> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Maksatları bilmemek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Maksatları bilmemek  (Okunma Sayısı 987 defa)
29 Mayıs 2011, 20:09:30
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 29 Mayıs 2011, 20:09:30 »



İkinci Hata: Maksatları Bilmemek




Yüce Allah şeriatını Peygamberine göndermiş, halkın omuz­larına yüklenen ibadet yükümlülüklerini ve emrolundukları mükel­lefiyetleri yerine getirmede neye ihtiyaçları varsa açıklamıştır. Peygamber de, Allah'ın gönderdiği din tamamlanmadan vefat etme­miştir. Bu husus Allah'ın tanıklığı ile ortadadır. Yüce Allah buyurur ki:
"Bugün size dininizi ikmal ettim. Üzerinize nimetimi tamamla­dım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim." [32]
Burada söyle denemez: "Yeni yeni ortaya çıkan olaylar ve problemler hakkında kitap ve sünnette bir nas yoktur. Bunları düzenleyecek genel hükümler de yoktur. Mirasta dedenin hissesi, esine "sen bana haramsın" diyen kimsenin karısını boşayıp boşamaması, her tarafı yaralı olan birinin üzerine düş(üp onu öldür)en kimsenin hükmü ile ilgili meselelerde ve hakkında ki- tap ve sünnet­ten nas bulunmayan diğer meselelerde ne diyecek siniz?"
Bu itiraza şöyle cevap verilir:
1. "Bu gün size dininizi ikmal ettim...." ayetinde detayların da olduğu dikkate alınırsa mesele sizin ileri sürdüğünüz gibidir. Fakat ayetteki maksat meselelerin ve problemlerin ana kurallarıdır. Böylece denmek istenmiştir ki, zaruriyyat, hâciyyat ve tekmiliyyatkonularında ihtiyaç duyulan ne kadar ana kural/kaide varsa hepsi son derecede açık bir şekilde bildirilmiştir. Bu ana kurallarla ilgili detaylar müctehidlerin inceleyip hüküm vermesine bırakıl­mıştır. İctihad kuralı da kitap ve sünnette bildirilmiştir. Müslüman­ların onu bırakması yerinde bir davranış değildir. Bu husus sabit olunca ictihad alanının bulunduğunu anlamış olursun. Şu kadar ki ictihad, ancak hakkında nas olmayan meselelerde yapılır.
Eğer ayetteki ikmal edilme, detaylar itibariyle olsaydı, detay­ların sonu gelmez, yazılıp çizilerek sınırlanamazdı. Alimler bunu nas olarak ifade etmişlerdir. Ayetteki ikmal edilmekten maksat, ancak olaylardan sonsuza kadar olacak olanların ihtiyaç duyacağı küllî kaidelerdir.
2- Dinin ikmal edilişine cüziyyat/detaylar itibariyle bakılırsa, bu karışıklığa ve probleme yol açar. Detaylar açısından bakılmazsa bu sorunun sorulmasına yol açar. Çünkü soruyu soran dinin üzerinde olduğu hâle baksaydı -ki bu hal külli kaideler üzerine olmasıdır- bu soruyu sormazdı. Çünkü her ne kadar dünya, sonu olan fani bir varlık olarak yaratılmış ise de ana kurallar ebedi olmak üzere konulmuşlardır.
Detaylarla ilgili meseleler tafsilatlı olarak ele alındığında ise sınırlandırılıp sonu gelecek durumdadır. Bu durumda detaylarla ilgili meselelerin (Hz. Peygamber sağ iken) ikmâl edilmemiş olduğu düşünülebilir. Bu takdirde "Bu gün size dininizi ikmal ettim" ayetine [33]  ve ".... Bu kitabı sana her şey için bir açıklama.... olarak indirdik"[34]  ayetine ters düşen bir durum olur.
Allah kelâmının doğru olduğunda şüphe yoktur. Ona ters düşen muhaliftir. Açık bir şekilde ortadadır ki buna göre ayette genel bir ifade vardır. Hz. Peygamber zamanında bulunmayan (teferruatta kalan) olaylar o zamandan Allah'ın dini ikmal etmesini etkilemez. Ainkü bu olaylar (o zaman için) ya ihtiyaç duyulmayan veya ihtiyaç duyulan durumda düşünülebilir. Eğer ihtiyaç duyulan bir durumda ise, bunlar şer'i ana kurallara dayanarak ictihad ile çözümlenir ki bu ana kuralların hükümleri daha önce geçmişti. Bu hususta özellikle delile dayanan müctehid görüşü kalmaktadır.
Eğer bu olaylara ihtiyaç yok ise, bunlar sonradan ortaya çıka­rılan bid'atlardır. Çünkü onlar ihtiyaç duyulan şeyler olsaydı, hak­kında dinde söz söylenmeden bırakılmazdı. Fakat bunlar hakkında bir şey söylenmediği varsayılmıştır. Fakat daha önce geçtiği üzere teferruatla ilgili meselelere dair dinde bir delil yoktur, kendisine ihtiyaç duyulan meseleler de değildir. Bu meseleler ihtiyaç duyulan veya duyulmayan meseleler de olsa din (Allah tarafından) tamam­lanmıştır. Elhamdülillah.
Sahabenin anlayışının da böyle olduğuna bir delildir ki onlardan asla böyle bir soru işitilmemiştir. Sahabeden hiçbir kimse:
"(Mirasta) kardeşlerle birlikte olduğu zaman dedenin ne pay alacağına dair niçin bir hüküm bildirilmemiştir? Eşine:
"Sen bana haramsın" diyen kimsenin hükmüne dair bir nas niye yoktur?" dememiştir. Onlar böy­le şeyler söylemek yerine ictihadla hüküm vermişler, sonuçta kitap ve sünneti elde etmeye varan şer'î manaları dikkate almışlardır. Böyle bir durum nas olarak yok ise de mana olarak vardır. Bu itibar­la dinin ikmâlinin en güzel şekilde tamamlandığı açıkça ortadadır.
Buradan bir başka bahse geçiyoruz. Yüce Allah hiç şüphe yoktur ki Kur'an'ı çelişki ve tutarsızlıktan uzak olarak indirmiştir. Böylece Kur'an'dan ibret almak ve onu mükemmel bir şekilde düşünmek gerçekleşecektir. Nitekim Kur'an'da:
"Hâlâ Kur'an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gel­miş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı."[35] Buyrulur. Bu ayet gösteriyor ki Kur'an tutarsızlıktan beridir, uzaktır. Kur'an'ın bir kısmı, diğer bir kısmını doğrular ve bir kısmı, diğer bir kısmını güçlendirir, kuvvetlendirir. Bu, hem lafız, hem mana yönüyle böyle­dir.
Lafız yönünden Kur'an'da fesahat bulunduğu mütevatirdir ve hep böyledir. İnsan sözü ise böyle değildir. Çünkü insan sözünden oluşan bir ifadede bir bölümde fasih, düzgün tatlı bir kısım görürsün.
Ama sözü bu minval üzere tamamlamak neredeyse gerçekleşmez. Mutlaka arada fesahat düzeyinde eksiklik meydana gelir. Bir kaside layık olduğu şekilde fesahat düzeni içerisinde olurken, bir diğeri böyle olmaz.
Mana yönünden İse şöyle bir durum vardır. Kur'an (lafızların)ın manaları çok olmada, tekrar özelliklerine sahip olmakta, durumun gereğine göre amacına ulaşmakta ve amacını korumakta zirvedir. Bu özelliklere sahip olmanın yanında anlamlarda ihlal, zıddiyet ve çelişki yoktur. Bu, öyle bir düzeydedir ki beşerin ona yaklaşmasına bir yol yoktur. Bunun içindir ki İslamın ilk yıllarında belagat ve fesahatin zirvesinde olan Araplar Kur'an'ı işitince ona karşı çıka­mamıştır. Onlar Kur'an'ın bir yönünün dikkate alınmamasını ortaya koymak ve ona karşı çıkmak hususunda çok hırslı olmalarına rağmen, Allah'ın yapamayacaklarını bildirdiği Kur'an'ın icaz'ından hiçbir şeyi değiştirememişlerdir. Daha sonra Müslüman olup Kur'­an'ın manalarını görüp, ilginç kelimeler üzerinde düşündükleri zaman, araştırmaları onların basiretini ve Kur'an'da tutarsızlık ve çelişki olmadığı düşüncesini artırmıştır. Bu hususta (tereddüde düşenler olduğuna dair) nakledilenler azdır. Üstelik bunlar ya doğru­yu arayıp neticede ona kavuşanlardır veya yolunu sağlamlaştıranlardır.
Sahih olarak nakledildiğine göre Sehl b. Huneyf, Sıffiyn'de hakemler hükmünü verdiği gün şöyle dedi:

Ey insanlar! Görüşü­nüzün doğru olup olmadığını kontrol edin. Biz Ebû Cendel günü Hz. Peygamberle birlikte iken şayet gücümüz Peygamberi reddetmeye yetseydi mutlaka reddederdik. Allah'a yemin ederim ki Müslüman olduğumuzdan beri kılıçlarımızı bizi sonu felaket olacak bir iş için omzumuzdan indirmedik. Ama bu davranışımız bizi hep iyi bir sona götürdü,"
Bu hadisi meselemizde tanık olarak ele alan kimse iki husus bulacaktır:
Birincisi: "Görüşünüzün doğru olup olmadığını kontrol edin." sözüdür. Çünkü açıkça belli olan durum ile çelişkiye düşmek, çoğun­lukla başvurulacak durumda olmayan bir esasa dayanır.
İkincisi: "Müslüman olduğumuzdan beri kılıçlarımızı...." cüm­lesidir. Bu cümle üzerinde durmakta olduğumuz konunun en ince noktasıdır. Bunun manası şudur: Allah'ın dininde olup da onların kişisel görüşlerine ters gelen her şey haktır/gerçektir. Allah'ın dinine ters gelen bu kişisel görüşün yanlış olduğu zamanla ortaya çıkacak­tır. Bu kişisel görüş arızi/gelip geçici bir şüphedir. İltifat edilmemesi/ önemsenmemesi gereken bir problemdir. Hatta ona tereddütle bakmalı, dinde olana itimat etmelidir. Çünkü dinin bildirdiği hususbugün açıkça ortaya çıkmazsa, yarın ortaya çıkacaktır. Eğer dinin bildirdiği o husus sonsuza kadar açıkça anlaşılamazsa da bir problem yoktur. Çünkü tereddütlü davranarak kişisel görüşüne uymayan kimse (bu davranışı ile) sağlam bir kulpa yapışmıştır.
Sahih hadis kaynağında Hz. Ömer'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:
"Hişam b. Hakim b. Hizam'ın Hz. Peygamber hayatta iken Furkan sûresini okuduğunu işitmiştim. Okuduğuna kulak verdim. Hz. Peygamber'in bize okutmadığı tarzda pek çok değişik şekillerde okuyordu. (O namaz kılıyordu.) Neredeyse namazda iken ona saldıra­caktım, selam verene kadar sabrettim. (Selam verdikten sonra) yakasına yapışıp ona:
Okuduğunu işittiğim bu sureyi okumayı kim öğretti? Dedim. Hişam:
Allah'ın Rasûlü okuttu, dedi. Ben:
Yalan söylüyorsun! Çünkü Hz. Peygamber bana bu sureyi öğretti. Fakat senin okuduğun gibi değil, dedim. Onu yakasından tutup Hz. Peygamber'e götürdüm:
(Ey Allah'ın Rasûlü!) şunun Furkan suresini bana okuttuğun(uz)dan başka bir tarzda okuduğunu işittim, dedim. Rasûlullah bana:
“Hişamı bırak! Buyurdu. Ona da:
Ey Hişam! Oku, diye emretti.” O da işittiğim gibi okudu. Bunun üzerine Hz. Peygamber:
“Bu sure böyle inzal olundu, buyurdu. Bundan sonra bana da:
Ey Ömer, oku!” Dedi. Ben de Allah Rasûlünün bana vaktiyle okuttuğu gibi okudum. Bana da:
“Bu sure böyle indirildi. Bu Kur'an yedi harf (tarz veya lehçe) üzerine indirildi. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse öyle okuyu­nuz, buyurdu.”[36]
Bu mesele sahabeden bazısını meşgul etmiş, dinin nakli husu­sunda bir müşkülden ibarettir. Cevabı Hz. Peygamber tarafından verilmiştir. Bu olay dinin kaynağında ayrılık olduğunu göstermez. Çünkü buradaki ayrılık bazı mesele ve mana hususunda kişiler arasında meydana gelen bir ayrılıktır. Bu, dinin kendisinde ayrılık olmasını gerektirmez. Nitekim geçmiş ümmetler peygamberlik hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Bu da peygamberliğin kendisinde ihtilaf olduğunu gös...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Maksatları bilmemek
« Posted on: 18 Nisan 2024, 10:34:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Maksatları bilmemek rüya tabiri,Maksatları bilmemek mekke canlı, Maksatları bilmemek kabe canlı yayın, Maksatları bilmemek Üç boyutlu kuran oku Maksatları bilmemek kuran ı kerim, Maksatları bilmemek peygamber kıssaları,Maksatları bilmemek ilitam ders soruları, Maksatları bilmemekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes