> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Üçüncü vecih
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Üçüncü vecih  (Okunma Sayısı 1100 defa)
29 Mayıs 2011, 20:04:15
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 29 Mayıs 2011, 20:04:15 »



Üçüncü Vecih:


Bizim hayatta bildiğimizi iddia ettiğimiz (bilgiler) -daha önce geçtiği üzere- açıkça bilinen, zaruri olan ve teorik olup, sonradan kazandan kısımlara ayrılmaktadır. Teorik bilgiler zorunlu bir yol ile bilinirler. Bu bilinme ya bir vasıta ile veya vasıtasız olur. Çünkü herkesçe bilinmektedir ki sonradan kazanılan bilginin elde edilme­sinde, (herkesçe kabul edilmiş iki tane mukaddimenin (öncül’ün) aracılığına mutlaka ihtiyaç vardır.
Bu iki mukaddime, zorunlu olarak bilinen şeylerden ise mesele yok. Kesbi ise bunlardan her biri için dahi iki mukaddimeye ihtiyaç vardır. Daha önce geçtiği üzere bunlar incelenirler. Eğer bunlardan birisi zaruri, diğeri kesbi ise, kesin olanın da mutlaka iki mukad­dimeye ihtiyacı vardır. Sonuçta zaruri olana ulaşmış isek, istenilen odur. Aksi halde zincirleme aynı şey yapılmış olur veya kısır döngü gerekli olur. O halde zorunlu olmayan bilgiyi, ancak zorunlu olanın aracılığı ile bilmemiz mümkündür.
Sözün kısası, her bir tür bilgiyi bilebilmek için iki mukaddimeye ihtiyaç vardır. Bunlardan her biri, iç dünyamızın gözlemi ile bilip kavramamızla meydana gelmektedir. Acı ve tad hissetmemiz gibi. Veya açık seçik bilinen şeylerde meydana gelir. Kendi varlığımızı bilmemiz, ikinin birden çok olması, iki zıddın birleşmemesi veya benzerleri gibi. Bunlar bizim için bu dünyada olağan şeylerdir.
Bizim için olağan olmayan bilgiler ise, Peygamberlik (görevi ile görevlendirilerek gelen peygamberler gelme) den önce, bizim için bilinen şeyler değildi. Bizler Peygamberin gönderilmesinden önceki durumumuz üzere kalsa idik, peygamberlerin haber verdikleri gayb bilgileri hakkında durumumuz şöyle olurdu: Bu konuları da bildiği­miz şeylere havale etmekten başka bir şey yapmazdık. Ağacın hay­vana veya hayvanın taşa dönüşmesi veya bunların benzeri (mucizevi olayları) kesinlikle inkar ederdik. Çünkü bizim bildiklerimiz daha önce geçtiği üzere olağan şeyler olup bu davaya benzemeyen şeyler­dir.
Peygamberlik, olağan dışı şeylerle (mucizelerle) gelince, olağan şeyler üzerinde ısrar eden kimseler mucizeleri inkar edip, bunların sihir veya benzer şeyler olduğuna inanmıştır. Asâ'nm ejderha olması, denizin (asâ ile vurulup yollara) ayrılması,[78] ölülerin diriltilmesi, doğuştan kör olanların ve alaca hastalığının iyileştirilmesi[79] par­maklar arasından suyun fışkırması, taş ve ağacın konuşması ve ayınikiye bölünmesi[80] ve benzeri olaylar, peygamberlerin getirdiği mucizelerdir. Bu mucizeler göstermiştir ki âdetler dünyasındaki bu zorunlu olağan şeyler dahi her zaman akdla kavranılabilen şeyler değildir. Bilakis bunların içinde de akılla izah edilemeyecek olan her şeyin yokluktan varlığa çıkması mümkün olduğu gibi var iken yok hale gelmesi de mümkündür. (Bu da bir mucizedir, bunu akıl ile izah etmek mümkün mü?)
Demek oluyor ki, ibadetler dışında kalan olayların prensipleri gerektiğinde vazgeçebilen şeylerdir. Eğer akıl yönünden bunların vazgeçilmezliği söz konusu olsaydı peygamberlerin ve başkalarının arkalarından mucizeler ve kerametler bırakması mümkün olmazdı. Eğer böyle olsaydı hiçbir peygamber birbirine zıt iki şeyi bir araya getirebileceğini iddia edemez, iki sayının bir sayısından çok olup olmadığı hususunda hiçbir kimseye meydan okuyamazdı. Bununla beraber bunların hepsi (mucizeler de, olağan şeyler de) Allah'ın (yaratması ile olan) işlerdir. Tüm müslümanlar bu hususta görüş birliği içerisindedirler. (Olağan dışı şeylerin) asada, denizde, kör kimsede, alaca hastası olan kimsede, (su fışkıran) parmaklarda, (konuşan) ağaçta meydana gelmesi mümkün olduğuna göre, diğer tüm imkanlar dünyasında da mümkündür. Çünkü bir şey için var olan gereklilik, benzeri için de geçerlidir. Yine İslam dini bize cennet ve cehennem halkının yaşantısına ilişkin öyle şeyler bildirmiştir ki bunlar, bizim alışık olduğumuz şeyler dışındadır.
İnsanın cennette yeyip içip, idrar ve dışkı çıkarmaması olağan değildir.
Cennette insan terinin misk gibi kokması olağan değildir.
Cennette hanımların genç ve âdet görme yaşında olmalarına rağmen âdet kanaması görmemeleri olağan değildir.
İnsanın cennette uyumaması, sonsuza kadar yeyip içmediği varsayılsa bile açlık ve susuzluk çekmemesi olağan değildir.
Cennetteki meyvelerden birisi koparıldığında yerine derhal yenisinin gelmesi ve meyvenin onu yemeyi arzu edenin eline doğru (otomatik bir şekilde) yaklaşması olağan değildir.
Cennette süt, bal ve şarabın, orada üzüm sıkan, süt sağan birisi ve arı olmadan nehir halinde bulunması ve şarabın cennette sarhoş etmemesi olağan değildir.
Cennette tüm bunların olması,  insan cennetteki yiyecek ve içecekleri durmadan yese dahi mide şişkinliği ve hazımsızlık gibi durumun olmaması burun, kulak ve bedenin  diğer  yerlerinden birtakım kir ve pis şeylerin çıkmaması olağan değildir.
Cennet halkının ihtiyarlamaması, yaşlanıp bitkin düşmemesi, hastalanıp ölmemesi olağan değildir.
Cehennem ahalisine de baktığın zaman -Allah bizi onlardan olmaktan korusun- buna benzer pek çok şeyler göreceksin. Ateşte yanmasına rağmen ölmemek ve cehennem halkının başına gelecek diğer haller gibi ki bunların hepsi olağan dışı şeylerdir. Kur'an'da:
".....Sonra o (cehenneme giren kötü kişi) ateşte ne ölür, ne de yaşar.."[81]Buyurulmuştur.
Cennet ve cehennemle ilgili bu haller tanıktır ki, bu ve benzeri olağan şeyler dahi (her zaman) akılla kavranılmazlar. Bunlar ancak aklın kavrama alanının dışında kalabilen olgulardır. (Burada delil olarak ileri sürmek üzere) kerametlerden söz etmeye ihtiyaç duy­madık. Çünkü Mutezilenin pek çoğu doğrudan doğruya kerametleri inkar etmektedir. Gerçi Mutezileden bazıları kerameti kabul etmek­tedir. Kerameti anlatma eğiliminde olsak ve şu evrene bakan kimse ibret gözü ile baksa olağan dışı gerçekleşen şeylerin benzerlerini görecektir.
Bu bahiste İbn Vehb'in ibrahim b. Feşît'den hikaye ettiği ilginç bir rivayet vardır: Diyor ki:
Şuayb b. Ebî Said'in şunu anlattığını işittim:
Şam'ın (kenar) bölgelerinden birinde bir papaz vardı. Senede bir defa Şam'a iner, papazlarla toplantı yapar, onların problemlerini çözer, dini konularda bilmediklerini onlara öğretirdi: Halid b. Yezid b. Muaviye (bir keresinde) toplantıya gelenler arasında idi. Papaz, Halid'e
Sen müslümanlarm âlimlerinden misin? dedi. Halid:
Onlar arasında benden daha iyi bilenler vardır, cevabını verdi. (Papaz ile Halid arasında şöyle bir konuşma geçti:)Papaz:
Cennette yeyip içeceğinizi, fakat dışkı ve idrar ihtiyacı olmayacağını söylüyormuşsunuz?Hâlid:
Evet.Papaz:
Bunun dünyada bildiğimiz bir örneği var mıdır?Halid:
Evet, çocuk anasının karnında onun yeyip içtiğinden yer içer,[82] ama çocuk anasının karnına pislik çıkarmaz.Papaz:
Sen müslümanlann âlimlerinden olmadığını söylemiyor muydun?Halid:
Onlar arasında benden daha iyi bilenler vardır.Papaz:
Cennette yenilince eksilmeyen meyveler olduğunu söylüyormuşsunuz?Halid:
Evet.Papaz:
Bunun dünyada bildiğiniz bir örneği var mıdır?Halid:
Evet, kitap bunun (dünyadaki) örneğidir. Ondan birisi (alıntı yaparak) her şeyi yazar da kitaptan hiçbir şey eksilmez.Papaz:
Sen müslümanlarm âlimlerinden olmadığını söylemiyor muydun?Halid:
Onlar arasında benden daha iyi bilenler vardır.Hâlid diyor ki:
Papazın yüzü sarardı, sonra şöyle dedi:
Bu (adam) başka hiç kimseye iyiliklerin bolca verilmediği bir ümmetten birisidir!
Bu rivayet dahi tenbih ediyor ki ilk başta ortaya çıkan bu esas, olağan dışıdır. Ama olağanlardan dayandığı bir esas vardır. Esasen bu anlatım tarzı inkarcının düzeyine iniştir, lüzumlu değildir. Fakat açık gerçekleri anlamakta kusurlu olan kısır anlayışlarını (gerçeği) kavramaya yaklaştırmaktır.
Buna göre olağan bir şeyin olağan dışı duruma girmekle, yine de hep olağan olacağına hükmedilmesi doğru değildir. Aklın olağan dışılığını varsaydığı her normal şeyi akıl inkâr etmemelidir. Çünkü Cenab-ı Allah olağan şeylerden bazı türleri olağan dışı olmak üzere mahsus kılmıştır. Akıl yaratılmışlardan hangisinin bu hususiyeti taşıdığını fark edemez. Her yaratılmışta bu olağandışılığm olmasının mümkün olduğuna hükmetmekten başka çıkar yol yoktur. Bunun içindir ki bu manayı tenbih etmek üzere (olayları) ibretli bakışlarla değerlendiren tahkik ehli kimselerden bazdan şöyle demişlerdir: Sebepleri birtakım sonuçlarla ilintilendiren ve ariflerin sezmesi için (bazı) olağan şeyleri olağan dışı kılan Allah'ın şânı yücedir.
Bu esas, akıllı kimseye iki şeyi gerekli kılar:
1- Mutlak olarak aklı hâkim kılmamak. Tek hâkim'in, mutlak olarak din olduğu sabittir. Bil'akis akıllı kimsenin yapması gerekli olan, öne geçirilmek hakkı olana öncelik vermek -ki bu dindir- ikinci derecede olması gerekeni- ki o aklın meseleye bakışıdır- geri bırak­maktır. Çünkü eksik olanı mükemmel olan üzerine hâkim kılmak sahih/doğru bir şey değildir. Böyle bir şey yapmak akla da nakil'e de aykırıdır. Oysa bunun tersini yapmak (mükemmel olanı eksik olan üzerinde hakim yapmak) delillere uygundur. Bunun alternatifi yoktur. Bunun içindir ki dinin akıldan önce geldiğini vurgulamak üzere: "Dini sağ tarafına, aklı sol tarafına koymalısın." denmiştir.
2- Dinî bir haber alarak zahiren olağan bir şeyin, olağandışı olduğu bildiriliyorsa hemen onu inkâr etmemek. Bilakis şu iki durumdan birine yönelme imkanı vardır:
a- Onu olduğu gibi tasdik etmeli ve onun bilgisini âlimine havale etmelidir. Böyle davranmak şu âyetin zahirine göre davranmaktır: "İlimde yüksek payeye erenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimizin katandandır, derler." [83]
(Ayetteki: ".... hepsi" ifadesi ile) açık, muhkem, müteşâbih ve mücmel (olanlar) kastedilmektedir. Çünkü bunların bilinmesi lüzumlu değildir. Eğer lüzumlu olsaydı, bilinmesi için bir yol açılırdı. (Bilinmesi için bir yol olmadığı halde onun bilinmesi gere...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Üçüncü vecih
« Posted on: 28 Mart 2024, 18:42:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Üçüncü vecih rüya tabiri,Üçüncü vecih mekke canlı, Üçüncü vecih kabe canlı yayın, Üçüncü vecih Üç boyutlu kuran oku Üçüncü vecih kuran ı kerim, Üçüncü vecih peygamber kıssaları,Üçüncü vecih ilitam ders soruları, Üçüncü vecihönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes