๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Erkek Sahabeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 04 Mart 2009, 23:35:45



Konu Başlığı: Abdullah Bin Selam (r.a)
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 04 Mart 2009, 23:35:45
ABDULLAH BİN SELÂM

Abdullahbin Selâm hazretleri, Eshâb-ı kirâmdan olup, Ensârın büyüklerindendir.Medîne'deki Yahûdî Benî Kaynuka kabîlesinden idi. Soyu Hz.Yûsüf'e dayanıyordu.Asıl ismi Husayn idi. Müslüman olunca Resûlullah efendimiz ona Abdullahismini verdi.

Îmân etmeden önce, Yahûdî âlimlerinden idi. Müslüman olması çok ibretlidir.Müslüman oluşunu kendisi şöyle anlatır:

Âhir zaman peygamberi

"Babam Yahûdîlerinileri gelen âlimlerinden idi. Bana Tevrat'ı okutur, dindar yetişmem içinelinden geleni yapardı. Bir gün âhir zaman Peygamberinin alâmetlerini veyapacağı işleri anlatarak dedi ki:

- Eğer âhir zaman Peygamberi, Hârûn aleyhisselâmın neslinden ya'nî kendikavmimizden gelirse inanırım, başka kavimden gelirse inanmam! Sen de inanma!

Resûlullah efendimiz Medîne'ye hicret etmeden önce babam vefât etti.

Resûlullah efendimiz Medîne'ye hicretinden önce, Mekke'de Peygamberliğiniaçıkladıktan sonra, sıfatlarına ve yaptığı işlere baktım, tıpa tıp babamınanlattıklarına uyuyordu. Fakat, kavmimizin ileri gelenleri, sırf Arabkavminden geldi diye Resûlullaha karşı çıkıyorlardı. Tevrat'ta bildirilenalâmetler gâyet açıktı.
 
 
Bir gün Yahûdîlerin hurma bahçelerine gittim. Kendi aralarında,"Arabların adamı geldi!" diye konuşuyorlardı. Bu sözü duyunca benibir titreme tuttu. Elimde olmadan "Allahü Ekber" diye bağırdım.Benim tekbîr getirdiğimi gören halam Hâlide binti Hâris bana kızıp dedi ki:

- Allah seni umduğuna kavuşturmasın, elini boşa çıkarsın? Vallahi sen Mûsâbin İmrân'ın geleceğini işitmiş olsaydın bundan fazla sevinmezdin.

Ben de ona şöyle karşılık verdim:

- Ey hala! Vallahi O, Hz. Mûsâ gibi Peygamberdir. Mûsâ aleyhisselâmıntevhîd dînindendir. Buna niçin karşı çıkıyorsunuz?

- Ey kardeşimin oğlu! Yoksa o Kıyâmete yakın gönderileceği bize bildirilenPeygamber midir?

- Evet.

- Öyleyse sevinmekte haklısın.

Dayanamayıp, Resûlullahı görmek için bulunduğu yere gittim. Daha ilkgördüğümde kendi kendime, "Bu güzel yüzün sâhibi yalan söyliyemez!"dedim. Resûlullah insanlar arasına oturmuş, onlara nasîhat ediyordu. İlkişittiğim hadîs-i şerîf şuydu:

- Selâmı aranızda yayınız, aç kimseleri doyurunuz, sıla-i rahmyapınız, yakın akrabalarınızı ziyâret ediniz! İnsanlar uykuda iken namazkılınız! Böylece Cennete selâmetle girersiniz.
 
 
 
 Allah birdir

Sonra bana dönüp sordu:

- Sen Medîne âlimi İbni Selâm değil misin?

- Evet

- Ey Abdulah, Allah için söyle! Tevrat'ta benim vasıflarımı okuyupöğrenmedin mi?

- Evet, öğrendim. Yâ Resûlallah cenâb-ı Hakkın sıfatlarını söyler misin?

Resûlullah efendimiz bana İhlâs sûresini okudu.

"De ki: O Allah birdir. Hiçbir şey O'nun dengi değildir!" meâlindekiâyet-i kerîmeyi işitince:

- Şehâdet ederim ki, Allahtan başka ilâh yoktur. Sen O'nun kulu ve resûlüsün,diyerek îmân ettim.

Abdullah bin Selâm Müslüman olduktan sonrasını şöyle anlatıyor:

Müslüman olduktan sonra Resûlullaha dedim ki:

- Yâ Resûlallah! Yahûdîler kadar, yalancı, inatçı, zâlim kimse yoktur. Hiçbiriftirâdan çekinmezler. Şimdi benim Müslüman olduğumu öğrenirlerse olmadıkiftirâ ederler, bunu açıklamadan önce onlara beni sorunuz!


Çok büyük âlimimizdir

Sonra ben bir perdeninarkasına saklandım. Resûlullah bir grup Yahûdîyi çağırdı. Onlara sordu:

- Aranızdaki Husayn [Abdullah] bin Selâm nasıl birkimsedir?

- Çok büyük bir âlimimizdir. Onun gibi hayırlı birisi az bulunur. O doğrusözlüdür.

- Eğer o Müslüman olduysa siz ne dersiniz?

- Allah onu böyle birşeyden korusun!

Sonra saklandığım yerden çıkıp dedim ki:

- Ey Yahûdî topluluğu, Allahtan korkunuz! Size geleni kabûl ediniz! Allahayemîn ederim ki, siz Resûlullahın hak Peygamber olduğunu biliyorsunuz. Çünküalâmetleri Tevrat'ta açık olarak yazılıdır. Başka kavimden geldiği içininadınızdan îmân etmiyorsunuz. Ben şehâdet ederim ki, Allahtan başka ilâhyoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm Allahın resûlüdür.

Bunun üzerine Yahûdîler:

- Bizim en kötümüz budur. Aramızda bundan daha kötü biri yoktur, deyipolmadık iftirâlar etmeye başladılar. Peygamber efendimiz Yahûdîlere dönüpbuyurdu ki:

- Birinci şehâdetiniz bize kâfidir, ikincisi ise lüzûmsuzdur.
 

Hz. Abdullah hemen evine döndü. Ailesini ve akrabalarını İslâmiyete da'vetetti. Halası da dâhil hepsi Müslüman oldular.

O'nun îmân etmesi Yahûdîleri çok kızdırdı. Bunun için kendisini sıkıştırmayabaşladılar. Hattâ Yahûdî âlimlerinden ba'zıları:

- Araplardan peygamber çıkmaz. Senin adamın hükümdardır, diyerek, Abdullahbin Selâm'ı İslâmiyetten vazgeçirmeye kalkıştılarsa da muvaffak olmadılar.

Kendisi ile birlikte Sa'lebe bin Sa'ye, Üseyd bin Sa'ye, Esed bin Ubeyd veba'zı Yahûdîler samîmî olarak Müslüman oldular. Fakat ba'zı Yahûdîler dedilerki:

- İslâmiyete yalnız bizim kötülerimiz inandı. Eğer, onlar hayırlılarımızdanolsalardı, atalarının dînini bırakmazlardı.

Bunun üzerine inen âyet-i kerîmede meâlen şöyle buyuruldu:

(Onların, Ehl-i kitabın hepsi bir değildir. Ehl-i kitabın içinde bircemâ'at vardır ki, onlar gece vakitlerinde secdeye kapanarak Allahınâyetlerini okurlar.) [Al-i İmran: 113]
 
 
Âdil şâhid

Abdullah bin Selâm'ın îmânettiğine ve fazîletine Kur'ân-ı kerîmin şu âyet-i kerîmesinin şehâdetettiğini müfessîrler ifâde etmektedirler. Bu âyet-i kerîme meâlen şudur:

(İnkâr edenlere de ki: Eğer Kur'ân-ı kerîm Allah tarafındangönderilmiş olup da siz inanmayıp inkar ettiyseniz ve İsrailoğullarından birşâhid Kur'ân-ı kerîmi benzerine, Tevrat'a göre bu da Allah kelâmıdır diyeşehâdet edip inandı da siz yine de büyüklük taslarsınız, bana söyleyinkendinize yazık etmiş olmaz mısınız? Şüphesiz Allah zalim milleti doğru yolaeriştirmez.) [Ahkâf: 10]

Tefsîr âlimlerine göre, âyetteki İsrailoğullarından bir şâhid olarakbahsedilen kimse Abdullah bin Selâm'dır. Çünkü O kendi milletine:

- Hz. Mûsâ'ya inen Tevrat'ı Allah kelâmı olarak kabûl edip de Hz. Muhammed'ive O'na inen Kur'ân-ı kerîmi inkâr etmek zulümdür, diyerek Müslüman olmuştur.

