> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Evliyaların Hayatı > Çelebi Hüsameddin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Çelebi Hüsameddin  (Okunma Sayısı 600 defa)
28 Nisan 2009, 23:29:09
armağan
Ziyaretçi
« : 28 Nisan 2009, 23:29:09 »



Konya'da yetişen evliyânın büyüklerinden. Mevlânâ Celâleddîn Muhammed Rûmî hazretlerinin en önde gelen talebesi olup, onun halîfesi, vekîlidir. İsmi, Hasan bin Muhammed olup, nesebi, Tâc-ül-Ârifîn Ebü'l-Vefâ hazretlerine dayanır.

Çelebi Hüsâmeddîn'in babası, devlet erkânından zengin bir kimse idi. Hüsâmeddîn Çelebi küçüklüğünde, zamânın büyük velîlerinden Mevlânâ'yı çok sevdiğinden babasına ricâda bulunup, onu sık sık eve dâvet ettirirdi. Ziyâfet esnâsında Mevlânâ'ya hizmet eder, hürmette kusûr etmemeye çalışırdı. Babası küçük yaşta vefât edince, bütün mal, mülk Çelebi Hüsâmeddîn'e kaldı. O, bu kadar servetin hiçbirine îtibâr etmeyip, Mevlânâ'nın huzûruna geldi. Talebeliğe kabûl buyurması için yalvardı. Kabûl edilince, canla başla hizmete başladı. Kısa zamanda babasından kalan mallar harcanıp hiçbir şey kalmayınca, babasının ticâret işlerine bakan hizmetçisi; "Makamlar, mallar kazanmayı terk edip, fakirlik yolunu tercih ettiniz. Ne kadar erzak, mal, mülk var ise hepsi elden çıktı." deyince, Çelebi Hüsâmeddîn, cenâb-ı Hakka hamd ve şükürler ederek; "Hocam hazret-i Mevlânâ'nın hürmetine sizi hânemden âzâd ettim." dedi ve bütün dünyevî isteklerini bir kenara itip, Mevlânâ'nın dergâhında hizmetini çoğalttı. Mevlânâ, dergâhın gelirlerini ve giderlerini tesbit etmek, talebelerin yiyecek, giyecek ve yakacaklarını temin etmek, dergâha ait malları korumak gibi mühim bir vazîfeyi ona verdi. O da, bu vazîfesine çok büyük bir îtinâ ile dikkat etti. Çıkan mahsûllerin bir tânesini bile telef etmeyerek yerinde sarf etti. Herkese güler yüzle ve adâletle davrandığı için, kısa zamanda bütün talebelerin sevgisine, hocasının iltifâtlarına mazhâr oldu. Mevlânâ Celâleddîn, Çelebi Hüsâmeddîn'e husûsî muâmele eder, onu daha iyi yetiştirmek için gayret gösterirdi. Ona olan teveccühleri, Selâhaddîn Konevî'den sonra gelirdi. Selâhaddîn Konevî, Mevlânâ'dan önce vefât edince, Çelebi Hüsâmeddîn en önde gelen talebesi oldu.

Mevlânâ, Çelebi Hüsâmeddîn'i pek ziyâde severdi. Onun olmadığı bir mecliste sohbetin tadı hissedilmezdi. Bir gün Mevlânâ'nın talebelerinden Muînüddîn Pervâne, hocasını, talebe arkadaşlarını ve Konya'nın ileri gelen eşrâfını dâvet edip, ziyâfet verdi. Yemekten sonra, sohbet için Mevlânâ hazretlerini dinlemek istiyorlardı. Fakat Mevlânâ hiç konuşmuyor, sessizce üzgün bir hâlde bekliyordu. Bâzıları sohbet buyurmaları için talebde bulundularsa da, Mevlânâ yine konuşmadı. Nihâyet ev sâhibi Muînüddîn, hocasının en çok sevdiği Çelebi Hüsâmeddîn'in orada olmadığını farkedince, Mevlânâ'ya; "Efendim! Çelebi Hüsâmeddîn dâvetimize teşrif buyurmadılar. Acaba hürmette bir kusûr mu ettik?" deyince, Mevlânâ da; "Hüsâmeddîn bağdadır." buyurdu. Bunun üzerine bir kimse ile Çelebi Hüsâmeddîn dâvet edilip, sohbete gelmesi sağlandı. Mevlânâ, Çelebi Hüsâmeddîn gelir gelmez ayağa kalkarak; "Merhaba ey Allahü teâlânın ve Resûlullah'ın sevdiği, ey canım, ey oğlum, ey sevdiğim Hüsâmeddîn." buyurdu ve yanıbaşına oturttu. O geldikten sonra Mevlânâ öyle neşelendi ki, o günkü sohbeti hiç kimse unutamadı. Sohbet esnâsında Muînüddîn Pervâne kalbinden; "Acabâ hocamın, Çelebi Hüsâmeddîn'e böyle bir tezâhürâtı, iltifâtı hakîkî midir? Yoksa bir teklif midir?" diye düşündü. Sohbet bittikten sonra Çelebi Hüsâmeddin, Muînüddîn Pervâne'nin kulağına eğilerek; "Hocamız boş söz söylemez, lüzumsuz tezâhürâtta bulunmaz. Kalbini böyle şeylerle meşgûl eyleme." dedi.

Mevlânâ'nın, Çelebi Hüsâmeddîn'e karşı îtibârı fevkalâde çok idi. Bir kış günü, sabahın erken saatlerinde kalkan Mevlânâ, dergâhın kapısına gelmişti. Namaz vakti girmediği için kapı kapalıydı. Bir taraftan da kar yağıyordu. Mevlânâ, Çelebi Hüsâmeddîn'in kapısının karşısında hizmetkâr gibi el bağlayıp beklemeye başladı. Kar lapa lapa yağdıkça, Mevlânâ'nın üzerini örtüyordu. Namaz vakti geldiğinde kapıyı açan Çelebi Hüsâmeddîn, karşısında karlar altında kalmış bir kimse gördü. Yaklaşıp dikkatle baktığında, hocası olduğunu anladı ve; "Cânım efendim! Bu ne hâldir ki, bu fakîrin kapısında karlar altında beklersiniz?" diyerek ayaklarına kapanıp özürler diledi. Mevlânâ ise, talebesinin bu hareketine mâni olmak isteyip; "Ey Hüsâmeddîn! İşte hoca, talebesini bu mertebede gözetirse, talebe de hocasına o kadar bağlı olur." buyurdu.

Çelebi Hüsâmeddîn, Mevlânâ hazretleri derse gelmediği zamanlar talebelere ders verir, onları irşâd eder, doğru yolu gösterir yetiştirirdi. Bâzıları; "Bu sonradan gelip, Arabîyi dahî bilmeyen kimseye nasıl böyle bir vazîfe verilir?" diye dedikodu yaptılar. Bir gece Çelebi Hüsâmeddîn rüyâsında Resûlullah efendimizi gördü. Sevgili Peygamberimiz; "İlim deryâsında bir damla nasîbin olsun, bunu muhâfaza eyle de, sana düşman olanların sözleri kesilsin." buyurarak mübârek ağzının suyundan bir mikdâr Çelebi Hüsâmeddîn'in ağzına sürdüler. O andan îtibâren Arabî lisânıyla konuşmaya başladı. O günden sonra hiç kimse böyle sözler söylemedi.

Mesnevî yazılmadan önce talebelere, Ferîdüddîn Attâr hazretlerinin Mantık-ut-Tayr ve Hakîm Senâî'nin İlâhinâme isimli kitapları okutulurdu. Çelebi Hüsâmeddîn bir gün hocasına şöyle suâl eyledi: "Pek muhterem efendim! Cevâhirlerden daha kıymetli sözlerle cümlemizi irşâd edip yetiştiriyorsunuz. Buna rağmen kardeşlerimizle, önceki büyüklerimizin hazırladığı kitapları okumakla yetiniyoruz. Acabâ zât-ı âlînizin hazırlayacağı bir kitabı olsa, inci dolu sözleriniz hepimize bir hâtıra olarak kalsa uygun olur mu diye içimizden geçmektedir. Öyle ki, hem bu okuduğumuz kitaplarda bulunan konuları, hem evliyânın hâlleri, hem de Şems-i Tebrîzî hazretleriyle aranızda geçen gizli sırları içine alsa diye düşünürüz." Bu sözlerden Mevlânâ son derece memnun olup; "Ey gözümün nûru Hüsâmeddîn! Bu isteğiniz, daha sizin mübârek kalbinize gelmeden önce, gayb âleminden kalbime ilhâm edildi. İçinde mânevî cevâhirlerin bulunduğu, ibâdetlerin ihlâs ile yapılmasında ziyâde zevk ve muhabbet veren bir kitabın yazılmasını arzu ettim. Bunun için de, daha önce şu satırları yazdım." diyerek, Mesnevî-i Şerîf'in şu ilk beyitlerini gösterdiler:

"Bîşnev în ney çün hikâyet mî küned,
Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned."

"Dinle neyi nasıl anlatıyor,
Ayrılıklardan şikâyet ediyor." diye başlayıp,

"Puhte hâlin hîç fehm itsin mi hâm?
İhtisâr üzre gerek söz vesselâm."

"Ham olan, olgun olanın hâlini nasıl bilir?
Bunun için sözü kısa kesmelidir, vesselâm."

diyen ilk on sekiz beyti kendi eliyle yazdılar.

Sonra şöyle buyurdu: "Şems-i Tebrîzî ile aramızdaki gizli sırlar anlatılırsa, ona tahammül edemezsiniz. Onlar hakîkat ehline mâlûm olan şeylerdir."

Bundan sonraki beyitleri Mevlânâ hazretleri söyledi. Çelebi Hüsâmeddîn yazdı. Öyle ki, bu hâl sabahlara kadar sürerdi. Çok kısa bir zaman içinde, Mesnevî'nin birinci cildi tamam oldu. İki sene ara verdikten sonra, ikinci cildi de yazdılar. Daha sonra Mesnevî'yi altı cilde tamamladılar.

Başta Çelebi Hüsâmeddîn olmak üzere, diğer talebe arkadaşları, Mesnevî'de bildirilenleri öğrendiler ve içindeki mânevî sırlara vâkıf oldular. Son derece istifâde ettiler.

Bir gün Mevlânâ'dan sordular ki: "Mesnevî'nin cildleri arasında bir fark var mıdır?" O da; "Elbette Mesnevî'nin cildleri arasında fark vardır. Nasıl ki, yedi kat göklerin birbirlerinden farkı var ise, Mesnevî'nin de tercihi ve tafsilâtı birbirinden öyle farklıdır. Eğer daha geniş mâlûmât isterseniz, Hüsâmeddîn'e sorunuz." buyurdu.

Mesnevî hakkında Çelebi Hüsâmeddîn şöyle buyurdu: "Hocamın mübârek oğlu Sultan Veled, Mesnevî'nin bir beytine yetmiş mânâ vermişlerdir. Herkes kendi aklının yettiği kadar anlar ve o kadar istifâde eder. Zîrâ, lâyıkıyla anlamak mümkün değildir."

Çelebi Hüsâmeddîn bir gece gördüğü rüyâsını şöyle anlattı: "Rüyâmda, Bilâl-i Habeşî Kur'ân-ı kerîmi başının üzerinde tutuyor, Resûlullah efendimiz de mübârek ellerine Mesnevî'yi almış, büyük bir haz ve zevk içinde okuyup, arada; "Mâşâallah, bârekallah" diye kitabı beğendiğini bildiriyordu." Sabahleyin rüyâsını Mevlânâ'ya anlattığında; "O, gördüğün doğrudur. Çünkü Resûlullah efendimizin Mesnevî-i Şerîf'i alıp medhettiğine şüphe yoktur." diyerek, rüyâyı tâbir etti.

Mevlânâ, bir gün elinde sepeti olan bir hizmetkârı Çelebi Hüsâmeddîn'in kapısı önünde gördü. Evin ihtiyaçlarını alıp gelmiş idi.Mevlânâ; "Ey kardeşim! Keşke senin yerinde olsaydım. Her an o mübârek zâtın hizmetiyle şereflenirdim." diyerek, üzerinden cübbesini çıkardı ve hizmetkâra hediye etti.

Mevlânâ Celâleddîn hazretlerine son hastalığında; "Yerinize kimi halîfe, vekîl bırakıyorsunuz?" diye sorduklarında; "Çelebi Hüsâmeddîn'i bırakıyorum." buyurdu. Bu suâli üç defâ sordular, her defâsında aynı cevâbı verdi.

Sultan Veled, bir gün arkadaşlarıyla birlikte Çelebi Hüsâmeddîn'i bağında ziyârete gittiler. Yolda bâzıları kalblerinden; "Çelebi Hüsâmeddîn bize bal ikrâm etse." diye geçirdiler. Bağa vardılar, bir müddet sohbetten sonra Çelebi Hüsâmeddîn bahçıvana; "Gidip, kovanlardan birini açıp bir tabak bal getiriniz." buyurdu. Bahçıvan da emri yerine getirip balı getirdi. Biraz sonra, aynı kovandan yine bal istedi, getirdiler. Tekrar istedi, yine getirdiler. Tekrar isteyince, bahçıvan; "Yeni bir kovan açmamız lâzım. Önceki bitti." dedi. Bu söze karşı; "Sözümüzü dinleyiniz. O kovan nihâyeti olmayan bir denizdir. Gidiniz, oradan bal getiriniz." buyurdu. Bahçıvan tekrar gittiğinde, kovanın ağzına kadar bal ile dolu olduğunu, ilk açtığı gibi durduğunu hayretle gördü. Gelip durumu anlattığında, orada olanların hepsi Çelebi Hüsâmeddîn'in büyüklüğünü bir kere daha anladılar. Çelebi Hüsâmeddîn, o kovanı Sultan Veled'e hediye etti. Ondan sonra o kovanın balından hasta olan bir kimseye yedirseler, eğer eceli gelmemiş ise, bi iznillah Allahü teâlânın izni ile şifâ bulurdu.

Bir kış ve bahar mevsiminde, pek az yağmur yağmıştı. Bu sebeple ekinler bitmemiş, her tarafta kuraklık başgöstermişti. Konya'...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Çelebi Hüsameddin
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:15:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Çelebi Hüsameddin rüya tabiri,Çelebi Hüsameddin mekke canlı, Çelebi Hüsameddin kabe canlı yayın, Çelebi Hüsameddin Üç boyutlu kuran oku Çelebi Hüsameddin kuran ı kerim, Çelebi Hüsameddin peygamber kıssaları,Çelebi Hüsameddin ilitam ders soruları, Çelebi Hüsameddinönlisans arapça,
Logged
24 Ekim 2020, 15:12:22
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #1 : 24 Ekim 2020, 15:12:22 »

Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

25 Ekim 2020, 03:52:10
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.947


« Yanıtla #2 : 25 Ekim 2020, 03:52:10 »

Aleyküm Selâm. Allah'ın rızasına erişecek güzel ameller işleyen kullardan olalım inşaAllah
Rabb'im yâr ve yardımcımız olsun... Amin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes