๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Esbabu Vurudil Hadis => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Mart 2010, 18:35:40



Konu Başlığı: Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Mart 2010, 18:35:40
Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler  

1-Meçhul kadınların güzel yerleri erkeklere anlatılabilir. Malum kadınların güzelliklerini anlatmak ise yasak edilmiştir.

2- Karısından emin olmak şartıyla onu sevdiğini kendisine söylemek caizdir.

3- Özenme, bezenme olmamak şartıyla seci yapmak caizdir.

4-  Kocasının iyiliklerine karşı kadının teşekkür etmesi müstehabdır.

5-Şımarmayacağını bilmek şartıla bir kimseyi yüzüne karşı methetmek caizdir.

259-Sebep: Taberanî, Aişe (r.a.)´nin şöyle dediğini rivayet eder: "Babamın cahiiiyye devrindeki malıyla övündüm. O mal, bir milyon ukiyye1 kadardı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), bana buyurdu ki: "Ey Aişe, sükût et. Muhakkak ki ben sana, Ümm-ü Zer´in, Ebu Zer´i gibiyim." Sonra Rasulullah (s.a.v.), şu hadiseyi anlattı: "Cahiiiyye devrinde on bir kadın bir yerde toplanmışlar da kocalarının haberlerinden hiçbir şey gizlememeye ahd etmişlerdi. Hadiseyi uzun uzadıya anlattı."

260- Hadis[1]: Malik, Buharı, Müslim, Tirmizî ve Nesâî, Cübeyr b. Mutim´den, Rasulullah (s.a.v.)´ın şöyle buyurduğunu rivayet ederler:

6-  Talakın kinayeleriyle ancak niyet olduğu takdirde kadın boş düşer. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Aişe´ye:

"Ben senin için Ebu Zer´ gibiyim" buyurmuştu. Halbuki Ebu Zer´in fiilleri arasında boşaması da vardı. Peygamber (s.a.v,) bunu kasdetmediği için, Hz. Aişe´nin talakı bahis mevzu değildir. Hatta hadisin bir rivayetinde Rasulullah (s.a.v.):

"Şu kadar var ki, Ebu Zer´, Ümm-ü Zer´i boşamıştır. Fakat ben seni boşamadım" buyurmuştur."

Sebep-94: Taberanî, bu hadisi yakın lafızlarla zikretmiştir.

Ayrıca bakınız, Mecmau´z-Zevaid, Kitabu´n-Nikâh, 4/307.

Heysemî, hadisin ricalinin bir kısmının güvenilir olduğunu söylemiştir.

Dirhem:  Memleketlere göre değişik ağılık ölçüsü.

"Benim bir çok isimlerim vardır: "Ben Muhammed´im, ben Ahmed´im, ben Mahî´yim ki, Allah benimle küfrü silecektir. Ben haşirim ki, insanlar benim peşimden haşredileceklerdir ve ben kendisinden sonra peygamber bulunmayan Akib´im."

260- Sebep[2]: Taberanî, Cübeyr b. Mutim´den şöyle dediğini rivayet eder: "Ebu Cehil, Hamza (r.a.)´mn yanından dönüp Mekke´ye geldiğinde şöyle dedi:

"Ey Kureyş topluluğu, şüphesiz ki Muhamed, Medine´ye yerleşmiş ve öncü kuvvetlerini göndermiştir. O, ancak size zarar vermek istiyor. O´nun yoluna uğramaktan ve O´na yaklaşmaktan kaçının. Çünkü O, zarar veren aslan gibidir. Eğer sizi sıkıştınrsa koyunlardan keneyi kovar gibi kovunuz.

Allah´a yemin olsun ki hiç kimsede görmediğim sihri O´nda gördüm. O´nun arkadaşlarıyla beraber hiç kimsede olmayan şeytanları eördüm. Şüphesiz siz, Kayle´nin iki oğlunu iyi tanırsınız. O, düşman yardım eden bir düşmandır." Bunun üzerine Mutim, Ebu Cehil´e şöyl dedi:

"Ey Ebe´l-Hakem, Allah´a yemin olsun ki kovduğunu kardeşlerinizden (yani Hz. Muhammed´e ve Ashabı) daha doğru sözli daha sözünde duran bir kimse görmedim. Madem böyle yaptım; öyleyse ondan insanların en uzak duranı olunuz." Bunun üzerine Eb Süfyan b. el-Haris şöyle dedi:

"O´na karşı daha şiddetli davranınız. Çünkü eğer Kayle´nin ik oğlu size galip gelirse, sizde ne emniyet ne de anlaşma kalır. Eğer si onlara itaat ederseniz, onları Kinane´ye ilhak ediniz. Yahu Muhammed´i onların arasından çıkarınız ki, O tek başına kalsın.

