๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Erkek Sahabeler => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 04 Mart 2009, 23:39:07



Konu Başlığı: Abdullah Bin Ömer (r.a)
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 04 Mart 2009, 23:39:07
  Abdullahbin Ömer hazretleri, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup, dört büyük halîfedenHz. Ömer’in oğludur. İlk îmâna gelenlerdendir. Babası îmân ile şereflenince,o da küçük yaşta Müslüman oldu.

Küçük yaştan beri Peygamber efendimizle beraber bulundu. Bunun için Eshâb-ıkirâm içinde en çok hadîs-i şerîf nakledenlerden oldu.

Ayrıca, yaratılış olarak üstün hâllere sahip olduğundan ve Resûlullahınhizmeti ile şereflenip, uzun zaman sohbetlerinde bulunduğundan, bütünilimlerde mâhir oldu.

Çok cömert idi

Harâm ve şüphelilerden sakınmakta, dünyaya düşkün olmamakta örnek durumdaydı.Her işte çok araştırıcı, inceleyici ve dikkatliydi. Çok cömert olup, ikrâmetmeyi çok severdi. Akşam yemeklerini, yalnız yediği hiç vâki değildi.Mutlaka misâfir arar bulurdu.

Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerine, bin dirhem para ile kıymetli birkaftan hediye getirilmişti. Dostlarından birisi ertesi gün, onu, çarşıdahayvanına veresiye yem alırken görünce şaşırdı. Evine gidip sordu:

- Dün Abdullah bin Ömer’e bin dirhem para ile kıymetli bir kaftan gelmemişmiydi?

- Evet gelmişti.

- Fakat bugün onu veresiye alış-veriş yaparken gördüm.

- Doğrudur. Hediyeleri aldığı gün, kaftanı omuzuna alıp, çarşıyaçıktı. Dönüşünde ne kaftan ne de paralar vardı. İhtiyacı olanlara hepsinidağıtmış.

Gençliğinde bir rü’yâ gördü. Rü’yâsında ipek bir kumaş parçasının üzerinebinerek uçuyor, Cennetteki istediği yerlere konuyordu. Bu sırada birileri onuCehenneme götürmek istedi.

Hemen karşısına bir melek çıkıp, “Korkma!” dedi. Sonra alıp tekrar Cennetegötürdü.

Hz. Hafsa, onun bu rü’yâsını Resûlullaha anlatınca, Peygamber efendimizbuyurdu ki:

- Abdullah ne iyi insandır. Keşke geceleri de namaz kılsa!

O zamandan sonra gece namazını hiç bırakmadı.

Allahtan korkmak

Allahtan başka kimseden korkmazdı. Bir gün yolculuğa çıktı. Yolda karşılarınabir aslan çıkınca, arkadaşları korkup ne yapacaklarını şaşırdılar. Okorkusuzca aslanın yanına yaklaşıp, kulağına dedi ki:

- Resûlullahtan işittim. “İnsanoğlu Allahtan başkasından korkmazsa,hiçbir şeyi ona musallat etmez” buyurdu. Yoldan çekil de yolumuzadevam edelim.

Aslan sessizce oradan uzaklaştı.

Acıkmayınca yemez, yediğinde de çok az yerdi. Nitekim Irak’tan ziyâretinegelen bir dostu, kendisine hediye olarak bir ilâç getirerek dedi ki:

- Bu iyi bir ilâçtır. Sana, Irak’tan getirdim.

- Bu ilâç neye yarar?

- Hazımsızlığa iyi gelir.

- O zaman, sen bu ilâcı başkasına ver!

- Niçin?

- Çünkü, ben ömrümde hiç karnım doyana kadar yemek yemedim. Bundansonra da yemiyeceğim için bende hazımsızlık olmaz.

Bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerinin devesi kayboldu. Çok aradı, bulamadı.“Alana helâl olsun!” deyip mescide girdi. Sonra birisi gelip dedi ki:

- Deven filân kimsede.

Mescidden çıkıp giderken, hatırladı. “Ben onu alana hediye etmiştim” deyiptekrar mescide döndü.

Allah için sev!

Peygamber efendimiz bir nasîhatinde, Abdullah bin Ömer hazretlerine buyurduki:

- Allah için sev, Allah için darıl, Allah için anlaş! Velîlikmertebesine ancak böyle kavuşabilirsin! Bu minvâl üzere olmıyan kişi, namazıve orucu çok olsa bile, îmânın tadını alamaz.

Yâ Abdullah, sabaha çıktığın zaman akşam için kendini kaygılandırma!Akşama çıktığın zaman sabah için kendini kaygılandırma! Sağlığında hastalığınve hayatında ölüm için tedbîr al!

Abdullah bin Ömer hazretleri, harâmdan çok korkardı. Bunun için, sık sıkbuyururdu ki:

- Kambur oluncaya kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruçtutsanız, harâmdan kaçmadıkça bunların va’dedilen mükâfâtına kavuşamazsınız!

Birisi, Abdullah bin Ömer hazretlerine, “Allah için, seni çok seviyorum”deyince buyurdu ki:

- Ben de Allah için, seni hiç sevmiyorum. Çünkü sen, ezânı tegannîederek, şarkı söyler gibi okuyorsun.

Tâbiînin büyüklerinden Nâfi’ buyurdu ki:

“Ben henüz çocuk iken Abdullah bin Ömer ile beraber gidiyorduk. Ney sesiişittik. Hz. Abdullah, kulaklarını parmakları ile kapadı. Oradan hızlauzaklaştık. Bir müddet sonra bana dedi ki:

- Ney sesi daha işitiliyor mu?

- Hayır işitilmiyor.

Ancak ondan sonra parmaklarını kulaklarından ayırdı.”

Hiç kimseyanmasın!

Resûlullah efendimiz, Abdullah bin Ömer’i çok severdi. Nitekim bir gün Hz.Abdullah, Resûlullahın huzûrlarına gelmişti. Resûlullah efendimiz ona çokiltifât edip, (Kıyâmet günü herkesin berâtı [kurtuluşvesîkası] her işi ölçüldükten sonra verilir. Abdullah’ın berâtı ise,dünyada verilmiştir) buyurarak onu medh ve senâ buyurdu. Sebebisorulduğunda buyurdu ki:

- Kendisi vera’ ve takvâ sahibi olduğu gibi, duâ ederken “Yâ Rabbî!Benim vücûdumu, kıyâmet günü o kadar büyük eyle ki, Cehennemi yalnız bendoldurayım. Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün böylece yerinegelmiş olsun da, Muhammed aleyhisselâmın ümmetinden hiç kimse Cehennemdeyanmasın” diyerek, din kardeşlerini kendi canından daha çok sevdiğinigöstermiştir. [Ebû Bekr-i Sıddîk’ın da böyle duâ ettiği Menâkıb-içihâr yâr-ı güzîn kitâbında yazılıdır.]

Abdullah bin Ömer hazretleri bir gün, birkaç arkadaşı ile Medîne-i münevveredışına çıkmışlardı. Yemek vakti gelince sofra hazırladılar. O sırada köleolan bir çoban selâm verdi. Hz. Abdullah çobanı yemeğe da’vet etti. Çobanoruçlu olduğunu söyleyip sofraya oturmadı. İbni Ömer ona sordu:

- Bu çok sıcak günde hem koyunları otlatman, hem de oruç tutman nasıl oluyor?

Çoban da cevap verdi:

- Bu hâlde çok günler oruç tuttum. Abdullah bin Ömer hazretleri, onu denemekiçin dedi ki:

- Koyunlarından birini satar mısın? Hem parasını, hem de iftâr etmen içinetinden veririz?

- Koyunlar efendimindir.

- Efendine kaybolduğunu söylersin.

Bunun üzerine çoban, tam bir teslimiyetle şöyle cevap verdi:

- Allahü teâlâ görüp biliyor.

Azâd ettiler

Abdullah bin Ömer hazretleri, çobanın sözünü birkaç defa tekrar etti.Medîne’ye döndüklerinde, çobanın efendisine birisini gönderip, sürüyü veçobanı satın aldı. Onu azâd ederek, koyunları da ona hediye etti.

Mekke’nin fethi sırasında, İbni Ömer yirmibeş yaşlarında bulunuyordu.Sür’atli koşan bir atı vardı. Bu at üzerinde, elinde mızrağı olduğu hâlde çokheybetli idi. Resûlullah efendimiz onun bu hâlini görünce, “Abdullah!İşte Abdullah” buyurarak mücâhidliğini övdüler. Müslüman ordusu,büyük bir ihtişâmla Mekke’ye girdiği zaman, Resûl-i ekrem bir deve üzerindeolup, İbni Ömer de yanında bulunuyordu.

Mekke’nin fethinden sonra Abdullah bin Ömer, Huneyn muhârebesine katıldı.Büyük kahramanlıklar gösterdi.

Ordu bir ara geri çekilmek üzere iken İbni Ömer, Resûlullah efendimizeyaklaşarak, duâ istedi ve, “Zafer nasîb olursa i’tikâf edeceğim” diyearzetti. Resûl-i ekrem onun bu arzûsu üzerine buyurdu ki:

- Dilediğini yapar, adağını yerine getirirsin.

Sonra zafer nasîb oldu.

Huneyn’den sonra Tâif muhâsarası oldu. Bu muhâsarada öncü kuvvetlerinden idi.Resûlullahın duâsı ile fetih nasîb oldu.

Doksandan fazlayara vardı

Abdullah bin Ömer hazretleri, Mûte harbinde de bulundu. Bu husûsla ilgilikendisi şöyle anlatır:

“Resûlullah efendimiz Mûte gazâsında Zeyd bin Hârise’yi kumandan yapmış, “EğerZeyd şehîd olursa, Ca’fer bin Ebî Tâlib, o da şehîd olursa, Abdullah binRevâha kumandanlık yapsın” buyurmuştu.

Ben de bu savaşta idim. Ca’fer bin Ebî Tâlib’i harb meydanında aradık veşehîdler içerisinde bulduk. Vücûdunda doksandan fazla kılıç ve mızrak yarasıvardı.”

İyilik etmesini, hayrı, sadakayı, köle azâd etmeyi çok severdi. İyi ve güzel huyluolup, kötülükten uzaktı. Her işini ve her şeyini Allah için yapardı.Yüzüğünün taşında, “Abdullah bin Ömer, Lillah” ibâresi yazılı idi. Abdullahbin Ömer hazretleri buyurdu ki:

- Müslümanlıkla şereflendikten sonra, en büyük sevinç ve neş’em; gönlümün,herkesi peşinden koşturan birtakım istek ve arzûlara meyletmemiş olmasıdır.

Hz. Ebû Bekir devrinde, Amr bin Âs komutasındaki orduda vazîfe aldı. Ordu,Filistin toprağına girince, Amr bin Âs, Abdullah bin Ömer’e bir sancak veemrine bin süvâri verdi.

Kimsedağılmasın!

Birlik, Amr bin Âs’ın emri üzerine hareket etti. Sabaha kadar yürüdüler. Busırada, kalabalık insan topluluğuna dâir birtakım izlere rastladılar.Abdullah bin Ömer hazretleri dedi ki:

- Zannederim bu asker izi, Rumların öncü birliklerine âittir.

Sonra emrindeki askerlerle birlikte durdu. Askerler dediler ki:

- Bu izi takip edelim.

Bunun üzerine Abdullah bin Ömer şu tâlimâtı verdi:

- Hayır, izin kime âit olduğunu kesin olarak öğreninceye kadar kimsedağılmasın!

Kimse yerinden ayrılmadı. Araştırma netîcesinde, Müslümanlardan haber almakiçin dolaşan, onbin kişilik Rum askerinin, yakınlarında olduğunu anladılar.Abdullah bin Ömer, onları görünce, askerlerine seslendi:

- Bu fırsatı kaçırmayınız! Cennet kılıçların gölgesi altındadır!

Bütün asker gür bir sesle, “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah”dedi. Kelime-i tevhîd sesleri semâyı çınlattı. Sanki ağaçlar, taşlar ve herşey onlara Kelime-i tevhîd ile cevap veriyordu. İlk hücûm eden İkrime bin EbîCehl oldu. Onu Süheyl bin Amr, sonra da Dehhâk takip etti. İki ordu birbirinegirmişti. Abdullah bin Ömer hazretleri, savaş hâlini şöyle anlatmıştır:

“O anda, Rumların önde gelen cengâverlerinden, iri yapılı, sağına solunaçevik hareketlerle vuran birini gördüm. Bu, öncü kuvvetlerinin komutanı veRumların gözbebeği olan birisi idi.

Rum askerinin üzerinde moral yönünden büyük te’sîri vardı. Üzerine hücûmedip, mızrağımı uzattım, fakat kendini kurtardı.

Öldürmek için tekrar bir fırsatını bulup, yaraladım. Kılıcımla vurdukça vuruyordum.Sanki taşa çalıyordum. Her vuruşta kılıç, sert taşa vurulmuş gibi sesçıkarıyordu. Hattâ kırıldığını zannettim. Nihâyet yere düşürdüm.

Bunu gören Rumlar büyük bir korkuya kapıldılar. Müslüman mücâhidler ise dahaşiddetli ve aşkla çarpışmaya başladılar. Allah için, Dehhâk ve Hâris binHişâm çok kahramanlıklar gösterdiler ve düşman büyük bir hezîmete uğrayıpdağıldı. Böylece Allahü teâlânın yardımı ile zafere ulaştık.”

Abdullah binÖmer nerede?

Muhârebe bittikten sonra, Müslüman askerleri toplandılar. Rumlardan aldıklarımalları ve ganîmetleri ortaya getirdiler. Bütün askerler döndüğü hâlde,Abdullah bin Ömer hâlâ görünmüyordu. Müslümanlar birbirlerine soruyordu:

- Abdullah bin Ömer nerede?

İçlerinden birisi, onun çok zâhid ve ibâdete düşkün olduğunu söyledi.Başkaları da, onu medheden konuşmalarda bulundular.

Bu konuşmaları, bulunduğu yerde dinleyen Abdullah bin Ömer hazretleri yükseksesle, tekbîr ve tehlîllerle, Resûlullaha salâtü selâm getirdi ve elindekibayrağı salladı. Bunu gören Müslümanlar, yanına koştular. Kendisine, neredeolduğunu sorduklarında, “Rumların kumandanları ile meşgûldüm. Onu öldürdüm”dedi.

Abdullah bin Ömer hazretleri, Mûte ve Yermük savaşlarında bulundu. Hz. EbûBekir’in hilâfeti zamanında Hâlid bin Velîd’in Arabistan’da isyân hâlindebulunan mürted kabîlelere karşı açtığı sefere iştirâk etti.

Ayrıca Nihâvend muhârebesine ve Hz. Osman’ın Mısır vâlisi Abdullah binSa’d’ın Kuzey Afrika fütûhatını tamamlamak için Medîne’den gönderdiğiyardımcı kuvvetler ile harbe katıldı.

Yine az zaman sonra 650-651 târihinde Sa’îd bin Âs kumandasındaki Horasan veTaberistan seferine iştirak etti.

İstanbul’a geldi

Abdullah bin Ömer hazretleri, Hz. Muâviye’nin hilâfetinde, Yezîd bin Muâviyeile Bizans seferine katıldı. Eyyûb Sultân hazretleriyle İstanbul surlarıönüne kadar gelip, Bizanslılar ile olan mücâdelede bulundu.

Abdullah bin Ömer hazretleri, devlet kadrosunda vazîfe almaktan uzak durdu.Babası Hz. Ömer, şehâdetinden önce yerine oğlunu göstermesini isteyenlerebuyurmuştu ki:

- Bir evden bir kurban yeter.

Seçilmemek şartıyla Hz. Osman’ı halîfe seçen şûrâ üyeliğinde bulundu.

Hz. Osman’ın şehâdetinden sonra, Hz. Ömer’in oğlu olması, ilmî mertebesininyüksekliği ve savaşlardaki kahramanlığı ileri sürülerek, halîfe olması istendiysede kabûl etmedi. Hz. Ali’ye bî’at etti. Fakat, iç hâdiselere karışmadı.

“Cihâd, İslâm ülkesinde, Müslümanlar arasında olmaz. Cihâd, kâfirlere vegayrı müslim memleketine karşıdır” buyururdu.

Abdullah bin Ömer, Resûlullahı görme, sohbetinde bulunma, Ona hizmet etmeşerefine kavuşma ve fıtraten üstün hâllere sahip olması sebebiyle, bütünilimlerde mâhir, üstâd idi.

İlmi, harâm ve şüphelilerden sakınması ve dünyaya düşkün olmaması yönleri ileörnek durumdaydı. Her işte çok araştırıcı, inceleyici ve dikkatliydi.

Kur’ân-ı kerîmin tefsîri husûsunda sahâbenin ileri gelenlerinden idi. Helâleve harâma âit hadîs-i şerîflerin çoğunu o bildirmiştir.

İşittiği hadîs-i şerîfleri yazar, gerek duymadıkça hadîs-i şerîf rivâyetetmezdi.

Resûlullaha çokbenzerdi

İbni Ömer hazretleri, ekseriyâ Resûlullah efendimizin hizmetinde ve huzurundabulunurdu. Bulunmadığı zamanlarda, Onun söz, fiil ve takrîrini sorar,araştırırdı.

Anlıyamadığında, bizzat Resûl-i ekremden öğrenir, bildiğini öğretmekten zevkduyardı.

Medîne-i münevverede ders meclisi kurup, hadîs-i şerîf öğretti. Ayrıca hacmevsiminde de dünyanın her yerinden gelen ilim ve hak âşıklarına hadîs-işerîf rivâyetinde bulundu.

Hz. Âişe buyurdu ki:

- Hâl ve hareketinde Resûlullaha en çok benzeyenlerden biri de İbni Ömer idi.

Abdullah bin Ömer hazretleri, fıkıh ilminde de kemâl derecesinde idi. Fetvâhusûsunda çok titiz idi. Birçok mes'eleye, "Bilmiyorum" diye cevapverirdi. Fetvâları çok kıymetlidir. İmâm-ı Mâlik onun hakkında buyuruyor ki:

Abdullah bin Ömer, Peygamberimizden sonra hac mevsiminde ve başka zamanlarda,insanlara altmış sene fetvâ vermiştir.

Abâdile-i erbea

Hadîs ve fıkıh âlimleri arasında Abdullah bin Ömer, Abdullah bin Abbâs,Abdullah bin Zübeyr ile Abdullah bin Amr bin Âs'a Abâdile-i erbea,ya'nî dört Abdullah ünvânı verilmiştir. Bu dört zât, bir mes'elede ittifâkedince, "Abâdile'nin kavli" denilir. Ancak fıkıh kitaplarında,Abâdile denilince, ekseriyâ İbni Mes'ûd, İbni Abbâs ve İbni Ömer hazretlerikasdedilir.

Tâbiînin büyüklerinden Nâfi', Abdullah bin Ömer'in azâdlısıdır. Onu, onbindirheme satın aldıktan sonra buyurdu ki:

- Seni Allah rızâsı için azâd ettim.

Çok cömert, halîm ve selîm idi. Köle ve câriyelerinden hangisini Allahüteâlâya ibâdet ederken görse, onu azâd etmek âdeti idi. Kölelerinin böylegörünerek kendisini aldattıklarını söylediklerinde buyurdu ki:

- Hayır için aldanmaktan iyi şey var mıdır?

İmâm-ı Nâfi', efendisi ile ilgili olarak buyurdu ki:

- Abdullah bin Ömer, bin kişi azâd etmeyince, rûhunu teslim etmedi. Sevmeyebaşladığı bir şeyi Allah rızâsı için, ihtiyâcı olana verirdi. Böylece, Allahüteâlânın; "Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe, iyiliğekavuşamazsınız!" (Âl-i İmrân sûresi: 92) meâlindeki âyet-icelîlesiyle amel ederdi.

Zamanın zenginlerinden Abdülazîz bin Hârûn, "Her ne ihtiyâcın varsa banabildir" diye Abdullah bin Ömer'e mektup yazmıştı. Karşılık olarak şöylemektup yazdı:

Resûlullahtan, "Önce geçindirmekle yükümlü olduğun kişilere ver;yüksek el, alçak elden hayırlıdır!" buyurduklarını işittim.Yüksek elin veren el, alçak elin de alan el olduğunu sanıyorum. Senden hiçbiristeğim yoktur. Allahü teâlânın bana gönderdiği bir ni'meti de geri çevirmem.

İhlâs sûresi

Abdullah bin Ömer hazretleri, Cum'a namazına gitmeden önce mutlaka guslederve güzel kokular sürünürdü. Bayram namazları için de aynı şeyi yapardı. Gündeiki defa güzel koku sürünür, elbiselerinin tertemiz ve kokusunun güzelolmasına dâimâ dikkat ederdi.

Abdullah bin Ömer'in oğlu Hâlid'in azâd ettiği Ebû Gâlib diyor ki:

"Abdullah bin Ömer Mekke'ye geldiği zaman, bize misâfir olurdu. Gecelerikalkar, teheccüd namazı kılardı. Bir gece sabah namazı yaklaştığı zaman, banadedi ki:

- Kalkıp namaz kılmayacak mısın? Kur'ân-ı kerîmin üçte birini okusan da olur.

Benim, "Sabah yaklaştı ve bu kadar kısa zamanda Kur'ân-ı kerîmin üçtebirini okuyup yetiştiremem" cevabım üzerine buyurdu ki:

- İhlâs sûresi, Kur'ân-ı kerîmin üçte birine eşittir.

Birisi Abdullah bin Ömer hazretlerine, “Ey insanların en iyisi” deyincebuyurdu ki:

- Ben insanların en iyisi değilim. İnsanların en iyisinin oğlu da değilim.Ben sâdece Allahü teâlânın bir kuluyum. O’nun rızâsını bekler, O’ndankorkarım. Siz böyle övmeye devam ederseniz, insanı helâk edersiniz.

Namazlarını aksatanlar

Âdem bin Ali’den rivâyet edildiğine göre, Abdullah bin Ömer bir sohbetinde,“Kıyâmet gününde aksaklar diye çağrılacak kişiler vardır” dedi. Cemâ’at,“Aksaklar kimlerdir” diye sorunca şöyle cevap verdi:

- Sağa-sola bakmak ve ba’zı hareketler yapmak sûretiyle namazlarını eksiltenve aksatan kimselerdir.

İbni Ömer birisinin zâlim Haccâc’ın aleyhinde konuştuğunu duydu ve kendisine sordu:

- Haccâc burada olsa, böyle konuşabilir miydin?

- Hayır konuşamazdım.

- İşte biz, Resûl-i ekrem zamanında, bunu münâfıklık sayardık.

Abdullah bin Ömer hazretleri, birçok sohbetlerinde buyurdu ki:

“Ey Âdemoğlu! Bedeninle dünyada ol, kalbinle âhıreti bul!”

“Hikmet ondur; dokuzu sükût, biri de az konuşmaktır.”

“İnsanın mâhiyeti arkadaşından anlaşılır.”

“Kendinden üsttekine hased, aşağıdakine tahakküm eden ilim ehli sayılmaz.”

“Peygamber efendimize yaptığım bî’atı, bugüne kadar bozmadım vedeğiştirmedim. Fitne ve kargaşalığa taraftar olan kişiye de bî’at etmedim.

Hiçbir Müslümanı rahat döşeğinden uyandırmadım, rahatsız etmedim.”

“Allah için sev, Allah için buğzet, Allah için dost ol, yine Allah içindüşmanlık et! Allahü teâlânın sevgisine bu şekilde kavuşulur.”

“Biz öyle zamanlar gördük ki, hiç kimse Müslüman kardeşinden daha çok paraya,pula sahip olmayı düşünmedi. Şimdi ise, altın ve gümüş daha kıymetli gelmeyebaşladı.”

“Allah korkusundan dolayı bir damla yaş akıtmak, benim için, bin altın sadakavermekten daha sevimlidir.”

“İnsan, imkânı kadar iyilik etmeli, her zaman tatlı konuşmalı ve güleryüzlüolmalıdır.”

Allah için sev!

Peygamber efendimiz Abdullah bin Ömer’e bir nasîhatında buyurdu ki:

- Allah için sev, Allah için darıl, Allah için anlaş! Velîlikmertebesini ancak bununla elde edebilirsin. Namazı ve orucu çok olsa bile, buminvâl üzere olmayan kişi, îmânın tadını alamaz.

Sabaha çıktığın vakit akşama çıkacağını düşünme, akşama çıktığınvakit de sabahlayacağını hâtırına getirme! Hayatından ölümün ve sıhhatindenhastalığın için ayır! Ey Abdullah! Yarın adının ne olacağını bilemezsin!

Abdullah bin Ömer’in künyesi Ebû Abdurrahmân’dır. Müslümanların gözbebeği Hz.Ömer’in oğludur. Mekke-i mükerremede hicretten ondört sene önce doğup, aynıyerde 692 yılında vefât etti. Kabri, Muhasseb’dedir.
 
 
 


Konu Başlığı: Ynt: Abdullah Bin Ömer (r.a)
Gönderen: Ceren üzerinde 12 Ekim 2019, 21:44:14
Esselamu aleyküm.İslamı hakkıyla ve fıtrata uygun şekil de peygamber efendimizin yolunda yaşayan ve cennet ehli olan Abdullah Bin Ömer'e binler selam binler rahmet olsun inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Abdullah Bin Ömer (r.a)
Gönderen: Sevgi. üzerinde 13 Ekim 2019, 04:18:08
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri herzaman rızasına uygun şekilde doğruların yolunda gidenlerden eylesin inşaAllah