> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Evliyaların Hayatı > İbn-i Üstad-Ül-A'zam
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İbn-i Üstad-Ül-A'zam  (Okunma Sayısı 1074 defa)
12 Mayıs 2009, 22:00:32
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Mayıs 2009, 22:00:32 »



Yemen'in meşhûr velîlerinden. İsmi Abdullah bin Alevî ibni Üstad-ül-A'zam olup seyyiddir. 1240 (H.638) senesinde doğdu. 1330 (H.731)'da vefât etti.

Babasından ve dedesi Üstaz-ül-A'zam'dan ilim, edep ve İslâm ahlâkını öğrendi. Ayrıca zamânının meşhûr âlimlerinden de ilim tahsil etti. Fıkıh ilmini Ahmed bin Abdurrahmân bin Alevî'den, Şeyh-i kebîr Abdullah bin İbrâhimBakşîr'den öğrendi. Tefsîr, hadîs, fıkıh ve tasavvuf ilimlerini bilhassa babasından ve zamanının seçkin âlimlerinden olan dedesinden gördü. Bu ilimlerde iyice yetişip icâzet aldı. İlimde yüksek derecelere ulaştı. Tasavvufta da kemâle erip fazîletli bir zât oldu. İlim ve fazîlette zamânının en meşhûr âlimiydi. Bulunduğu memleketin her yerinde tanındı.

Daha sonra Terîm'den Yemen'e gidip Ehûr şehrindeAmr bin Meymûn'dan da ilim öğrendi. Buradan hacca gitti. Medîne'ye gidip Peygamber efendimizin türbesini ziyâret etti. Bir sene Medîne'de kaldıktan sonra, Mekke'ye gidip sekiz sene kaldı. İlmî mütâlaalar ile ve ilim öğretmekle meşgûl oldu. Mekke ve Medîne'de çok tanınıp sevildiğinden, kendisine İmâm-ül-Harameyn lakabı verildi. Çok zekî ve münâzara kâbiliyeti yüksekti. Çok ibâdet eder, devamlı oruç tutar ve az uyurdu. Mekke'deyken âdeti şöyleydi:Sabah namazı vaktinde sükûnet ve vakar içindeMescid-i harâma gider, Kâbe yanında sabah namazını kılardı. Namazdan sonra kuşluk vaktine kadar Kur'ân-ı kerîm okurdu. Sonra kuşluk namazını kılardı. Yatsı namazı vaktine kadar Mescid-i Harâmda kalır, yatsı namazını da kılıp ayrılırdı. Mekke'de bulunduğu sırada, Hadramevt'in ileri gelenleri bir mektup yazıp kardeşi Ali bin Alevî ile Mekke'ye gönderdiler. Kendisine çok ihtiyaçları olduğunu, ilminden istifâde edilmesi için memleketine dönmesini istediler. Bunun üzerineMekke'den ayrılıp Yemen'e Zebîd şehrine gitti. Bu sırada pekçok âkil, fâzıl ve meşhûr kimselerle görüşüp istifâde etti. Karşılıklı ilim alış verişi yaptılar. Daha sonra Terîm şehrine gitti ve oradaki âlimlerle ilmî mütâlaalarda bulundu. Buradan Ehûr şehrine geçip şeyhi Ömer bin Meymûn'u ziyâret etmek istedi. Ancak oraya vardığı gün hocası vefât etti.Cenâzesini yıkayıp, kefenledi ve defnettiler. Bu hocası vefât edeceği sırada talebeleri yanına toplanıp kendisinden sonra kimi halîfe bırakacağını sordular. Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ben ölünce beni yıkayıp kefenleyiniz. Bu sırada sizin yanınıza şöyle şöyle vasıfları bulunan bir kimse gelecek işte o kimse benden sonra yerime geçecek kimsedir." diye İbn-i Üstâd-ül-A'zam'ı târif etti.

Onu gördüklerinde hocalarının târif ettiği zât olduğunu anladılar ve yapılan vasiyeti kendisine bildirdiler. Kendisinin orada kalması ve insanlara rehberlik yapması için ısrar ettiler. Tevâzu gösterip istemedi. Bunun üzerine hocasının oğlu vasiyeti bildirip babasının hırkasını ona giydirdi. Bundan sonra insanlara rehberlik edip, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattı. Ayrıca Şâfiî mezhebi fıkhı dersleri verdi. Pekçok talebe yetiştirdi. Başta Ali, Muhammed, Ahmed adındaki üç oğlu, kardeşinin oğlu Muhammed Ebû Bekr ve Alevî, amca oğulları Ahmed ve Allâme Muhammed bin Alevî, hocasının oğlu Şeyh Abdullah Fakîh Ahmed bin Abdurrahmân, Şeyh Ali bin Sülem, Fadl bin Muhammed, Şeyh Abdullah bin Fakîh Fadl, Ârif-i Billah Muhammed bin Ebî Bekr bin Abbâd, Şeyh Muhammed bin Ali bin Şuayb el-Ensârî ve daha pekçok kimse onun derslerinde ve sohbetlerinde yetişip, kemâle ermiştir.

Derslerinde, sohbetlerinde ve münâsebetlerinde dâimâ insanlara faydalı olmuş, onların saâdete kavuşması için çalışmıştır. Huzûruna gelenlerden müşkülü, sıkıntısı olanlar onun bereketli nazarlarıyla sıkıntılarından kurtulurlardı.

Tevâzûda, alçak gönüllülükte emsâline az rastlanırdı. Büyük-küçük herkese mütevâzî davranırdı. Kendisini asla büyük görmezdi. Dünyâya hiç düşkünlük göstermezdi. Gariplere, fakirlere, yetimlere çok yardım ederdi. Cömertliği şaşılacak derecedeydi. Muhtaçlar için husûsî bir yardım müessesesi kurmuştu. Komşuları ve yaşadığı beldenin insanları onun çok iyilik ve yardımını gördüler. İnsanlara hem dîn-i İslâmı anlatarak mânen ve ihtiyaçlarını karşılamak sûretiyle de madden yardımcı olurdu. Yaşadığı Terîm şehrinde kendisini tanıyan tanımayan herkese yardımı ulaşırdı. Benî Alevî Mescidi için bir hurma bahçesi, arâziler ve su kuyusu, çeşmeler vakfetti. Bunların gelirleri, mescidin bakımı ve misâfirleri barındırmak için harcanırdı. Yine vefât edenlere kabir hazırlanması, bebeklere süt verilmesi için vakıflar kurdu. Yaptığı hizmetler o kadar genişledi ve insanlara faydalı oldu ki, o zaman sultanlar bile böylesini yapamazdı.

Menâkıb-ı Benî Alevî kitabında, Târih-i Basît ve Vasît kitaplarında zikredilen menkıbelerinden bir kısmı şöyledir:

Bir gün İbn-i Üstâd-ül-A'zam Abdullah hazretlerinin yanına fakirlerden bir bölük kimse geldi. Karınları açtı. Abdullah hazretleri, İbn-i Nâfi' isimli hizmetçisine; "Filan ambara git! Oradan bu fakirler için hurma getir! Karınlarını doyursunlar." buyurdu. Hizmetçi o ambarın boş olduğunu gâyet iyi bildiğinden, "O ambar boş." dedi. O zât, aynı emri tekrarlayınca, hizmetçi, ambarı boşalttıklarını, içinde hiçbir şey kalmadığını, tamâmen boş olduğunu bildirdi. O yine; "Sen ambara git! Orada hurma bulursun." deyince, hizmetçi gitti.Hakîkaten orada hurma bulunduğunu gördü ve alıp getirdi. Fakirler o hurmaları yiyip karınlarını doyurdular.

Ahmed bin Nu'mân isminde bir kimsenin bir hayvanı vardı. Hayvanı satmak üzere pazara giderken, kendi kendine; "Bu hayvanı şu kadar fiyata satabilirsem, aldığım ücretin şu kadar mikdârını Abdullah bin Alevî hazretlerine hediye edeceğim." diye niyet etti. Pazara vardı. Hayvanını kolaylıkla ve arzû ettiği fiyata sattı. Sonra, Abdullah binAlevî hazretlerinin bulunduğu Terîm beldesine döndü. Fakat yolda yaptığı niyeti, sadaka vermeyi unutmuştu.Abdullah bin Alevî bunu yanına çağırıp, o niyetini hatırlattı. O kimse çok hayret etti. Bu niyetini hiç kimseye söylememişti. Bunun, o zâtın bir kerâmeti olduğunu anlıyarak nezrini, adağını yerine getirdi.

Bir defâsında iki kişi, birlikte Abdullah bin Alevî hazretlerinin ziyâretine geldiler. Yolda birisi, Abdullah hazretlerinin yanına vardıklarında kendisine hurma, diğeri ise ekmek verilmesini arzu etti. Yanına vardıklarında her ikisine de arzu ettikleri şeyleri ikrâm etti.

Hizmetçilerinden birisi şöyle anlatır: "Bir defâ kendisi ile berâber bir sefere çıktık. Bir yere vardığımızda bana, yüksekçe bir yere çıkıp, uzaktaFîl beldesinde bulunan Şeyh Ömer isimli bir zâtı çağırmamı söyleyince, emrettiği gibi yaptım. Üçüncü defâ seslendiğimde, o zâtın; "Lebbeyk, buyurun efendim!" diye cevap verdiğini işittim. Aradaki mesâfe çok uzaktı. Abdullah hazretlerinin çağırdığını söyledim. Biraz sonra çıka geldi. Sür'atle geldiği için, çok terlemiş ve terden elbisesi ıslanmıştı. Berâberce oturup sohbete başladılar. Öyle derin mânâlı konuşuyorlardı ki, ben yanlarında bulunup kendilerini dinlediğim hâlde bir şey anlayamadım. Bu hâlde akşam namazı vakti oldu. Namazdan sonra vedâlaştılar. Şeyh Ömer memleketine gitti. Abdullah bin Alevî, kendisi hayatta olduğu müddetçe bu hâli hiç kimseye haber vermememi emretti. Ben de bu kerâmetini, onun sağlığında hiç kimseye söylemedim. Vefâtından sonra anlattım.

Yine talebelerinden Müflih el-Hamîdî anlatır: Yolculuğa çıkmıştım. Yolda eşkıyâlar önümü kestiler. Beni öldürmek ve malımı almak istiyorlardı. Hocam Abdullah bin Alevî hazretlerinden yardım istedim. Onu vesîle ederek Allahü teâlâya duâ ettim. Tam bu sırada, bir kişinin; "Abdullah bin Alevî geliyor." dediğini işittim. Bu sözü duyan şakîlerin her biri bir tarafa dağıldı. Bana hiçbir zarar veremediler.

Abdullah bin Alevî hazretlerinin talebelerinden birisi, bir yerde zirâat yapıp ekin ekmişti. Onun ekin ektiği bölgede, iki grup arasında muhârebe oldu. Muhârebede gâlip gelenler, orada bulunan ekinlerin kendilerine geçtiğini, dolayısıyla oradaki mahsûlü kendilerinin hasad edeceklerini bildirdiler. Ekinlerin sâhibi olan talebe, hocası hürmetine Allahü teâlâya duâ etti. O kimseler ekinleri biçip, hasad etmek için tarlaya geldiklerinde, ekinlerin hasad edilmiş olduğunu görüp, üzüntüyle geri döndüler. Sonra fakirlerden biri gidip baktı. Ekinin hasad edilmemiş olduğunu gördü ve bunu onlara haber verdi. Geri dönüp baktıklarında, yine gördüler ki, ekin hasad edilmiş, kaldırılmış. Anladılar ki, bu mahsûl korunmakta, muhâfaza edilmektedir. Bunu anladıktan sonra, o tarladaki mahsûl ile uğraşmaktan vaz geçtiler.

İbn-i Üstâd ül-A'zam Abdullah bin Alevî hazretleri vefât ettikten sonra, cenâzesi yıkanıp, gasl edildi. Artan suyu talebelerinden bâzısı aldı. Bu sudan hangi yaraya sürseler, Allahü teâlanın izni ile o yara iyileşirdi.


Tövbeye Sadakat


Abdullah bin Alevî hazretleri, bir zaman Mekke-i mükerremede şarab içen bir kimseyle karşılaştı. Böyle mübârek bir yerde, böyle çirkin bir günâhın işlenmesini hoş karşılamadı. O kimse, Abdullah binAlevî hazretlerine:

"Ben terzilik yapıyorum. Şarap içmeye öyle alışmışım ki, onu içmesem sanatımı, işimi yürütemiyorum. İçmezsem, çalışamıyorum. Her ne kadar bırakmak istesem de, bırakamıyorum. Bunu bırakırsam, işimi devâm ettiremem." dedi.Abdullah hazretleri; "Şayet Allahü teâlâ, sana içki içmeden de mesleğini devâm ettirmeni nasîb ederse, içki içmeye tekrar dönmeyeceğine dâir bana söz ver!" dedi. O kimse de "Peki!" deyince, Abdullah hazretleri, Allahü teâlâya duâ edip, bu kimseye tövbe etmeyi nasîb etmesi ve tövbesini kabûl etmesi için yalvardı. O kimse içkiyi terk etti. İşini, içkisiz de yapabildiğini anladı. Önceki hâline tövbe etti ve tövbesini bozmadı. Abdullah bin Alevî hazretlerinin delâleti ile tövbesinde öyle bir sadâkat gösterdi ki; sâlihlerden kıymetli bir zât oldu. Bu hâdiseden bir müddet sonra, Abdullah bin Alevî, rüyâsında bir münâdînin, bu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İbn-i Üstad-Ül-A'zam
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:56:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İbn-i Üstad-Ül-A'zam rüya tabiri,İbn-i Üstad-Ül-A'zam mekke canlı, İbn-i Üstad-Ül-A'zam kabe canlı yayın, İbn-i Üstad-Ül-A'zam Üç boyutlu kuran oku İbn-i Üstad-Ül-A'zam kuran ı kerim, İbn-i Üstad-Ül-A'zam peygamber kıssaları,İbn-i Üstad-Ül-A'zam ilitam ders soruları, İbn-i Üstad-Ül-A'zamönlisans arapça,
Logged
23 Kasım 2020, 17:08:04
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #1 : 23 Kasım 2020, 17:08:04 »

Esselamü aleyküm Rabbim bizleri İslam a hizmet edenlerden eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

24 Kasım 2020, 12:19:41
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #2 : 24 Kasım 2020, 12:19:41 »

Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri hak yolunda hizmet edenlerden eylesin inşaAllah
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes