> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Dokuz Eylül İlitam > Felsefe Tarihi > Ünite 3 Ders Özeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ünite 3 Ders Özeti  (Okunma Sayısı 3240 defa)
21 Mart 2013, 18:37:08
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 21 Mart 2013, 18:37:08 »



ÜNİTE 3

  İslam felsefesinin tarihi gelişimi  İslam felsefesi ortaya çıktığı süreçlere göre ;doğuş, gelişme,özgün eserler dönemi ve gerileme dönemi olarak;Coğrafi etkilere bağlı olarak da doğu  ve mağrip İslam felsefesi gelenekleri olarak ayrılabilir.Gazalinin “Tahafüt”adlı eseriyle başlayan felsefi eleştiriyi esas alarak; doğuş,gelişme,özgün eserler dönemini gazali öncesi İslam felsefesi, endülüste ibn Rüşd [ö.1198]tarafından gazaliye karşı yazılan Tehafütu’t-tehafüt adlı eserin yazımından sonraki dönem de gazali sonrası dönem olarak araştırma konusu yapılabilir.Emeviler Döneminde Müslümanların diğer kültürlerin muhtevası içinde en çok ilgi gösterdikleri şey; kadim hikmet,felsefe ve bilim hakkındaki eserler olmuştur. Ancak felsefi ilimlerin bilimsel muhtevasının dini  ve mistik öğelerden ayrılması ve farklı dillerden olan esrlerin Arapçaya kazandırılmasında bireysel çabalar yeterli olmamış bu ihtiyaç devlet desteğiyle çok sayıda mütercimin de katılımıyla Abbasiler zamanında karşılanmaya başlanmıştır,
   
 İslamda bilimin gelişmesi Abbasiler zamanında büyük hız kazanmıştır. Abbasilerin 750’de iktidara gelmesinden sonra Bağdat’ın kurulmasıyla başkentin doğuya taşınması, Müslümanların Helenistik ilim kültürü yanında doğudaki İran Hint, Orta Asya ve Çin’deki ilmi bikrimle de temaslarını artırmaktaydı. 10. yüzyılda iki farklı alim tarafından yazılan bilim tarihi kitapları bu birikimi en geniş ölçüde bize aktarır. Ancak felsefe ve bilimlerle ilgili birisi Mısır ve Grek-Helenistik felsefeyi öne çıkaran, diğeri doğu ilim mirasını öne çıkaran iki farklı anlayışın ortaya çıktığına da tanık oluruz. Endülüs’te yetişen İbn Cülcül’ün felsefe tarihi ile İranlı bir felsefe tarihçisi olan İbn Nedim’in bilimle ilgili anlayışları ve bu farklı yaklaşımları temsil ederler. İbn Nedim Fihirist’de “tabiat felsefecileri” ibaresini kullandığını dikkate alırsak, İslam felsefesi önceleri doğa bilimlerine yönelik bir merak ile ortaya çıktı. “Tabiat felsefecileri” hakkında yeterli malumatın bulunmadığından dolayı İbn Nedim, bu filozofların ne zaman ve nerede yaşadıkları bilinmediğinden bahseder. Ancak “Tabiatın Sırları,” (s.22) ‘İnsan Tabiatı,’ “Rüya Tabirleri” gibi başlıkları olan kitapların tabiat filozoflarına nispet edildiği dikkati çeker. .      Halife el-Me’mun (ö. 833) Akdeniz havzasındaki birçok merkeze elçiler ve vazifeli kişiler göndererek “kadim ilimleri” ihtiva eden kitapları getirterek Bağdat’taki bu ilim kurumunda uzman bir heyet tarafından çevrilmesini sağladı. Kadim dünyada vücuda getirilen her türlü bilimsel ve felsefî değeri olan tüm kitapların derlendiği bir kütüphane böylece Bağdat’ta kurulmuş oldu..   

 Arapçaya çevrilen ilk kitapların uygulamalı bilimlerle alakalı olması dikkati çekmektedir. Bu nedenle matematik, simya, astroloji ve tıp Arapçaya en erken çevrilen kitapların konuları arasındadır. Çevre beyliklerde ve coğrafyalara yayılan felsefi ilimlerin tahsil edilebileceği merkezler arasında 10. Yüzyıldan itibaren Endülüs, Mısır, Suriye, İran, Horasan, Harezm, Herat ve Türkistan bölgeleri katılacaktır. Farabi, Süleyman es-Sicistani, İbn Sina, Gazali gibi düşünürler bu bölgelerde yetişmiştir
         
Selçukluların Bağdat’a gelerek çevre beylikler tarafından ve iç çatışmalardan zayıflamış olan Abbasi hilafetini himaye altına almaları başka bir kültürel teşebbüsün başlangıcını oluşturur: Nizamiye Medreseleri’nin kurulması, Selçuklu veziri Nizamü’l-Mülk’ün adıyla anılan medreselerin kuruluşu felsefe öğretimi açısından önemli bir dönüm noktası oluştur, Bazılarının bağımsız olarak sürdürülen felsefe eğitiminin medreselerin kurulmasıyla zayıfladığı iddialarının tam aksine tabiat bilimleri alanında ve teknik ilimlerde astronomi, tıp, matematik alanlarında en önemli eserler bu dönemde verilmeye başlandı.. Tabiat bilimlerinden Tıp hastanelerde, geometri, matematik ve astronomi rasathanelerde, mantık, matematik ve metafizik gibi felsefî ilimler de medreselerde okutulmaya başlandı. Anadolu Selçukluları zor bir işi başararak önceki nesillerden alınan ilimleri terkip ederek XII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ülkede refah seviyesinin yükselmesini ve yerli alimlerin yetişmesini sağladılar. Daha sonra da özellikle Moğol istilası öncesinde, Maverâünnehir’den kaçan, alimlerin Selçuklulara sığınması ile yeni bir dönem başlar. 1258’de Bağdat’ın Moğollar tarafından istilasından sonra ve özellikle Hülagu (Cengiz Han’ın oğlu) ile birlikte geleneksel medreselerin ve bilimsel kurumların yeniden canlanmaya başladığı görülür. Fakat Moğollardan sonra, özellikle Türkistan ve İran'dan Anadolu’ya intikal eden alimler İbn Sina’nın metafiziğinin İşrakî yorumlarını taşıyarak kelam, felsefe ve tasavvufun bütünleştiren bir tefekkür iklimi oluşturdu. Türklerin siyasî hakimiyetinde Anadolu’da da felsefî metafiziğin kelamî, kelamın tasavvufî açıdan tenkit süzgecinden geçirildiği bir tefekkür dili öne çıkmaya başlar. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemi İslam felsefesinin tabiat bilimlerini kapsayan yönü İbn Sina ile İbn Heysem'in çizdiği yoldan gelişerek bilim metafizik ilişkisi yeni bir çerçeveye kavuşturulmuştur. Bu dönemde tasavvufî metafizik ile tabiat ilimlerine esas olan metafizik, bilginin öznesi olan insan üzerinde birleşir. Bu nedenle bilim ya da hikmet araştırması insan ile başlar, insan ile biter. Nitekim Konevî'nin Miftahu’l-Gayb'da, Kayserî'nin Şerhu Fusus'da, Fenarî'nin Miftahu’l- Üns'de ifadesini bulan şekliyle kitab-ı tekvinî de kitab-ı tedvinî de aynı hakikate ulaştırır. Başka bir ifade ile tabiatı araştırmakla ya da ulaşılacak hakikat ile Kur’an’da verilen hikmetin manası ve hakikati insanda birleşir Anadolu Selçuklularında medreselerde müfredatı şekillendiren bu çerçevede Meşşaî tabiat felsefesi İbn Sina çizgide okutulmaya devam eder.                                                                           

   Osmanlı döneminde felsefî düşünce ve eğitim varlığını devam ettirmiştir. Ancak felsefe öğretiminin ve düşünce hayatının Gazalî’nin Tehafüt’ü ile başlayan felsefe eleştirisinin etkisinde kaldığını söylemek gerekir. Osmanlılarda Gazali’nin İhyâu Ulûmi'd-Din kitabının yaygın bir alaka görmesinden de bu tesirin derinliği anlaşılabilir. Osmanlı ilim hayatı Maveraünnehir, İran, Mısır, Suriye ve Irak olmak üzere İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde tahsil gören veya buralardan göç eden ulema tarafından şekillenmiştir. Osmanlı Devleti’nin medreselerin ve kültürel kurumların yeniden şekillendiği bu dönemde bizzat Fâtih Sultan Mehmed'in felsefeye yakın bir ilgi duyduğu bilinmektedir. Osmanlıda Tehâfüt geleneğinin Fatih zamanında yeniden canlanması da bu duruma tanıklık eder.XV. yüzyılda başlayan ölçülü felsefe eleştirisi XVI. Yüzyıldan itibaren giderek eleştirel özelliğini kaybederek XVII. Yüzyılda taassuba varan bir felsefe karşıtlığına dönüştüğü gözlenebilir.  Doğuş döneminde devlet tarafından himaye edilen tercümeler sonucu Arapça farklı toplumlardan intikal eden kültürel birikime ulaşmak için yegâne vasıta haline geldi. Böylece Müslüman toplumlar farklı kültürlerin etkilerine açık hale gelmekte, hem de farklı dine ve kültürlerin mensupları bu bikrimi kendi kültürlerine aktarma fırsatına kavuşacaktı. Mesela İslam dünyasının bu bikrimi daha sonra Avrupa ve Çin’e ulaşacak ve orada yeniden değerlendirilecektir.  İslam felsefesinin gelişme dönemi, hem felsefî düşüncenin mahiyeti hem de İslam medeniyetinin temel özellikleri, edebiyat, mimari gibi sanat ve kültür hayatı ve dinî eğitim kurumları da dahil toplumsal yapıyı belirlemiştir. İslam felsefesi geliştiği X/XIII. yüzyıllarda aynı zamanda İslam medeniyeti toplum hayatının her alanında yüksek bir seviyeye ulaşmıştı. Gelişme dönemi yabancı kültürlerin daha fazla etkili olduğu felsefî düşüncelerin de yaygın olduğu bir dönemdir Gelişme dönemindeki felsefî eserlere yansıyan farklı kültürlerin etkisi zamanla yerini İslam kültürü ile uyumlu bir felsefî muhtevaya bırakır. Yaklaşık IX. Yüzyıl sonu ve X. Yüzyıl başından itibaren İslam kültürü içinde kavramları, ıstılahları ve temel sorunları itibariyle felsefe yerleşmiş bir düşünce faaliyeti haline gelmişti. Kindi ile başlayan ve Farabi, İbn Miskeveyh, İhvan-ı Safa, İbn Sina gibi filozofların müstakil eserlerle özgün birer felsefi sistem kurdukları bir dönem başlar. Felsefenin sadece metafizik sorunlarla sınırlı bir düşünce sahası sayılmadığı bu dönemde yetişen filozofları aynı zamanda tabiat felsefesi, hekimlik, matematik, astronomi gibi bilimler hakkında da araştırma yapan bilim adamları olarak karşımıza çıkar. Kindi, Razi, İbn Sina aynı zamanda büyük birer hekimdir. Bu filozofların öğrencileri arasında da tabiat bilimleri ile meşgul olan bilginler vardır. Nizamiye medreseleri kuruluncaya kadar çeşitli ilim ve kültür merkezlerinde felsefi ilimlerin geliştiğine tanık oluruz. Hastane, rasathane gibi kurumlarda tıp, astronomi gibi ilimler tahsil edilebilmektedir. Zaten bu dönemde yapılan ilim tasniflerinde mantık, matematik, tabiat ilimleri, metafizik, ahlak ve siyaset felsefi ilimler olarak gösterilir. Aristoteles mantığını esas alarak felsefe yapan Meşşaî ekol en yaygın felsefe okulu haline gelir. Doğu İslam dünyasında yazılan felsefe kitapları Magripte ve Endülüs’te de takip edilir. Farabi ve İbn Sina etkisinde kalan İbn Bacce gibi filozoflarla Meşşaîlik, ve Hatta İbn Tufeyl ile İşrakî felsefenin etkileri Endülüs’e ulaşır.         
                   
XIII. yüzyıl itibariyle bazılarına gerek Gazali’nin felsefe eleştirisi, gerekse Bağdat’ın Moğollar tarafından 1258 de işgal edilmesi ile İslam dünyasında özgün felsefî eserler dönemi sona erer. İslam felsefesini Gazali öncesi ve Gazali sonrası olarak iki döneme ayıran araştırmacılar, Gazali sonrası İslam dünyasında klasik anlamda felsefenin varlığını sürdürmediğini öne sürmektedirler. Gazali sonrası felsefenin rağ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 30 Nisan 2014, 11:53:58 Gönderen: Hafize Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ünite 3 Ders Özeti
« Posted on: 16 Nisan 2024, 08:51:43 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ünite 3 Ders Özeti rüya tabiri,Ünite 3 Ders Özeti mekke canlı, Ünite 3 Ders Özeti kabe canlı yayın, Ünite 3 Ders Özeti Üç boyutlu kuran oku Ünite 3 Ders Özeti kuran ı kerim, Ünite 3 Ders Özeti peygamber kıssaları,Ünite 3 Ders Özeti ilitam ders soruları, Ünite 3 Ders Özetiönlisans arapça,
Logged
30 Nisan 2014, 11:55:22
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 30 Nisan 2014, 11:55:22 »

Q1: Tales'tenDemokritos'a kadar olan süreçte yunan felsefesinin ilgi alanı nedir?
A) Bilgi
B)Akıl
C)İnsan
D)Evren

Q2: Aşağıdakilerden hangisi varlığın tek bir ana maddeden var olduğunu idda eden Miletli filozoflardan biri değildir?
A)Anaksimandros
B) Thales
C) Demokritos
D)Anaksimenes
Q3: Var olanların maddesinin maddesel bir ilke olmadığını ileri süren felsefi akım hangi felsefe grubuna aittir?
A)Pisagorcular
B)Elea okulu
C)Megara okulu
D)Kinik okulu

Q4: Aşağıdakilerden hangisi sofistlerin yedi bilgesinden biri değildir?
A) Atinalı Solon
B) İzmirli Toktas
C)SpartalıKlihon
D)PrieneliBias

Q5: Sokrates ve platon'a göre sofist kimdir?
A) ilim ve sanatta bilgeliğe ulaşmış kişiler.
B) Dini ilimlerde yükselerek safiyete ulaşmış kişiler.
C)Sahte ilmi fahiş fiyatlara çıkarları için pazarlayanlar.
D) Dünya görüşü yumuşak olan kimseler.

Q6: Aşağıdakilerden hangisi sofistlerin herhangi bir görüşü karşısındakine kabul ettirme yeteneğinden bahseden özelliktir?
A)Kuşkuculuk
B) Görecelilik
C) Öğretmenlik
D) Söylev ustalıkları

Q7: Sofistlerin özelliklerinden görecelilik  hangi kavramları ifade eder?
A)Doğalcılık ve uzlaşımcılık.
B) Hukukilik ve Siyasilik
C) Teistik ve ateistik
D) Kültür ve doğal yapı

Q8)Bilgeliği Öğrettiği iddası ile yüksek ücretler alan ilk sofist kimdir?
A) Uyanikanos
B)Thales
C) Demokristos
D) Protagoras

Q9: Protagoras'a göre felsefenin işlevi nedir?
A)Doğru yanlış kavramlarının açıklamaktır.
B) En yararlı olan görüşü keşfetmektir.
C) Düşünülmeyeni düşünmektir.
D) Felsefe düşünce gücü şehrinin kapısını zorlayan levyedir.

Q10: Aşağıdakilerden hangisi var olmayanın felsefesini yapan çatlak Gorgias'ın hiçlik felsefene ait bir düşünce olamaz?
A)Hiç birşey yoktur.
B) Hiçlik var olan için söylenemez.
C) Eğer birşey varsa bile insan için o şey kavranamaz bilinemezdir.
D) Eğer insan bişey biliyorsa bile başkasına bunu aktaramaz.

Q11: Aslında haklarında çok şey bilinmediğimiz gereksiz iki filozof olan Thrasymachos ile Kallikles'ifelfese tarihi kitabımıza sokan sebep nedir?
A) Protogoras'ın " insanaların topluluk halinde yaşamalarını aralarındaki dostluk duygusu ve işbirliğine dayandığı"  fikrine karşı çıkmaları.
B) Tanrı'nın insana birlikte yaşamak için his verdiklerine inanmaları.
C) Azınlıkla çoğunluğun savaşından bahsetmeleri.
D) Dokuz Eylül İlitama zulüm olsun diye.

1D             2C            3A          4B           5C         6D            7A            8D             9B             10B            11A


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes