๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 20 Mayıs 2011, 15:27:22



Konu Başlığı: İhlas
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Mayıs 2011, 15:27:22
İhlas


İhlâs her amel ve çalışmanın ruhudur. Bu rûh kaybolunca, insanların çok büyük değer verdikleri amellerin, ALLAH yanında hiç bir ağırlığı ve değeri kalmaz. Bu nedenle mû'min, ma'ruf ve münker görevini yaparken, herhangi bir yalan ve hile katmaksızın daima niyyetine bağlı kalması gerekir. İhlasından bir şey kaybetmemesi ve yaptığı ile ancak ALLAH'ın rızasını istemesi gerekir.
Ma'rufu emr münkeri nehiy, din uğruna eşsiz bir hizmet, insan için büyük bir saadettir.
Tasavvur edilemeyen bir saadet.... Bu saadete, ancak kendilerini ALLAH'ın rızasını aramağa yönelten ve ahîret kurtuluşundan başka bir şey istemeyen ihlâskârlar nail olur. Fakat gerçekten ma'rufu emredip münkeri nehiy çalışması ile birlikte ihlasın kalması ve yürütülmesi, erişilmesi uzak ve zor bir çalışmadır. Çünkü insan bu çalışmayı yaparken gösterişe, şöhrete ve bencilliğe düşmekten korkar. Bu tür hastalıklar da, hakkı açıklayıp ilân etmek ve hitab etmek için insanların oluşturduğu muhteşem toplantılara ve büyük törenlere katılma imkânı verildiğinde ortaya çıkar. Bu gibilerin kitapları ve yazmış olduğu eserleri, insanlara yönlendirme etkili ve geniş kitlelere ulaşmada geniş imkâna sahibdir. Her kesimde kabul görür, okuma ve ders almada, toplumun büyük bir kesiminin takdirlerine mazhar olur. Tarihde nice kimseler din yolunda hapishanelerin şiddetli baskılarına ızdırap ve akılalmaz işkencelerine göğüs germişler ve hiçbir şeyden korkmaksızm bâtıla meydan okumuşlardır. Din için gösterdikleri fedâkârlıkları, eziyete karşı sabır, sebat ve hizmetleri vardı. Onların bu fedakârlıkları ve şöhretleri tüm âfâkı sardı. Diller, onları öven bir lehçe, hâtıraları ve eşsiz çalışmaları va'z ve nasihatlann konusu oldu. Onlar anlatılmakla tükenmedi.
Bu vasıflarla bezenen da'va adamı, ne zaman ki kendi kendini oyalayıp gündelik işlerle meşgul oldu, o zaman riya ve şöhreti savunur oldu. Kendilerine ma'rufu emredip münkerden nehyettikleri nice muhatablarının kalbini incitmiş ve onları hayal kırıldığına itmiş oldular. Her ne kadar bu görevi îfâ eden böyle kimseler bâtıllara yönelmezse de, gerçek olanı; şereften zillete düşen böyle kimselerin insanlara faydalı olamayacağı, doğruluk ve ihlasın ötesinde herhangi bir şekilde sözlerinin kendilerine etki edemeyeceğidir. Allame Molla Aliyyul-Kari der ki;
"Ma'rufu emr münkeri nehiy gibi -İslâm devletinin kuruluş gayesi olan- eşsiz bir görevin en önemli şartlarından biri de, bu görevi yapanın kendini savunma gayretine kapılmadan, şöhrete ve riyaya düşmeden, mü'minlere yaptığı emir ve tavsiyelerine uyan, hakkın ve ALLAH'ın dinin hâkim olmasını isteyerek yaptığı çalışmalarında samîmi ve ihlâslı davranmasıdır. Böyle bir kimse ihlâs makamında doğru bir kişi olduğu zaman ancak ALLAH'ın şeriatıyla çatışan her türlü fikrî ve amelî zararlı cereyanları ortadan kaldırmaya çalışır ve zafer kazanır. (Bunun dışındaki çalışmalar bir hiçtir. Kendi kendimizi boş şeylerle avutmayalım. Kendimizi aldatmayalım. Bu görevi üstlenme mevkiinde olan kimse de milyonlarca insanın fârik alâmeti bu idi. Aldatamayacağımız günde ne kadar aldandığımızı ve kaç kişiyi aldattığımız ortaya çıkmadan, hâlâ aldatmayalım. Aldatılmayalım ki İslâm düşmanlarının hilelerinden emin olmanın yolu; İslâm'ın din ve dünya olduğunu istikbâlin genç İslâm nesline aşılamaktır.) 483
ALLAH Teâlâ buyurur ki: “Ey îman edenler, siz ALLAH(ın dinine O'nun peygamberi zîşanin)a yardım ederseniz O da (düşmanınıza karşı) size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar. (İslâm hukukunu müdafaada ve her türlü emperyalist güçlerle yapılan her çeşit savaşda ve her çeşit saldırıya karşı direnmede sabır ve sebat verir)”484
Ma'ruf ve münker görevini yapanlar peygamberlerin ve nebilerin yapmakla görevlendirdiği bu şerefli görevin tesbit edilen rotasından dışarı çıkmamalıdır. Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) ile asha-ı kiram bu görevi bu şekilde yapmışlardır. Onların yolunda olduğunu iddia edenler, peygamberler ve onların izinde gidenlerin sahib oldukları ihlâs ve samimiyetlerini çalışmalarına ışık tutmadıkları takdirde kendilerini onlara nasıl nisbet edebilirler. Samimiyetsiz ve ihlâs sahibi olmayan bir kimse ma'rufu emr münkeri nehiy görevini nasıl yapabilir. Şayet yaptığını kabul etsek bile yürüttüğü çalışmasında peygamberliğin izlediği çalışma şekilleri olmakla beraber peygamberlerin çalışmalarının özellik kazandığı ruhtan uzak olmuş olur.
Allame Nizamuddin en Nisâbûrı, ma'rufu emr münkeri nehyetmenin bazı hududlarından söz ederek şöyle buyurur: "Bütün bu çalışmalar, inanarak, şöhret ve riyaya kaçmaksızın, nefsin ve bedenin arzularına uymadan yapılmalıdır. Böyle olduğu takdirde bu da'vet, ALLAH Rasûlü'nün (s.a.v.) kendisinden sonra gelen râşit halifelerinin temsil ettikleri makamda bir da'vet olmuş olur. O 485 Hülâsa; ma'rufu emr münkeri nehiy farziyyeti, büyük bir maksadı ve yüce bir gayeyi hedef edinir ki o da; ALLAH'ın arzında O'nun yasasını lâyık olduğu makama koymak, dinini açıkça ilân etmek, unutulmayan mahkûm edilmiş Kur'an'ını yeniden hayata hâkim kılmak, insanı, insanlığın kulluğundan kurtarıp ALLAH Teâlâ'nın kulluk hürriyetine kavuşturmak ve Tâğûta boyun eğmekten tüm insanlığı kurtarmaktır. Bu ise temiz ve mukaddes bir çalışmadır. Böyle bir çalışmada ihlas ve doğruluk kaybolunca, çalışan sadece nefsini tatmin eder. Dünya hayatındaki çalışma ona, sadece övgü kazandırır. Fakat bunda ne kendisi için bir hayır vardır, ne de yerde ve gökte zerre kadar kendisine fayda verecek bir sevaba nail olur. ALLAH Teâlâ'nın kendisine takdir ettiği kadar hayır ve iyilik hariç. O herşeyi hakkıyla bilen ve herşeyden haberdardır.
Tevfik ve hidâyet ancak ALLAH'tandır.



483 el-Hilâfeıü vel-lmâmetü-Diyâneten -ve siyaseten: Abdulkerim Hatîb: sh. 158. (Çeviren)
484 el-Mûbîn-ul-Muîn Li-Fehm-il Erbaîn: 193-194.
485 Garâib-ul Kur'Han ve Rağâib-ul-Furkan Ala Hamişi İbni Cerîr: 4/31-32.