Kayle´nin iki oğluna gelince, Allah´a yemin olsun ki o ikisi v< ailesi eşit bir şekilde zeliliik içinde helak olacaklardır. Onlara cidd olarak ben kefilim.

Onlara kendimden öyle kötü bir şey yapacağiifî ki zillet ehli olaı Hazrec´in erkekleri uzaktan veya yakından helak olacaklardır. Bu uzal olan bir şaka değildir."

Bu haber Rasulullah (s.a.v.Ya ulaşınca şöyle buyurdu "Nefsim, kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, onlar istemesele dâhi onları öldüreceğim, asacağım ve kurban edeceğim. Ben, Aziz vt Celil olan Allah´ın gönderdiği bir rahmetim. O ikisi, ben öldüremeyecekler. Ta ki Allah Dini´ni yayacaktır.

Benim beş ismim vardır. Ben Muhammed´im, ben Ahmed´im ben Manî´yim ki, Allah benimle küfrü silmiştir. Ben Haşir´im ki benden sonra İnsanlar haşrolunacaklardır. Ben Akib´im (kendisinder sonra peygamber gelmeyen)."

Ahmed b. Salih, "Ümid ederim ki hadis, sahihtir" demiştir.

Şaka da olsa ciddi de olsa onları zillet haline getireceğim, Hazrec´in adamlarına zillet damgasını vuracağım."

261-Hadis[3]:Ahmed, (Hakim), îbn Mesud´un şöyle dediğini rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "îbn Ümm-i Abd´in ümmetim için rıza gösterdiği şeye ben de razı oldum."

262-Sebep[4]: îbn Asakir, hadisi aşağıdaki şekilde bir başka vecihten, sebebiyle beraber rivayet eder: .

"Sonra Amr İbn Haris´in şöyle dediğini söyler: "Rasulullah (s.a.v.), Abdullah İbn Mesud´a, "Kur´an oku, diye buyurdu. Abdullah îbn Mesud, "Kur´an Sana indiği halde ben mi okuyayım?" dedi.

Peygamber (s.a.v.):

"Ben onu benden başkasından dinlemeyi severim" buyurdu. Abdullah İbn Mesud, Nisa Sûresi´ni okumaya başladı ve "Her ümmetten (inanç ve davranışlarının doğru olup olmadığına tanıklık edecek) bir şahit, Sen´i de bunlara şahit getirdiğimiz zaman (halleri) nice olur" ayetine gelince, Rasulullah´ın iki gözünden yaş akmaya başladı. Abdullah da sustu. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) ona buyurdu ki: "Konuş." O da sözüne başlarken Allah´a hamd etti. Allah´ı övdü. Hz. Peygamber´e salat ve selam olundu. Kelime-i şehadet getirdi ve şöyle dedi:

"Ben, Rab olarak Allah´ı din olarak İslam´ı seçtim. Allah ve Rasulü´nün razı olduğuna ben de sizin için razı oldum." Bunun üzerineRasulullah İbn-u Ümm-i Abd´in sizin için rızası olduğu şeyhi ben

263-Hadis[5]: Ahmed, Buharî, Müslim, Ebu Davııd, Tirmizî, Cabir´in şöyle dediğini rivayet ederler: "Rasulullah (s.a.v.) buyııdu ki: "Harp hiledir."

264-Sebep: îbn-ü Ebi Şeybe, Urve´nin şöyle dediğini rivayet eder: "Rasulullah (s.a.v.) Kurayze Günü, "harp hiledir" dedi. (Ravi diyor ki:) Rasulullah (s.a.v.)´ın Ashabı içinde Mesud adında bir adam vardı. Kendisi söz taşıyan birisiydi.

Hendek Savaşı Günii´nde, Kurayza Kabilesi, Ebu Süfyan´a, "Bize yardım etmeleri için adamlar gönderin. Öyle ki Muhammed (iki ateş arasında kalıp) Medine´ye (şehrin içine) yöneldiğinde biz öldürelim, Hendek´e yöneldiğinde siz öldürün" diye haber gönderdiler. Böylece iki taraftan kendisinin öldürülme (savaşla sıkıştırılma) durumu zoruna gitti de Mesud´u çağırıp ona,

"Bizim duyduğumuza göre, Benî Kurayza Ebu Süfyan´a kendilerine yardım etmesi için adamlar gönderilmesini istemişler. Ancak adamlar gelince onları öldürecekler" buyurdu. Mesud, bunu Peygamber (s.a.v.)´den duyar duymaz, hemen durumu Ebu Süfyan´a, Peygamber´den o şekilde duyduğunu haber verdi. Bunun üzerine Ebu Süfyan:

"Allah´a yemin olsun ki bu doğrudur. Çünkü Muhammed asla yalan söylemez" dedi ve onlara hiçbir kimseyi göndermedi.

265- îbn Cerir, "Tehzibu´l-Asar"da İbn Şihab´dan şöyle dediğini nakleder: "Benî Kurayza Yahudileri, Ebu Süfyan´a ve arkadaşlarına Hendek Savaşı´nda, "geliniz, biz Müslümanların arkalarından, geceleyin baskın yapacğız" diye haber göndermişlerdi. Nuaym b. Mesud el-Eşcaî de bunu işitmişti. (Kendisinin peygamberimizle tanışıklığı ve barışıklığı vardı.)

Benî Kurayza Yahudileri, Ebu Süfyan ile arkadaşlarına bu hususta haber gönderdikleri sırada Nuaym b. Mesud, Uyeyne b. Hısn´ın yanında bulunuyordu. Mesud durum hakkında gelip Peygamber (s.a.v.)´e bilgi verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber de:

"Bunu onlara bizim emretmiş olmamızı umardık" buyurdu. Nuaym b. Mesud, Rasulullah (s.a.v.)´ın bu sözü üzerine, Katafanlar´a gitmek üzere ayrılınca, Ömer b. Hattab, "Ey Allah´ın Rasulü! Sen´in tarafından söylenen bu söz, Allah tarafından ise, buna bir sözüm yok. Fakat kendi görüşün ise ben derim ki, Benî Kurayza Yahudileri´nin hareketleri daha zararsız ve hafifti" dedi.

Peygamberimiz buyurdu ki: "O, benim görüşümdür, harp bir aldatmadır." ,

Sonra Peygamber (s.a.v.) arkasından birisini gönderip Nııaym´ı çağırttı. Ona: "Biraz önce söylemiş olduğum, benden işittiğin sözü biliyorsun ya, onun üzerinde dilini tut, onu hiç kimseye anma (söyleme)" buyurdu.

Nuaym, geri dönüp Uyeyne b. Hısn ve onunla bulunanların yanına geldi. Onlara, "Muhammed´in hiçbir zaman gerçekten başka bir şey .söylemediğini biliyor musunuz?" diye sordu.

"Hayır" dediler. Nuaym: "O, bana Benî Kurayza Yahudileri´nin size gönderdiği haber hakkında, "Bunu, onlara bizim emretmiş olmamızı umardık" buyurdu. Sonra da bunu, size söylemekten nehyetti" dedi.

Uyeyne b. Hısn, gidip Ebu Süfyan ile buluştu. Nuaym´ın Hz. Peygamber´den işittiği sözü ona haber verdi ve onlara: "Siz, ancak Benî Kurayza Yahudileri´nin hileleri içindesiniz" dedi.

Bunun üzerine Ebu Süfyan ve adamlan aradan çekildiler. Bu da BenîKurayza´nın hezimeti oldu.

Bu olayda görüldüğü gibi, harpte hile yapmak hususunda insanlara ruhsat verilmiştir.

İbn Cerir, Hz. Peygamber´in, "bunu onlara bizim emretmiş olmamızı umardık" sözünün iki şeye muhtemel olduğunu söyler. Ya işin aynen yapılması veya yapılmaması, her ikisinde de, söz şüphesiz dorudur ve yalandan uzaktır.

