> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > Fahreddin Atar - Usul > Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar  (Okunma Sayısı 2759 defa)
03 Nisan 2010, 01:04:22
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 03 Nisan 2010, 01:04:22 »



Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar



A. Hakikat
A. Tarifi, Nevileri Ve Mahiyeti
B. Hakikatin Hükmü
B. Mecaz
A. Tarifi
B. Alâka Ve Nevileri
C. Fakirlere Göre Alâka
D. Karine
Aa. Tarifi
bb. Nevileri
E. Mecazın Hükmü
F. Hakîkat Ve Mecazın Birleştirilmesi (İçtimâi)
C. Sarih
A. Tarifi
B. Sarihin Hükmü
D. Kinaye
A. Tarifi
B. Kinayenin Hükmü





3. FASIL

KULLANDIĞI YER VE HALE GÖRE MANALARI DEĞİŞEN LAFIZLAR


Lafız, konulduğu (vaz´ olunduğu) lügat manasında yahut başka manada kul­lanılışı itibariyla 4 kısma ayrılır. Bunlar, 1. Hakikat, 2. Mecaz, 3. Sarîh, 4. Kinâye´dir. Bu lafızları kısaca izah edelim.


A. Hakikat

A. Tarifi, Nevileri Ve Mahiyeti:


Hakikat, vaz´ olunduğu (konulduğu) ve tahsis edildiği manada kullanılan lafızdır. Bu hakikat, luğavî,-şer´î, örfî, ıstılahı olabilir.

1. Luğavî Hakikat: Bu, konulduğu luğavî manasında kullanılan lafızdır. Ka­mer (ay), nücûm (yıldızlar), şems (güneş) gibi. Lügat itibariyla bu lafızlar, hepi­mizce malum, parlak gök cisimleri için konulmuştur.

2. Şer´î Hakîkat: Bu, şer´î manasında, başka bir ifadeyle Şârî´in (Allah ve O´nun adına Resulü) kasdettiği manada kullanılmış lafızdır. Hac, salat, zekât gibi lafızların malûm ibâdetler için kullanılması gibi. Aynı şekilde talâk, hul´ gi­bi lafızların, hukukta konulduğu manalarda kullanılması da bu kabildendir.

3. Örfî Hakîkat: Bu, lafzın manaya vazi´ (konulması), halkın örfü, âdeti Ve kullanılması sonucu olur. Bu örf-âdet, umumî bir örf olabileceği gibi bir mes­lek erbabına yahut özel bir ilme mahsus da olabilir.

a. Umumî Örf: Meselâ, "es-seyyare" lafzı, umumî örfde bildiğimiz nakil vasıtası (otomobil, otobüs) için kullanılır, "ed-dâbbe" lafzı, aslında kaç ayaklı olursa olsun hayvan manasına geldiği halde, umumî örfde dört ayaklı hayvan için kullanılır.

b. Hususî örf (veya ıstılahı hakikat): İlim ve meslek sahipleri, kendilerine mahsus ıstılahlar kullanırlar. Meselâ, İslam Hukukçularının kullandıkları fıkıh, istihsân, akit, fesih, butlan lafızları (kelimeleri), kelâmcıların kullandıkları cev­her, araz gibi kelimeleri, Nahivcilerin kullandıkları, ref, nasb gibi kelimeleri bu cinstendir.

Menkûl, mürtecel ve müşterek kelimeler, tahsis edildikleri manalarda birer hakikattir.

Meselâ, "şaîat" lafzı, şeriat lisanında bildiğimiz ibadet manasına nakledil­miştir. Bu sebeple salat lafzının bildiğimiz ibadet manasında kullanılması, şeriat bakımından hakikattir. Halbuki bu lafzın dua manasında kullanılması mecaz ol­duğu gibi, ibadet manasında kullanılması da lügat itibariyle mecâzdir.

Menkûl lafızlarda, lafzın lügat ve ıstılah manası arasında bir münasebet bu­lunur. Burada salatm lügat ve ıstılah manası arasında bir münasebet vardır. İki­si de duadır, niyazdır ve tazarrûdur.

Mürtecel lafızlarda, lafzın lügat manası ile, lügat dışında kullanıldığı mana arasında bir münasebet bulunmaz. Meselâ, isimler hep mürtecel lafızlardır. Bir çocuk doğar doğmaz, ona, Kerim, Nazım, Süreyya gibi bir isim konulur. Yani konulan bu isim, mürtecel bir lafız olmakla birlikte, hakikat manası ifâde eder.


B. Hakikatin Hükmü:


Hakikat ile ilgili 3 hüküm meydana gelir:

1. Hakikat lafzı için konulan mananın sabit olmasıdır. Söyleyen, bu mana­yı kasdetsin veya kasdetmesin müsavidir. Bu lafız, âmm, hâss, emir ve nehiy ola­bilir.[1] Meselâ, "Ey iman edenler, rükû ve secde ediniz" emre örnektir. Bu âyet, emir itibariyle hâssdır, emir olunan (memur) itibariyle de âmmdır. "Zina­ya yaklaşmayın" "Hükümlesabit olmadıkça, Allah´ın haram kıldığı cana kıymayın"[2] âyetleri nehye örnektir. Bu iki nass, nehiy cihetiyle hâss, fakat hitab olunan şahıslar itibarıyla âmmdır. Artık bu âyetler ile lafızla­rın manaları sabit olur, muhatablar, bu manaların gereklerini yerine getirmek mecburiyetindedirler.

2. Hakikat lafzı için konulan mananın, bu lafzından ayrılmamasıdır. Mese­lâ baba (eb) kelimesi, "baba" manasını ifade etmez diyemeyiz. "Ahmet, Sabri´-nin oğluna 100 TL. vasiyet etti". Bu vasiyet Sabir´nin oğlu için geçerlidir. "Bu vasiyet, SabrVnin oğluna yapılmamış" manasına gelmez.

3. Hakikat, mecaza tercih edilir. Mecelle´de, "Kelamda aslolan, mana-i hakikattir" kaidesi bunu ifade eder. Lafzın hakiki manası ile anlaşılması müm­kün ise, hüküm, hakikat hakkında sabit olur, mecaz sabit olmaz. "Kelâmın V-mâli, ihmalinden evlâdır" kâidesince, şayet bir söz hakikat manası itibariyle bir mana ifade etmiyorsa, karine ile mecaza gidilir. Çünkü mecaz, hakikatin halefi­dir. "Veled", ıstılahta bir şahsın oğlu için kullanılır. Bu kelimenin torun hak­kında kullanılması mecaz itibariyledir.

Meselâ; bir kimse bir şahsa hitaben, "Bu evimi sana sattım" dese, bununla bey manası sabit olur. Bir karîne bulunmadıkça, "Bu sattım lafzıyla icâre ma­nasını kasdettim" diyemez.

Mecaz da, müştereke tercih edilir. Meselâ, "nikâh" kelimesi, hakikat ola­rak vat´ (cinsi münasebet), mecaz olarak da evlilik akdi manasına gelir. Bazen bu kelime vat? evlilik akdi manalarında müşterek olabilir. Bu durumda laf-an mecaz´manası, müşterek manasına tercih edilir.


B. Mecaz:

A. Tarifi:


Lâfzın ilk konulduğu mananın, bir alâka (ilgi), bir münasebet dolayısıyla onun dışındaki bir manada kullanılan lafza (söze) mecaz denir. Yani, konuldu­ğu ilk manadan başka bir manada kullanılan lafza mecaz denir. Hiç şüphesiz, hakiki mana ile, kullanılan ikinci mana arasında bir alâka ve o lafızdan hakiki mananın kasdedilmesine mâni bir karîne bulunur.

Alâkadan maksat, lafzın hakiki manasıyla, kullanıldığı ikinci mana arasjn-da, lafzı işitende meydana gelen zihni bir irtibat ve bağdır. Şecaatli bir insan için, "aslan" denilmesi gibi. Buradaki alâka, aslan lafzının, aslî ve hakiki manasıyla, lafzın kullanıldığı bu ikinci manayı bağlayan mana şecaattir.

Karîneden maksat, konuşanın, lafzın hakiki manasını söylemek istemeyip, mecazi manayı ifade etmek istediğini göstermeye yarayan alâmet ve işarettir.


B. Alâka Ve Nevileri:


Mecazda kullanılan mânâ ile, hakikatin manası arasında bir alaka ve mü­nasebet bulunur. Alâkanın nevileri çoktur ve şunlardır:

1. Müşabehet :Lafzın hakiki manasıyla, mecazî manasımn mu-ayyen ortak bir vasıfta benzemesi vebirleşmesidir. Benzeyene, "müşebbeh", ben­zetilene "müşebbehunbih" ortak oldukları vasfa, "vechuş-şebeh" denir. Peygamberimiz (S.) Medine´ye hicret ettikleri zaman, O´nu gören Medineliler, "Üzerimize ay doğdu" dediler. Bu ifade, gökteki ayın parlaklığı ile, Peygamber (S.)´in yüzünün nûraniliği arasındaki ortak vasfa dayanmaktadırlar. Burada Pey­gamberimiz müşebbeh, ay müşebbehun-bih, aydınlık ise vech-i şebehtir, Halid b. Velid (R.A.)´e arslan denilmesi, bu zât ile arslanın "yiğitlik-atıîganlık"daki ortak vasfa istinat eder. Kurnaz bir insana tilki denilmesi, bu insan ile tilkinin, "kurnazlık-açıkgözlülük" vasıflarında birleşmelerinden dolayıdır.

2. el-Kevnu´s-Sâbık : Bu, bir şeyin daha önceki vasfı ile isimlendirilmesidir. "yetimlere mallarını veriniz" âyetinde geçen "yetimler" ifa­desi, bu tip bir mecazdır. Çünkü bu âyette, buluğa ermiş ve reşid olmuş olduğu halde ona mecazen yetim denmiştir.[3]

3. el-Kevnu´1-Lâhık veya evi: Bir şeyin istikbaldeki hal ve durumu ile isim­lendirilmesi demektir. "Kim bir maktulü öldürürse, kısasla hükmolunur" ifade­sinde, öldürülene maktul demek, sonradan olacağı hale göre isimlendirilmektir.

4. el-İsti´dâd: Muayyen bir netice elde etmek için kendisindeki kuvvet ve isti´dâd (kabiliyet) ile o şeyin isimlendirilmesi demektir. "Zehir Öldürücüdür" ifadesinde, zehirde öldürme kabiliyeti, kuvveti var demektir.

5. Hulul: Mahal zikredilip, zikredilen bu mahal ile, o mahalde bulunanların kasdedilmesi demektir. "İstersen köye sor"[4] âyetinde geçen "köye sor" ifa­desinde, "köylülere sor" manası kasdedilmektedir. "Nehir aktı" sözünde ne­hirdeki suların aktığı kasdedilmektedir.

6. Cüz´iyyet ve aksi (kül): Bir şeyin cüz´ünü veya bir parçasını söyleyerek, o şeyin bütününün (küllünün) kasdedilmesi, bir şeyin tamamım (küllünü) söyle­yerek bir cüz´ünün veya bir parçasının kasdedilmesidir. "Boyun çözmektir"[5] "Bir boyun hürriyete kavuşturmak"[6] âyetlerinde zikredilen boyundan (raka-be) maksad, kölenin şahsıdır ve kölenin hürriyete kavuşturulması kasdedilmek­tedir. "Parmaklarım kulaklarına tıkarlar"[7] âyetinde geçen parmaklardan murad, parmakların uçlarıdır. Allah parmakların bütününü zikretmiş, fakat cüz´­ünü, yani parmakların uçlarını kasdetmiştir.

7. Sebebiyet ve aksi (Müsebbeb): Bu, sebebin zikredilip, müsebbebin kasde­dilmesi yahut müsebbebin zikredilip sebebin kasdedilmesidir. Birinciye misâl, ko­nuşan iki kişiden birinin, "Falanca, kardeşinin kanım yedi" sözüdür. Yani, "Diyetini yedi" demektir. Çünkü kanının akıtılması (öldürülmesi), kardeşinin alma hakkına sahip bulunduğu diyetin sebebidir. Yani sebep olan kan zikredil­miş, müsebbeb olan diyet kasdedümiştir.

Kocanın karısına boş olmasını kasdederek, "iddetini gör" sözünü söylemi­şini ikinciye misal olarak verebiliriz. Çünkü iddetin sebebi, boşamak (talak)dır. Bu durumda koca müsebbebi zikretmiş ve kasdetmiştir.

Alâkası müşabehet olan mecaza istiare, alâkası müşabehet olmayan mecaza da mecâz-ı mürsel denir.


C. Fakirlere Göre Alâka:


Fakihler, mecazda kullanılan mâna ile, hakikatin manası arasındaki alaka­ya "itti...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:30:37 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar rüya tabiri,Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar mekke canlı, Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar kabe canlı yayın, Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar Üç boyutlu kuran oku Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar kuran ı kerim, Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar peygamber kıssaları,Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlar ilitam ders soruları, Kullandığı Yer ve Hale Göre Manaları Değişen Lafızlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes