๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 20 Mayıs 2011, 16:30:00



Konu Başlığı: Münker işleyen topluma karşı kuvvet kullanmak
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Mayıs 2011, 16:30:00
Münker İşleyen Topluma Karşı Kuvvet Kullanmak



"İslâm devletinde bir kimsenin, münker işleyen birine karşı kuvvet kullanması caiz midir?" sorusunu geçmiş konularda cevaplandırmıştık. Şimdi karşımıza, -bu soruyu takibeden - diğer bir soru çıkmaktadır.O da; "Bir kimse
tek başına karşı koyamayacağı münker işleyen bir fert veya gruba karşı bir takım yardımcıları toplayıp işlenen münkeri ortadan kaldırmak için kuvvete ve silaha başvurması caiz midir?" sorusudur. Öyle ki böyle bir tatbikat sonucu münker kalkacak ma'ruf da yerleşecektir. Fakat bununla beraber fitne ve fesadı da peşinden sürükleyeceğinden korkulmaktadır. Durum nasıl olacaktır? İmam Gazâlî der ki: "Yardımcılar toplanıp silah kullanmağa gelince; bu da umûmî bir fitneyi peşinden sürükleyecekse bu hususda görüşler vardır." 402
Gazâlî bu safha hakkında bizzat şöyle der: "Münkeri ortadan kaldırmak için bazan insan silah kullanıp birtakım yardımcıları toplamaya ihtiyaç duyar. Eğer münkeri yok etmek için ihtiyaç duyulursa savaşmak kendisine caiz olur." İşte Gazâlî hisbenin derecelerinden sekizincisi ile ilgili olarak şu sonucu verir:
"Münkeri önlemeğe bizzat gücü yetmeyip, silahlı bir kuvvete muhtaç olmasıdır. Çok kere de münker işleyen fâsık da yardımcılar isteme durumuna düşer. Bu durum ise karşılıklı adamlarını toplayıp silah kullanarak bir savaşa götürür. İşte böyle bir durumda devlet başkanının müsâdesine ihtiyaç olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır.
Bir kısmı; "fertler bu hususda yetki sahibi değildir. Çünkü böyle bir yetki, fitnenin uyanmasına, fesadın yayılmasına ve ülkenin topyekün yok olmasına neden olur." demişler. Diğer bazıları da; "Hayır! Devlet başkanının müsâdesine ihtiyaç yoktur, dediler ki, bu da en uygun kıyasdır. Zira fertler vasıtasıyla ma'rufu emretmek caiz olduğundan bunun birinci dereceler ikincilere, ikinci dereceler de üçüncü derecelere ve derken durum dövüşmeye kadar uzanabilir. Dövüşme de yardımlaşmayı da'vet eder. Binaenaleyh, ma'rufu emredip münkerden uzaklaştırma sebeplerinin sahasını daraltmağa gerek yoktur. Bunun sonuncu, isyanları önlemek için Allah'ın hükümranlığı uğrunda ordunun müdâhelesine kadar gider. Biz fertlerin toplanıp kâfirlerden herhangi bir grupla çarpışmalarını caiz görürken, fesat çıkaranları yaptıklarından men'etmek için onlarla dövüşmeyi neden caiz görmeyelim? (Kâfiri öldürmekte bir sakınca olmayıp, bu uğurda ölen şehid olduğu gibi, savaşa kalkışan fâsıkı öldürmekte de bir sakınca yoktur. Hakkıyla ma'rufu emredip münkeri nehyeden kimse de bu uğurda zulmen öldürülürse şehittir.)
Netice olarak; hisbe konusunda ma'rufu emretmenin bu dereceye ve böyle bir ortama varması çok ender rastlanan durumlardan olduğu için kıyas kanununu değiştirmez. 403
Gazâlî'nin ileri sürdüğü bu görüşe bütünüyle katılmamız mümkün değildir. Şüphesiz ki bir İslâm devletinde yaşayan halk, İmam Gazâlî'nin tecviz ettiği bu geniş yetkiye dayanarak halkın karşı karşıya gelip kuvvete başvurmağa başlaması, emniyeti ortadan kaldırır, her tarafa anarşiyi yaymaya neden olur. Çok kere de bizzat devlet, yaygınlaşan bu ortama karşı koyamaz olur.
Şu duruma göre birisi şöyle bir soru bize yöneltebilir: "Münkeri ortadan kaldırmak için ferdin bir diğerini (münkeri işleyeni) öldürmesi caiz olunca, bizzat aynı amaç için münker işleyene karşı cemaatın sil ha baş vurması nasıl caiz olmasın? Bu sorunun cevabını verebilmemiz için iki hususun gözden uzak tutulmaması gerekir:
1. Yukarıda arzzettiğimiz gibi herhangi bir fitne veya karışıklığın meydana gelmesinden korkuluyrsa, ma'rufu emredip münkeri nehyetme uğrunda bir kemsenin diğerini öldürmesinin caiz olmıyacağıdır.
Bu kaidenin ışığı altında soruya bakıldığında görülecektir ki, cemaatın bulunduğu statü ile ferdin statüsü değişiktir. Münkeri ortadan kaldırmak için, cemaatın cemaatle çarpışmasından doğacak fitne korkusu ferdin fertle çarpışmasından doğacak fitne korkusu ile denk tutulamaz. Aksine bir cemaatın diğer bir cemaatle çarpışmasından doğacak fitne korkusu -mantıkî olarak herkesin kabul edeceği gibi- ferdlerin çarpışmasından doğacak fitne korkusuna nisbetle yüz derece fark ortaya çıkacaktır. Cemaatı ferde itibar etmek doğru olmaz.
2- Kendisinden kurtulma imkânı bulamayınca, ma'rufu emredip münkeri nehiy uğrunda ferdin bir başkasını öldürmesinin kesin olarak caiz oluşu. Görülüyor ki bunun caiz oluşu, zaruretin şart koşulmuş olmasıdır. Fakat normal durumlarda; iş, savaşa, silah kullanmaya ve hükümeti yıpratmaya kadar varınca ulemanın bu konudaki açıklamaları ve değişik görüşleri karşımıza çıkar:
Ulemanın bu açıklamalarını aşağıya arzediyoruz:
İbnu'l-Arabî el-Malikî; " kaba ve sert davranmanın gerektiği haller hariç, münkeri ortadan kaldırmak için ferdin silah kullanması caiz değildir. Aynı şekilde birini öldürmeye kalkışanı, yaptığı haksızlıkdan kurtarmak için onunla çarpışan kimse gibi silah kullanılmadığı zaman daha büyük bir kötülük ortaya çıkmasından korkulursa silah kullanmak caizdir der."Fakat normal durumlarda İbnü'l-Arabî sorunun hükmünü şöyle açıklar:
"Eğer silah kullanmak ve çarpışmaktan başka bir şeye gücü yetmiyorsa onu kendi haline bırakır. Çünkü silah kullanmak devlet başkanının yetkileri dahilindedir. Hem halk arasında silah kullanmak, ma'rufu emredip münkeri nehyetmekten daha çok bazen fitneye çıkış kapısı, bazen de fesat ve bozgunculuğa dönmeye zemin hazırlamış olur.404
İmamü'l-Harameyn şöyle der: "Silah çekmeye ve savaşa sebep olmamak şartıyla, sözle vazgeçirilemeyen büyük günah sahibini, devletin tebaası fiilen o günahları men'edebilir. Durum savaşa dönüşecekse devlet başkanına havale edilir. 405
Allânıe ez-Zemahşerî şöyle der:
"Savaş yoluyla münkeri kaldırmaya, devlet başkam ve onun temsilcileri daha lâyıktır. Çünkü onlar, siyâseti ve siyâsi malzemeyi herkesten daha iyi kullanmayı bilir. 406
Ma'rufu emredip münkeri nehiy için fertlerin silah çekmesi ihtilâfa konu olunca, nerede kaldı ki cemaat için caiz olsun. Fakat zaruri hallerde nasıl ki fertelerin kuvvet kullanarak münkeri ortadan kaldırması caiz ise aynı şekilde cemaatler için de caiz olur. Meselâ; Yol kesici bir grubun köye hücum etmesi karşısında tüm köy halkının onlara karşı koyması ve onları köyden çıkarması caiz olmakla beraber, eğer zaruret varsa onları öldürmesi bile caizdir.
Yukarıda arzetüklerimizin ışığı altında, "münkeri işleyen bir topluluğa karşı başka bir topluluğun silah kullanması caizdir." Dememiz mümkündür. O halde bir cemaatın silah kullanabilmesi için şu şartların ortaya çıkması gerekir.
1- Durumu hükümete bildirmek mümkün olmadığında,
2- Herhangi bir fitnenin meydana gelmesi ve bu fitne atmosferinin etrafa yayılmasından korkulması.
3- Silah kullanılmadığında daha büyük bir münkerin meydana gelmesinden korkulması.
Bununla beraber şüphesiz ki böyle bir plânın benzeri daima istisnaî hallerde olur. Bize göre tercih edilen tatbikat; normal hallerde ma'rufu emredip münkeri nehiy konusunda bir cemaatın, diğer bir fert veya cemaate karşı kuvvete başvurmasının caiz olmadığıdır.



402 İhyâ; 2/291-292
403 İhyâ: 2/292
404 Ahkâm-ul-Kur'ân (İbn-il Arabi): 1/122
405 Şer-u Sahih-i Müslim: 1/52 (Tere: 1/283)
 406 el-Keşşaf: 1/225