> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Evliyaların Hayatı > Ebu'l-Abbas-ı Mürsi
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ebu'l-Abbas-ı Mürsi  (Okunma Sayısı 832 defa)
15 Haziran 2009, 11:39:39
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #5 : 15 Haziran 2009, 11:39:39 »



Hocam Ebü'l-Abbâs bir gün bana Acem beldelerinden falanca belde ile falanca belde arasında kaç nehir var!" dedi. Ben de dört nehir olduğunu söyledim. Bunun üzerine; "Bir de senin, boğulma tehlikesiyle karşılaştığın nehir." dedi. Gerçekten ben o nehri unutmuştum. Bu nehre girmiştim. Az kalsın, boğulacaktım.

Ebü'l-Abbâs rahmetullahi aleyh vesvese için; "Sübhânelmelik-il-Hallâk in yeşe' yüzhibküm ve ye'ti bihalkın cedîd. Ve mâ zâlike alallâhi biazîz" okunmasını tavsiye ederdi.

Bir defâsında, yanında talebelerinden beş kişi ile birlikte Kûs şehrine doğru yola çıktılar. Kendisine; "Bu yolculuğunuzdan maksad nedir?" diye suâl edildiğinde; "Bunları defnetmektir." buyurdu. Soranlar, bu sözden pek bir şey anlayamadılar. Nihâyet yola çıktılar. Gerçekten o yolculukta, yanında bulunan beş kişi de vefât etti. Ebü'l-Abbâs onları defnetti. İskenderiye'ye döndü. Yola çıkacakları zaman kendisine sorulan suâle verdiği cevâbın hikmeti, anlaşılmış oldu.

İskenderiye halkı, düşman hücûmundan korkup silahlanmaya başlamışlardı. Ebü'l-Abbâs rahmetullahi aleyh; "Korkmayın! Ben aranızda oldukça düşman size zarar veremez." buyurdu. Hakîkaten o vefât etmeden önce, düşman o şehre giremedi.

Kadının biri doğum yaparken çok sıkıntı çekti. Bir türlü doğum yapamadı. Ölecek hâle geldi. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin takkesini, o kadının karnı üzerine koydular. Allahü teâlânın izni ile hemen doğum yaptı ve kurtuldu.

"Allah tarafından O'nun dînini kullarına anlatmak vazîfesi alanın konuşması, çok tesirli olur. Âdetâ onun üzerinde nûr parlar. Başkalarının konuşması ise, sönük ve tesirsiz kalır."

Evliyâdan bâzılarının; "Velî, yirmi sene müddetle soldaki meleğe hiçbir günah yazdırmadıkça tam velî olamaz." sözü hakkında buyurdu ki: "Bunun mânâsı; yirmi sene ondan hiç günâh sâdır olmaz demek değildir. Belki de bunun mânâsı, günah işlemekte ısrâr etmez, günâha devâm etmez, günah işlemiş olsa bile, vakit geçirmeden derhal tövbe ve istiğfâr ederek o günâhı yazdırmaz demektir."

Allahü teâlâyı tanımakla alâkalı olarak buyurdu ki:

"İnsanın Allahü teâlâyı tanıması kolaydır. Çünkü Allahü teâlâ her türlü kemâl ve cemâl sıfatlarıyla mâruftur, tanınmaktadır. Fakat, insanın, kendisi gibi yiyip içen, görünüş îtibâriyle kendisine benzeyen bir velîyi tanıması, anlayabilmesi çok zordur."

"Ben, iki defâ doğduğuma yemin etsem yalan olmaz. Birincisi, herkesin bildiği normal doğum. İkincisi Allahü teâlâyı tanımak yolunda rûhumun yeniden doğuşudur."

Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin büyüklüğünü gerek sağlığında iken, gerekse vefâtından sonra dost düşman herkes kabûl etmiş, onun ilim ve mârifetteki yüksekliğini takdir etmişlerdir.

Ebû Abdullah Nu'mân, Ebü'l-Abbâs hakkında yazdığı bir şiirde der ki: "O, gerçekten Şâzilî'nin ilminin vârisi idi. O bir kutub idi. Vefâtından sonra inkârcıların bile şâhid olduğu garip hâdiseler meydana geldi. Onun vefâtından sonraki acâib hâdise; cenâzesinin yıkandığı suyun çoğalması ve tatlılaşmasıdır."

Ebü'l-Abbâs hazretleri, bir gün sakalını tutarak buyurdu ki: "Allahü teâlâya yemin ederim ki, çok uzaklarda, Irak'ta, Şam'da bulunan âlimler, bu sakalın sâhibinin ne olduğunu bilmiş olsalardı, aradaki uzaklığa ve yol meşakkatine bakmadan, yüzüstü sürünmek pahasına da olsa yanımıza gelirlerdi."

Hayâtını, İslâm dîninin emir ve yasaklarını öğrenmek, insanlara anlatarak onların dünyâ ve âhiret seâdetine kavuşmalarına vesîle olmak için sarf eden Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretleri 1287 (H.686) senesinde İskenderiye'de vefât etti. Humeyr denilen yerde defnedildi. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin defnedildiği yer susuz ve çorak bir yer olmasına rağmen, o defnedildikten sonra onun kerâmeti olarak suyu çoğalıp tatlılaştı.

Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin mensûb olduğu Şâziliyye yolu, onun vefâtından sonra talebeleri tarafından devâm ettirildi. Yetiştirdiği velîlerin en yükseği olan İmâm-ı Busayrî rahmetullahi aleyh yazdığı Kasîde-i Hemziyye'de Peygamberimizi sallallahü aleyhi ve sellem medh ederken; "O en iyi insanın, anaları babaları da hep iyi idi. Allahü teâlâ mahlukları arasında, O'nun için en iyi anaları, babaları seçti." buyurmaktadır.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ebu'l-Abbas-ı Mürsi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 13:43:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ebu'l-Abbas-ı Mürsi rüya tabiri,Ebu'l-Abbas-ı Mürsi mekke canlı, Ebu'l-Abbas-ı Mürsi kabe canlı yayın, Ebu'l-Abbas-ı Mürsi Üç boyutlu kuran oku Ebu'l-Abbas-ı Mürsi kuran ı kerim, Ebu'l-Abbas-ı Mürsi peygamber kıssaları,Ebu'l-Abbas-ı Mürsi ilitam ders soruları, Ebu'l-Abbas-ı Mürsiönlisans arapça,
Logged
15 Haziran 2009, 11:40:20
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #6 : 15 Haziran 2009, 11:40:20 »

BİRAZ DA SEN KONUŞ

Bir gün Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî'nin huzûruna biri geldi. Gelen kimse, Kur'ân-ı kerîmi ezbere biliyordu. Meşhûr on sekiz ilimde de ihtisası vardı. Ebü'l-Abbâs'ın rahmetullahi aleyh yanında bir mikdâr konuştu. Ebü'l-Abbâs rahmetullahi aleyh edebinin çokluğundan, tevâzu ile sessizce o kimsenin anlattıklarını dinledi. Bir müddet sonra o kimse, kendisinde bulunan ilimle öğünerek ve kendini ondan üstün görerek kibirli bir şekilde Ebü'l-Abbâs'a; "Şimdi biraz da sen konuş!" dedi. Ebü'l-Abbâs; "Ey bunun öğünmesine sebeb olan şey çık!" buyurdu. O zât, Kur'ân-ı kerîm ve diğer ilimlere âit bütün bildiklerini bir anda unuttu. Hepsi hâfızasından silindi. Şehrin sokaklarında aylak aylak dolaşır oldu. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî rahmetullahi aleyh kendisine acıyıp, namaz içinde okunacak olan çok lüzumlu bilgileri o kimseye iâde etti. O kimse, ölünceye kadar bu hâlde kaldı. Bu hâli görenler, Allahü teâlânın velîsine karşı edepsiz davranıp onları küçük görmenin, onlara düşmanlık etmenin ve onları imtihan etmeye kalkmanın cezâsının pek ağır olduğunu, böyle kimselerin elbette cezâlarını göreceklerini, dünyâda da, âhirette de perişan olacaklarını iyice anladılar.

LEŞ OLAN TAVUK

Bir defâsında zamânın sultanı, hizmetçilerine, bir tavuğu kesmelerini, başka bir tavuğu kesmeden boğazlamalarını, sonra ikisini de aynı kazanda pişirmelerini emretti. Hizmetçiler, sultânın dediği şekilde tavukları pişirip hazırladılar. Bu sırada Ebü'l-Abbâs hazretleri de orada idi. Sultan, Ebü'l-Abbâs'ın rahmetullahi aleyh velî bir zât olup olmadığını anlamak için, o tavukları, yemek olarak Ebü'l-Abbâs'a ikrâm etti. Ebü'l-Abbâs hazretleri hizmetçiye, boğulmuş tavuğu göstererek kaldırmasını emredip; "Bu, leştir yenmez." buyurdu. Kalan tavuk için ise; "Bu, leş değildir. Fakat leş olan tavuğun suyunda, o tavuk ile berâber aynı kapta piştiği için, bu da necis oldu. Onun için bu da yenmez." buyurdu.

DOĞRU TÜCCÂR

Ticârette dürüstlükten ayrılmamak gerektiğini bildiren Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretleri bir sohbetinde buyurdu ki: "Hadîs-i şerîfte doğru olan tüccârın, peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle birlikte haşrolunacağı bildirildi. Peygamberlerin aleyhimüsselâm husûsiyetleri; emâneti edâ etmek, nasîhatta bulunmaktır. İşte doğru olan tüccâr; emâneti edâ etmek ve başkalarına nasîhatta bulunmak vasıfları ile peygamberlerle birlikte haşrolunur. Zâhir ve bâtın bakımından sıddîklar gibi olduğundan, sıddîklarla birlikte haşrolunurlar. Sıddîkların husûsiyetleri odur ki; hem zâhiren, hem de bâtınen safâ hâlinde bulunurlar. Şehîdlerin husûsiyetleri odur ki; cihad ederler. Doğru olan tüccâr ise; nefsi, şeytanı ve hevâsı ile cihâd eder. Bu vasıfları sebebiyle şehîdlerle birlikte haşrolunur. Sâlihlere gelince, onlar, helâlı alır, haramı terkederler, doğru olan tüccâr da helali alır, haramı terkeder. Bu vasıfları sebebiyle sâlihlerle birlikte haşrolunur."

1) Câmiu Kerâmâti'l-Evliyâ; c.1, s.314
2) Tabakâtü'l-Evliyâ; s.418
3) Tabakâtü'l-Kübrâ; c.2, s.12
4) Nefehâtü'l-Üns Tercümesi; s.645
5) Hüsnü'l-Muhâdara; c.1, s.523
6) El-A'lâm; c.1, s.186
7) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye ( Kırk dokuzuncu baskı ); s.1070
8- Neylü'l-İbtihâc; s.64
9) Letâifü'l-Minen
10) Ravdu'r-Reyyâhîn; s.272

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes