๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Emanet ve Ehliyet => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 03 Aralık 2011, 17:53:13



Konu Başlığı: Birbirine mirasçı olma sebebleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 03 Aralık 2011, 17:53:13
BİRBİRİNE MİRÂSÇI OLMA SEBEBLERİ

 
1904 Hanefi fûkahası: "İnsanların birbirine mirâsçı olmalarının sebebleri; neseb (akrabalık), nikâh ve velâ olmak üzere üç kısımda incelenir"(15) hükmünde müttefiktir. Ölen kimseye; neseb cihetiyle yakınlığın bulunması, mirâsına hak kazanmak için şarttır. Esasen karı ve koca müstesnâ; diğer sınıfların hepsi (Ashab-ı Ferâiz, Asabe ve Zevi'l-erham) akraba durumundadır. Sahih nikâh; karı-koca arasında, birbirine mirâsçı olma sebebidir. Resûl-i Ekrem (sav)'in: "Hangi erkek; hür veya câriye bir kadınla zinâ ederse, doğan çocuk veled-i zinâdır. Kendisi (Veled-i Zinâ) vâris olmaz, kendisine de varis olunmaz"(16) buyurduğu bilinmektedir. Dolayısıyla bâtıl nikâh, muvakkat nikâh ve mut'a nikâhı; mirâsçı olmak için sebeb teşkil etmez. Velâ; azad edilen kölenin herhangi bir akrabası bulunmadığı halde, mirâsının efendisine kalması hadisesidir. Günümüzde böyle bir vakıa bulunmadığı için üzerinde durmaya gerek yoktur.

 

 1905 MİRÂS'IN RÜKÜNLERİ: Öldükten son; geriye mirâs bırakan kimseye "Mûris" denilir. Dolayısıyla mirâs'ın birinci rüknü: Mûris'in bulunmasıdır. İslâm fıkhında; hakikaten veya hükmen ölüm sözkonusudur. Hakikaten ölmek eceliyle kesin olarak âhiret'e intikâl etmektir. Hükmen ölüm ise; uzun yıllar ortadan kaybolup; nerede bulunduğu ve hayatta olup-olmadığı bilinmeyen kimse hakkında "Kadı'nın" (Hâkim'in) verdiği karardır. İkinci rükün: Vâris'in bulunması ve hayatta olmasıdır. Şer'i delille; ölen kimsenin malının verileceği kimseye "Vâris" denilir. Üçüncü rükün: Ölen kimsenin vârislerine intikâl edecek mal veya servetinin bulunmasıdır.(17)

 

 1906 MİRÂS'IN ŞARTLARI:
Muhakkak ki bir kimse hayatta iken malı mirâs olarak dağıtılmaz. Dolayısıyla mirâs'ın ilk şartı; mûris'in hakikaten veya hükmen ölümünün sâbit olmasıdır. İkinci şartı; Vârisin hakikaten veya takdiren hayatta olması gerekir. Takdiri hayattan kasıd; anne rahmindeki çocuktur. İslâm ûleması; ölen kimsenin; karısının rahminde bulunan çocuğun da, vâris olacağı hususunda müttefiktir. O çocuk; takdiren hayatta kabul edilir.(18) Üçüncü şart: Vârislerde; mirâsa mâni olan hallerden, birisinin bulunmamasıdır. Eğer mirâsa mâni hallerden herhangi birisi sözkonusu olursa; vâris hiçbirşey alamaz!.. Bu konu oldukça önemlidir.




 (15) İmam-ı Serahsi-El Mebsut-Beyrut: ty C: 29, Sh: 138. Ayrıca El Mavsili-El İhtiyar fi Ta'lili'l Muhtar-İst: 1980 C: 5, Sh: 86, Şerhû Damad-C: 2, Sh: 747.

 (16) Sünen-i Tirmizi-İst: 1401 Çağrı Yay. C: 4, Sh: 428 K. Feraiz: 21 Had. No: 2113.

 (17) Şeyh Nizamüddin ve Heyet-El Feteva-ı Hindiyye-Beyrut: 1400 C: 6, Sh: 447-448. Ayrıca El Mavsili-A.g.e. C: 5 Sh: 85.

 (18) İbn-i Nüceym El Bahru'r Raik-Kahire: 1311 C: 3, Sh: 389. Ayrıca Ö. N. Bilmen Hukuki İslâmiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu-C: 3, Sh0 145 Madde: 440.