> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tefsir Eserleri > Emri Maruf Nehyi Münker > Doğru görüş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Doğru görüş  (Okunma Sayısı 1216 defa)
28 Mayıs 2011, 20:19:12
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 28 Mayıs 2011, 20:19:12 »



Doğru Görüş


Konu ile ilgili her iki muhalif görüş taraftarının ileri sürdükleri delilleri arzettik. Her iki grubun taraftarlarının kritiği yapılacak delilleri varsa da görüşlerinde isabet de vardır. Zaten iki tarafın fikir ve ilim taraftarları, kendi düşünce ve ictihadîarına yönelik delilleri reddetmişlerdir. Fakat bununla beraber, hakkı ehline teslim etmek gerekirse her iki tarafça ileri sürülen deliller, büsbütün hata ve tutarsız sonuçlardan da uzak değildir. Problem kesin bir sonuçla çözülememiştir.
Kanaatımızca bu konuda isabetli veya doğruya daha yakın olan sonuç; "el-Muvafat fi-Usûl-iş-Şeriâ" adlı kitabın yorum ve tanıtıcısı olan Dr. Abdullah Dıraz tarafından verilmiş olan sonuçtur.
Yukarıda arzedilen açıklamalardan anladım ki, İmam Şatibî'ye göre farz-ı kifâye, ancak onu ifâya muktedir olan kimsenin yükleneceği farzdır. Bu görüşünü de "sizden bir cemaat olsun" âyetiyle dikkat çekerek diğer bir takım âyetlerle desteklemiştir.
Dr. Abdullah Dıraz, bu görüşe karşı çıkararak kanaatini şöyle belirler.
"Bu âyetler, taleb'in (âyetteki tebliğ görevinin istenmesi), ümmetin bir kesimine yönelik olduğuna işaret etmez. Aksine taleb'e muhatab; tüm İslâm Ümmeti olup, insanlığı kuşatan bu mesajın gerçekleşmesi için, her türlü vasıta ve sebeplerle bu görevi üstlenenlere yardım edener, onların gayretlerini kamçılayanlar ve kendi iktidarları oranında hamiyyet ve çabalarını esirgemeyen ümmetin her kesimini içine alan bir farzdır. Bu görevin ihmali, topyekün ümmet fertlerinin günah ve isyanda müşterekliğini ifade der. 99
Çok enteresandır ki Şâtıbî, bu açıklamanın sonunda insanı konunun ağırlığından âdeta kurtarır ve husûsî bir gözle bakıldığında problem pozisyonunda kalan bir yanı görülmeyecektir. Dr. Abdullah Dıraz bu konuyu şöyle bir sonuca bağlar:
"Bu görev mecaz yönü ile ümmetin her ferdine yönelik bir farzdır." denilmesi bazan doğrudur. Bu farzı ifâ etmek, umumun maslahatını temin etmekle tahakkuk eder. Yani bu görev, İslâm Ümmetinin tümünü kuşatan bir görevdir. Meselâ; Ümmetin bir kesimi bir açıdan bu görevi destekleyebiliyorsa bu ehliyeti ifâde eder. Geri kalanlar güçleri bizzat görevi yürütmeye kâfî değilse bile göreve ehil olanları desteklemekle yükümlüdürler. Kimin bir işe gücü yetiyorsa ve onu yürütmede ehil ise, onun sorumluluğunu taşıyor demektir. Buna ehil olmayan ise yapabileceği ve yürüteceği bir başka sahada sorumluluk taşır. O da; esasen görevi üstlenmiş olana destek olmak, sabır ve metanet tavsiye edip onu görevine icbar etmektir. Öyleyse görevi yapmağa kadir olan farzı yapmakla sorumludur. Gücü yetmeyen ise, kadir olanı teşvik etmek, destekleyebildiği kadarıyla takviye etmekle sorumludur. Çünkü görevin ifası, ancak buna ehil olanın yapmasıyladır. Gayeye de ancak bu yolla ulaşılır. İşte bu açıdan ihtilâf ortadan kalkar. Fikrî ihtilaflara açık kapı bırakılmış olmaz. 100
Varılan bu sonuç açısından bakıldığında; Şatıbî'nin ilmî açıklaması ile artık farz-ı kifâyenin kapsamı konusundaki ihtilaf çözülmüş demektir. Keza "ma'rufu emredip münkeri nehyetme" konusu etrafında mevcut ihtilaflar yani "fraz-ı ayn veya farz-ı kifâye mi" problemi sona ermiş olmaktadır.
Şeyh Muhammed Abduh ise aynı konuya şu şekilde ve dolayısıyla katılır.
"Ma'rufu emretmek münkeri nehyetmek hükmen farz-ı ayndır. Âyet-i kerimedeki ".... sizden bir cemaat olsun...." kısmındaki "Min" harfinin "bir kısım" anlamında olduğu doğrudur. Böyle bir tefsin sonuç, ma'rufu emr ve münkerden nehyetmeye çalışmanın, bu işte İktidar ve yeterlilik vasfının farziyeü ile ilgili görüş taraftalarının delillerindendir" Abduh de'vamla.." ma'rufu emr ve münkeri nehyetmek farz-ı kifâye olmakla beraber sonuç itibarıyla farz-ı ayna dönüşeceğinin kesin olarak bir seyir takibettiğini....." ileri sürer ve:
"Şimdi âyette "bir kısım" manasındaki "Min" harfini gözönünde bulundurarak âyetin anlamı "Sizden, da'vet görevini, ma'rufu emr Ye münkeri nehiy çalışmasını yürütecek seçkin bir sınıf oslun... şeklinde olur" der. Zira bu emre muhatab aslında "topyekün İslâm Ümmeti ve inananlar topluluğudur" Onlar, bu faziyeti ayakta tutacak ve imanın iktidanna götürecek olan bu "kadroyu" -nasıl ve nerede hangi şartlarda yetişip görev başına getirilmesi gerekiyorsa- yetiştirmekle mükelleftirler.
Meseleye genel açıdan bakıldığında şu iki sonuç ortaya çıkar:
1. Tüm müslûmanlara sorumluluk yükleyen farz,
2. İslâm ümmetinin "İslâm Devleti" için, varlığı, farz olan "davet kadrosunu" yetiştirmesinin ve bu görevinin farziyeti.
Aslında "ma'rufu emr ve münkeri nehiy" kavramının "ümmet" kavramıyla, birbirinden ayrılması mümkün olmayan ilişkileri vardır. Ma'ruf ve münker, ancak "ümmet" kavramının ifâde ettiği mânâ ile doğru olarak anlam kazanırlar.
Bilindiği gibi ümmet, cemaat manâsına gelmez. Cemaatten ayrı bir anlam taşır. Fertlerinin, birbirleriyle kopmaz bağlarla kaynaştığı cemaate ümmet denir. Bir insan bünyesindeki organlar gibi bir nizam uygunluğu içinde görünen vahdettir.
"İnanlar topluluğu" kavramından murad; bu ümmetin, böyle bir önemli göreve muhatab oluşunda, tek ve eşsiz oluşudur. Zira bu ümmet her ferdi çelik bir irâde, insanlığı bir cemaat oluşturmada veya bir ideal etrafında toplamada pratik bir amel kabiliyeti, gücü nisbetinde davranışlarını kontrol eden bir oto-kontrol özelliği, fertlerinin birbirlerine karşı sorumluluk duyarak takib ettiği seyir çizgisinde, bir hata ve haktan sapmayı gördüklerinde düzeltici ve hakka yöneltici bariz bir özelliği olan bir ümmettir. 101
Şüphesiz ki dini tebliğ etmek, bir ümmetin ıslahına çalışmak ve onu temel felsefesi etrafında cemaatleştirmek ve bunu muhafaza etmek, insanlığı hak ölçülere da'vet edip, onlara karşı (silah kullanmadan) islâm'ın râm edici ölmez ölçüleriyle ayakta tutmak kolay bir iş değildir. İslâmî düzende her ferd, gücü ve yeterlilik oranında bir görevden sorumludur. Eğer bir mü'minin ma'rufu emredip münkeri nehyetmeye gücü yetiyorsa evvelâ bu mü'min kendi sorumluluğundaki görevi hakkıyla yapıyor demektir. Gücü yetmeyen kişi, yapabileceklerini, belli sınırlar dahilinde yapma gayretini gütmelidir. Böylece bir güçten de mahrum olan bir kimse ise, gücü yeten kimseyi teşvik ile sorumludur.
Ma'rufu emr münkeri nehiy farziyeti gibi bir görevin yüklediği sorumluluğun ümmet fertleri arasında paylaşılması gerekir. Zira bu önemli sorumluluk ihmal kabul etmez.



99 El-Muvafakat fî-usûl-iş-Şeria (Şâtıbî) 1/176- İkinci Ta'lik
100 el-Muvafakat fi-usul-iş-Şeria: 1/178-179
101 Tefsir-ul-MENAR: 4/36.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Doğru görüş
« Posted on: 19 Mart 2024, 13:29:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Doğru görüş rüya tabiri,Doğru görüş mekke canlı, Doğru görüş kabe canlı yayın, Doğru görüş Üç boyutlu kuran oku Doğru görüş kuran ı kerim, Doğru görüş peygamber kıssaları,Doğru görüş ilitam ders soruları, Doğru görüşönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes