๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Fetavayi Hindiyye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 07 Haziran 2010, 06:21:10



Konu Başlığı: Oruç
Gönderen: Ekvan üzerinde 07 Haziran 2010, 06:21:10
Fetavay-i Hindiyye Oruç

(Kitabü´s-Savm)
1- ORUCUN TARİFİ, KISIMLARI, SEBEBİ, VAKTİ VE ŞARTI
Orucun Tarifi :
Orucun Çeşitleri:
Orucun Sebebi:
Orucun Vakti:
Güneşin Batıp Batmadığında Tereddüt
Sahur Vaktinde Tereddüt
Orucun Şartları
A- Orucun Farz Olmasının Şartları
B- Orucun Edâsînin Şartı
C- Edasının Sahih Olmasının Şartı :
2- RAMAZAN HİLÂLİNİ GÖRMEK (RÜYET-I HİLÂL)
Şevval Hilâlini Gözetleme.
3- ORUÇLUYA MEKRUH OLAN VE MEKRUH OLMAYAN ŞEYLER..
Sahur Yemeği
İftar Ve İftar Duâsı
Şek Gününde Oruç.
Oruç Tutmanın Mekruh Olduğu Gönler :
Savm-ı Misal:
4- ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN ŞEYLER..
Orucu Bozup Sadece Kazayı İcabettlren Şeyler :
Orucu Bozup Kazayı Ve Hem De Keffâreti İcâbettiren Şeyler
Bu Konu İle İlgili Bazı Mes´eleler
5- ORUÇ TUTMAMAYI MUBAH KILAN ÖZÜRLER..
1- Yolculuk:
2- Hastalık:
3- Hamilelik Ve Çocuk Emzirmek:
4- Hayız Ve Nifas Hali:
5- Şiddetli Açlık Veya Susuzluk :
6- İhtiyarlık:
6- NEZİRLER (=ADAKLAR)
7- İ’TİKÂF.
a) İtikâfin Manası:
b) İtirafın Kısımları:
c) İtikâfın Şart Ve Rükünleri:
Hangi İ´tikâf Daha Efdâldir
4- Müslüman Olmak, Akıllı Bulunmak, Cünüplükten, Hayız Ve Nifastan Temiz Bulunmak Da İ´tikâfın Şartlarindandir :
D)- İtikâfın Edebleri
E)- İ´tîkâfın Güzellik Ve Üstünlükleri
F- İtikâfı Bozan Şeyler :
1- Mazeretsiz Mescidden Çıkmak:
2- Cima´ Ve Cimâ´ın Davetçileri De İtikâfı Bozar:
3- Bayılmak Ve Cinnet Getirmek De İtikâfı Bozar:
5- İtikafın Mekruhları:
İtikâflâ İlgili Diğer Bazı Meseleler :
Oruçla İlgili Bazı Mes´eleler


ORUÇ

(Kitabü´s-Savm)


1- ORUCUN TARİFİ, KISIMLARI, SEBEBİ, VAKTİ VE ŞARTI


Orucun Tarifi :


Oruç: ikinci fecirden itibaren, güneşin gurubuna kadar yemek­ten, içmekten ve cinsî mukârenetten, Aİlahu Teâlaya tekarrüb (= ya­kınlık) niyyeti ile nefsi men etmektir. Kâfî´de de böyledir. [1]



Orucun Çeşitleri:


Oruçlar, farz, vâcib ve

Farz oları oruçlar iki nevidir

Muayyen olan farz oruç Ramazan-ı şerif orucu;

Gsyr-i muayyen ölen farz oruç ise : Kazaya kalan Ramazan-ı Şerif orucu ile keffaret olarak tutulacak oruçlardır

Vâcib olan oruçlar da iki nevidir.

Muayyen olan vacip oruç Muayyen bir günde tutulması nezre-dilmiş bulunan (= adanmış olan) oruçtur.

Gayr-i muayyen ölen vacip oruç ise Her hangi bir gün veya nerhangi bir hafta veyahud da ay tutulmasına nezredilen oruçlardır.

Aİlahu Teâlâ´nın rızası için tutulan nafile oruçlar ise, ayrı bir nevi­dir, Tebyîn´de de böyledir. [2]



Orucun Sebebi:


Orucun farziyetinde ve vücûbunda muhtelif sebepler vardır.

Rfiiuazan-ı Şerif Orucunun sebebi: Kâdî´l - İmâm Zeyd Fah-rü´l - İslâm ve Scbrü´l - İslâm Ebü´l - Yüsr, bu hususta şöyle demişler­dir: -Rtamazan-1 Şerif günlerinden herh&r.gi birinin, oruca başlamaya müsait ük cüz´üne yetişmektir.» Keşfü´l • Kebîr´de de böyledir.

Gâyetü´! - Beyân´da : -Bizce, ´hak olan kavil budur.» denilmiş ve İmâm Hindi ´bunu sahPhlemiştir. Nehrii´l - Ffiık´ta da böyledir.

Nezir (— adak) orucunun sebebi nezir; keffaret orucunun sebebi ise, sözünden (~ yemininden) dönmek, hataen adam öldürmek gibi hususlardır. Kaza orucunun sebebi ise, edanın sebebinin aynıdır. Fet-hü´I - Kadîr´de de böyledir.

Bir mecnûn, ramazanın bîrindi gecesinde ifâkat bulsa (—fyl-leşse), fakat sabaha yine mecnûn olarak girse ve ayın sonuna kadar böylece devam etse; bu şahsın durumu hakkında Şems ü´I - EI m m e HaJvânî: O kimsenin ramazan orucunu kaza etmesi gerekmez.» de­miştir. Sahih olan da budur. Bahrü´r-Râik´ta da böyledir. Fetva da bunun üzeriRedir. Mi´râcü´d-Dirâye´de de böyledir.

Keza, yine böyle bir kimse, Ramazan ayının ortasında, gece yarısı ifâkat bulsa da, sabaha yine mecnûn olarak girse, o kimsenin de orucu kaza etmesi gerekmez. Muhıyt´te ve Bahrü´r - Râik´ta da böy­ledir.

Kezâ, böyie bir kimse, ramazanın bütün günlerinde zeval da ifâ­kat bulsa, o da oruçlarını kaza etmez. Zâhidî´de de böyledir. [3]



Orucun Vakti:

İkinci fecrin doğmasından (= yani aydınlığın ufukta yayılmaya başlamasından) itibaren, güneşin batma ânına kadar olan vakittir.

Bununla beraber, bu ikinci fecrin, ilk doğduğu âna mı, yoksa ziya­sının ufukta uzanıp dağılmaya başladığı zamana mı itibar edileceği »hususunda ihtilâf edilmiştir. Şemsü´I - Eimme Halvânî bu hususta : «Birinci kavle uymak ehvrattır. {=ihtiyata daha uygundur.) İkinci kavi! ´is-e daha geniştir. Yani oruç tutacaklar için daha müsaittir.» demiştir. Muhıyt´te de böyledir.

Âlimlerin çoğu bu görüşü benimsemişlerdir. Hizânetü´I- Müflîn´de de böyledir.

Bir kimse, fecir tulü´ etmiş olduğu halde, henüz tu/û´" etmedi zannı ile sahur yemeği yemiş olsa veya güneş batmadığı lıalde, 6ath zannı ile iftar etmiş oisa, bu kimsenin o orucunu kaza etmesi ge­rektiği ıhalde, keffaret lâzım gelmez, Çünkü bu kimse, —bu durum­larda— teammüdecr yememiştir. Serahsfnin Muhıyti´nde de böyledir.

Bir kimse, fecrin doğup doğmadığında tereddüt etse, bu du­rumda evlâ olan, o kimsenin yemeyi terk etmesidir. Şayet bu kimse, bîr şey yemişse, — fecrin doğduğuna kesin bilgi olmadığı — için orucu tamdır. Ancak, fecirden sonra yemiş olduğu anlaşılırsa, kaza lâzırn gelir. Fethü´İ - K&dîr´de de böyledir.

Eğer, bir kimsenin re´yi, fecrin doğmuş olmasına rağmen ye­miş bulunduğu şeklinde ve bu kanâati kuvvetli ise, bu sebepten do­layı orucunu kaza etmesi ihtiyata daha uygundur, Zahirü´r - rîvâyeye göre, bu durumda kaza lâzım gelmez. Sahih olan da, ´bu görüştür. Sira-ciTI - Vehhâc´da da böyledir.

Bu —hüküm — durumun açıklık kazanmaması »halindedir, fa­kat, fecir doğduktan sonra yemiş bulunduğu ortaya çıkarsa, o kimse­nin bu orucu kaza etmesi gerekir; Keffaret lâzım gelmez. Tebyîn´de de böyledir.

İki şahit fecrin tulû´una, iki şâihit de adem-i tulû´uraa şehâdet eylediği zaman, bu kimse iftar ederse { — bir şey yerse) ve sonra da fecrin doğmuş bulunduğu açıklık kazanırsa, bu durumda, o kimseye — bil - ittifak— hem kaza ve hem de keffaret lâzım gelir. Çünkü, isbât üzerine olıan şehâdet kabul edilir; neyf üzerine olan şehâdete ise i´tibar edilmez. Bu husus, kul haklarında da böyledir.

Eğer bir kişi fecrin doğduğuna, diğer bir kişi de doğmadığına şe-tıâdet etse, bu kimse de bir şey yemiş olsa, sonra da fecrin doğmuş bulunduğu açıklık kazansa, o kimse için keffâret icâbetmez. Çünkü, bı durumda, bir kişinin fecrin tulû´uına şefrıâdet etmiş olması tam birhüc cet değildir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimse sahur yemeği yerken, bir topluluk gelip, o kimsey* fecrin tulü" etmiş olduğunu söylese, bu kimse de : Bu durumda beı oruçlu olmam, yemiş bulundum» dese ve bundan sonra da yemey devam etse; daha sonra da, önceki yemiş bulunduğu şeyleri fecri tuîû´undan önce; sonrakileri ise fecrin tulû´undan sonra yemiş oldu ğu ortaya çıkça, bu durum hakkında Hâkim Ebû Muhammed: «Eğer h kimse, cemâatin sözüne inanmış İse, kendisine keffaret gerekme;

Fakat, o kimseye durumu söyliyen bir kişi ise, —bu bir kişi âdü olsa da, olmasa da,— bu kimseye keffâret lâzım gelir. Çünkü, bu gibi durumlarda tek kişinin şeîıâdeti makbul olmaz. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse karısına : «Bak bakalım fecir doğmuş mu, doğ­mamış mı?» dese; hanımı da baksa ve : "Doğmamış» dese ve bu kimse de bu durumda karısı ile cima´ etse; sonra da, o esnada fec­rin doğmuş bulunduğu açığa çıksa ´bazı âlimler bu durum hakkında : «Eğer kadın doğru sözlü ve sözüne güvenilir birisi ise keffâret lâzım gelmez.» demişlerdir. Sahih olan, bu durumda o adama, asla keffâret lâzım gelmiyeceğidir. Fakat, kadın fecrin tulü" ettiğini bile bile böyle söylemişse, bu durumda ona keffâret lâzım gelir. Hulâsa´da da böyle­dir. [4]



Güneşin Batıp Batmadığında Tereddüt


Güneşin batıp batmadığı hususunda tereddüt bulununca, iftar etmek ´helâl olmaz. Kâfı´de de böyledrr.

Bu durumda, bir kimse iftar etmiş olsa ve sonradan da, bu tereddüt hususunda bir açıklık hası! olmasa, o kimsenin orucunu kaza etmesi gerekir. Bu durumda keffâretin gerekip gerekmiyeceği husu­sunda da iki rivayet vardır. Fakîh Ebû Ca´fer (R.A.), bu durumda kef­fâretin lâzım geleceğine kânîdir ve bu görüşü seçmiştir. Ancak, bu durumdaki bir kimsenin, güneş batmadan önce iftar etmiş olduğu açı­ğa çıkarsa, —kesinlikle— o kimseye keffâret lâzım gelir, febyîn´de de böyledir.

