> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tefsir Eserleri > Emri Maruf Nehyi Münker > Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları  (Okunma Sayısı 1005 defa)
26 Mayıs 2011, 16:06:46
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 26 Mayıs 2011, 16:06:46 »



Ma'rufu Emr Münkeri Nehiy Görevinin Sıhhat Şartları



1-Îman: Ma'rufu emredip münkerden nehyetme şartlarının ilki, "îman"dır. Mû'min tek başına bu görevi yapar. İmam Gazali bunun şart oluş yönüne şöylece işaret eder.
"Ma'rufu emretmek, dine hizmettir. Dini inkâr edip, dine düşman olan bir kimse dine nasıl hizmet edebilir? 290
Ma'rufu emredip, münkeri nehyetmek dine hizmet ve onu himaye olunca, mü'tninlerin tek başına da olsa herkesden daha çok bu hizmete ehil olmaları ve sorumluluğunu taşımaları gayet tabiîdir. Buna inanmayanlara gelince, zaren onlar hu görevi yapmaya ne yetkilidirler, ne de bunu yerine getirmek için peşine düşerler. (Zira bu görev yapılmış yapılmamış onların sorunu değildir. Gölge etmesinler başka ihsan istenmez onlardan.)
Alfâme Şehîd Abdül Kadir Udeh "gayr-i müslimlerin ma'rufu emredip münkerden nehyetme sorumluluğundan istisna edilmiş olması, İslâm'ın onlara karşı beslediği müsamahasına bir delildir." görüşünü ileri sürer ve şöyle der:
Zira ma'rufu emredip münkerden nehyetmek demek; İslâm şeriatının, yapılmasını emrettiği veya insanların yapmasından hoşlandığı namaz, oruç, hacc ve tevhid gibi hususları emretmektedir......
Münkerden nehyetmek ise şeriatla çatışan her çeşit inanç ve ameli yasaklamaktır. Meselâ; Hıristiyanlıktaki teslis inancı, Hz. İsa'nın (a.s.) asıldığı ve öldürüldüğü gibi hususlar bu sahaya girer. Binaenaleyh, müslûman olmayan bir kişiye, ma’rufu emredip münkerden nehyetme görevini yüklemek; onu, müslümanların dediklerini demeye ve inandıklarını inanmaya zorlamak olur ki, bu da onun dînî inancını hükümsüz, İslâmî inancı zorla kabul ettirmek yani dinlerini terk etmeye zorlamak olur. Bu ise, İslâm şeriatının yasakladığı ve "dinde zorlama yoktur" diye belirttiği hükme açıkça ters düşer.
Şu halde inanç hürriyetinin himaye altına alınması gayesiyle İslâm hukuku, bu görevin sorumluluğunu sadece müslümanlara yüklemiştir. 291
2-Adalet: Bazıları bu şarta çok önem vermiştir. Dolayısıyla ma'rufu emredip de münkeri nehyetmeye çalışanların herkesten önce ma'rufu kendilerine emredip münkerden kaçınmalarının şart olduğunu ileri sürdüler.

Ma'rufu yapmayıp münkerden kaçınmayanlar, elbette ki başkalarına iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışma hakkını elde edemezler. Kur'ân-ı Kerim, insanlara iyiliği emredip de kendilerini unutanları en şiddetli bir şekilde yermektedir. Bu hususu şöyle dile getirir. Allah Teâlâ:
"İnsanlara iyiliği emredip de kendinizi unuturmusunuz?." 292 buyurdu diğer bir âyetle ise:
"Ey iman edenler, yapamayacağınız şeyi niçin söylersiniz. Yapamayacağınızı söylemeniz, en şiddetli bir buğz(u da'vet etmiş olmak) bakımından Allah indinde büyüdü." 293
Kendilerine öğüt vermeyen vaizlerin kötü bir imajla vasıflandığı ve son derece kınandıklarını bildiren hadisler de çoktur. Buna kıyas yoluyla delil getirirler. Şöyle ki:
"Uyuyan kimsenin başkasını uyandırması doğru değildir. Başkasını doğrultmak, doğruluğu bulmanın sonucudur. Başkasını düzeltmek, düzelmenin ifadesidir. Şüphesiz ki sonuç, asıl olmadan bulunmaz. Yani her sonuç bir asıldan doğmadır. Başkasını düzeltmek, düzelmenin zekâtıdır. Nisab bulunmayınca hangi şeyden zekât verilir? (Ağaç doğrulmadan gölge nasıl doğratabilir?" 294 İmam Gazâlî buna şöyle cevip verir:
"Derler ki, bütün aklî deliller hayal mühsulüdür. Gerçek olan şudur ki: Fasık da olsa ma'rufu emretmeli münkeri yasaklamağa çalışmalıdır. Bunun delili şudur: Ma'rufu emredip münkeri nehyedenin, her yönden masum olması şart mıdır? Eğer şarttır, derseniz bu hüküm icma'a aykırı olduğu gibi, aynı zamanda da ihtisab kapısını da kapamaktır. Çünkü sahabe bile ma'sum değildir. Nerde kaldı diğerleri. 295
Ma'rufu emredip münkerden nehyedenler için takva ve salâhın (kendini düzeltme) şart olduğunu ileri sürenler, bu sözleriyle da'vetçinin, büyük veya küçük her çeşit günahtan masum olduklarını kasdetmezler. Ancak bilinen, fazilet ve ahlâkla süslenmeleri en azından büyük günahlardan kaçınmaları gerekir. Fakat imam Gazâlî aynı şekilde buna da cevap verir ve içki içenin cihada iştirak ettiğini -muhtelif asırlarda da fiilen savaşa iştirak etmiştir- ve zina edenin öldürmekten menetmek hakkı vardır. Bu şart fasittir. Bu şu demektir; kötülüğü işlememek başka, başkasını kötülüğü işlemekten men'etmek başka şeydir. Bu iki durum arasında benzerlik vardır demek doğru değildir. Şu takdirde günahkâr şöyle der:
"Adam dese ki benim iki vazifem vardır: Birisi kötülüğü yapmamak, diğeri de kötülükten men'etmektir. Bunlardan birini yapamıyorsam, diğerinden beni kim men'edebilir? Bu yönden isyan ediyorum, öte yönden de mi isyan edeyim? derse buna ne cevap veririz? Kötülükten men etmek bana borç olduğuna göre, bu borç benden nasıl düşer? (Zira şarap içmediği müddetçe şarap içmekten men'etmek vaciptir, içerse bu borç sakıttır, denemez. Zira başkasına emredip, onu nehyetmek kendisinin âmir olup nehyedilmesi için şart değildir.) "296
İmam Gazali bu meselede "genel bir kaide" koymakta ve şöyle demektedir: "Başkasını ıslah kendini ıslah için değildir. Nitekim kendini ıslah etmesi, başkasını ıslah için olmadığı gibi. Bunları da oruç ve sahur gibi birbirine bağlamaya çalışmak tühakkümdür. 297
Gerçek şu ki, ma'rufu emredip münkeri yasaklamak müstakil bir farizadır. Bu farizanın edası için kendinden önceki görevlerin edası şart koşulmaz. Her fariza şeriatın tarzlarından biridir. İster yerine getirilsin ister getirilmesin, vakti gelince edasını gerektirir.
Bu münâsebetle Alîâme Ebu Bekir el-Cessâs şöyle der:
"İnsan bazı farzları terkedince diğerlerinin faziyeti kendi üzerinden kalkmaz. Şu bir gerçek değil midir? Namazı terkeden kimseden oruç ve diğer ibâdetlerin farziyyetleri kendisinden kalkmaz, işte bir kaç ma'rufu yapmayıp münkerden bazılarını yasaklamayan kimsenin durumu da bunun gibidir. Yani topyekûn ma'rufları emredip münkerlerden nehyetme farziyyeti kendinden kalkmaz. "298
Fâsık vaizin meselesi dışındaki durum ise, başka açıdan bakıldığında üzerinde düşünmek gerekir. Şöyle ki: Halk herhangi bir kimsenin sözünü kabul etmesi için, yaptıklarının sözlerini doğrulaması gerekir. Yani ameli, sözlerini yalanlıyorsa kabul görmez. Bunun aksine çoğu kez fâsık vaizin yaptığı va'z boşa gitmez ama etkilemez de. Eğer fâsık kesinlikle bilse ki ma'rufu emredip münkerden nehyetmeye çalışması hiç bir şekilde fayda vermeyecek, o halde bu farizayı yerine getirmesi gerekir mi? İhmalden dolayı cezalandırılacak mı yoksa muaf mı tutulacak? İmam Gazali şöyle der:
"Cevaben deriz ki: "İnsanlar fâsık olduğunu bildikleri için va'z u nasihat yolu ile yapılan iyiliği enir, kötülüğü yasaklamanın tesir edemeyeceğini bilen kimsenin, va'z etmesinin hiç bir faydası yoktur. Çünkü böyle bir tatbikat, tesirsizdir. Onun fasıklığı, sözünün etkisini kaybettirmiştir. Fasıklık, ma'rufu emretmenin etkisini kaybettiği için, farziyyetini da kaldırmış olur. "299
Bu görüş va'zın yalnız sözle olan şekli hakkındadır. Bir de ma'rufu emredip münkerden nehyetmenin diğer bir yolu daha vardır ki, o da ma'rufu yerleştirip münkeri tümüyle kökünü kazımak da "kuvvet kullanmak" şeklidir. Bu yolu deneyecek kişinin salih ve günahtan sakınan (vera' sahibi) biri olması şart değildir. Fasık veya âsî, gücü yeterse bu görevî îfâ ederken kuvvetini kullanması gerekir. İmam Gazâlî şöyle devam eder:

"Kuvvet (silah v.b.) yolu ile kötülüğü önlemeye gelince; burada da adalet şart değildir. Fâsık'ın gücü yettiği zaman, içkiyi dökmek, çalgı âletlerini kırmak ve benzeri kötülükleri önlemesinde hiç bir mazhur yoktur, işte bu hükmün açıklamasında en insaflı yol budur." 300
Ma'rufu emredip münkeri nehyeden için salâh ve takvayı şart koşanlar -daha önce geçtiği gibi- Kur'an-ı Kerim'den iki âyeti delil gösterdiler.
Bu âyetler hakkında imam Gazâlî şöyle der:
"Bu hususda delil olarak ileri sürdükleri âyetlere gelince, bu âyetler, Ma'rufu emrettikleri için değil, ma'rufu terkettikleri için aleyhlerinde kir delildir. Şöyle ki; ma'rufu emretmeleri bilgi sahibi olduklarına deliler. Âlime verilecek cezaya gelince, daha şiddetlidir. Kuvvetli bilgisi nedeniyle artık hiç bir mazereti yoktur. Böyle bir mazereti ileri de süremez. "301
Bu hususda Said b. Cübeyr'in (r.a.) söylediği şu söz, insan fıtratına ve gerçeğe ne kadar da yakındır:
Şayet va'z u nasihati, hiç bir yönden kusurlu olmayan yapacaksa, kimsenin ne ma'rufu emretmesi ne de münkerden nehyetmesi gerekir. 302
Said b. Cübeyr'in bu sözünü Malik b. Enes işitince:
"Doğru söylemiştir. Günah ve kusuru olmayan kim vardır ki?" 303
Bu sorunun fıkhı yönüdür. Kişinin sözünün fiiline uygun olmasına gelince, bunu kesinlikle hiçbir önemi yoktur. Hafız İbn-i Kesir şöyle der:
"Bazıları, günah işleyenin, başkasını kötülükten menedemeyeceği görüşüne sahib oldular ki bu zayıf bir görüştür. Doğrusu ise bilen kimse, kendisi yapmasa da ma'rufu emreder. îrtikâb etse de kötülükten men'eder.... Fakat bu durumda basirete muhalefet, bildiği halde günah işleyip itaati terkettiğinden dolayı kınanır. Zira bilen, bilmeyen kişi gibi değildir. "304
Konuştuklarına ameliyle muhalefet ettiği hususlara, insanları davet etmek, dinle alay etmenin en kötüsüdür. Çünkü bu, dinin şerefine dil uzatmak, onun azamet ve kudsiyetine kötülük etmek demektir. Binaenaleyh fasıklık yalnız iman zaaflığına delâlet etmez. Aynı zamanda sahibini ölçüsüz ve etkisiz konuşmaya da iter. Kur'an-ı Kerim, yapamayacağını söylememeyi, sözlerinde meleklerin, amellerinde şeytanların ortak olduğu münafıkların izinde gitmemeyi mü'minden ister.
Şuayb (a.s.) Allah'ın peygamberlerindendi. Dinini insanlara tebliğ etti. Fakat onlara, nehyettikleri şeyleri işlememelerini, aksi halde kendilerini öğütlemeyen bir vaiz ve söylediklerini yapmayan bir sözcü durumunda olacaklarını da açıklıyor, üstelik de dinlenmeyec...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları
« Posted on: 19 Mart 2024, 04:59:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları rüya tabiri,Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları mekke canlı, Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları kabe canlı yayın, Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları Üç boyutlu kuran oku Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları kuran ı kerim, Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları peygamber kıssaları,Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartları ilitam ders soruları, Marufu emr münkeri nehiy görevinin sıhhat sartlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes