşe girecekler" (Nisa 10), "Allah'a verdikleri sözü (yaptıkları anlaşmayı) iyice pekitirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini istedi­ği (aile ve akraba bağları gibi) şeyleri kesenler ve yeryüzünde boz­gunculuk çıkaranlar var ya işte lanet onların hakkıdır. Yurdun en kötüsü (cehennem) de onlarındır." (Ra'd 25), "Yoksa, size (yönetim) sorumlulukları yüklenildiğinde (işbaşına geldiğinizde) yeryüzünde bozgunculuk yapacağınızı ve akrabalık bağlarını koparacağınızı mı ummuştunuz? İşte bu tipler öyle kimselerdir ki, Allah onlara, la'net et­miş, sağırlaştırmış ve gözlerini de kör etmiştir." (Muhamtned 22-23)

"Allah'a verdikleri sözlerini ve ettikleri yeminlerini az bir para karşılığında salanlar var ya işte onların ahiret hayalında İyilik ve hayır adına hiçbir payları yoktur. Kıyamet gününde de Allah onlara bakmayacak ve onları temize de çıkarmayacaktır. Onlar İçin acı bir azap vardır." (Al-i İmran 77)

İşte bu ayetlerde anlatıldığı gibi her günah, sahibini cennete giremeye­ceği, hatta cennetin kokusunu dahi alamayacağı hususunda uyarıyor ve kor­kutuyor. Bu tip günahları işleyenlerin Müslüman olamayacağını, onların gü­nahkârlardan olduklarını söyleyenler olmuştur. Bunların tümü büyük günah­lardandır. Nitekim "(akrabalık bağlarını, Allah ile olan ilişkilerini vs.) kesen­ler cennete giremezler", "kalbinde zerre kadar kibir olanlar cennete gire­mezler", "bizi aldatan bizden değildir", "bize silah çeken bizden değildir", "zina eden kimse mü'min olduğu halde zina etmez, hırsız mü'min olduğu halde hırsızlık etmez, içki içen mü'min olduğu halde içki içmez" ve "insan­ların Örnek alıp durdukları şerefli bir kimse yağma yaparken mü 'min olarak yağma yapmaz" sözleri bir anlamda mü'min kimsenin durumunu anlatmak­tadır. Burada anlatılmak istenen Mürcie ekolünün savundukları değildir. Zira, "insanın mü'min olduğu halde bir iş yaparken imanın kendinden uzaklaşarak adeta sürgün edilmesi insanın seçme sınırları içerisinde değildir" demek iste­miyoruz. "İnsan imanın kendisine lazım olmadığı Gmanh bir halde iken o işi yapamayacağı) bir zamanda onu bir kenara bırakmıştır" diyerek de böyle bir kimsenin kâfir olduğunu söylemiş ve Hariciye fırkasını haklı çıkarmış da de-ğiiiz. Ayrıca bunları sıralayarak Mu'teziİe ekolünün savunduğu gibi "böyle bir fiili işleyenlerin imanla hiçbir bağlılıkları kalmaz hem de onlar bu işi yap­makla sonsuza dek çıkmamak üzere cehenneme müstahak olmuşlardır" da demiyoruz.

Tüm şu serdettiğimiz fikirler geçersizdir. Bunlar hakkında daha geniş a-çıklamaları başka yerlerde dile getirmiştik. Vaad ve vaid (korkutma) bakımla­rından mutlak mü'min, Allah'ın farz kıldıklarını (emirlerini) yerli yerinde ya­pıp yasakladıklarından kaçındığı için herhangi bir ceza görmesi sözkonusu olmaksızın cennete girmeye hak kazanan kişidir. Yukarıda sıraladığımız suç­ları işleyen şahıslar da genel anlamda mü'miridirler. Büyük günahları işleyen­ler büyük günahlara verilen cezanın sözkonusu olması nedeniyle mutlak müminlerden sayılmazlar.

Bu açıklama imanın gerçekliği veya imanın olgunluğunun bu fiillerin iş­lenmesi sonucu sürülmesi, yani İnsandan uzaklaşması fikrini savunanların görüşünü yansıtmaktadır. İmanın böylesine sürgünlüğü ile onlar tercih olu­nan bir iman olgunluğunun sürülmesini kasdetmiyorlar. însan eğer tercih o-lunan ve hoş karşılanan iman olgunluğunu terkederse onun için ne kötüle­me ne de cehennemle korkutma sözkonusu olamaz. İslam hukuk bilginleri diyorlar ki: Gusüi (boy abdesti) İki kısma ayrılır: Kâmil (olgun-mükemmel) gusül ve kendisiyle yetinilen gusüi. Mükemmel guslü terkedip de yeterli gus-le yönelen bir kimse kötülenecek değildir... Burada da durum aynıdır: İma­nın mükemmelliğinin terkedilmesi, müstahab (tercih oiunan) olgunluğun ter­kedilmesi demektir," Fikrini savunanlar yanılgı içerisindedirler. Böyle bir söz yabanıl bir açıklama gibidir. Aslında iman olgunluğunun terkedilmesi, vacip plan iman olgunluğunun terkedîlmesini kaçınılmaz duruma getirir, yoksa müstahap bir olgunluğu değil. Bu anlama dikkat edilecek olursa Allah ve Re­sulünün kabul etmeyip terkettiği diğer şeyleri andırmaktadır. Mesela,. "Mümin dediğin o kimselerdir ki, Allah'ın adı anıldığında kalpleri tit­rer. Allah'ın ayetleri kendilerine okunacak olursa ayetler onların i-manlarını artırır. Onlar da Rabblarma tevekkül ederler. Onlar na­mazlarını kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden in/ak ederler. İşte onlar gerçek mü'm İnlerin Ut kendileridir. Rabblan katında onlar için dereceler, mağfiret (bağışlanma) ve tükenmez hoş rızıktar var." (Cnfal 2-3-4) diyen ayetlerde mü'mirilerin nitelikleri sıralan­makladır.

Mesela, "Emanete ihanet eden (emanet diye bir kavram tanımayan) kimsenin imanı yoktur" ve "Ahd (yemin, birini inandırıp itimat veren söz, antlaşma) tanımayan kimsenin dini yoktur" hadislcrindeki "imanın olmayı­şı" ve "dinin olmayışı" keyfiyetleri;   "Ümmii'l Kuran (Fatiha Suresi) okunmaksızın namaz olmaz" hadisindeki kavram gibidir. Bu tip kavramların Ör­nekleri pek çoktur. Burada, terk edilmesiyle sorunlar çıkan şey yalnızca bir hususta gerekli olan bazı şeylerin terked İlmesin e yöneliktir. Yoksa belirli bir ismin (adı konmuş bir şeyin) terkedilmesine ve müstahab bir şeyin inkar e-dilmesine değil. Kısaca şöyle denilebilir: Kim şunu ve şunu işlerse vacip olan imanın yalnızca kendisiyle mükemmelleştiği bir vacibi (bir görevi) terketmiş demektir. Terkedilen şeye bağlı bazı iman varsa bu demektir ki iman kısırn kısımdır ve bir kısmı diğer bir kısmına derece derece üstünlük arzetmektedir. Nitekim Resulullah (as), "kalbinde zerre kadar da olsa imam bulunanlar cehennemden çıkacaktır" buyurmuştur. Burada kaselolunan şey, iman sıfatı­nın veya cennetin ya da mü'minlerin sahip olduğu imanın kaybının yalnızca büyük günahlardan kaynaklandığıdır. Küçük günahlar ise iman sıfatım ve günahı işleyenden mü'min ismini soyut anlamıyla çekip almazlar. Bir kimse­nin mü'min sıfatını kaybetmesinin müstahab bir fiili terketmesiyle ya da kü­çük günahlardan birini işlemesiyle olmayıp yalnızca büyük günahlardan biri­ni İşlemesiyle olduğu bilinmektedir. [596]

 
Yolculuğa Sabah Vaktinde Çıkın
 

Acaba sabah vakti yolculuğa çıkmak, karşılık (kazanç) olarak diğer za­manlarda yolculuğa çıkmaktan daha mı İyidir?

Resulullah (as), "sabah vaktinde yolculuğa çıkınız. Zira bu şekilde yol­culuğa çıkmak daha kazançlıdır" dedi.

Bu hadis sahihtir.

Resulullah'ın (as) gece karanlığının hemen sonunda sabah vaktine yakın bir zamanda yolculuğa çıktığı rivayet olunmuştur. Bu öyle bir vakit idi ki fe­racelerine bürünmüş olarak evlerine giden mü'min hanımlar gecenin karanlı­ğından dolayı tanınmazlardı. Bunu dikkate alan bazı kimseler bu hadisi iki şekilde açıkladılar: İlki; bu hadiste Resulullah (as) fecrin sabaha yakınlığını kasdetmiştir. Zira gece kıldığı namazlarda ve sabah namazında 60 ila 100 a-yet arasında, yani hemen hemen yarım hizip kadar okurdu. İkincisi; bu ha­diste Resulullah (as) tanyerinin ağarmasını ve sabah vaktinin belirmesini kas­tetmiştir. Zira kesinlik oranı yüksek de olsa kuşkuya dayanarak namaz kılın­maz. Resulullah (as) bunu dikkate almış olacak ki, Müzdelife zamanı dışında sabahın iyice açılmasını bekler, sonra sabah namazını kılardı. Çünkü Müzde-life'ye adet edindiği gibi gelirdi. En doğrusunu bilen Allah'tır.

Bir rivayette şöyle geçiyor: Resulullah (as) buyurdu ki, "tanyeri ağarın-ca yolculuğa çıkınız. Zira böyle yapmak daha kazançlıdır."

Bu hadisi beş imam rivayet etmiş, Tirmizî ve Ibn-i Hibban sahih olarak değerlendirmişlerdir. Buradaki lafızlar ise Ebu Davud'a aittir.

Hanefiler bu hadisi, sabah namazının tanyeri ağarıncaya kadar ertelen­mesine delil olarak gösterdiler. Bense bu hadisi Resulullah'ın (as) namazları­nı sabah karanlığına kadar sürdürdüğüne bir delil olarak görüyorum.

Ebu Davud'un kitabına aldığı hadiste ise şöyle geçiyor: Resulullah (as) sabah namazını bir kez tanyeri zamanına "ertelemiş, ondan sonra ölünceye kadar gece karanlığının sonunda kılmıştır.

Burada bazılarının hadisin yalın anlamından anladıkları, sabah namazı için fecir doğuşunun gerçekleşmesini beklemektir. Bazıları bu hadiste kasdo-lunan şeyin sabah namazı kılarken gecenin karanlığının çıkıp sabahın vakti girinceye kadar kıraati uzun uzun sürdürmek olduğunu söylemişlerdir. Bazı­ları ise şöyle diyorlar: "Ayın varolduğu gecelerde ayın parlaklığı nedeniyle fecrin ilk ışıkları açıkça anlaşılamayabilir. Yahut Resulullah (as) bir özre bina­en bir defaya mahsus olmak üzere sabah namazını ta fecrin doğuşuna kadar ertelemiştir." Daha sonraları bunun aksine olan uygulamalara Enes'İn rivayet ettiği hadis işaret etmektedir. Gecenin karanlığının sonuna doğru sabah na­mazının kılınması hususu İbn-i Ebi Şeybe ve daha başka şahısların Hz. Aişe'den rivayet ettikleri hadis ile belirlenmiş gibidir. Bu hadisin lafzı ise şöy­ledir: ''Resulullah (as) ölünceye kadar hiçbir namazı vaktinin sonunda kıl­mış değildi." Bu hadis bir tamamlayıcı değildir. Zira fecre yakın namaz kıl­mak, namazı vaktin sonuna ertelemek demek değildir. Vaktinin sonu demek vakitten hiçbir şeyin kalmaması demektir.

Dört hadis kitabının sahibi olan imamlardan bu konuda Resulullah'ın (as) sabah namazında 60 ila 100 ayet arasında okuduğu hadisi rivayet edil­miş, kam Tirmizî bu hadisin hasen olduğunu söylemiş, tbn-i Hibban "sa­hihtir" demiş ve Sahr b. Vadia el-Gamidî'den şöyle rivayet olunmuştur: Resu­lullah (as) şöyle buyurdu: "Ey Allah im! Ümmetimin erken davranışına bere-ket ver."

Hz. Aişe'den rivayet olunan bir hadiste de şöyle geçmektedir: Resuîullah (as) buyurdu ki, "nzık aramak üzere çıkışlarınızda ve kıtlık zamanlarında erken davranınız. Erken davranmak sabahın erkeninde çıkmak ve başarı­dır.[597]


[564] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366.

[565] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:366-367.

[566] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:367.

[567] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:367.

[568] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:367.

[569] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:368.

[570] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:368.

[571] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:368.

[572] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:368.

[573] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:368-369.

[574] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:369.

[575] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:369.

[576] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:369.

[577] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:369-370.

[578] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:370.

[579] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:370.

[580] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:370.

[581] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:370-371.

[582] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:371.

[583] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:371.

[584] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:371.

[585] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:371.

[586] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:371-372.

[587] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:372.

[588] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:372.

[589] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:372.

[590] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:372-373.

[591] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:373.

[592] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:373.

[593] İSTİHARE: HY.R. Kökünden gelir. Bu şekliyle birinden bir şey hakkında hayır, iyilik istemek, şefkat ve merhamet dilemek gibi anlamlara gelir, (çev.)

[594] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:373-374.

[595] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:374.

[596] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:374-376.

[597] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları:376-377.



Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: İkraNuR üzerinde 21 Ağustos 2015, 04:11:00
ve aleykümüsselam ve rahmetullah.
bu konu herşeyi içine alan bi konu olmuş. bizler inşAllah Allah yolunda ilerleyen annesine babasına karşı saygılı sevgili olan kişilerden oluruz.
Allah (c.c.) razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: ❣ Muhammed ❣ üzerinde 28 Ağustos 2015, 13:13:27
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah Ve Berekatuh...Konu çok güzel anlatılmış.Rabbim bizlere de bu kolay yolu hakkıyla kulanmayı ve hakkıyla cennet ehli olmayı nasip eylesin İnşaAllah.Bizleri nuruyla aydınlatsın İnşaAllah.Rabbim hatalardan uzak pişmanlıklardan uzak  olmayı nasip eylesin İnşaAllah.Rabbim şeytanın vesveselerinden uzak olmayı nasip eylesin İnşaAllah.Allah c.c razı olsun İnşaAllah.


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: Ruhane üzerinde 27 Ocak 2016, 02:56:12
Bir çok konuda bızlere yol gösteren hadısı şerifleri bir araya toplamıssınız Allah razı olsun.. Cennete giden yolumuz insaallah en guzel sekılde acık olur..


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: Pelinay üzerinde 27 Ocak 2016, 06:55:30
Amin ecmain insallah.cok guzl ve faideli bir derleme olmus.cokca istifafe ettigim bir paylasimsi.Allah razi olsun


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 18 Temmuz 2016, 21:25:34
Esselamu aleykum;
Cennete girmek kolaydır ama bazı işleri de halletmek gerek ...Anne babaya itaat etmek ,başkalarının kul hakkına girmemek gibi şeylere dikkat etmek gerek...Rabbim harama girmeyen kullarından etsin inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: Ceren üzerinde 18 Temmuz 2016, 21:29:44
Aleykumselam.Allahin emir ve yasaklarina uyan ve onun yolunda gidip onun rizasini rahmetini kazanip cennet ehli olan kullardan olalim inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Temmuz 2016, 22:31:08
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah.  Cennet yolu kolaydır ancak gitmesini bilene . Rabbim bizleri bu yolda gidenlerden eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Cennete giden yol kolaydır
Gönderen: Damla üzerinde 18 Temmuz 2016, 23:41:57
#Esselamu aleykum..Anne ve babamıza sık sık gitmemiz gerekir onlara iyi davranmalıyız..Çünkü onlar bizi o kadar zaman büyütmüşler..Bizi yedirip içirmişler..Cennete girmek ne kadar kolay olsa da isteyen yok sanırım..Rabbim bize cennetini nasib etsin inşAllah..Rabbim razı olsun..#