๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mayıs 2011, 16:44:10



Konu Başlığı: Sünnetullahın rolü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mayıs 2011, 16:44:10
IV. Fasıl
Dinîn Yenilenmesi Ve Ümmetin Islahı: Ümmetin İlerlemesinde Ve Gerilemesinde
Sünnetullah'ın Rolü


Yeryüzünde hiç bir insan topluluğu yoktur ki tam anlamıyla düzenli ve emin olarak yüksek bir seviyede hayat sürdüğü görülmüş olsun. Hayat seviyeleri ne tam düzenli ne tam düşük, ölüp ölmemek arasında standart bir hayat seviyesine sahiptirler. Durum böyle olunca, düzenli hayat sahiplerinin ve hayatlarını İslâm'la birleştirmiş salih kimselerin, içinde yaşadıkları toplumda daimî ve hamiyetkâr bir şekilde ma'rufu emredip münkerden nehyetmeye çalışmaları gerekir. Ancak bu yolla onlar, fesatçıyı ıslah ederler, eğriyi doğrulturlar ve insanları disiplin altına alırlar. Zâlimin elinden tutup doğru yola getirirler. (Zira hayat İslâm'la tabîi seyrini takib eder.)
Şayet hakka da'veti yüklenen bu salih kişiler görevlerinde kusur ederlerse kötülük yaygınlaşır, şerr zararlı hale gelir, ümmetin tümü yok olmakla karşı karşıya kalır. Toplumda üstün ve faziletli yaşayışı yayıp, rezil ve kötü alışkanlıkları yok edenler, yeryüzünün tuzu ve dünyanın güzellikleri mesabesindediler. Toplumun bu kesimi susup görevini yapmakda gecikirse ümmet ruh ve canlılığını kaybeder. Fertlerine bir çoban gözü ile bakıp onları koruduğu, onlardan her türlü kötülüğü uzaklaştırıp, hergün ahlâkça kuvvetlendiği zaman bu ümmetin yıldızı parlar ve işte o zaman ilerler.
İyileri kötülerinden daha çok (Yâni iyilerin hâkimiyeti kötülerin mahkûmiyeti demek olanlar) ve fesadın, hayatının belirli bir kesimi arasına sıkışıp kaldığı toplumun, dünyadaki hayatını Allah mes'ud kılar. Allah Teâlâ böyle bir topluma ilerleme ve yükselme fırsatlarını hazırlar. Fakat iş aksine olunca yâni, toplumun kötü olanları iyi olanlarını mağlub etmiş ve iyi olanlar üzerinde hâkimiyet kurmuş, fesat umumileşmiş ve kötülük toplum hayatının her kesimini istilâ etmiş ise Allah'ın bu toplum hakkındaki yasası, "yavaş yavaş bu topluluğun dağılacağı, hâkimiyetinin azalacağı ve her çeşit sıkıntıyla karşı karşıya bırakılacağı" şeklinde tecellî eder.
Allah'ın, hakkında kesin olarak hükmetmiş olduğu bu sıkıntı ve anarşi, bazı beşerî güçlerle-askerî ve polisiye tedbirler-geçici olarak önü alınabilirse de, kendisine zulmetmiş (Allah'ın çözüm yolunu beğenmeyip, kendi kısır düşüncelerine kendilerini mahkûm etmiş) bu zâlim toplumun bütünüyle huzursuzluktan kurtulması kesinlikle mümkün değildir.
Çünkü böyle bir toplumun -beşerî hangi gücü devreye sokarsa soksun- kurtulamıyacağını Allah Teâlâ şu âyet-i kerimesiyle işaret buyurmaktadır.
“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden yalnız zulmedenlere çatmaz (toplumun bütününe de bulaşır ve hepsini perişan eder.) Hem bilin ki Allah, şüphesiz azabı çetin olandır.”231
Zeynep binti Cahş Nebî (s.a.v.)'e "Aramızda iyi kimseler olduğu halde helak olur muyuz?" diye sordu da Allah Resulü:
“Evet, kötülük çoğalınca diye cevap verdi.”
Âyet ve hadis; "bir topluluğun iyileri kötülerler iç içe yaşar, salih kişiler zalimlerle aynı atmosferde yer alır, iyiler kötülere dokunmadan (sanki hiç bir fitne yokmuş, herşey süt liman, üstelik dînî kisve giyenlerin kötülerin hâkimiyetinde yaşamalarını sürdürmek için zaman zaman fetvalar da üretirse) kahhâr olan Allah'ın azabının bu toplumu -iyi kötü demeden- topyekün azapla kuşatacağını" açıklamaktadır.
Görülüyor ki burada gelecek azab kesin olarak ifâde edilmiştir. Fakat genel olarak durum böyle değildir. Bu konuya genişçe bir nazar atfetmemizde yarar vardır.



231 El-Milel Ven-Nihal: 4/170-176