Konu Başlığı: Vakıfın tarifi hükmü ve mahiyeti Gönderen: Sümeyye üzerinde 03 Aralık 2011, 01:59:13 VAKIF'IN TARİFİ, HÜKMÜ VE MÂHİYETİ 2008 Önce kelime üzerinde duralım. Vakıf; "Habsetmek" manasına olup "Vakafe" fiilinin masdarıdır. Bundan dolayı mahşerde insanların hesap vermeleri için hapsedildikleri yere "Mevkıf" denilmiştir. Çoğulu "Evkâf"dır.(79) Istılâhta: "Bir mülkün menfaatini insanlara tahsis edip; aslını Allahû Teâla (cc)'nın mülkü hükmünde olmak üzere, mülk edinme veya edindirmeden alıkoymaktır"(80) şeklinde târif edilmiştir. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) indinde vakıf; tıpkı âriyet gibi câizdir, lâzım değildir. İmameyn'e göre; "vakıf lâzım ve sabittir, vakfedenin onu iptal etmesi caiz değildir."(81) Fûkaha; fetvanın İmameyn'in kavline göre olduğunu tasrih etmiştir. 2009 Feteva-ı Hindiyye'de: "Vakfın sebebi; Allahû Teâla (cc)'nın rızâsını taleb etmektir"(82) hükmü kayıtlıdır. Esasen vakıf hadisesi; Allahû Teâla (cc)'ya iman ve hesab gününe hazırlanma şuuru ile yakından alakalıdır. Nitekim ilk vakıf; Hz. İbrahim (as)'in gayretiyle vücûd bulmuştur.(83) "Halilü'r-rahman"vakfının özelliği budur. İmam-ı Şafii (rha): "Allahû Teâla (cc)'nın rızasını kazanmak maksadıyla yapılan vakıf; câhiliyet ehlinden sâdır olmamış, müslümanlar tarafından vâki olmuştur"(84) hükmünü zikreder. 2010 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Siz sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcayıncaya kadar aslâ iyiliğe ermiş (Birr-i taat etmiş) olamazsınız. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilicidir"(85) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu ayetin inzâlinden sonra; Sahabe-i Kiram sevdiği malları infâk etme hususunda birbirleriyle yarışa girmişlerdir. Hz. Cabir (ra): "- Ben hicret edenlerden veya ensardan; mal sâhibi, olup da, vakıf veya tasaddukta bulunmayan hiç kimseyi tanımıyorum" diyerek, sahabenin vakfa ne kadar önem verdiğini izah etmektedir.(86) Esasen Resûl-i Ekrem (sav)'in Medine'de bulunan ve kendi özel mülkü olan; "Fedek Arazisini", fakir mü'minlerin ihtiyaçlarının karşılanması için vakfettiği bilinmektedir.(87) Hz. Ömer (ra)'in en kıymetli malı "Hayber"de bulunan hurmalığıdır. Resûl-i Ekrem (sav)'e gelerek: "- Ey Allah'ın Resûlü!.. Hayberde öyle bir hurmalık elde ettim ki, ondan daha güzeli şimdiye kadar elime geçmemişti. Bana bu hurmalığı ne yapmamı emredersiniz?" diye sordu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav): "Onu aslı ile birlikte tasadduk et!.. Eğer böyle yaparsan o (hurmalık) satılamaz, hibe edilemez ve hiç kimse ona (hurmalığa) vâris olamaz"(88) buyurdu. Hz. Ömer (ra) bunun üzerine "Satılmamak, hibe edilmemek ve mirâsa konu olmamak şartıyla hurmalığın gelirlerini; fakirlere, akrabaya, kölelikten kurtulmak isteyenlere, Allah yolunda savaşanlara, yolda kalmışlara ve müsâfirlere harcanmak üzere vakfetti. Ona bakan kimse (Mütevelli) iyilikle yiyebilir ve dostuna da yedirebilirdi". Dikkat edilirse; vakfedecek kimsenin, nelere riâyet etmesi gerektiği bu hâdisede açıkça görülmektedir. 2011 Vakfedilen malın; alış-verişe, hibeye ve mirâsa konu olmayacağı hususunda ittifak vardır. Zira vakıfta asıl olan belli bir süre ile sınırlandırılmamasıdır.(89) Nitekim İbn-i Abidin: "Vakıf, muvakkat olarak yapılırsa câiz olmaz. Meselâ: Bir kimse "Şu hanemi bir gün veya bir ay müddetle vakfettim" dese, bu vakıf sahih olmaz. Çünkü vakfın, ebedi olması şarttır"(90) hükmünü zikreder. Esasen vakfın hükmü: Vakfedilen şeyin; vakfeden kimsenin mülkünden çıkması ve Allahû Teâla (cc)'nın mülkü hükmüne girmesidir.(91) Bu sebeble; alış-verişe, hibeye ve mirâsa konu olamaz. 2012 Mülkünden bir kısmını vakfetmek isteyen kimse; vakfedeceği şeyin mâhiyetini, ne için vakfettiğini (Fakir, miskin vs..) ve nasıl kullanılması gerektiğini kat'i olarak beyan etmelidir. Vakfın rüknü; mülkün vakfedildiğine delâlet eden hususi lâfızlardır. Bahru'r Raik'te de böyledir"(92) (79) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst: 1982 C: 9, Sh: 238. Ayrıca İmam-ı Merginani-El Hidaye Şerhû Bidayetü'l Mübtedi-Kahire: 1965 C: 3, Sh: 13. (80) İmam-ı Kasani-El Bidaiû's Senai-Beyrut: 1974 C: 6, Sh: 218. Ayrıca Ömer Nasûhi Bilmen-Hukuki İslâmiyye ve Istılâhat-ı Fıkhiyye Kamusu-İst: 1976 C: 4, Sh: 284. (81) İmam-ı Serahsi-El Mebsut-Beyrut: ty C: 12, Sh: 28. Ayrıca İmam-ı Kasani-A.g.e. C: 6, Sh: 218, İmam-ı Merginani-A.g.e. C: 3, Sh: 13, İbn-i Abidin-A.g.e. C: 9, Sh: 238. (82) Şeyh Nizamüddin ve Heyet-El Feteva-ı Hindiyye-Beyrut: 1400 C: 2, Sh: 352 (Not: Dürri'l Muhtar'da: "Vakfın sebebi: Dünyada insanlara ihsan ve ikramı, ahirette sevabı irade ve kasdetmektir" hükmü kayıtlıdır. Mâhiyeti aynıdır) (83) İmam-ı Serahsi-A.g.e. C: 12, Sh: 28. (84) İbn-i Abidin-A.g.e. C: 9, Sh: 238. (85) Al-i İmran Sûresi: 92. (86) Ömer Nasûhi Bilmen-A.g.e. C: 4, Sh: 304 madde: 11. (87) İmam-ı Serahsi-A.g.e. C: 12, Sh: 30. (88) İbn-i Hümam-Fethû'l Kadir-Beyrut: 1316 C: 5, Sh: 41-42. Ayrıca Molla Hüsrev-Dürerû'l Hükkam fi Şerhi Gureri'l Ahkam-İst: 1307 C: 2, Sh: 134. (89) İmam-ı Kasani-El Bedaiû's Senai-Beyrut: 1974 C: 6, Sh: 220. (90) İbn-i Abidin-Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar-İst: 1982 C: 9, Sh: 248. (91) Şeyh Nizamüddin ve Heyet-El Feteva-ı Hindiyye-Beyrut: 1400 C: 2, Sh: 352. (92) Şeyh Nizamüddin ve Heyet-A.g.e. C: 2, Sh: 352. Ayrıca İbn-i Abidin-C: 9, Sh: 242. (93) İbn-i Abidin-A.g.e. C: 9, Sh: 245. |