๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 27 Mayıs 2011, 15:56:04



Konu Başlığı: Şah Vehyullah Ed Dehlevînin görüşü
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 27 Mayıs 2011, 15:56:04
Şah Vehyullah Ed-Dehlevî'nin Görüşü



Dehlevî'ye göre, İslâm ümmetinin en hayırlı bir ümmet oluşu ve insanların hayrına çıkarılmış olması, Allah Rasûlü'nün gönderildiği gaye ve maksadın gerçekleşmesi için; müslümanların tüm dünyaya dağılmaları, İslâm'ın mesajını dünyanın her bölgesine iletip her sınıf insanı bu mesajdan haberdar etmeleri ve islâm, otorite elde edilinceye kadar Allah yolunda cihad etmeyi şart koşar.
"Dehlevî'nin konu ettiği din, Allah'ın Rasûlü'nün (s.a.v.) getirdiği ve geçmiş dinlerin hükümlerini yürürlükten kaldırmış olan en kâmil din olan İslâm'dır. Nitekim bu dine olan ihtiyaç da gerçek anlamda ortaya çıkmıştır. Çeşitli ümmetler, aralarında çıkan savaşlar ve boğuşmalar sonucu sahip oldukları dinlerinin ruhunu kaybetmiş, asılları değiştirilmiş olup sadece bir takım gelenekler, âyinler ve dış görüntüleri bize kadar gelmiştir. Kendilerine gönderilen din ve şeriatın temel esasları hakkında ihtilafa ^düşmüşlerdir. Zulüm, bâtıl ve sapık yollara sapmışlar, haklı ve doğru yoldan sapmışlardır. Kendi elleriyle dinlerini parçalamışlardır. Doğru ile yanlışı, hak ile bâtılı birbirine karıştırmışlardır. Hak dine olan ihtiyaç âranır ve söylenir hale gelmiş, millet kendi arasında, birbirine düşman ve yeryüzü yeniden bozguna uğramıştır. Öyle bir zaman gelmiş ki, artık bu millete gönderilen hak dinin yolu anılmaz olmuş, insanlar nefsî arzularına uyup onîan kanun ve anayasa yapmış, gerçek dinle ilgisi bulunmayan bâtıl inançların etrafında toplanmışlardır. Hak çiğnenmiş, zuîüm ve bâtıl alkışlanmıştır.
Ed-Dehlevî sözlerini şöyle sürdürür:
"Böyle bir durumda insanlar, zalim ve müstekbir bir idarecilere karşı kâmil, sahih ve âdil bir halifenin yönetimine kavuşturacak yeni bir peygambere şiddetle ihtiyaç duydu. Bütün insanlığı tek bir din üzerinde toplayacak önderin, bir takım da'vet ve tebliğ usûllerine ihtiyaç duyacaktır. Bu usullerden olmak üzere; Allah Rasûlün'nün câhiliye toplumunu İslâm şeriatına da'vet etmesi, onları her türlü şirk pisliklerinden temizlemek istemesi ve İslam ile yeni bir toplumu inşa etmesini sayabiliriz.
"Câhiliyye asrını tahlil eden tarihçiler, bu söylediklerimizin bütününün mevcut olduğunu tasdik ederler. Her türlü bozgunculuğun, câhiliye devrine nasıl hâkim olduğunu, yazdıkları eserlerde uzun uzun anlatmışlardır." Sonra bu önder, davet ettiği bu câhil ve vahşî toplumu etrafında topluyor ve cemaatleştiriyor. Önceleri illegal olarak çalışıyor. Kuvvetli bir organize, disiplin ve takib içerisinde, ileride dünyayı İslâm'ın ilkelerine göre yeniden inşa edecek (Hizbullahî müslümanlar ile yeryüzündeki tüm bozuk sistem ve düzenleri tarihin çöp sepetine atacak) cihad silahını kullanıyor ve İslâmın ezelî düşmanlarını her karşılaştığı cephede yenik duruma sokuyordu. İnsanlar dalga dalga dünyanın bu yeni kurucularına katılıyordu. Allah Teâlâ bu şerefli ümmete hitaben şöyle buyurur:
“Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, ma'rufu emreden, münkerden nehyedip (insanları sakındıran) ve Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz.” 191
Sonra ed-Dehlevî şöyle der:
“İslam gelmeden önce, yeryüzünde yaşayan bütün milletler, o gün iki büyük emperyalist imparatorluğun bayrağı ve hükümranlığı altında yaşıyarlardı. Bu iki emperyalist imparatorluktan biri Iran, diğeri ise Bizans idi. Bu her iki millet ve devletin yeryüzünde meydana getirdiği tahribatı ortadan kaldırmak, hak dine yönelik saldırıları yok etmek üzere Allah (c.c) İslâm ümmetini görevlendirdi. Bu ümmetin görevi; ma'rufu emretmek münkerden mehyetmeye çalışmaktı. Böylece bu her iki devlet, İslâm milletinin eliyle tarihe karışacaktı. Allah Rasûlü bu müjdeyi Hendek savaşında vermişti. Bu iki devletin yıkılacağını şöyle ifade buyurdular: "İran ve Bizans krallıklarının bir daha kurulmamak üzere yıkıldığını gördüm.” 192
“Böylece İslâm'ın hak dâvası, yeryüzünde egemenliğini sürdüren bütün şer güçleri silip ortadan kaldıracaktı. Gerek câhiliyye Araplarının ve gerekse bu her iki emperyalist devletin yeryüzünde bıraktıkları tüm kötülükler, kurumlarıyla birlikte tarihe karışacak ve geride gelecek olan 14 asırlık bir süre içerisinde nefes aldırtmayacaktı. Allah'ın Rasûlü bu işe önce Araplardan başlayarak yeryüzünü tüm tağutlardan temizleyecek, bunun yerine Allah'ın hükmü tatbik edilecekti.” 193
Gerek Peygamber'in (s.a.v.) gerekse halifelerin vazifesi; islâm dinini yeryüzünde hâkim kılmağa çalışmak ve bütün dinlerden üstün kılmaktır.
Yeryüzünde yaşayan insanları, gerek kendi arzusu ile gerekse zorla islâm'ın bayrağı altında toplamak için cihâd yapmıştır. Burada zorla toplamaktan kasıt, inkarcılar içindir. Yahudi ve hırıstiyanlar için geçerli değildir. Halifeler, dinin esaslarını korumak ve yüce Allah'ın hükümlerini uygulamakla emrolunmuşlardır. Bu hususda Hz. Ebu Bekir (r.a.) bir hutbesinde şöyle buyurmuşlardır. “Sizin varlığınızın devamı, yöneticilerinizin doğruluk ve hak üzere bulunmalarına bağlıdır.” 194
Gerçekten bu ümmet, ancak zâlim, bâtıl sistem ve yasaları tüm kurumlarıyla birlikte yok edip yerine Allah'ın yasalarını koymak, İslâm dışı hayat ve felsefelere hak tanımamak ve İslâm'ı bütün kurumlarıyla yerleştirmek için gönderilmiştir. Evet bu ümmet ancak böyle bir yolla yine tarihî misyonuna kavuşacaktır. Amelî, fikrî ve iktisadî varlığını topyekûn seferber ederse yine destanlar yazacaktır. (Bu din, feda edecek can istemektedir. Gözüpek yiğit istemektedir. Kurban istemekte.....)
Öz olarak arzına çalıştığımız ümmetin bu görevi; Kur'an-ı Kerim'in, sünnetin, Allah yolunda cihad etmenin, ma'rufu emredip münkeri neh-yetmenin gereğidir



191 Hüccetullahi-l Bâliğa: 1/118-119
192 Bu haber Hendek savaşında verilmişti. Hendeğin kazanılmasında elindeki kazma ile vurduğu bir kaya parçasını parçaladıktan sonra dönüp müslümanlara bu müjdeyi vermişti.
193 Hüccetullahi-l Bâliğa: 1/118-119
194 Hüccetullahi-l Bâliğa: 1/118-119