Abdullah bin Selâm hazretleri, Yahûdî âlimi iken Müslüman olup îmân ileşereflenince, kendini tamamen İslâm dînine verdi. Yahûdilerin kendisihakkında uydurdukları iftirâlara kulak asmadı. Kur'ân-ı kerîme dört ellesarılıp, Resûlullahı bir gölge gibi takip etmeye başladı. Peygamber efendimizonun hakkında buyurdu ki:

- Cennetlik birini görmek istiyen, Abdullah bin Selâm'a baksın.
 
 
 Bahçede gördüm

Bir gün Resûlullahınhuzûruna gelip dedi ki:

- Yâ Resûlallah, rü'yâmda kendimi bir bahçede gördüm. Bahçenin içindedemirden bir direk vardı. Direğin bir ucu yerde, bir ucu gökte idi.Yukarısında bir kulp, bir çember vardı. Bana, "Haydi bu direğeçık!" denildi. Ben de "Gücüm yetmez" dedim. Bunun üzerineyanıma birisi gelerek, sırtımdaki elbiseyi çıkardı. Böylece rahatça direğintepesine çıktım, kulpundan tuttum. "İyi tut, bırakma!" diye detenbîh edildi. Böylece direğin kulpu elimde olduğu hâlde uyandım.

Peygamber efendimiz rü'yâsını şöyle ta'bîr etti:

- Gördüğün bahçe İslâm dînidir. Direk de İslâm dîninin direği,tevhîdidir. O kulp da sağlam olan îmândır. Sen ölünceye kadar İslâm dîniüzere yaşayacaksın!

Başka bir zamanda Peygamber efendimiz, Eshâbı ile sohbet ederken buyurdu ki:

- Şu kapıdan ilk girecek olan, Cennet ehlinden biridir.

Eshâb-ı kirâm merakla kimin gireceğini beklerken, Abdullah bin Selâm'ıngirdiğini gördüler. Daha sonra bu müjdeli haberi kendisine bildirerek sordular:

- Yâ Abdullah, bu dereceye hangi amel ile ulaştın?

- Ben zayıf bir kimseydim. En kuvvetli ümidim, kalb selâmeti ya'nî kimseyekarşı içimde kötülük beslememem ve boş sözleri terk etmemdir. Bundan başkabeni kurtaracağından ümitli olduğum bir amel bilmiyorum.
 
 
Kibirli Cennete girmez

Abdullah bin Selâm hazretlerinefsini kötü huylardan ve isteklerden tamamen temizleyip terbiye etmişti.Kendisi zengin olduğu hâlde, ba'zan Medîne çarşısında sırtında yük taşıdığıgörülürdü. Bir gün yine onu bu hâlde görenler dediler ki:

- Senin çocukların, hizmetçilerin var. Bu işleri niçin onlara gördürmüyorsun?

- Evet bu işleri görecek kimselerim vardır. Fakat ben nefsimi denemekistiyorum. Böyle işler nefsime ağır geliyor mu, gelmiyor mu? Maksadım bunuanlamaktır. Çünkü Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde, (Kalbindehardal tanesi kadar kibir, büyüklenme bulunan kimse, Cennete girmiyecektir)buyurmuştur. Başka bir hadîs-i şerîflerinde de, (Meyve veya herhangibir şeyi kendi eliyle evine götüren, kibirden uzaklaşmıştır)buyurmuştur. İşte bunun için yükümü kendim taşıyorum.

Abdullah bin Selâm hazretleri, Hz. Osman'ın şehâdeti esnâsında yanındabulunuyordu. İsyâncılara dedi ki:

- Tarihte öldürülen her peygamber için yetmiş bin asker öldürülmüştür.Öldürülen her halîfe için de onbeş bin kişi öldürülmüştür. Gelin bu iştenvazgeçin! Yoksa âhirette bunun cezâsını çok şiddetli olarak çekeceksiniz!Ayrıca Hz. Osman'ın üzerinizde çok hakkı vardır.

Fakat âsîler sözünü dinlemediler, ayrıca kendisine hakâret ettiler.

Hz. Abdullah hakikaten, ahlâk ve ilim ile kendini süsleyen Cennetlikinsanlardan idi.

Eshâb-ı kirâmdan Mu'âz bin Cebel, 639'da Suriye taraflarında ortaya çıkanveba hastalığına yakalanmıştı. Vefât edeceği sıralarda, başucunda ağlayantalebesi Yezid bin Âmire'ye dedi ki:

- Niçin ağlıyorsun?

- Ben dünya için ağlamıyorum. İlmi senden öğrenmekteydim, bunu kaybedeceğimeüzülüyorum!

Bunun üzerine Mu'âz bin Cebel buyurdu ki:

İlim kaybolmaz

- İlim benim vefâtımlakaybolmaz. Benden sonra ilmi şu dört kişiden öğren: Abdullah bin Mes'ud'dan,Abdullah bin Selâm'dan, çünkü Resûlullah onun hakkında, "O,Cennetlik olan on kişinin onuncusudur" buyurdu. Hz. Ömer'den veSelmân-ı Fârisî'den öğren.

Abdullah bin Ömer şöyle anlatır:

Medîne'de bir takım Yahûdî topluluğu Resûlullaha gelerek dediler ki:

- Senin getirdiğin dinde recm var mıdır?

Resûlullah efendimiz de onlara sordu:

- Recm cezâsı hakkında Tevratta ne yazıyor?

- Tevratta recm cezâsı yoktur.

Abdullah bin Selâm Yahûdîlere dedi ki:

- Yalan söylüyorsunuz! Tevratta recm âyeti vardır.


Bunun üzerine Tevratı getirip açtılar. Yahûdîlerden birisi elini recmâyetinin üzerine koyarak bundan önceki ve sonraki âyetleri okumaya başladı.Abdullah bin Selâm ona:

- Elini kaldır! dedi.

O da elini kaldırınca recm âyeti göründü. O zaman Yahûdîler dediler ki:

- Ey Muhammed! Abdullah bin Selâm doğru söyledi. Tevratta hakikaten recmâyeti vardır.

Birgün Hz. Abdullah bin Selâm, Ka'b-ül Ahbâr'a şöyle bir soru sordu:

- Âlimler ilmi öğrenip zihinlerine yerleştirdikten sonra, onu oradan söküpatan nedir?

Hz. Ka'b dedi ki:

- Tama', hırs ve ihtiyaç peşinden koşmaktır.


 Hırsın kaynağı

Birisi de Fudayl bin Iyâd'a dedi ki:

- Ka'b'ın bu sözünü bana izâh eder misin?

Bunun üzerine Fudayl şöyle cevap verdi:

-Tama', insanın bir şeyi araması ve mukaddes değerlerini bu uğurda fedâetmesi demektir. Hırs ise nefsinin herşeyi istemesi, senin de onunistediklerini yerine getirmendir.

Bunun için de ona buna, kötü insanlara vb. ihtiyacın olur. İhtiyacını yerinegetirenler de seni burnundan yakalamış olurlar.

Ya'nî seni emirleri altına alırlar, istedikleri yerlere sürüklerler, sen deonlara boyun eğersin.

Onlar hasta oldukları zaman, dünya sevgisinden dolayı onların ziyâretlerinegider, tesadüf ettiğin zaman kendilerine selâm verirsin.

Bu verdiğin selâmı, yaptığın ziyâreti Allah rızâsı için yapmazsın. Eğer bukimselere ihtiyaç göstermezsen, senin için çok daha hayırlı olurdu. Bu benimsana anlattığım, yüz hadîs-i şerîf rivâyet etmekten senin için dahahayırlıdır.
 
 



Konu Başlığı: Ynt: Abdullah Bin Selam (r.a)
Gönderen: Ceren üzerinde 12 Ekim 2019, 21:32:23
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Abdullah Bin Selam (r.a)
Gönderen: Mehmed. üzerinde 13 Ekim 2019, 06:14:39
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Abdullah Bin Selam (r.a)
Gönderen: Sevgi. üzerinde 14 Ekim 2019, 02:51:39
Aleyküm selâm. Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim