> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Emanet ve Ehliyet > Şehadetin tarifi ve mahiyeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şehadetin tarifi ve mahiyeti  (Okunma Sayısı 894 defa)
04 Aralık 2011, 16:17:38
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Aralık 2011, 16:17:38 »



ŞEHÂDET'İN TARİFİ VE MÂHİYETİ

 

 1852 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Ey iman edenler!.. Allah için hakkı ayakta tutan (Hâkimler, insan)lar, adâletle şâhidlik eden (Kimse)ler olun"(165) emri beyan buyurulmuştur. Şehâdet; başkasına âid bir hakkı, kat'i bilgiye dayanarak, kazâ'nın (Yargı'nın) sıhhati için ihbar etmektir. Zannetmek veya tahmin etmek, şehâdet değildir. Zirâ Resûl-i Ekrem (sav): "Eğer güneş gibi gördüysen şehâdet et, aksi takdirde yapma"(166) emrini vermiştir. Fûkaha "Şehâdet, iyice görüp anlama manasına gelen "Müşâhede'den" türemiştir"(167) diyerek, bu inceliğe dikkati çekmiştir. Şehâdet; Kur'ân, sünnet ve icma ile sâbit olan, kazâ (mahkeme) işlerinde delil kabul edilen bir ameldir. Resûl-i Ekrem (sav)'in kendisine bir dava intikâl edince, şâhid getirmelerini talep ettiği bilinmektedir.(168) Kadı (hâkim) hükmü; şâhidlerin beyânına ve diğer delillere göre vermek mecburiyetindedir. Hanefi fûkahası: "Bir kimsenin, bir şahısda bulunan hakkını almak için, belirli lâfızla, hâkimin huzurunda ve hasmın muvâcehesinde vâki olan doğru ihbara şehâdet denir"(169) tarifini esas almıştır. Böyle bir ihbarda bulunan kimseye "Şâhid" denir. Lehine şehâdet edilen kimseye "Meşhûdün leh", aleyhine şehâdet edilen şahsa " Meşhudün Aleyh" ve şehâdet edilen hususade "Meşhudün bih" denilir.(170)

 

 1853 Resûl-i Ekrem (sav)'in "Şâhidlere ikramda bulununuz ve hürmet ediniz. Çünkü Allahû Teâla (cc) onlar vâsıtasıyla hakları korur"(171) buyurduğu bilinmektedir. Şehâdet'in rüknü: Bir kimsenin kadı huzurunda (Yemin etmeksizin) "Şehâdet ederim" demesidir. Tebyin'de de böyledir.(172)

 

 1854 Şehâdetin edâsının sebebi nedir? sualine cevap arıyalım. Kur'ân-ı Kerîm'de: Şâhidler çağırıldıklarında (Şâhidlik etmekten) kaçınmasınlar"(173) emri verilmiştir. Bilindiği gibi hakkı ayakta tutmak farzdır. Eğer âdil şâhidler olmazsa; insanların haklarını muhafaza etmek mümkün olmaz. Hak iddiasında bulunan davacı; bu hakkını şâhidle isbat etmekle yükümlüdür. Gerçekten iddiasında samimi olduğunu yakinen bilen bir mü'minin ona yardımcı olmaması, kardeşlik hukukuyla bağdaşmaz!.. Eğer iddiasında samimi değilse; davalı durumunda olan kimsenin, zulme uğrama ihtimali sözkonusudur. Böyle bir durumda bulunan müslümana da yardım etmek vâciptir. Şehadet'in Hükmü; tezkiyeden (yani âdil olduğu anlaşıldıktan sonra, kadı'nın) şehâdetin mahiyetine göre hüküm vermesidir. Bu kadı üzerine vâciptir.(174) Kıyasa göre; şehâdetin kadıyı ilzam eden kat'i delil olmaması gerekir. Çünkü haber hükmündedir. Bilindiği gibi haber'in doğru olması mümkün olduğu gibi, yalan olması da ihtimal dahilindedir. Fakat nass'lar ve icma esas alınarak, kıyas terkedilmiştir.(175) Dolayısıyla İslâm fıkhında; şâhidlerin sayısı ve vasıfları üzerinde hassasiyetle durulmuştur.

 

 1855 Ukûbat bölümünde; Hadd-i Zinâ'nın uygulanabilmesi için âdil dört şâhidin bulunması gerektiğini izah etmiştik!..(176) Diğer hadd cezalarında; âdil iki erkek şâhid'in beyanı geçerlidir.

 

 1856 Doğum, bekâret ve kadınların kusurlarıyle ilgili hususlarda, şâhidlik hakkı kadınlara aittir. Resûl-i Ekrem (sav): "Kadınların şâhidliği; erkeklerin bakmaya muktedir olamayacakları (onlara haram kılınan) hususlarda câizdir"(177) buyurmuştur. Bu durumda iki kadının şâhidlik yapması ihtiyata daha uygundur.(178) İmam-ı Şafii (rha) kadınlardan dört şâhidin bulunması gerektiğine hükmetmiştir.(179) Hanefi fûkahası, "En Nisâi" kelimesinin cins belirttiğini; dolayısıyla bir tek kadının, kadınlarla ilgili hususlardaki şâhidliğinin câiz olacağını esas almıştır. İki kadının şâhidliği; kıyas yoluyla, ihtiyata daha uygundur.

 

 1857 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Şâhidlerin en hayırlısı; kendisinden şâhidlik etmesi istenmediği halde, şehâdet eden kimsedir"(180) buyurduğu bilinmektedir. Esasen; mü'minlerin haklarını koruma hususunda, titiz olmak vaciptir. Hanefi fûkahası; "Kul hukuku" ile ilgili meselelerde; şâhidliğin, farz olduğu hususunda ittifak etmiştir. Davacı; kazâ makamı (Kadı) huzurunda şâhid olarak gösterirse, hakkı bilen kimsenin şâhidlikten kaçınması haram olur.(181)

 

 1858 Allahû Teâla (cc)'nın hakkı olarak tatbik edilen Hadd cezalarında ise durum farklıdır. Mükellef; şâhidlik edip-etmeme hususunda muhayyerdir. Zira Resûl-i Ekrem (sav)'in; şâhidlik eden bir sahabe'ye: "Şayed onun günahını örtseydin, senin için daha hayırlı olurdu"(182) diyerek, had cezalarında muhayyerliğin bulunduğu belirtilmiştir. Yine diğer bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurulmuştur: "Her kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allahû Teâla (cc)'da kıyâmet gününde onun ayıbını örter."(183) Fakat hırsızlık vâkıasına şâhid olan kimsenin; mal emniyeti açısından "aldı" demesi vâcip olur. Ancak "çaldı" demez!.. Çünkü hırsızlık yaptığı zahir olursa "Hadd-i Sirkat" (El kesme cezası) uygulanır. malın tazmini gerekmez. Halbuki mal sahibinin hakkının ihyası "aldı" demesiyle gerçekleşir.(184)

 

 1859 Kaza makamına tâyin için gerekli bütün şartlar; şâhidlik yapmak için de geçerlidir. Ukûbat bahsinde bu hususu izah etmiştik.(185) Şâhidlikte en önemli husus "Adâlet" konusudur. Çünkü faasıkın şehâdeti caiz olmaz. Feteva-ı Hindiyye'de: "Şehâdette adeletin izahı konusunda söylenen sözlerin en güzeli İmam-ı Ebû Yusuf (rah)'a âiddir. Demiştir ki: "-Şâhidlerin âdil olmasından murad; büyük günahları işlememesi (Kebire'den ictinab), küçük günahlarda da ısrar etmemesidir. (Sağire'de gayr-i Mıssır) adil şâhid; iyi hali meşhur olan kimsedir. İsabetli hükmü, hatasından; iyilikleri, kölütüklerinden fazla olan kimse âdildir. Nihaye'de de böyledir. Büyük günahların (Kebair'in) tasnifi ve mahiyeti hususunda ihtilaf edilmiştir. Bunların içinde en sahih olan izah Şeyhû'l-imam Şemsü'l-eimme Hulvani'nin izahıdır. Hulvâni'ye göre; "Allahû Teâla (cc)'nın kat'i nasslarla haram kıldığı ve müslümanlar indinde şen'i (çirkin, kötü) görülen hususlar büyük günahlardır. Kezâ mürüvveti ve keremi terketmek de büyük günahlardandır. Ayrıca günah işlenmesine ve fısk-ü fücûra yardımcı olmak ve insanları teşvik etmek de büyük günahlardandır. Bunların dışında kalan günahlar ise; küçük günahlar (Sağire) hükmündedir. Muhıyt'de de böyledir"(186) hükmü kayıtlıdır.

 

 1860 Kur'ân-ı Kerîm'de: "Eğer yasak ettiğimiz büyük (Günâhlardan) kaçınırsanız, sizin (öbür) kabahatlerinizi örteriz"(187) hükmü beyan buyurulmuştur. Bu Âyet-i Kerîme'de büyük günahlar (Kebair), kabahatler ise (Seyyie) olarak anılmıştır.(188) Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Yedi şeyden sakınınız. Bunlar: Allah'a ortak koşmak, haksız yere Allahû Teâla (cc)'nın haram kıldığı cana kıymak, sihir (büyü) yapmak, tefecilikle meşgul olmak, fâiz yemek, yetimin malına el koymak, düşmanla yüz-yüze gelindiğinde kaçmak, iffetli mü'min kadınlara iftira etmek"(189) buyurduğu bilinmektedir. Hz. Ali (ra)'den gelen bir rivâyette bunlara hırsızlık ve zinâ etmek de ilâve edilmiştir.(190) Müctehid imamlardan bazıları: "Allahû Teâla (cc)'nın cezâ tâyin ettiği ve açık olarak azabıyla tehdit ettiği her çeşit günah büyüktür" hükmünü zikretmişlerdir. Kadı'lar; şâhidlerin vasıflarını tesbit etmek için ya bizzat kendileri araştırma yapar veya bu işle ilgilenecek bir yardımcı tâyin ederler. Bu yardımcılara "Müzekki" veya "Sâhibû'l Mesâil" denir. Önceleri tezkiye işlemi âşikar olarak yapılıyordu. İlk defa Kufe Kadısı Şureyh (rha) gizli tezkiye usûlünü kabul etmiştir.(191) İslâmi ıstılâhta gizli tezkiyeye "Mestûre" adı verilmiştir.(192) Müzekki'lerin; kimlerin şâhidliklerinin kabul edilip-edilmeyeceğini, gayet iyi bilmeleri gerekir. Şâhidlerin Adâleti hususunda; müzekki'lerin vermiş olduğu hüküm geçerlidir. İmam-ı Azam Ebû Hanife (rha) ve İmam-ı Yusuf (rha) bu hususta müttefiktir. İmam-ı Muhammed, şâhidlerin adeti dikkate alınır. Şâhidlerin sayısı kadar müzekki; tezkiye vermişse ve ittifak hasıl olmuşsa, verdikleri hüküm ilzam edicidir"(193) hükmünü zikretmiştir. Esasen Müzekki; kazâ makamı tarafından tâyin olunan ve bizzat onun adına hareket eden bir yardımcıdır. Yaptığı hizmet karşılığı; "Beytü'l-mal'den", maaş almak durumundadır.

 

 1861 Taraflardan biri müslüman ise; şâhidlerin mutlaka müslüman olması gerekir. Çünkü kâfirlerin, müslümanlarla ilgili şâhidlikleri kabul edilmez.(194) Zimmet ehli'nin; milletleri muhalif olsa da, birbiri üzerine yaptıkları şâhidlikleri muteberdir.(195) İbn-i Hümam, "Yalanın bütün dinlerde haram kılındığını" beyan etmektedir.(196) Dolayısıyla "Yalancı Şâhidliğin" haram olduğu hususunda icma hasıl olmuştur. Molla Hüsrev: "Bilmiş ol ki yalan yere şâhidlik eden kimsenin (Şehâdetiyle hüküm verilsin veya verilmesin) cezalandırılması gerekir. Yalancı şâhid'in ta'zir olunacağı hususunda icmâ vardır. Çünkü o kimse, müslümanlara zararı dokunan büyük bir günah işlemiştir. Yalancı şâhidlik hususunda belli bir sınır yoktur. Binaenaleyh o kimse "Bir daha yapmasın" diye cezalandırılır. Ancak Fûkaha ta'zir'in (cezâ'nın) nasıl olacağı hususunda ihtilâf etmiştir. İmam Ebû Hanife (rha) demiştir ki: "-O'nun ta'ziri (cezalandırılması) ancak teşhir edilmesidir." İmameyn'in kavline göre: "-Yalancı şâhidlik yapan kimse dövülür ve hapsedilir." İmam-ı Şafi (rha)'nin ictihadı da budur. Çünkü Hz. Ömer (ra)'in yalancı şâhidlik yapan kimseyi kırbaçladığı ve yüzüne çömlek karası sürdüğü rivâyet edilmiştir. İmam-ı Azam (rha)'ın delili ise şudur: Kadı Şureyh (rha) yalancı şâhidi teşhir eder, fakat dövmezmiş, eğer yalancı şâhid ticâret ehli ise; pazar yerinde değilse, ikindi namazından sonra insanların toplu olduğu yere gönderir ve: "-Biz bu adamı yalancı şâhid olarak bulduk, siz de bundan sakının" diye nidâ ettirirmiş. Kadı Şureyh Sahabe zamanında Kadı'lık yapmıştır. Sahâbe-i Kiram'dan hiç birisi, bu cezâlandırmaya itiraz etmemiştir. Dolayısıyle Sahabe-i Kiram'ın görüp, itiraz etmemesi icma h...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şehadetin tarifi ve mahiyeti
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:43:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şehadetin tarifi ve mahiyeti rüya tabiri,Şehadetin tarifi ve mahiyeti mekke canlı, Şehadetin tarifi ve mahiyeti kabe canlı yayın, Şehadetin tarifi ve mahiyeti Üç boyutlu kuran oku Şehadetin tarifi ve mahiyeti kuran ı kerim, Şehadetin tarifi ve mahiyeti peygamber kıssaları,Şehadetin tarifi ve mahiyeti ilitam ders soruları, Şehadetin tarifi ve mahiyetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes