๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 25 Mayıs 2011, 17:56:02



Konu Başlığı: Münkeri yasaklamanın vasıtaları
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 25 Mayıs 2011, 17:56:02
VI. BÖLÜM
MARUFU EMREDİP MÜNKERİ NEHYETMENÎN YOL VE VASITALARI
Münkeri Yasaklamanın Vasıtaları Veya Hisbenin Dereceleri

İslâm ümmeti içinde, Ma'rufu emredip münkeri yasaklama görevini yerine getirmek için başvurulacak yol ve vasıtaların neler olduğunu belirlemek cidden mühimdir. Yâni ALLAH'a, Rasûlü'ne ve âhiret gününe inanmış bir toplumda münkeri ortadan kaldırıp yerine ma'rufu yerleştirmek için, insanın kullanması caiz olan ve olmayan vasıtalar neler olmalıdır? İmam Gazâlî bu soruya genişçe cevap vermiştir. Fakat sorunun cevabını "hisbenin dereceleri" şeklinde ifâde etmiştir. Bunun yanında şehid Abdülkadir Udeh bu kısmı "münkeri önlemenin vasıtaları" diye adlandırmıştır. Şimdi burada İmam Gazâlî'nin sözlerini kısaca özetliyelim: Gazâlî'ye göre "hisbe"nin sekiz derecesi vardır. Şöyle ki:
1- Taarruf: Yâni, münkeri araştırıp mahiyetini öğrenmeye çalışmayı kastediyoruz bu kelimeyle Bir de "tecessüs" vardır ki, bu yasaktır. Bir kimsenin komşusunun evine kulak verip içeride nelerin olduğunu anlaması gerekmez.
Evet, kendisi hiç soruşturmadan iki' âdil şahidin haberine dayanarak, içeride işlenecek münkeri önlemek için müsâde istemeden birinin evine girebilir. (Yâni mesken masuniyetine riâyet etmeden içeri girmek, bu kötülüğü önlemek için caiz olmuş olur.)
2- Ta'rif: Bazan câhil, cahilliği nedeniyle münkeri önde tutar. Sonra onun münker olduğunu anlayınca terkeder. Öyle ise sert davranmadan, yumuşaklıkla münkeri ta'rif edip tanıtmak gerekir.374
3- Va'z ve nasihat ve ALLAH'ın (c.c) azabı ile korkutmak suretiyle nehiy yapmaktır. Bu da bir davranışın münker olduğunu bilerek veya o hareketin münker olduğunu bildikten sonra üzerinde ısrar eden kimseye karşı yapılır. Bu gibi kimselere va'zu nasihatta bulunmak ve onlan ALLAH Teâlâ'nın azabıyla korkutmak, konu ile ilgili korkutucu haberleri açıklamak, eskilerin âdet ve davranışlarını ve takva ehlinin ibâdetlerini bunlara anlatmakdır. Bütün bunlar şiddet ve sert yönetemlerle değil, tatlılık ve yumuşaklıkla yapılmalıdır.
4- Söz ile haşin davranmak, hakaret etmek ve ağır konuşmaktır. Bu dereceye, tatlılıkla yapılan yasakdan ve yapılan ısrar belirtileri ortaya çıkıp âciz duruma düşünüldüğü zaman geçilir. Biz sert ve haşin konuşur derken; sövüp sayar, zina isnadı yapar ve yalan söyleyebilir şeklinde kastetmiyoruz.
5-El ile değiştirip bozmaktır. Bu da çalgı âletlerini kırmak, içkiyi dökmek, adamın sırtındaki ipek elbiseyi çıkarmak şeklinde olur. Bu, bazı günahlar hakkında düşünülürse de bazılarında düşünülmez. Dil ve kalp ile işlenen günahı bu yolla nehyetmek mümkün değildir. Günahları kendisini alâkadar eden bâtınî azalar ile yapılan günahlar da böyledir.
6- Tehdit ve korkurtmak: Bu derecenin edebi, yapamayacağı şey ile korkutup tehdit etmemektir. Ama "bu işi terket, yoksa kafanı kırarım" gibi sözlerle korkutabilir. "Evini yağma ederim, çocuğunu döverim" gibi sözler veya buna benzer sözler sarfetmek doğru değildir. (Şayet bu sözü yapmak azmiyle konuşuyorsa, bu haramdır. Şayet böyle bir azmi yoksa, konuştuğu yalandır.375
7-Silah çekmeksizin el ve ayakla dövmektir. Bu da münkeri önleyecek derecede olmak üzere, zaruret şartıyla fertler için caizdir. Münker önlenince dövmekten vazgeçmek gerekir.
8-Bizzat bu kötülüğe gücü yetmeyip, silahlı bir gücün yardımına muhtaç olmasıdır. 376


374 Gazali şu yorumla bu noktayı vuzuha kavuşturur: "Bir adamı cahillikle itham etmek, ona eziyettir. Her işinde ve özellikle şer'î meselelerde cehaleti çok az kimseler kabul eder. Bunun için hiddetli kimseler cehalet ve hataları üzerine ikaz edildikleri zaman, hemen öfkelenirler ve cehalet perdelerinin açılmaması için, bile bile hakka karşı direnir dururlar, insan tabiatı, mahrem yerini örtmekten daha ziyâde ceıulcıini örtmeğe meyleder. Çünkü cehalet insanda manevî bir çirkinlik ve yüzkaralığıdır. Sahibi daima kınanır." (İhya (Tere.) cilt: 2. sh. 810) (Çeviren)
375 İhya: 2/815
376 İhyâ-u Ulûmid Dîn: 2/289-292.