îbn Cerir, İbn Abbas´tan naklettiğine göre, Rasulullah (s.a.v.), ashabından birisini Yahudiler´in, bir adamını öldürmeye gönderdi.´ Adam geri dönerek Peygamberimiz´e: "Ey Allah´ın Rasulü! Benim ona gücüm yetmiyor. Ancak bana izin verirsen ben, o işi becerebilirim" dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki: -

"Harp hiledir, dilediğini yap."

267- Hadis[6]: İbn Cerir, "Tehzib´inde, Haraiti, "Musavü´l-Ahlak"ta, Beyhakî ise "Şuabu´l-îman"da, Şehr b. Huşeb´den, o da Züburkan´dan, o da Nevvas b. Sem´an´dan rivayet ettiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Bana ne oluyor ki, pervanelerin ateş etrafında uçması gibi, sizi de yalan etrafında dönüp dolaşır halde görüyorum. Dikkat edin! Yalan ancak üç şeyde söylenebilir;

1-  Kişinin hanımını razı etmesi için,

2-Harpte düşmana hile yapmak için,

3-  İki kişinin arasının ıslah etmek için.

Çünkü Cenab-ı Hak, ayet-i kerimesinde şöle buyurmuştur: "Onlann aralanndaki gizli konuşmaların çoğunda hayır yoktur. Yalnız sadaka yahut iyilik ya da insanların arasını düzeltmeyi emreden(in konuşması) müstesna." (Nisâ:114.)

268- Ahmed, İbn Cerir, Taberanî ve Beyhakî, Şehr b, Huşeb´den şöyle dediğini rivayet ederler: "Bana Esma binti Yezid, Hz. Peygamber´in şöyle buyurduğunu söyledi:

"Ey insanlar! Pervanelerin ateş etrafında birbirini takip etmesi gibi, yalan konusunda birbirinizi takip etmeye zorlayan (sebep) nedir? Her türlü yalana yalnız üç şey için müsaade edilmiştir:

1- Kişinin hanımını kendisinde razı etmesi için,

2-  Müslüman iki kişinin arasını düzeltmek için,

3-  Harpte düşmanı mağlup etmek için."

269-Sebep[7]: İbn Cerir, Şehr b. Huşeb´den rivayet ediyor: "Rasulullah (s.a.v.), bir seriyye çıkardı. Seriyye bir adamın (arazisinde) konakladı. Adam, onlara kesmeleri için bir oğlak yahut bir koç getirdi. Onlar, "bu zayıftır" deyip, kesmekten vazgeçtiler.

Adamın koyunlarının (altında) bulunduğu bir gölgeliği vardı. Ona, "koyunlarım oradan çıkar, biz orada gölgelenelim" dediler. Adam, "Buranın dışındaki arazimde hastalık vardır, koyunlarıma hastalık isabet etmesinden korkarım" dedi. Onlar,

"Bizim canımız, kendimize senin koyunlarından daha sevimlidir (önemlidir)" deyip, koyunları gölgelikten çıkardılar. Koyunlar çıkarılınca kendileri gölgeliğe girdiler.

Adam, onların yaptıklarını koşarak, Peygamber (s.a.v.)´e haber verdi.

Seriyye geri dönünce, adamın anlattıklarını Rasulullah (s.a.v.) kendilerine bildirdi. Bunun üzerine:

"Allah´a yemin olsun ki, bu yalandır, onun söylediği hiçbir şey doğru değildir" dediler.

Peygamber-(s.a.v.) onlara, "eğer arkadaşlarının içinde bir tanesinde hayır varsa sen, beni tasdik edersin (o beni tasdik etsin) buyurdu. Bunun üzerine bir tanesi adamın anlattıklarının aynısını Peygamber (s.a.v.)´e anlattı. Peygamber (s.a.v.) de buyurdu ki:

"Ateşe üşüşen kelebekler gibi yalana üşüşüyorsunuz. Yalana hiçbir şekilde yer yoktur. Ancak insan harpte (düşmanı aldatmak için) yalan söyleyebilir. Çünkü harp, aldatmadır. İki adamın arasım bulmak (barıştırmak) için yalan söyleyebilir. Bir de adam karısına, (onun gönlünü kazanmak için) yalan söyleyebilir."[8]

[1]Müslim, Kitabu´l-Fedail, 5/201, Tirmizî, Ebvabu´I-Adab, 4/214,

Buharı, Kitabu´I-Menakıb, 4/216, Kitabu´t-Tefsir, Tefsir-u Sûreti´s-

Saff,

Malik, Kitab-u Esmai´n-Nebî, 2/61,

Darimî, Kitabu´r-Rekaik, 2/225 (yakın lafızlarla) Ahmed, 4/81, 395, 404 (Ebu Musa el-Eşari, hadisi olarak değişik lafızlarla zikretmiştir).

Hadis-i şerifte, "Ben Mahî´yim ki, Allah benimle küfrü silecektir" sözü hakkında alimler şöyle demişlerdir: "Bununla Mekke ve diğer Arap beldelerinden küfrün silineceği yahut İslam´ın kendisine ulaştığı bütün İslam beldeleri veya umumî olarak küfrün silinmesi kasdedilmiştir."

Buna şu ayet delil getirilmiştir: "O dinini, bütün dinlerin üzerine çıkarsın diye..." (Tevbe-33, Fetih-28, Saff-9)

Başka bir hadiste "Manî´nin manası, "kendisine tabi olanlardan günahları silen" şeklinde anlaşılır.

Bu manaya göre küfrün silinmesi şu ayetteki gibi olur: "İnkâr edenlere söyle: "Eğer vaz geçerlerse, geçmişteki günahları kendilerine bağışlanır..." (Enfal-38)

Bir sahih hadis de şöyledir: "İslâm kendinden öncekileri silmiştir." (Bkz. Nevevî, 5/201).

[2] Bu hadisi Taberanî, Ahmed b. Salih el-Mısrî tarikiyle rivayet etmiştir. Hadisin ricali sikadır.

Ahmed b. Salih, h. 170 senesinde Mısır´da doğmuştur. Kendisinden Buharı, Ebu Davut ve Tirmizî, rivayette bulunmuşlardır (Ta.bakatü´ş-Şafiiyyc, 2/6, 7). Bkz. Heysemî, Mecmau´z-Zevaid, 6/67

[3] Hakim, Müstedrek, Kitab-u Marifeti´s-Sahabe, 3/318. Hadisin, şeyheynin şartına uyduğunu ve sahih olduğunu zikretmiştir. İbn Asakir, Tarih-i Dımeşk, Yazma, Daru´l-Kütübi´l-Mısriyye,

rakam, 3866.

[4] îbn Asakir, Tarih-i Dımeşk, Yazma, Daru´l-Kütübi´l-Mısriyye, rakam, 3866,

Hakim, Müstedrek, Kitab-u Marifeti´s-Sahabe, 3/319,

Müslim, Kitab-u Salati´l-Müsafırin, 2/454, Tirmizî, Abvabu´t-Tefsir, Tefsir-u Sûreti´n-Nisa, 3/304. .oldum.

[5] Ahmed, 3/224, 297, 308, 6/459, Buharî, Kitabu´I-Cihad, 4/77, Müslim, Bab-u Cevazi´l-Hud´a fi´1-Harb, 4/338, 339, Ebu Davııd, Kitabu´I-Cihad, 2/41, Tirmizî, Ebvabu´l-Cihad, 3/112 (hadis sahih ve hasendir), Ibn Mace, Kitabu´l-Cihad, 2/945

[6] Buharî, et-Tarihu´l-Kebîr, 1/398, Taberî, Tehzibu´l-Asar, s. 125. İkinci hadis; Ahmed, 6/454,

Heysemî, Mecmau´z-Zevaid, Kitabu´l-îlm, 1/142, Buharî, Kitabu´l-Cihad, 6/182,

Müslim, Kitabu´l-Cihad, 4/338, Beyhakî, es-Sünen, 9/150.

[7] Ebu Cafer et-Taberî, Tehzibu´l-Asar, s. 126.

Yalanın cevazı hakkında bkz. Ebu Davud, Kitabu´1-Edeb, 2/578,

Tirmizî, Kitabu´l-Birr, iki kişinin arasını ıslah babı.

[8] Celalü´d-Din Es-Suyûtî, Esbâbu Vurudi'l-Hadis Hadisler ve Sebepleri, İhtar Yayıncılık: 213-225.