๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el İtisam => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 30 Mayıs 2011, 14:09:05



Konu Başlığı: Onikinci mesele
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 30 Mayıs 2011, 14:09:05
Onikinci Mesele:


Hz. Peygamber bildirmiştir ki, bu grupların hepsi -bir tanesi dışında- cehennemdedir. Bu öyle bir ceza bindirimidir ki bu grup­lardan her birinin büyük bir ma'siyet veya günah işlediğini göstermektedir. Zira usûl ilminde yerleşmiş bir kuraldır ki bir kötülüğe ceza olduğunun bildirilmesi o konunun özel öneminin bulunduğunu gösterir. Çünkü "Hepsi cehennemdedir" demedi fakat onun sebebiyle kendi cemaatinden ve en büyük kalabalıktan koparan özelliği vurgulandı. Bu ise ancak çeşitli bid'atlardan dolayıdır. Şu kadar ki bu ceza bildirimi gözden geçirilmelidir. Bu ceza sonsuza kadar mıdır, yoksa geçici midir? "Sonsuza kadar değildir" dediğimizde yeni bir soru ortaya çıkıyor: Ceza kesinkes uygulanacak mıdır? Yoksa Allah'ın dilemesine mi kalmıştır.
Birinci mesele şu esas üzerine oturmaktadır: Bid'atlardan bazısı kişiyi İslamdan çıkarır, veya çıkarmaz. Görüş ayrılığı Hariciler ve diğer itikadi meselelerde İslama aykırı olanlar hakkındadır. Bu husus daha önce geçmişti. Orada (Haricilerin) dinden çıkıp kâfir olduğunu söyledik. Bu dikkate alınınca, "Allah şirk ve küfrü bağışla­maz" kuralınca cehennemde ebedilik olması gerekir.
Kâfir olmamasını söylediğimizde ehl-i sünnet mezhebi üzere iki ihtimal vardır:
Birinci İhtimal: Suçun bağışlanması söz konusu olmaksızın bildirilen cezanın uygulanmasıdır. Konu ile ilgili hadislerin zahiri bunu göstermektedir. Hadisteki "Hepsi cehennemdedir" ifadesi, orada sabit ve yerleşmiştir demektir.
Eğer "cezanın uygulanması ehl-i sünnete göre değildir." denilirse söyle cevap verilir: Evet, ehl-i sünnetten bir grup bazı büyük günah­larda Allah'ın dilemesi ile cezanın uygulanacağını söylemişlerdir. Şu kadar ki onları bir delil öyle bir sonuca götürmüştür ki bazı büyük günahlar bu hükmün dışındadır. Mutlak böyle olmalıdır. Zira uyulacak şey delildir. Yine delil onlara göstermiştir ki tüm büyük günah isleyenler Allah'ın dilemesine kalmışlardır. Bu genel hükmün tahsisi şu ayetle ifade edilmiştir:
"Allah kendisine ortak koşulmasını (Şirk'i) asla bağışlamaz! Bundan başkasını (diğer günahları) dilediği kimse için bağışlar." [209] Ayrıca Yüce Allah buyurur ki:
"Kim bir mü'mini kasden öldürür­se cezası cehennemdir."[210]  Bu ayette önce mü'mini kasden öldürenin cezasının cehennem olduğu haber verilmiş, ayrıca bundan mübalağa edilerek "orada ebedi olmak üzere" buyurulmuştur. "Ebedi olmak" cehennemde uzun süre kalmaktan ibarettir. Daha sonra da Allah'ın gazabının ve lanetinin o kimseye olacağı bildilerek ayet, şöyle sona erdirilmiştir: "Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır."
Henüz hazırlayanın huzuruna varmadan cehennemin hazır olduğunun bildirilmesi, kendisi için cehennem hazırlanan kimsenin yakalanarak oraya konacağını gösterir. Çünkü insan öldürmek hem Allah'ın hem kulun hakkının birleştiği bir olaydır.
İbn Rüşd demiştir ki:
Tevbenin sahih olmasının şartlarından biri, kullara yapılan zulümlerden vazgeçip onlarla helâlleşmek veya onlardan (zulüm ile) almanı geri vermektir. Katilin ise buna imkânı yoktur. Meğerki ölmeden ondan helâllik isteye de öldürülen kimse onu affede.
Bundan daha uygunu şöyle demektir: Katilin adam öldürmenin cezasından kurtulması, cinayet işlediği kimseden telef ettiği şeyi telâfi etmekle beraber tevbe ile olur. Bu ise telef ettiği şeyin kıymetini vermekle olur. Oysa öldürülen kimse yok olduğu için bunu yapmak mümkün değildir.
Deliller bakımından bid'at, sahibi için de yaptıklarını telâfi etmek mümkün değildir. İkinci bölümde geçen bahislere başvurursan orada gerçekten korku verici ve çokça tehdit edici ve ceza bildiren deliller bulursun.
Şu ayet-i kerimeye bakınız:
"Kendilerine apaçık deliller geldik­ten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır."[211]  Ayetteki son ifade bir ceza bildirimidir. Bu ayetin devamında Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı gün"ü düşünün. Yüz karalığı rezil ve perişan olmanın ve cehenneme girmenin belir­tisidir. Aynı ayetin devamında: "İnanmanızdan sonra kâfir mi oldu­nuz?" buyuruluyor. Bu ifade bir azarlama ve âdeta kafaya çarparcasına uyarmadır. Bu ayetin sonunda Yüce Allah:
"Öyle ise inkar etmiş olmanız yüzünden tadın azabı!" buyurmuştur. Bu da diğer bir te'kiddir.
Bu anlatımların tamamı, ayetlerden, bid'atçılardan olup ehl-i kıblenin/müslümanların kasdolunmasına göredir.
Çünkü bidatçı bir kimseye bid'atı hususunda uyulduğu zaman çoğu kere onun telâfi edilmesi mümkün olmaz. Bid'atının izi yeryüzünde kıyamete kadar uzar gider. Bu sonuç bid'atçı sebebiyledir. Böylece bid'at insan öldürmekten daha tehlikelidir.
İmam Malik şöyle demiştir:
Allah'a ortak/şirk koşmadıkça, kul tüm günahları işlemiş de olsa en yüksek dereceleri kazanması kesindir. Çünkü her günah kul ile onun Rabbi arasındadır ve kul günahını Rabbi tarafından bağışlanacağı ümidi içerisindedir. Bid'at sahibi ise böyle değildir. Bidat işleyen böyle bir ümid içinde değildir.
O kimse cehennem ateşine yuvarlanacaktır. İmam Malik'in bu sözü, bildirilen cezanın uygulanacağına dair bir nasdır.
İkinci İhtimal: Cezanın uygulanması Allah'ın onları cehenneme atmayı dilemiş olması ile kayıtlıdır.  Hadisteki "Hepsi cehennemdedir" ifadesi, "onların hepsi cehennemde olmaya müstehak kimse­lerdir" manasına gelmektedir. Nitekim bir diğer ehl-i sünnet grubu “Onun (katilin) cezası ebedi olmak üzere cehennemdir."[212] ayetini şöyle yorumlamışlardır: Eğer Allah onu affetmezse onun cezası budur. Eğer Yüce Allah onun affedilmesini dilerse af onun hakkıdır.  Çünkü Cenab-ı Hak:
"Allah, kendine ortak/şirk koşul­masını asla bağışlamaz;  bundan başkasını, (şirk dışında kalan günahları) dilediği kimse için bağışlar." buyurmuştur. [213]
Nitekim sahabeden ve onlardan sonra gelenlerden bir grup, katilin affının Allah'ın dileğinde olduğu görüşündedirler. -Her ne kadar sonradan ortaya konan görüşler böyle değil ise de- burada da (bid'at meselesinde de benzerini söylemek sahih olur.)[214]



[209] Nisa: 48
[210] Nisa: 93
[211] Al-i İmran: 105
[212] Nisa: 93
[213] Nisa: 48
[214] İmam Şatıbi, el-İ’tisam Kitap Dünyası Yayınları: 2/266-268.