๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emri Maruf Nehyi Münker => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mayıs 2011, 16:24:43



Konu Başlığı: Allah Rasûlünün sünnetine bağlı kalmanın emredilmesi
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 26 Mayıs 2011, 16:24:43
Fitnenin Çoğaldığı Asırda Allah Rasûlü'nün Sünnetine Bağlı Kalmanın Emredilmesi

Hadis-i şeriflerde geçen "dinin garip olma zamanı" "fitne zamanı" olarak adlandırıldı. Hikmet açısından bakıldığında görülecektir ki, insan fikrî ve amelî yönden bu dönemlerde sınavdan geçer. Kör dimağlar ve basiretsizler bu fitnelerden kurtulmadıkça, bazı dönemlerde ise azim sahibi ve îman ehli ihlâslı kişiler bu fitnelerden emin olmadıkça fitne tehlikesi hüküm sürer. Kasırga ve fırtınalar gibi yayılarak her tarafı kasıp kavurur. Amel ve îman binası sarsılır.
Tarihe bakıldığında, İslâm ümmetinin böyle fitne asırlarının çoğunu yaşadığı, dinin ve îmanın çeşitli tehlike ve mihnetlere ma'ruz kaldığı görülecektir.

20. Asır İslâm Ümmeti, aynı şekilde, ilhad ve dinsizliğin fikrî, teorik, ahlâkî, ibâdet, medeniyet, kültür, sosyal ve siyasal yapısıyla tehdid edildiği korkunç fitneler merhalesinden geçmektedir. Bu sınavda başarılı çıkmanın tek yolu -dün olduğu gibi bugün de- Peygamber'in (s.a.v.) ve ashabının anladığı asr-ı saadet mantığına göre şekillenen İslâm'a yeniden dönmektir.
Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) bir defasında bir hutbe îrad etti, bir yerinde şöyle buyurdular:
"Benden sonra yaşayacak olanlarınız çok ihtilaflara şâhid olacak. Böyle bir zamanda size düşen, benim ve hidayet üzere olan râşid halifelerimin tatbikatına sımsıkı sarılmanızdır. Bu tatbikat üzere kalmakda -ısrar ederek dişlerinizi sıkınız. Sizleri, işlerin uydurmasından- dinde olmayan asılsız şeylerden sakındırırım. Şüphesiz ki her dinde olmayan şey bid'attır. Her bid'at ise sapıklıtır. Her sapıklık ise cehenneme götürür." 261
Nebî (s.a.v.) bu hadiste; sünnete sarılma, sünnetleri yaşatma, fitnelerin hüküm sürdüğü asırlarda bid'atlerden kaçınıp onları yok etmeye teşvik etmekte ve Rasülüllah'ın (s.a.v.) hayatını yaşama savaşını veren mü'min ve ihlâskar liderlerin bu gayretlerinin karşılığında çok çeşitli ecirlerle müjdelenecekleri haberi verilmektedir.
1- "Amr b. Avf El-Müzenî'den (r.a.) rivayet edilmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.) Bilal b. El-Hârise "Şunu bil" buyurdu da Bilâl:
"Neyi bileyim ya Rasûlallah!" Rasûl-i Ekrem buyurdular ki:
"Şunu bil ki, benden sonrası sünnetlerimden; tatbikatı hayattan kaldırılmış birini kim tekrar yaşatırsa, ona sünnette amel edenler kadar hiç birinin savatımdan hiç bir şey eksik olmaksızın sevap vardır." 262
2- "Ümmetimin (İslâm'dan uzaklaşması demek olan) fesadı sırasında sünnetime yapışan kimseye birşehid sevabı vardır.
Bu hadisin başka bir rivayet şekli de şöyledir:
"Ümmetimin bozulması anında sünnetime bağlı kalan kimseye yüz şehid sevabı vardır."
Yukarıda arzettiğiimiz iki hadis, bir yönden sünnete uymanın ehemmiyetini açıklarken, diğer yönden de hadislerde şiddetle yerilen sapıklık ve fesad diye ifâde edilen bid'at'ın kötülenme sebebine işaret etmektedir.
Şu bir gerçektir ki bid'at; "dinin değiştirilmesi ve maksadından saptırılmasıdır" Binaenaleyh her ne zaman bid'at bir fırsat bulduysa dinin kökü olan sünneti tahribe yeltenmiştir. Afif b. Haris es-Semâlî'den rivayet edilir: Nebî (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Bir bid'at ortaya koyan bir topluluk yoktur ki onun karşılığında bir sünneti kaldırmış olmasın. O halde sünnete (Rasûlüllah'ın (s.a.v.) tatbikatına) sarılmak bir bid'atı kaldırmaktan daha hayırlıdır." 263
Abdullah b. ed-Deylemî 264 şöyle buyurdu: "Dinin ilk unutulacak olan kısmının sünnet olduğu haberi bana ulaştı. Din, sünnet'in birer birer unutulmasıyla ortadan kalkar. Tıpkı ipin kat kat çözülüp yumağın azaldığı ve yok olduğu gibi." 265
Diğer bir rivayette şöyle buyrulur:
"Kim bid'atçıyı ağırlarsa İslâm'ı yıkmak üzere yardım etmiştir. 266 Sünnet, dün olduğu gibi bugün île gariptir. Ama her Bid'atı parçalamak ve sünnete sarılmayı kendilerine görev olarak yükleyenler kurtulmuşlardır.
İmam ez-Zührî şöyle buyurur:
"İslâm uleması daima şunu söyler; "Sünnete sarılmak kurtuluştur." 267



261 El-En'am: 6/116 (İslâm ve Demokrasi: Kendi arzularına uyanlar, geçmişte de günümüzde de Allah'ın vahyini beğenmeyip arzularına göre hareket edenler olarak bilindikleri bir gerçektir. Bu basit bir günah tellakki edilmemelidir. Zira arzusuna uyanlar, hayatta kendi arzularına göre şekillenmesini arzu ettikleri bir hayatı isterler ki bugün bu Demokrasi olarak ortaya çıkmıştır.
Binaenaleyh bir takım müslüman aydınların "İslâm, demokrasinin ta kendisidir" demeleri kasıtlı değilse bile en büyük bir gaflettir. Zira demokrasiler çiğunluğun ve kelle sayısının arzu ve isteğine göre şekillenen birer hayat anlayışıdır. İsterse bu çoğunluk, arzularının ve şehvetlerinin esiri olan bir topluluk olsun -değil mi ki bunların arzuları sonucu bir hayat ortaya çıkmıştır.- İşte o, demokratik bir topluluktur. Ve günümüz insanlığı böyle bir anlayışın sonucu şekil ve renk kazanmıştır. Bütün demokrasiler Yahudi-siyonizm ideolojisinin temelinden kaynaklandığı için, dine dayalı toplumlar içindeki demokrasi heveslilerince derha! demokratik düzene geçilmesi şiddetle arzu edilir. Ç.ünkü onlara göre İslâmî toplumlar çağdışı ve gerici toplumlardır, islâm'ın demokrasiye bakışı bellidir. Demokrasi her çeşit tâğütun arzularına göre ortaya çıkışı nedeniyle "İslâm dışı bir hayattır". İslâmî çizgiden geçmeyen her hayat anlayışı İslâm dışı kâfir düzenleridir. Demokrasiler de İslâm dışı, Kur'an-ı Kerim'in belirlediği "İnsan arzusunun şekilienişi" demek olduğundan tâğûtî düzenlerdir. (Çeviren)
262 Medârici-Sâlikîn: 3/123-126
263 Keşfu'l-Kurbe fî-Vasf-ı Hâl-i Ehli'l-Ğurbe:12
264 Ahmed b. Hanbel, Ebu Davud, Tirmizi ve Ibni Mace (Miskât-ul Mesâbih) Kitabü'l-İman (Kitap ve Sünnete Sarılma babı)
265 İbni Mâce Mukaddimesinde: "Ölmüş bir sünneti diriltenler" babında, Tirmizi Kitabul-İlim: Sünnete yapışmak bid'atten kaçınmak" babında, İbni Abdullah'ın birçok haberlerinde rivayet edilmiştir. Muhaddislerce bu hadîs metruktür. El Münziri: "Hadisin sahih olduğuna şahitler vardır'der(Et-Terğib Ve't-Terhib: 1/52)
266 Taberânî rivayet etmiştir. Münzirî bu hadisin isnadı hakkında: "Sıhhatinde bir zarar yoktur." demiştir. (Et-Terğib VEt-Terhib: 1/44) Mırnavı bu hadisin isnadının hasen olduğu görüşünü ileri sürer. (Et-Teysir bi-Şerh-ii Cami-is-Sagir: 2/454).
267 Beyhakî "rivayet etmiştir. (Et-Terğib Vet Terhîb: 1/44) Hasan b. Kutbeyn'in rivayet ettiği bu hadisi muhaddisler zayıf addetmiştir. Bak: (Lisân-ul Mizan: 2/246).