๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mayıs 2011, 16:15:37



Konu Başlığı: Tavsiye etme ile arasındaki fark
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mayıs 2011, 16:15:37
Ma'rufu Emredip Münkerden Nehyetmeye Çalişma İle Hakkı Tavsiye Etme Arasındaki Fark


Kur'an-ı Kerim "hakkı ve sabrı tavsiye" şeklinde ümmetin ıslahı için yapılacak çalışmayı, aynı şekilde ma'rufu emredip münkerden nehyetmeye çalışma kavramı ile açıklamıştır. Hatta bu çalışmayı, îman ve amel-i salihten sonra, ümmetlerin ve milletlerin kurtuluş vesilelerinden saymıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Andolsun asra ki, muhakkak insan kat'î bir ziyandadır. Ancak îman edenlerle güzel güzel amel (ve hareket)lerde bulunanlar, bir de birbirlerine hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edenler böyle değil (onlar ziyandan müstesnadırlar) "280
"Hak" kelimesi bütün bağlarıyla dini kapsar, "sabır" ise din üzere sebatı ifâde eder. Hakkı ve sabrı tavsiye etme ifâdesi ise dine bağlı kalınıp, dînî çizgiden sapmadan hakkı ve sabrı tavsiye etmekten ibarettir. Fesadın yayılmaması için ümmetin dînî çizgide sebat edip, bu savunmayı daima canlı ve diri tutması gerekir. Böyle olunca fesat ortaya çıksa da ümmet içinde yaygmlaşmaz, durum gerginleşmez, cehalet hâkimiyetini kaybeder. Aksi halde fesat hâkimiyet akma alınamayacak boyutlara ulaşır.
Dînî çizgide sebat edilmesi sonucu, ümmeti ıslah edecek yollar açık olacak, "hakkı ve sabrı tavsiye ilkesi" güçlü bir savunma ile korunduğu sürece -bu ilkeye yönelik tehlike ne kadar da büyük olsa- ümmetin hak çizgiden sapması önlenebilecektir. Şayet bu savunma sistemiyle ümmet kesin tavır takınmaz da bu güç ortadan kalkarsa, fesat zararlı bir unsur halinde hâkim olur, cehalet her tarafı hâkimiyetine alır, her cins hastalık zararlı hale gelir. Durum, gün geçtikçe vehâmet derecesine ulaşır ve tüm ıslah yolları kapanır. Akıbet, ölüm ve tarihten silinmekle noktalanır.
Halbuki İslâm, toplum içinde iyiliğin kuvvetlenip geliştiği, şerrin zayıflayıp tamamen kuruduğu bir ortamın varlığını ister. Bir insan şer'î ölçüye muvafık bir çalışma gayretine girdiği zaman, her adımda toplumun arkasından takip ettiğini, kendisiyle uyuştuğunu ve kendisine yardım ettiğini hissedip görecektir.
Bunun aksine bir suç işlediği zaman içinde yaşadığı toplumca yadırganır, herkes tarafından hor görülür ve toplum içinde büyük bir muhalefle karşı karşıya kalır. Ma'rufu emretme gibi önemli bir görev ona, ikinci hatta son plâna atılacak kadar önemsiz gelin Münkeri irtikâb etmek, onun için bir engel olmaktan çıkar, peşipeşine gelen çıkmazlara hedef olmaktan kurtulamaz.
Oysa İslâm Ümmeti iyilik ve takva üzere yardımlaşmak, günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmamakla emrolunmuştur. Allah Teâlâ şöyle buyurur.
"İyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlasın. Günah işlemek ve haddi aşmak üzerinde yardımlaşmayım Allah'tan korkun." 281
Ümmetin hak üzere oturması için Kur'an ve Sünnet'in işaret ettiği yol; sorumluluğu daima fertlere yüklemiş olması, faziletin korunması için tüm fırsatların hazırlanması, rezalet ve ahlâksızlığı yok etmek için tüm gayretlerin harcanmasıdı.
Bu yolun birinci şıkkı için kalplerde sevgi tohumu yeşerecek, ikinci şık da kalpde dostluk ve beraberliği sağlamadığı için kin ve nefret tohumu ekecektir. Bir münkeri işlemesi nedeniyle kişi toplumdan atıldığında, fertler onu, münkeri işlemekten men'edip hak çizgiye gelinceye kadar elinden tutacaklardır.
Şüphesiz ki yardımlaşma, yalnızca kişiyi ıslah etmek üzere yapılan yardımdan ibaret değildir. Bununla beraber onu düştüğü isyan yolundan vazgeçirmek ve men'etmek de yardım çeşitlerinden biridir. Bu nedenle Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır.
"(Ey mü'min! Mü'min) kardeşin, ister zalim olsun, ister mazlum olsun, yardım et!" buyurmuştur. Birisi
"Ya Rasûlüllah! Şu mazlum kişiye yardım edebiliriz. Fakat o zalime nasıl yardım ederiz!" diye sordu. Rasûl-i Ekrem:
"Zalimi de zulmünden men'edersin" diye cevap verdi. 282



280 İhyâ-u Ulûmi'd-Dîn: 2/240
281 Et-Tesriu'l-Cinâî el-İslâmî: 1/495 (Tere. C: 2 sh. 13)
282 e'l-Asr: 1-3.