> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Emanet ve Ehliyet > Müsabakalar ve günlük hayat
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müsabakalar ve günlük hayat  (Okunma Sayısı 832 defa)
01 Aralık 2011, 22:45:54
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Aralık 2011, 22:45:54 »



MÜSABAKALAR VE GÜNLÜK HAYAT

 

 2056 Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Seni Allahû Teâla (cc)'yı anmaktan alıkoyan her şey kumardır"(209) buyurduğu bilinmektedir. Mü'minler; konuşmaya başlarken veya herhangi bir işi yaparken "Besmele-Hamdele ve Salvale" getirmeyi ihmal etmemelidir. Kur'ân-ı Kerîm'in ilk nâzil olan Âyet-i Kerîme'si: "- Yaratan Rabbinin adıyla (Besmele Çekerek) oku"(210) mealindedir ve emir sıgasıyla inzâl buyurulmuştur. Bu emir sâdece Peygamberimiz Efendimize değil, bütün müminleredir. Çünkü Usûl-i Tefsir'de önemli kaidelerden birisi de: "Sebebin hususi olması, hükmün umûmi olmasına mâni değildir"(211) hükmü ile ifâde edilmiştir. Esâsen Allahû Teâla (cc)'nın adını zikretmeden yapılan her işte, bereketsizlik ortaya çıkar.(212) Mâlum olduğu üzere; haram olan herhangi bir işi yaparken besmele çekilemez. Fukaha; "Haram li aynihi" olan herhangi bir yiyeceği, kasden besmele çekerek yiyen kimsenin küfre gireceğinde ittifak etmiştir. Her işe; Allahû Teâla (cc)'nın adı ile başlama şuuru, "Helâl" ve "Haram" hududlarına riâyeti kolaylaştırır. Zira "besmele" ile başlayamayacağı hiçbir işi yapmama itiyadı zamanla gelişir.

 

 2057 Her an; zikir ve ibâdet içerisinde olan varlıklar meleklerdir. Zira onların fıtratı, bu esasa dayanır. Neşe içerisinde yaşamak, dinlenmek, eğlenmek ve zevklerini tatmin etmek, insanın fıtratı içerisinde mevcut olan duygulardır. Sürekli keder ve üzüntü içerisinde olmak; insanın dünyaya  bakışını değiştirir. Mü'min'in neşe ve kederde itidal üzere olması esastır. Resûlullah (sav)'ın: "Allah'ım!.. Kederden ve üzüntüden sana sığınırım"(213) şeklinde duâ buyurduğu bilinmektedir. İslâmi hududlara bağlı kalmak kaydıyla; latife, şaka, mizâh ve nükte yapmak mümkündür. İnsanları güldürmek ve eğlendirmek niyetiyle de olsa; yalan söylemek haramdır. Resûl-i Ekrem (sav): "Etrafındakiler gülsün diye konuşup da, yalan söyleyenlere yazık, çok yazık"(214) buyurmuş ve onların acınacak bir duruma düştüklerini beyan etmiştir. Bilindiği gibi insanların şeref ve haysiyetleri; şer'i hududlarla muhafaza edilmiştir. Latife, şaka ve mizâh niyetiyle de olsa; o hududlara, hiç kimse tecâvüz edemez. Ayrıca işi-gücü latife ve mizâh olan kimse; cemiyet içerisinde güvenini kaybeder. Resûl-i Ekrem (sav)'in zaman zaman lâtife yaptığı; fakat daima doğru söylediği bilinmektedir. Nitekim Tirmizi'nin "Şemâil" isimli eserinde şu hâdise buna misâl olarak verilmektedir. İhtiyar bir kadın Resûl-i Ekrem (sav)'e gelerek: "- Ya Resûlallah!.. Beni cennete koyması için Allahû Teâla (cc)'ya dua buyur" temennisinde bulunur. Bunun üzerine Resûlullah (sav): "- Ey fülân'ın annesi!.. İhtiyar kadın cennete giremez" buyurmuş, kadın da hiç cennete giremeyeceğini zannederek ağlamaya başlamıştır. Kadının bu durumuna şâhid olan Resûl-i Ekrem (sav) sözünün maksadını açıklayarak: "- İhtiyar kadın cennete yaşlı olarak giremeyecek!.. Allah (cc) onu yeniden yaratacak, genç bâkire olarak girecek" buyurdu ve ona şu ayeti okudu: "Hakikat biz onları; yepyeni bir yaratılışla yaratmışızdır; onları bâkire, eşlerine düşkün ve yaşıtları kılmışızdır"(215)

 

 2058 Bilindiği gibi mü'minler'in; yeryüzü müstekbirlerine karşı cihad etmeleri farzdır. Kâfirlerin; islâm topraklarına tecâvüz etmeleri hâlinde bu "Farz-ı Ayn" olan bir ibâdet durumuna gelir. Muhakkak ki cihad; kuvvet ve kudrete dayanan bir hâdisedir. Bu sebeble; mü'minlerin güçlü-kuvvetli olmaları gerekir. Bu noktada karşımıza "Spor ve müsabaka" hâdisesi çıkar. Hz. Ali (ra)'nin çok hızlı koşan birisi olduğu muteber kaynaklarda zikredilmektedir. Resûl-i Ekrem (sav)'in; Hz. Aişe (ranha) vâlidemizle iki defa yarıştığı, ilk koşuda Hz. Aişe'nin, ikinci koşuda da Hz. Peygamberin yarışı önde bitirdiği bilinmektedir.(216) cihad noktasından o dönemde oldukça öneme hâiz bulunan "ok atmak" teşvik edilmiştir. Ok atma ve kılıç kullanma eğitimi yapanlara Resûl-i Ekrem (sav)'in "Haydi atın! Bende sizinle berâberim"(217) diyerek, onları teşvik ettiği sâbittir. Cihadın önemli unsurlarından birisi de; ata iyi binmektir. Peygamberimiz'in at yarışı yaptırdığı ve birinci gelene armağan verdiği rivâyet edilmiştir.(218) Ata iyi binmek, güzel kılıç kullanmak ve okları hedefine isâbet ettirmek; o dönemde, cihad için zarûridir. Bunun dışında Sahabe-i Kiram'a "Yüzme öğrenmelerini ve çocuklarına öğretmelerini" tavsiye buyurmuştur. Bütün bunlar dikkate alındığı zaman; şer'i hududlara (Tesettüre riâyet etmek ve kumara alet etmemek) riâyet etmek şartıyla spor yapmak müstehabtır. Hatta Resûl-i Ekrem (sav)'in; o dönemde hiç kimsenin yenemediği pehlivan Rûkane ile güreş tuttuğu ve onu yendiği bilinmektedir.(219) Câhiliye döneminde; araplar arasında horoz, manda ve tosun gibi hayvanları döğüştürmek yaygın bir adettir. Zevk ve eğlence için; hayvanlara eziyyet etmek Resûl-i Ekrem (sav) tarafından yasaklanmıştır. "Boks Müsabakalarında" da; insanların birbirlerine eziyet etmesi sözkonusudur. Hayvanlara eziyyet etmek yasaklanınca; insanların birbirine eziyyet etmesi, evleviyetle yasaktır. Nitekim Resûlullah (sav); av kasdı olmaksızın, canlı hedefler üzerinde ok tâlimi (Müsabaka) yapılmasını kabul etmemiştir. Zira bu fiilde de; canlılara eziyyet ve haksız tasarruf sözkonusudur. Günümüzde yaygın olan; Futbol, voleybol, tenis ve basketbol gibi müsabakalar Resûl-i Ekrem (sav) ve Sahabe-i Kiram döneminde mevcut değildir. Bunlar genellikle, belli kişiler tarafından oynanan, binlerce kişi tarafından da seyredilen müsabakalardır. Oynayanların spor yaptığı kabul edilebilir; fakat seyredenler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. (Maalesef başta Spor-toto olmak üzere; bir-çok organizasyonlar, bu spor dallarını kumara alet etmektedirler.)

 

 2059 Satranç, tavla, dama ve ondört taş gibi oyunlar hususunda Fûkaha farklı görüşler ortaya koymuştur. Bunun sebebi; bu oyunların Sahabe zamanında yaygınlık kazanmasıdır. Önce satranç'ı ele alalım: Satranç; Brahman Sissa adında bir hintlinin, Hind Kralı "Balhait'i" eğlendirmek için, o zamanki Hind ordusunun yapısını esas alarak uydurduğu bir oyundur. Sanskrit dilinde dört demek olan "Çatur" sözcüğü ile; kısım anlamına gelen "Anga" sözcüğünü, birleştirerek "Çaturanga" olarak isimlendirmiştir. Bu oyun İran ve çevresinde oynanmaya başlanınca "Çatrang" adı ile anılır bir hale gelmiştir. İslâm orduları İran'ı fethedince "Çatrang" oyunu ilgilerini çekti ve bunu arapçada "Satranç" olarak nitelendirdiler. İran'ın Fethi Hz. Ömer (ra)'ın döneminde gerçekleşmişti. Dolayısıyla satranç oyunu Sahabe-i Kiram döneminde bilinmekteydi. Sahabe-i Kiram bu oyunun fıkhi hükmü hususunda ihtilâf etmiştir. İbn-i Abbas (ra) ve Ebû Hureyre (ra) mübahlığı üzerinde durmuş, Hz. Ali (ra) ve diğer bir kısım sahabe de kumar noktasından ele alarak "Haramlığı'na" hükmetmiştir. Hanefi fûkahası "Satranç" üzerinde hassasiyetle durmuştur.(220) Molla Hüsrev "Kimin şâhidliğinin kabul, kimin edilmeyeceğini" tasnif ederken şunları zikreder: "Satrançla kumar oynarsa yahud satrançla oyalanıp namazı terkederse, şâhidliği kabul edilmez. Çünkü bunlardan her biri (Kumar ve namazı terk) aşağılığa delâlet eden büyük günahlardandır. Fakat kumar oynamadan ve namazı terk etmeden; sadece satranç oynamak bize göre mekrûh ise de, İmam-ı Şafii (rha)'ye göre mübah olmakla onda ictihada mesağ vardır."(221) Tavla, dama ve ondört taş için Fûkaha: "- Eğer bunlarla kumar oynanırsa; kumarın nass'la haram kılındığı bilinmektedir. Fakat kumar oynanmazsa; o zaman abesle iştigâldir. Bu noktada da "Mekrûh" olduğu sâbittir" hükmünde müttefiktir. Sonuç olarak; oyunun ismi ve mâhiyeti ne olursa olsun, kumara alet edildiği müddetçe "Haram"dır. Bunun bir "Çay içmek" olmasıyla; büyük meblağlarda olması, arasında fark yoktur. Çünkü kumar; kitap, sünnet ve Sahabe-i Kiram'ın icmaı ile haramdır. Bu hususta hiçbir ihtilâf yoktur. Herhangi bir oyun; namazın zamanında edâsına zarar veriyor veya terkine sebeb oluyorsa, oynanmaması vâcip olur. Çünkü namazın terkine sebeb olması; ma'siyete vesile sayılır. Kumar oynamadan ve namazı terketmeden; herhangi bir oyunun oynanması (Satranç, Tavla, vs..) mekruhtur. Zira (abesle iştigâl ve) zamanı boşa harcamaktır.

 

 2060 Şimdi "Müzik" üzerinde duralım. Maalesef "Müzik ruhun gıdasıdır" sözü herkesin dilinde!.. Bilindiği gibi Müzik; insanların ses ve alet ile icrâ ettikleri mâlum sanatın adıdır. Hanefi fûkahası Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Çalgı aletlerini, kendi arzusuyla dinlemesi insan için ma'siyettir. O çalgı meclisinde oturmak faasıklıktır ve çalgı sesiyle zevklenmek küfrân-ı nimettir" Hadis-i Şerif'ini zâhirini esas alarak, müziğin haram olduğunu beyan etmiştir. İmam-ı Merginani; bir deynek çubuğun, yere ahenkli şekilde vurulmasından çıkan sesin dâhi "Müzik" hükmüne dâhil olduğunu zikreder.(222) İmam-ı Serahsi; kendini dinlendirmek ve yalnızlığını defetmek için (Harama vesile olmamak kaydıyla) câiz olduğunu zikretmiştir. İmam-ı Merginani'ye göre bu da câiz değildir.(223) Sâdece savaşta vurulan kös ve düğünlerde çalınan def müstesnâdır. Resûl-i Ekrem (sav) düğün ve bayramlarda def çalmaya müsaade etmiştir.(224) İbn-i Nüceym: "Mücerred teganni (Mûsiki dinlemek ve söylemek) hususunda ûlema ihtilâf etmiştir. Bazılarına göre bu mutlak haramdır. Şeyhülislâm Hulvani bu görüştedir. Diğer bazılarına göre; usanç ve yalnızlık anlarında sırf bu halden kurtulmak için câizdir. Fakat harama vesile olmaması esastır. Bu da Serahsi'den nakledilmiştir"(225) hükmünü zikrediyor. İmam-ı Şafii (rha) ve İmam-ı Malik (rha)'in düğün merâsimlerinde çalınan mûsikinin hiçbir mahzuru olmadığına hükmettikleri bilinmektedir. İmam-ı Gazali "İhya" isimli meşhûr eserinde; müzik hakkında vârid olan bütün ihtilâfları zikrettikten sonra, müziğin tek bir hükme bağlanamayacağını, durumuna göre "haram, mekrûh, mübah ve müstehab" olabileceğini kaydetmektedir.(226) Bu konuya; ayrı bir bölüm tahsi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müsabakalar ve günlük hayat
« Posted on: 16 Nisan 2024, 18:32:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müsabakalar ve günlük hayat rüya tabiri,Müsabakalar ve günlük hayat mekke canlı, Müsabakalar ve günlük hayat kabe canlı yayın, Müsabakalar ve günlük hayat Üç boyutlu kuran oku Müsabakalar ve günlük hayat kuran ı kerim, Müsabakalar ve günlük hayat peygamber kıssaları,Müsabakalar ve günlük hayat ilitam ders soruları, Müsabakalar ve günlük hayatönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes