> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Dokuz Eylül İlitam > Felsefe Tarihi > Ders Özetleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ders Özetleri  (Okunma Sayısı 2823 defa)
23 Mart 2013, 15:35:47
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 23 Mart 2013, 15:35:47 »





İslam İlimleri ile Felsefe İlişkisi

Fıkıh,  kelam  ve  tasavvuf  hem  konuları  itibariyle  hem  de  başvurdukları  yöntem  ve  aklî  kavramları itibariyle felsefe ile yakın ilişkisi olan İslamî ilimlerdir. Ancak bu ilimlerle felsefe  arasında hikmet boyutunda bazı ortak konuları olmakla  beraber yöntem itibariyle felsefe ile  aralarında  farklar  olduğu  bir  vakıadır. İslam  ilimleri konuları ilahî bir kaynak olan vahiy bilgisine dayanıyor olsa da, başvurulan yöntem  ve kanıtlar bakımında felsefe ile aynı dil ve mantık gibi beşerî araçlar kullanılmaktadır. filozoflar  başından  itibaren  kelamî  sorunları  ve  tasavvufî  düşünceyi  dikkate  alan  bir  yaklaşım benimsemişler,  hatta  bu  ilimlerden  kendi  felsefî  sistemlerinde  kelamî  görüşlerden  önemli  ölçüde yararlanmışlardır.

I. Kelam ve Felsefe İlişkisi
İslâm  dünyasında  felsefi  bir  faaliyette  bulunan  kimseler  felasife’den  ibaret  değildi.  İslâm  düşünce tarihinde, üzerinde durulan konular ve kullanılan yöntem bakımından felsefî değeri  yüksek tartışmalara sahne olan ilim alanlarından biri Kelamdır.  Bir yandan felsefî fikirlerden yararlanarak ve mantıkî tartışma yöntemlerini kullanarak İslam akidelerini açıklamaya çalışan kelamcılar İslam da felsefenin doğuşuna katkıda bulunurken, öte yandan filozoflara karşı en şiddetli  eleştirilerde  bulunanlarda  kelamcılar  olmuştur.  Kelâm  hareketi “felsefe”  olarak bilinen  düşünce  hareketi  henüz  ortaya  çıkmadan  başlamıştı.  İslâm'da  ilk  filozoflar  felsefî  eserler vermeye başladığında Kelâm ilmi gelişmesinin önemli bir bölümünü tamamlamış ve
belli başlı kelamî ekoller ortaya çıkmıştı. Kelamî  sorunların  daha  önceden  tartışıldığı  kesin  olmakla  beraber  bir  ilmî  disiplin  olarak Kelamın Mutezilenin ortaya çıkması ile birlikte şekillendiğine dair ortak bir görüş oluşmuştur. Yine  de  Şehristâni  ve  İbn  Haldun  gibi  kaynaklar  bize  Mutezile'den  önce  de  Kur'an ve hadislerin  kapalı,  anlaşılması  zor  ifadelerini  açıklamak  ve  anlamak  için  geleneksel  deliller yanında aklî delillere başvurulması sonucu Kelam ilminin ortaya çıktığını belirtirler. Felsefe çevirileriyle birlikte çeşitli
felsefî  görüşleri  nazarı  itibara  alarak  kelamî  sorunların  tartışılması  sebebiyle  kelam  ilmi  de felsefe gibi kadim ilimler arasında sayılmaya başlamıştı. Bu sebeple Farabi de Kelamı bir tür “dini inançları savunma sanatı” sayar. Felsefeden farklı olarak  Kelâm ilmi “dışarıdan gelen bilimler” arasında  değil, Tefsir, Hadis ve Fıkıh gibi İslâmî ilimlerden biri sayılmıştır. Gerçekten Kelam tarihî olarak tamamen İslamî bir  zeminde,  ilk dönem  Müslüman  toplumlar  arasında  ortaya  çıkan  itikadî  ve  siyasî  bazı sorunlarla  ilgili  tartışmalarla  doğup  ve  gelişmiştir.  Bu sorunların  başında,  temel  İslâm inançlarının  nasıl  anlaşılması  gerektiği  veya  “nassların”  açıklanması  ve  yorumlanması  ile bunlara yönelik itiraz ve tenkitlere karşı savunulması gelir. Başlangıçta Kelâm ilmine İslâm toplumunda ortaya çıkan “sapkın” mezheplere karşı sahih dinî akideyi korumak gibi bir vazife atfedilmiştir.  Daha  sonra  bu  göreve  ilave  olarak,  Hıristiyanlık,  Yahudilik, Zerdüştlük  ve Budizm  gibi  diğer  dinlerin  inançlarına  ve  ilahiyatlarına  dayanan  görüşler  karşısında  İslâm inançlarını  savunmayı  da  kelam  üstlenmiştir.  Nihayet  doğrudan  herhangi  bir  başka  din  ile doğrudan alakalı  olmasa  da,  kadim  felsefe  geleneklerine  ait  iddialara  ve  filozofların  dinî meselelerle ilgili görüşlerine karşı İslam’ı  savunmak da Kelamın görevleri arasına girmiştir. Kısaca Kelâmı,  İslâm inançlarını başka  dinlerin  ilahiyat  öğretilerinden  etkilenen  görüşlere karşı ve felsefî ya da doğal metafizik iddialara karşı savunmayı gaye edinen, nassa dayalı bir tefekkür hareketi olarak tanımlanabilir. Temel  konuları  itibariyle  felsefenin  üzerinde durduğu varlık, insan, evren, siyaset, ahlak gibi konular şu ya da bu şekilde İslamî ilimlerin da konuları  arasında  bulunmakla  birlikte,  farklı  amaç  ve  yöntemlere  sahip  oldukları  dikkatten kaçamazdı.  Diğer dinî  ilimlerle  felsefe  arasındaki  yöntem  farkından  başka  kavramsal farklılıklara da işaret etmek gerekir. İslamî ilimlerle  felsefe  ilişkisinin  mahiyetini  üç  nokta  üzerinde  açıklamak  mümkündür. Birincisi,  Müslümanların  tercümeler  yolu  ile  aldıkları  ve  Arapçada  yeniden  üretilen  kadim Grek felsefesi, Platon ve Aristoteles’ten sonra geçirdiği değişimlerle yeni-Platoncu, Pisagorcu bazı yorumlarla daha dinî  bir mahiyet kazanarak, maneviyatçı ve ruhçu bir felsefî idealizme dönüşmüştü.  İlk  İslam  filozofu  olan  Kindî  den  itibaren  Farabi,  İbn  Sina  gibi  Müslüman filozoflar  İslam  kültürü  içinde  yetişmiş,  kendi  şartlarına  göre  temel  dinî  ilimlerde  eğitim görmüş kimselerdi.
a.  Kelamî Sorunların Felsefi Boyutu
Kelâmın  amacının  İslâmî  “nass”ların  doğru  anlaşılmasını  ve  aklî  olarak  savunulması olmuştur. Ancak bu dinî “nass”ların  tartışmasız ve herkes tarafından kabul edilebilir tek bir açıklamasının bulunduğu anlamına gelmez. Mesela,  insanın  irade  hürriyetine  dair  Kur’an’da  hem  lehinde,  hem  de  aleyhinde yorumlanabilecek  ifadelere  rastlanabilir.  Bundan  dolayı  hem  irade  hürriyetinin  olduğunu savunanlar hem  de  olmadığını  savunanlar  kendi  görüşlerini  Kur'an  lafızlarına  olduğu  kadar başka kanıtlarla da ispatlama ve açıklama ihtiyacı duymuşlardı. Kelam ilminin adı “konuşmak” manasındaki kelimeden gelmesi, aynı anlamdaki “logos” ve ondan türeyen “zaten varlığı kabul edilen bir söze dayalı akıl yürütme şekli olarak diyalektik” ile  anlam  birliğine  sahiptir.  Ancak  İslamî  bir  ilim  olarak  Kelam’ın  akaid  ilmi,  usûl ü'd-dîn, ilmü 't-tevhîd, ilmü 'n-nazar gibi diğer adlarla anıldığını da dikkate almak gerekir. Filozoflar, kelamı  daha çok  metafizik  sorunları  konu  edindiği  haliyle  değerlendirmekteydiler.  İlm-i usûlü'd-dîn (temel dinî ilimler usulü), veya İlmü'n-nazar ise (temel nazarî ya da kuramsal) aklî bir ilim  olarak  felsefî  ilimler  tasnifinde  medenî  ya  da  toplum  bilimleri  arasında  yer almaktadır. Bu ikinci anlamda kelam ilmi ise ilahî kelamın (Kelâmullah) mahiyeti hakkında Mutezile gibi akılcı yaklaşımı benimseyen  alimlerle diğer ehli sünnet alimleri arasında zaman zaman siyasi boyutları da bulunan tartışmalardan dolayı bu adla anılmaktadır. İlk Müslüman filozof  olarak  anılan  Kindî  (ö.873)’den  çok  önceleri  kelam  ilminin  usul  ve  konuları sabitlenmişti ve hatta felsefî gelenekle farklı mecralarda gelişmiştir denilebilir. Henüz yabancı kültürlerle ve felsefî eserlerin Arapçaya kazandırılmasından önce gelişen Kelam ilminin diğer bir  ismi  de  Fıkhu’l-Ekber" tabiri  ise  inanç  esaslarının  anlaşılmasına  öncelik  veren  bir  ilim olduğu  anlamındadır.  Yine  “ilmu’n-nazar  ve’l-istidlâl”  adı  kelamın  yönteminin  akıl yürütmeye dayandığına işaret eder. İslam düşünce tarihinde hem felsefî yöntemi kullanan hem de dinî metinlere sadık  kalarak ilahiyat bahislerini ele alan filozoflar olduğu  gibi Gazali  ve Fahreddin Râzî de İslam düşünce tarihinde  kelamî meseleleri felsefî yöntemle değerlendiren alimler  vardır.  Yine  de  felsefe  ile  Kelam  arasında  önemli  bazı  farklar  olduğu  kesindir. Kelamın  konusu  dinî  akidelerdir  ve  bunların  doğruluğunu  akıl  yoluyla  ispat  etmek  kelamın  hedefidir.  Felsefenin  amacı ise hakikate ulaşmak için küllî ve evrensel önermelere dayanan kanıtlar bulmaktır. Mesela Tanrı’nın varlığını kanıtların gösterdiği sonuçlara göre ispatlamak esastır,  felsefe açısından  bu  sonuca  kişinin  inanıp  inanmadığına  göre  karar  verilemez.  Akıl yürütme ile ulaşılan sonuç önemlidir.

b.  Mutezile ve Felsefe
Akide ile ilgili konularda Kur'an ve hadis metinleri yanında akıl ve mantık ilkelerine başvurmaları Mutezilenin en dikkati çeken yönüdür. Dinî nassları akıl ile tevil  yolunu  seçen  Mutezilenin  kadim  Yunan  felsefesinden  etkilendiği  düşüncesinin  ehli sünnet  ulemasının  gösterdiği  muhalefetle  ne  kadar  alakası  olduğunu  tespit  etmek  zordur. Mutezile  kelam  âlimlerinin  felsefeye  ve  akli  yöntemlere  duydukları  alakayı  sadece  ilmî merakla açıklayamayız. Mutezile diğer dinlere mensup olanlara karşı İslam dinini savunmak amacıyla  muhataplarının  aşina  olduğu  yöntem  ve  kavramları  kullanmayı  tercih  etmiş olabilirler. Mutezilî düşünürlerin erken bir dönemde İslam haricindeki fikir akımlarına karşı mücadele amaçlı eserler yazdıkları bilinmektedir. Helenistik  felsefede  yaygın  olan  bazı  kavramların  farklı  Hristiyan  mezhepleri  arasındaki tartışmalarda sık sık kullanıldığı gibi, İslam’a yöneltilen polemiklere cevaben Mutezilenin de  felsefî kavram ve yöntemler kullanmasını “zarurî kılmaktaydı.” (Aydınlı, 2007: 17). Mutezile âlimlerinden  Ebu’l-Huzeyl  Allaf  (ö.841),  Nazzam  (ö.835)  ve  Câhız  (ö.868)  Yunan felsefesinden  eserlerin  çevirilerinin başladığı  dönemlerde  yaşamışlardır  ve  felsefî  dilden  en fazla etkilenen kimselerdir. Bu alimlerin Demokritos, Zenon, gibi Sokrat öncesi filozofların yanında Aristoteles ve hatta Epikür’den etkilenmişlerdir. Mutezilî âlimleri cevher, araz, atom, boşluk, hareket, sükûn ve insan tabiatı gibi felsefî kavramları eserlerinde kullanmaktadırlar. Nazzam, Allaf, Cahiz vb. isimler tarafından temsil edilen Mutezile kelam ekolu mensupları “ALLAH’ın birliğini ve adaletini” savunduklarını iddia ederler. Bu iddianın biri metafizik, diğeri siyasî olmak  üzere  iki boyutlu felsefî bir  yönelişe işaret eder.  Kur’an nasslarını aklî  ya da  felsefî  bir  bakış  açısıyla  izah  eden  Mutezile  kelamcıları  ALLAH  inancı  ile  insanın  ahlakî  ve toplumsal  durum  arasında  bir  ilişki  kurar.  Bu  anlayışa  göre  ALLAH  akıl  ile  kavranabilir  bir varlıktır  ve  O’nun  bütün  işleri  de  akla  uygundur.  Bundan  dolayı  aynı  akıldan  pay  alan  bir varlık  olarak  insan...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 01 Mayıs 2014, 12:47:54 Gönderen: Hafize Aişe »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ders Özetleri
« Posted on: 20 Nisan 2024, 17:27:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ders Özetleri rüya tabiri,Ders Özetleri mekke canlı, Ders Özetleri kabe canlı yayın, Ders Özetleri Üç boyutlu kuran oku Ders Özetleri kuran ı kerim, Ders Özetleri peygamber kıssaları,Ders Özetleri ilitam ders soruları, Ders Özetleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes