๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Evliyaların Hayatı => Konuyu başlatan: armağan üzerinde 01 Mayıs 2009, 20:38:08



Konu Başlığı: Şah Rauf Ahmed
Gönderen: armağan üzerinde 01 Mayıs 2009, 20:38:08
Hindistan’ın büyük velîlerinden. İslâm âlimi İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin küçük oğlu Muhammed Yahyâ’nın neslindendir. 1786 (H.1201) senesinde doğdu. 1837 (H.1253)de hacca giderken Yemen’de denizde şehîd oldu. Yemen’de medfûndur. Evliyânın meşhurlarından Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin meşhûr talebelerindendir. Zâhir ve bâtın ilimlerinde âlimdi.

Önceleri Şeyh Dergâhî’nin talebeleri arasına girdi. Sonra teyzesinin oğlu Ebû Saîd Müceddidî’nin mânevî işâreti ile, Abdullah-ı Dehlevî’nin sohbetine kavuştu. Onun terbiye ve himâyesinde kemâle geldi. Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin icâzet ve işâretiyle Hindistan’ın Behûpal kasabasına giderek, insanlara doğru olarak dînimizi anlatmaya başladı. Orada ilim ve edeb öğretti. Yüzlerce talebesi oldu. Onun mânevî terbiyesinde çok kimseler velîlik makâmına kavuştular.

Şâh Raûf Ahmed, hocası Abdullah-ı Dehlevî’nin kıymetli sözlerini ve günlük sohbetlerini ihtivâ eden, Dürr-ül-Me’ârif isminde çok kıymetli bir eser yazdı. Bu eser, İhlâs Holding A.Ş. tarafından neşredildi. Ayrıca tefsîr, hadîs ve fıkha dâir çok eserleri vardır. Hocasının mektuplarını toplayıp, Mekâtib-i Şerîfe isminde bir kitap yaptı. Farsça ve Hindce şiirleri ihtivâ eden Dîvân-ı Raûf adlı bir de dîvânı vardır.

Hocasından naklen buyurdu ki:

“İnsan dâimâ Allahü teâlâya yönelmelidir. Her an ve zamanda, her ibâdet ve işte kendisine gelen feyz ve nûrları düşünmeli, nasıl bir berekete kavuştuğunu anlamalıdır. Meselâ; namaza durduğunda gelen nûrlar ve bereketlerin nasıl olduğunu, kırâat ile berâber bu feyz ve bereketlerin ne hâle döndüğünü, Allahü teâlâya hamdü senâdaki feyzi, dil ve Kelime-i tevhîd söylemekteki bereketi, hadîs-i şerîfleri okurken ihsân buyurulan sırları incelemeli ve bu sûretle günahlardan hâsıl olan mânevî zararları gözleyip, anlamalıdır. Meselâ; haram ve şüpheli lokmadan kalbe nasıl bir zulmet geliyor ve gıybet etmek insanın bâtınına nasıl zarar veriyor, yalan söylemek kalbde nasıl bir leke bırakıyor anlaşılır. Böylece, bütün haram, mekrûh ve günahların zehir, zarar ve ziyân olduğu vicdânen bizzat farkedilir. Yâni her hâlinde, her iş ve sözünü inceleyip, İslâmiyete uygun olup olmadığını dikkat ile tâkib etmelidir. Eğer işi ve sözü İslâmiyete uygun ise, bunun şükrünü yerine getirmelidir. Eğer, Allahü teâlâ muhâfaza buyursun, O’na aykırı ve uymuyor ise hemen tövbe etmeli, istigfârda bulunmalıdır. Âşikâre işlenen günahın tövbesi âşikâre yapılmalı, gizli günahınki de gizli yapılmalıdır. Tövbeyi geciktirmemelidir. Çünkü Kirâmen kâtibîn melekleri, işlenen günahı hemen yazmazlar, müminin tövbe etmesini beklerler. Tövbe edince bu günahı hiç yazmazlar.”

Memnun  Oldum

Hocası Abdullah-ı Dehlevî, bir mektubunda Şâh Raûf Ahmed’e şöyle demektedir:

“Mektubuma Rahmân ve Rahîm olan Allahü teâlânın mübârek ismi ile başlıyorum. Selâm ederim. İki mektubunuzu ve gönderdiğiniz, içinde hep doğru yazılar bulunan risâleyi aldım. Çok memnûn oldum. Allahü teâlâ size iyi karşılıklar versin. Allahü teâlâ bereketlerinizi ve güzel ahlâkı yaymadaki gayretinizi arttırsın, insanlar içinde Hak ile bulundursun ve kalbiniz Allahü teâlânın aşkıyla yanıp tutuşsun. Biz sizden çok memnûnuz. Allahü teâlâ size dünyâda ve âhirette iyilikler versin. Ehl-i sünnet yolunun büyükleri de sizden hoşnûd olsunlar. Mânevî üstünlüklerinizle nice kimselerin güzel ahlâka kavuşmasına sebeb olursunuz. Hocanızı duâdan unutmayınız. Tefsîr, hadîs, Mektûbât-ı Şerîf, Avârif, Te’arruf, Nefehât-ül-Üns ve fıkıh kitapları meclisinizde okunsun. Bâzı zamanlar Allahü teâlânın sevgisinden secdeye kapanıp yalvarın, yakarın, ağlayın, inleyin. Yalnız olduğunuz zamanlar bizi hatırlayın ve hayır duâ edin. Risâlenizi çok beğendim. Allahü teâlâ size ve talebelerinize en güzel iyilikler ihsân eylesin. Hakk’ı arayanları da kendi yoluna, dînine kavuştursun. Baba ve dedelerinize ihsân ettiği iyilikleri size de versin. Size ve yanınızdakilere selâm ederim.”

1) Makâmât-ı Mazhariyye; s.177
2) Hadîkat-ül-Evliyâ; Birinci kısım; s.158
3) Dürr-ül-Me’ârif; İstanbul 1394
4) Mekâtib-i Şerîfe; (İstanbul, 1992 Baskısı) s.248
5) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1045
6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.18, s.220