Eeğr bir kimse, reyinin çoğu, güneşin batmamış olduğu tar-zurrda bulunduğu halde iftar etmiş olursa, bu kimseye hem kaza veh-em de keffâret gerekir. Çünkü bu durumda gün-düz sabittir. Ve bu kimse­nin re´yinin ekserisinin böyle olmasından dolayı, kesin bilgi edinmesi gerekirdi. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

8u durumda, o şahsın güneşin batmasından önce yemiş bulundu­ğunun bilinmedi veya bur.un bilinmemesi halleri de müsavidir. Tebyîn´-de de böyledir.

İki şahit güneşin battığına, diğer iki şahit de batmadığına şehâdet eyleseler ve bu durumda da bir kimse iftar etse. Sonradan da güneşin batmadığı meydana çıkmış olsa, btl-ittifak bu kimseye kaza lâzım gelir; keffâret lâzım gelmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böy­ledir. [5]



Sahur Vaktinde Tereddüt


Bir kimse, sahur vaktinde yemek için taharri (= araştırma) yapmak istese bu durumda kendisi veya bir başkası fecrin tulû´u veya adem-İ tulü´u hakkında bir bilgiye sahip olamasa; Şeyh Şemsü´l - Eim-me Halvânî: Bu kimse, —fecrin tulü" etmemiş olduğu hakkındaki — kuvvetli reyi ile yemiş olsa, bunda bir beis yoktur.» demiştir.

Bir kimse, fecrin doğmuş olması korkusu olmadığı zaman yeme­ğini yer; bundan korkusu varsa, yapacağı en doğru şey yemeyi ter-ketmektir.

Bir kimse, sahur davulunun sesi ile yemeyi isterse, bu durumda ses fazla olur ve her taraftan duyulursa ve bu ses her mahallede vars,a, yemeğini yemesinde bir beis yoktur. Eğer te



Orucun Şartları


A- Orucun Farz Olmasının Şartları


Orucun farz olmasının üç şartı vardır :

1) İslâm,

2) Akıl,

3) Bülûg. [7]


B- Orucun Edâsînin Şartı


Orucun edasının ftarz olması için iki şart vardır;

1) Sıhhat,

2) İkâmet (= misafir yolcu olmamak). [8]



C- Edasının Sahih Olmasının Şartı :


Orucun edasının sahih olmasının ik; şarts vardır

1) Niyyet,

2) Hayız ve nifâstan temiz oİmak. Kâfî´de ve Nihâye de de böy­ledir.

Niyyet; Kişinin, oruç tutacağını kalbi île bilmesidir. Serah-eî´nın Muhıyt´inde de böyledir.

Kişirrin, niyyeti dili ile söylemesi de sünnettir. Ne h Ki´I -Fâik´ta da böyledir.

Bize göre, Ramazanda her gün için ayn ayrı niyyet etmek gereklidir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Ramazanda sahura kalkmak da bir nlyyettir. Necmeddin Ne-sefî böyle söylemiştir. Ancak, sahura kalkmış olmak, o günün orucu için niyyet yerine geçer; başka bir günün orucu için niyyet yerine geçmez.

Bir kimse, geceden her ;hangi bir oruca niyyet etse ve fecrin doğmasından önce de bu niyyetinder; geri dönse, bu dönmesi sahih olur. Sirâeü´i - Vehhâc´da da böyledir.

Bir kimse : «Altehu Teâİâ iziri verirse, yarın oruç tutmaya niy­yet ettim.™ demiş olsa, bu niyyeti sabin o!ur. Sa-hı´h olan görüş de budur. Zâhîriyye´de de böyledir.

Bir kimse eğer : ,«Ysnn davet ediiirsom yerim; değilse oruç tutarım.» diye niyyet etmiş oisa, bu niyyetle tutulan oruç sahih ctmazmaz,

Bir kimse, ramazanda oruç tutmaya veya iftar etmeye niyyet et­meden kalksa, eğer o günün ramazan olduğunu iyice biliyorsa, -en açık rivayete göre bu kimse oruçlu bulunmuş sayılmaz. Şemsü´İ - Eİmme Hdvânî´nin Fakîh Ebû Ca´fer´den nakli de böyledir. Muhıyt´te de böy­ledir. .

Oruçlu bulunan bir kimse, kalbinden orucu yemeye niyyet etse ve fakat bir şey yemese, bu kimsenin orucu tamamdır. İzâh-ı Kirmânî´de de böyledir.

Niyy3tin vakti, her gün güneş battıktan sonradır; daha önce .niyyet edilmesi caiz olmaz. Serâhsî´min Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, güneş batmadan önce, bir sonraki günün orucuna niyyet etmiş olsa, sonra da uyuşa, hayılsa veya güneşin zevali vakti­ne kadar gaflet etse, (yani, bu vakta kadar niyyetini yenilememiş olsa} !bu kimsenin niyyeti caiz olmaz. Ancfak, gün;eş battıktan sonra niyyet etmiş bulunursa, caiz olur. Hulâsa´da da böyledir.

Ramazan orucuna, muayyen nezir orucuna ve nafile oruçlara : «Bu günün orucuna...» diye niyyet edilerek, tutulması caiz olur. Bun­lar : «Oruç tutmaya niyyet ettim» şeklinde, mutlak oruç niyyeti ile de caiz olur.

Nafüe oruca, ´bu günün gecesinden, bir gün sonranın gündüzünün ortasına kadar niyyet etmek de caizdir. Câmİu´s - Sâğîr´de böyle zikre­dilmiştir. Kudürî´de de : «Zevale kadar olan niyyet sahihtir.» denil­miştir.

Niyyet hususunda misafir ile mukîm arasımda bir fark yoktur. Tefa-yîn´de de böyledir.

Fecrin tulû´undan, o zamana kadar, eğer oruca münâfî ye­mek, İçmek ve cima´ etmek gibi bir hal vuku´ bulmamışs.3, zevalden önce yapılmış olan niyyet caizdir. Ancak, bu haller kasden veya unu­tarak vuku´ bulmuş olursa, bundan sonraki niyyet sahih ve câ´iz olmaz. Tahâvî Şerhî´nde de böyledir.

Oruca gündüz niyyet etmiş olan kimse, o günün evvelinden itibaren niyyet eder. Şayet, niyyet ettiği andan itibaren oruçlu olmaya niyyet ederse, bu niyyeti caiz olmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de ve Si-râcü´l - Vehhâc´da da böyledir.

Ramazan gecesinde veya gündüzünde bayılmış olan kimse, ze­valden önce ayılır ve oruca niyyet ederse, niyyeti caiz olur. Mecnûnun durumu da böyledir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Keza, bir kimse günün evvelinde irtidad etse ve zevalden önce de, yeniden islâma girse, sonra da oruca niyyet etse, bu niyyeti caiz olur. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Efdâl olan, niyyeti yerinde yâni gece yapmaktır Fakat, gün­düz iniyyet edilmesi de caizdir. Orucun niyyetini açıklamak, yâni hangi oruca niyyet ettiğini belirtmek de evlâdır. Ihtiyâr´da da böyledir.

Bir kimse, ramazanda, ramazan orucundan başka farz olan bir oruca niyyet etmiş olsa, bu oruç ramazan orucu sayılır.

İmameyne göre, bu hususta da misafirle mukim arasında bir fark yoktur. İmâm-ı A´zam´a göre ise, misafir olan kimse, ramazanda, ra­mazan orucundan başka farz olan bir oruca niyyet ederse, niyyet et­miş bulunduğu bu orucu tutmuş olur.[9]

Ramazanda nafile tutmaya n´iyyet etmiş olan kimse ise sahih olan kavle göre ramazan orucu tutmuş olur. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Hastaya gelince, sahi´h olan kavle göre, onun da bu niyyetle tutmuş olduğu oruç, ramazan orucu sayılır .Kâfî´de böyledir.

Misafir ve hastalar, ramazanda mutlak oruca niyyet etmiş ol­salar, bu niyyetle tutmuş bulundukları oruç da, ramazan orucu olur, Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Muayyen bir günde, nezri olan bir kimse, bu günde keffâ-ret veya namazan orucunun kazası gibi farz olan başka bir oruca niyyet etmiş olsa, bu oruç niyyet etmiş bulunduğu oruç olarak makbul olur. O muayyen nezrini ise, sonradan kaza etmesi gerekir. Sirâcü´l - Veh-hâc´da da böyledir.

Esahh olan budur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.

Kaza ve keffâret oruçlarında, niyyeti gece yapmak ve tuta­cağı orucu ta´yin etmek şarttır. Nikâye´de de böyledir.

Mutlak nezirlerde de böyledir. Yani muayyen olmayan nezir­lerde de niyyet geceden yapılır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da. böyledir.

Hapiste veya esir bulunan bir kimse, ramazanın girip girme­diği konusunda şüpheye düşse, taharri ederek (~ araştırarak) kanaa­tine göre oruç tutar. Sonra bakılır : Eğer» tuttuğu bu oruç ramazan ayma rastlamışsa veya bu oruçlar ramazandan sonra ve oruç tutma­nın yasak olmadığı günlerde; geceleyin niyyet edilerek tutuimuşsa, ramazan orucu olarak caiz olur. Fakat, bu oruçlar ramazandan ence-ye rastlsmışsa, —ramazan orucu olarak caiz olmaz. (Bunlar nafile oruç olmuş olur.) SerahsVnin Muhıyt´inde de böyledir.

Üzerinde kaza orucu bulunan kimsenin, bu orucu \ızıâ vövr ken, kazaya niyyet etmesi şart değildir; böyle niyyet etmesi de câıî ve sahih olmakla beraber; «üzerinde tutmast icâbeden ramazan oru­cunu tutmaya niyyet etmesi» daha uygundur. Bu hususta, hasta olan­larla, sıhhatli bulunanlar arasında bir fark yoktur. Bedâi´de de böyledir 0 Bir kimse, şevval ayında[10] keffâret orucu tutmaya başlarsa, !bu durumda bu ayların Irsmszan ve şevvâl´in) ikisi de ya tam (— otuzar gün) veya noksan (— yirmi dokuzar gün) olurlar. Her iki halde de, ket-fâret orucu ds bir gün daha tutularak tamamlanmış olur.

Eğer ramazan tam. fakat şevval noksan olursa; keffâret, iki gün daha oruç tutularak tamamlanır. Ramazan noksan, fakat şevval tamam ´ olursa, bu durumda bir şey lâzım gelmez.

Bir kimse, keffâret orucunu tutmaya zilhicce ayında başlarsa; zil­hicce ve onu takip eden ay ya —ilcisi de— tam veya noksan olurlar Bu durumda — müteakip ayda —dört gün daha oruç tutulur. Eğer zilhicce tamam olur da, önceki ay noksan bulunursa, müteakip zaman­da üç gün daha oruç tutulur. Eğer önceki ay tamam olur da, zilhicce noksan olursa, müteakip günlerde beş gün daha oruç tutulur. Eğer bîr kimsenin orucu zilkadeye tesadüf ederse veya başka bir aya rast­larsa, bu aylar ya tam veya* noksan olurlar. Zilkade tamam olur da, diğer ay noksan olursa, bir gün daha oruç tutulur. Zilkade noksan olur da, diğer ay tamam olursa, bir şey lâzım gelmez. Sirâcü´l Veh­ d böldi olur d ğhâc´da da böyledir.

Hamazan-ı Şerlfden onrMü.

Bir kimse, dâr-i harbde senelerce, ramazandan önce rama­zan orucu "tutmuş olsa; birinci senede tuttuğu oruç ittifakla caiz ol­maz, ikinci, üçüncü... senelerin orucu, bir önceki senelerin orucu­nun kazası olarak caiz olur mu?

Fakih Ebû Ca´fer bu hususta : «O kimse, möbhem olarak, yalnız­ca ramazan orucu tutmaya niyyet etmjşse, bu caiz olur. Ancak, tiçin-de bulunduğu yılın orucunu tutmayı belirterek niyyet etmişse, bu caiz olmaz Esahh olan kavil de budur.» demiştir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimsenin, bir ramazanda iki günlük orucu kazaya kalmış olursa, bunları kaza ederken, ilk günün orucunu kaza etmeye niyyet etmesi uygun olur Ancak, böyle ilk günün orucu diye belirtmese de, kazası caiz olur.

İki ramazandan iki orucu kazaya kalmış olan krmse de, böyle ta´yîn etmeden kazaya niyyet etmiş olsıa, muhtar olan kavle göre bu kazası caiz olur. Hulâsa´da da böyledir.

Ramazanda kasden orucunu bozmuş olan kimse, eğer fakir İse, kaza ve keffâret olarak 61 gün oruç tutar. Kazası gereken, o bir gün orucu, ta´yin etmeden tutması da caiz olur. Fakîh Ebû´I - Leys de böyle söylemiştir. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.

Bir kimsenin iki ayrı oruca, birini diğerine tercih etmeden eşit şekilde niyyet etmesi bâtıldır. Bu kimse, birini diğerine tercih etmiş olursa, tercih edilen [hakkındaki niyyet) sabit olmuş olur. Se-rahaî´nm Muhıyt´inde de böyledir.

Bîr kimse hem ramazan orucunun kazasına hem dö nezre niyyet etmiş olsa, bu kimse istihsânen ramazan orucunun kazasına niyyet etmiş olur.

Bir kimse, hem muayyen bir nezre ve hem de nafileye gece veya gündüz niyyet etmiş olsa veyahud da muayyen bir nezir ile kefîârete —yine aynı zamanda— geceden niyyet etmiş bulunsa, bu kimse» bil-icmâ´ muayyen nezre niyyet etmiş sayılır. Sirâcü´l - Vehhâc´da da böy­ledir.

Bir kimse, —aynı zamanda— hem kazaya hem de keffâret-i zmar´a niyyet etmiş olsa, bu kimse, — istihsânen —kazaya niyyet et­miş sayılır. Fetâvâyi Kâdîhân´cla da böyledir.

Bir kimse, —yine aynı zamanda— ramazan orucunun ka­zası ile nafileye niyyet ederse, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un Imfinvı A´i-am (R.A.)´d´an rivayet ettiği kavle göre, bu kimse ramazan orucunun ka­zasına niyyet etmiş sayılır. Zehıyre´de de böyledir.

Bir kimse, —aynı zamanda — hem keffâret-i zıhar´a ve hem de keffâret-i katii´e; veya hem ramazan orucunun kazasına ve hem de keffâret-i katii´e niyyet etmiş olsa, bu kimse bil -ittifak keffâret-i kaiÜ´e niyyet etmiş sayılır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.

Bir kimse, —laynı zamanda — hem k-effarefe ve hem de nafi­leye niyyet etmiş olsa, bu kimse — istihsânen — keffârete niyyet et­miş saythr. Zehıyre´de de´böyledir. ,.

Hayızh haide´olan bir kadın, oruca niyyet etmiş olsa, sonra da fecrin tulû´undan önce temizlenmiş bulunsa, o kadının orucu sahih olur. Sirâcü´!-Vehhâc´da da böyledir.

Bîr kimse, —aynı zamanda— hem kazaya va hem de keffâ­ret-i yemin´e niyyet etmiş olsa, İmâm Ebü Yûsuf (RA.)´a göre, birbirle­rine zıt oldukları için bu iki oruç da —câiız— olmaz. İmâm Muham-med (R.A.)´e göre de, bu oruçlar birbirlerine rnünâfî oldukları İçin, caiz olmaz. Fakat, bu oruç nafile yerine geçer. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, kara orucu için, fecrin tulÖ´ıw>dah sonra niyyet et-tiğ´i zaman, bu niyyetis kaza âa>hitt olmayacağı için. bu kimse nafile oruca başlamış sayılır. Şayet, bu orucu bozacak olursa, kaza etmesi gerekir. Zehıype´dp de böyledir. [11]