๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el İtisam => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 03 Haziran 2011, 15:17:39



Konu Başlığı: Fasıl
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 03 Haziran 2011, 15:17:39
Fasıl


Allah Tealâ şöyle buyurdu:
"Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın ve sınırı aşmayın; doğrusu Allah sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun."[44]
Bu âyet-i kerimenin nüzul sebebi hakkında pek çok haber rivayet edilmiş olup hepsi de aynı mananın etrafında döner dolaşır. Bu mana da Allah'ın helâl kıldığı temiz şeyleri dindarlık maksadıyle veya dindarlığa benzer bir maksatla haram kılmaktır. Allah Teala bunu yasaklamıştır ve bunu bir aşırılık/haddi aşma olarak kabul etmiştir. Allah Teala aşırı gidenleri de sevmez. Sonra üzerine basa basa mubah olan şeyleri anlatmış ve takvayı emretmiştir:
"Allah'ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman ettiğiniz Allah'tan korkun."
Bu âyet Allah'ın helâl kıldığı şeyleri haram kılmanın takva derecesinden dışarı çıkmak olduğunu anlatmaktadır.
İsmail el-Kâdı, Ebû Kılâbe hadisinden tahriç ederek onun şöyle dediğini nakletti:
Rasulullah'ın ashabından birtakım insanlar dün­yayı ve kadınları terk edip ruhbanca bir hayat yaşamak istediler. Bunun üzerine Rasulullah (s. a) kalktı ve onlar hakkında çok sert sözler söyledi. Rasulullah (s.a) şöyle demişti: "Sizden öncekiler sade­ce kendilerini zorlamak suretiyle helak oldular. Onlar kendilerini sıkıntıya soktular. Allah da onların işini zorlaştırdı. Onların kalıntı­ları manastırlarda ve kendilerine edindikleri hücreler ve ibadethanelerde kalmıştır. Siz Allah'a ibadet edin, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, haccedin, umre yapın ve istikamet üzere olun ki Allah da sizi  istikamet  üzere  kılsın."[45]  Ravi dedi ki: 
"Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın." âyeti onlar hakkında nazil oldu.
Tirmizi'de İbn Abbas'tan (r.a) rivayet edildiğine göre o şöyle dedi:
Bir adam, Rasulullah'a (s.a) gelerek şöyle dedi. Ey Allah'ın Rasulü! Et yediğim zaman, kadınlara karşı ilgim artıyor, şehvete kapılıyo­rum, bu yüzden kendime eti yasak ettim. Bunun üzerine bu âyet, nazil oldu. Bu hadis hasendir,[46]
İbn Abbas'tan gelen bir rivayette o şöyle dedi:
Bu âyet, Rasûlullah'ın (s.a) ashabından bir grup hakkında nâzil oldu. Ebû Bekir, Ömer, Ali, İbn Mes'ud, Osman ibn Maz'un, el-Mikdat ibn el-Esved el-Kindi ve Ebu Huzeyfe'nin mevlâsı Salim de bu topluluğun içindedir. Bunlar Osman ibn Maz'un'un evinde toplandılar ve kadınlardan uzak kalmak suretiyle kendilerini hadım etmekte, et ve yağ yeme­mekte, kaba elbiseler giymemekte anlaştılar. Sadece ayakta kalacak kadar yemek yiyecekler ve yeryüzünde ruhbanlar gibi dolaşacak­lardı. Onların durumu Rasulullah'a (s.a) ulaştırıldı. Bunun üzerine Osman ibn Maz'un'un evine geldi, ne onu ne de diğerlerini orada bulabildi. Osman ibn Maz'un'un karısı Ümmü Hakim'e dedi ki:
"Kocan ve arkadaşları hakkında bana ulaşan bilgiler doğru mu?" Kadın dedi ki:
Nedir o, ya Rasulallah? Hz. Peygamber duyduklarını ona söyledi. Bunun üzerine Kadın, Rasulullah'a (s.a) konuşmamayı uygun görmedi, fakat kocasının durumunu açıklamaktan da hoşlan­mıyordu. Dedi ki:
Eğer sana bunu Osman'ın kendisi haber verdiyse doğru söylemiştir. Rasulullah (s.a) dedi ki:
"Döndükleri zaman kocana ve arkadaşlarına Allah Rasülünün şöyle dediğini söyle: Ben yiyorum, içiyorum. Et de yiyorum, yağ da yiyorum. Ben hem uyuyo­rum, hem de kadınlara yaklaşıyorum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.."
Osman ibn Maz'un ve arkadaşları dönün­ce, karısı Rasulullah'ın (s.a) emrettiği şeyleri onlara haber verdi. Bunun üzerine şöyle dediler:
Demek Rasulullah'a (s.a) bizim durumumuz ulaştı ve bu onun hoşuna gitmedi. Hemen Rasulullah'ın beğenmediği şeyleri bıraktılar. Âyet-i kerime işte bunun üzerine nazil oldu:
"Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayın." İbn Abbas dedi ki:
Yemek, içmek ve cinsel ilişki gibi şeyleri (haram kılmayın) demektir.
"Haddi aşmayın," Dedi ki:
Yani onlar erkekliklerinden kesiliyorlardı.
"Allah haddi aşanları sevmez." Dedi ki:
Helali harama (çevirenleri sevmez)[47]
Sahih'te Abdullah'tan şöyle rivayet edilmiştir:
"Biz beraberimiz­de kadınlar olmadığı halde Rasulullah (s.a) ile birlikte savaşa çıkıyorduk. Dedik ki:
Kendimizi hadım etmeyelim mi? Fakat Rasulullah (s.a) bunu bizden men etti. Bundan sonra bir elbise karşılığında bir kadınla belli bir süreye kadar evlilik yapmamıza ruhsat verdi. Yani -Allahu a'lem daha sonra neshedilmiş olan mut'a nikahına ruhsat verdi. İbn Mes'ud daha sonra şu âyeti okudu.
"Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz ve iyi şeyleri haram kılmayın."
İsmail, Yahya ibn Ya'mer'den naklen anlatttı. Osman ibn Maz'un gündüzü oruç, geceyi ibadetle geçirerek seyahat etmeyi düşündü. Onun hanımı devamlı koku sürünen bir kadındı. Osman bu düşün­cesini uygulamaya koyunca o da sürmeyi ve kınayı terk etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarından birisi ona dedi ki: Kocan senin yanında mı yoksa ondan ayrı mısın? Dedi ki:
Yanımda, fakat Osman kadınları istemiyor. Validemiz durumu Hz. Peygam­bere (s.a) anlattı. Hz. Peygamber (s.a) Osman'la karşılaşınca ona dedi ki:
"Benim inandığıma sen de inanıyor musun?" Osman:
Evet, dedi. Rasulullah dedi ki:
O halde benim yaptığım gibi yap. "Allah'ın size helal kıldığı temiz ve iyi şeyleri haram kılmayınız."
Said ibn Mansur, Hudayr'dan, o da Ebû Mâlik'ten tahriç etmiş­tir. Ebû Mâlik şöyle dedi:
Bu âyet, Osman ibn Maz'un ve arkadaşları hakkında nazil oldu. Onlar yemeklerin pek çoğunu ve kadınları kendilerine haram kılıyorlardı. Bazıları da tenasül uzuvlarını kesmeyi tasarlamıştı. Bunun üzerine Allah Teala: "Ey iman edenler size Allah'ın helal kıldığı temiz ve iyi şeyleri haram kılmayın." âyetini indirdi.
Katade'den: Bu âyet Rasulullah'ın ashabından dünyayı ve kadınları terk edip ruhbanca bir hayat yaşamak isteyen insanlar hakkında nazil oldu. Ali ibn Ebi Tâlib ve Osman ibn Maz'un da bunlardandı.
İbn el-Mübarek'in tahriç ettiğine göre Osman ibn Maz'un Hz. Peygamber'e (s.a) gelerek şöyle dedi:
Hadım olmam için bana izin ver. Buna karşılık Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu:
"Kendisini hadım ettiren de, kendi kendini hadım eden de bizden değildir. Benim ümmetimin iğdişliği oruçtur." Osman dedi ki:
Ya Rasulallah! Bana seyahat için izin ver. Rasulullah (s.a) dedi ki:
"Benim ümmetimin seyahati Allah yolunda cihat etmededir." Osman dedi ki:
Ya Rasulallah! Ruhbanlık için bana izin ver. Rasulullah dedi ki:
"Benim üm­metimin ruhbanlığı namazı beklemek için mescitlerde oturmaktır."
Sahih'te geçtiğine göre Rasulullah (s.a) Osman ibn Maz'un'un her şeyi terk edip kendisini Allah'a vermesini reddetmiştir. Şayet ona izin verseydi kendisini iğdiş edecekti.
Bütün bunlar, bu davranışların hepsinin şeriatte helâl olan şeyleri haram kılmak olduğunu, âhiret yoluna girmek maksadıyle de olsa Şâriin yapılmasını kastettiği şeyleri ihmal etmek anlamına geldiğini açıkça ifade etmektedir.
Sahabiler, tabiiler ve onlardan sonra gelenler helal olan şeylerin haram kılınmasının engellenmesi gerektiği görüşündedirler. Ancak bu haram kılma işi, üzerinde yemin edilmeksizin yapılmışsa keffaret gerekmez. Şayet yemin edilerek haram kılınmışsa, yemin edenin kef­faret vermesi ve Allah'ın helâl kıldığı şeylerle amel etmesi gerekir.
Bundan dolayıdır ki İsmail el-Kâdi'nin, Ma'kıl'dan naklederek anlattığı şey şudur: Ma'kıl, İbn Mes'ud'a sordu ve dedi ki:
Ben yatağımda bir sene uyumamaya yemin ettim. Abdullah ibn Mes'ud ona:
"Ey İman edenler, Allah'ın helâl kıldığı şeyleri haram kılmayın." âyetini okudu ve dedi ki:
Yaklaş bakalım, (şunu) ye ve ettiğin yeminin keffaretini ver, yatağında da uyu.[48]
Bir başka rivayette şöyle geçer: Ma'kıl çokça oruç tutar ve çokça namaz kılardı. Yatağında uyumamaya da yemin etti. İbn Mes'ud onun yanına geldi ve ona bu durumu sordu. Sonra da bu âyeti okudu.
Muğire'den rivayet, edildiğine göre o şöyle dedi:
"Allah'ın size helal kıldığı temiz ve iyi şeyleri haram kılmayın" âyeti hakkında İbrahim'e dedim ki:
"Allah'ın kendisine helal kıldığı şeylerden birisini kendisine haram kılan adam o mudur?
Evet, dedi.
Mesruk'dan rivayet edildi: Abdullah'a bir hayvan memesi getirildi. Topluluğa dedi ki:
Yaklaşın bakalım. Topluluk yaklaştı ve ondan yemeye başladı. Bir adam dedi ki:
Ben onu yemeyi kendime haram kılmıştım. Abdullah ibn Mes'ud dedi ki:
Bu, şeytanın adım­larından bir adımdır. "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı temiz ve iyi şeyleri haram kılmayın." Haydi bakalım yaklaş, sen de ye ve yeminin keffaretini öde.
İslam da fetvalar bunun üzerine cereyan etti. Allah'ın kendisine helal kıldığı şeylerden herhangi birisini haram kılanlar kim olursa olsun bu haram kılma onun için hiçbir mana ifade etmez. O halde bu haram kıldığı şey şayet bir yiyecekse ondan yesin, şayet bir içecekse onu içsin, bir giyecekse onu (çekinmeden) giysin, bir köle ise ona sahip olsun. Bu konuda âdeta bir icma vardır. Bu icma Mâlik'ten, Ebû Hanife'den, Şafii'den ve diğer imamlardan nakledilmiştir. Sadece zevce konusunda ihtilaf edilmiştir. Mâlik'in mezhebine göre zevceyi haram kılmak üç talaka benzer bir talaktır. Bunun dışındaki haram kılmalar bâtıldır/geçersizdir.
Çünkü Kur'an bunun bir haddi aşma olduğuna şahitlik etmek­tedir. Hatta azat etmek maksadıyle başkasının cariyesine yaklaş­mayı kendisine haram kılsa bile ona yaklaşması helâldir. Elbise, mesken, susmak, gölgelenmek ve kuşluk yemeği yemek gibi diğer şeyler de böyledir, (onların haram kılınması da bir mana ifade etmez.) Güneşte ayakta durarak ve susarak oruç tutmayı adayan kimsenin durumu hakkındaki hadis yukarıda geçmişti. Bu adak, oturmanın, gölgelenmenin ve konuşmanın haram kılınması anlamı­na gelir. Rasulullah (s.a) de ona oturmasını, konuşmasını ve gölge­lenmesini (ve bu şekilde orucunu tamamlamasını) emretti. Mâlik dedi ki: Rasulullah ona kendisi için itaat olan şeyi tamamlamasını ve masiyet olan şeyi de terk etmesini emretti.
İmam Mâlik'in helâlin terkini nasıl mâsiyet saydığım iyi düşünün! Bu, "Haddi aşmayın!" ayetinin bir gereğidir. Abdullah ibn Mes'ud'un hayvan memesi/eti yemeyen kişiye söylediği: "Bu, şeyta­nın bir adımıdır" sözünün gereği de budur. (Yani bunu bir ma'siyet saymıştır)
İbr Rüşd el-Hafıd, Mâlikîlerin hadisle istidlalini zayıf bir istidlal şekli olarak gördü ve Mâlik'in o hadisi yorumunu da yetersiz buldu. Ona göre "Masiyet olan şeyi de terk etmesini emretti." sözü konuş­mayı terk etmenin masiyet olduğunu açıkça ifade etmemektedir. Çünkü Hz. Meryem'in de böyle bir adağının (yani konuşmama adağının) olduğunu Allah Teala haber vermektedir,
İbn Rüşd dedi ki:
Aynı şekilde güneşte ayakta durmak da bir masiyet değildir. Ancak vücuda ve ruha yorgunluk vermesi yönünden masiyet olabilir. Hacıların gölgelenmemesi bazan müstehab dahi ola­bilir. Bir görüşe göre gölgelenmeyi terk etmek bir masiyettir. Ancak bu masiyete, nasla değil, yasaklanan bitkin düşme haline kıyasla­narak hükmedilebilir. Bu konuda asıl olan şey bunun bir mubah olmasıdır.
İbr Rüşd'ün söylediği şeyleri kabul etmek mümkün değildir. İmam Mâlik, hadis hakkında söylediklerini ondan istinbat ederek söylememiştir. Bilakis üzerinde konuşulan ayet ile istidlal ederek söylediği gayet, açıktır. Hadisin âyeti yorumlaması, konuşmanın terk edilmesiyle ilgilidir. Her ne kadar önceki şeriatlerde bu (yani söz orucu) meşru olsa da bizim şeriatımızla bu neşhedilmiştir. Adamın yaptığı şey, meşru olan bir şeyin içinde meşru olmayanla amel etmektir. Güneşte durmak da helâlin haramlaştırılması konusunda bir aşırılıktır. Her ne kadar belli bir yerde bu müstehap bile olsa, başka yerlerde de bu onun müstehap olmasını gerektirmez.[49]



[44] Maide: 87, 88.
[45] Bak: İbn Kesir. Tefsir. 2/84. Burada ayetin nüzul sebebi ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
[46] Bu hadisi; müellifin de dediği gibi Tirmizi, İbn Abbas'tan rivayet etmiştir. Fakat o şöyle demiştir: Bu hadis gariptir, bazıları bunu mürsel olarak rivayet etmişlerdir. Halid el'Hiza da İkrimeden Mürsel olarak rivayet etmiştir. (Tuhfetü’l-Ahvezi. 8/329, Ebvabu Tefsiri’l-Kur'an, h.no:3242.) Ben derim ki: Bir benzerini Buhari îbn Mes'ud'dan rivayet etmiştir: Kîtabu't-Tefsir. no:4615 ve K.Nikah. 5071. 5075.
[47] Bak. Firuzâhadi, Tenviru’l-Mikyas min Tefsiri ibn Abbas, s.79; İbn Kesir, Tefsir, 2/83, 84.
[48] Biz metne bağlı kalarak terceme ettik. İbn Kesirde geçen bu rivayetten Ma'kü'in bir şeyi yememeye ve yatağında uyumamaya yemin ettiğini anlıyoruz. (Çeviren)
[49] Müellifin İbn Rüşde verdiği cevap, usul kaidelerince de onaylanan gayet açık ve net bir cevaptır. Çünkü bizim şeriatımızca onaylandığı ve ona aykırı bir şey olmadığı takdirde bizden öncekilerin şeriatı da bizim şeriatımızdır. Ancak Hz. Meryem'in tuttuğu söz orucu sadece ona mahsustur, insanların geneli için bir delil sayılamaz. Özel kişiler için de delil olamaz.
İmam Şatıbi, el-İ’tisam Kitap Dünyası Yayınları: 1/357-362.