> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Fasıl
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fasıl  (Okunma Sayısı 1292 defa)
03 Haziran 2011, 15:10:09
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Haziran 2011, 15:10:09 »



Fasıl



Biraz önce takdim edilen bu fasılların muhtevasından kesin olarak anlaşılan şudur ki, kül olarak da cüz olarak da meşakkat dinde reddedilmiştir. Fıkıh usulünde en kuvvetli delillerle bu gerçek sabit olmuştur. Biz bundan sonra söyleyeceğimiz şeyleri onun üzerine bina edeceğiz:
Selef-i sâlihten ve velilikleri sabit olup kendilerini Allah'a verenlerden bir topluluğun nefislerini meşakkate soktukları ve başkalarını da katılığa ve ahiret yolunda giderken meşakkati tercihe zorladıkları anlaşılmaktadır. Onlar bu sıkıntının altına girmeyenleri de kusurlu ve (Allah'ın rahmetinden) kovulmuş ve mahrum kalmış kişiler olarak görüyorlardı. Belki de bunu şeriatın bazı mutlak ibare­lerinden anlıyorlar ve kendi katı davranışlarını bu mutlak ibareler­den süzüp çıkartıyorlardı. Bu da onları sünnetten çıkartıp hakiki veya izâfı bid'ate kadar götürüyordu.
Ahirete doğru gidişinde birisi kolay, diğeri zor olmak üzere mükellefin önünde iki tane yol olması bundan dolayıdır. Gayeye ulaşmada her ikisi de aynı seviyededir. Bazı katılık taraftarları benzeri mükellefe meşakkat veren zor yöntemi alırlar ve nefse sıkıntı vermeyi kabul ederek kolay yolu terk ederler. Mesela temizlik için birisi sıcak, diğeri soğuk iki tane su bulan kimse kullanımı meşakkat, veren soğuk suya talip olur, diğerini terk eder. Bu kişi, Şâriin kendisinden istediği nefsin hakkını vermez ve güçlüğün kaldırılması deliline anlamsız yere muhalefet eder. Şârî, buna benzer şeylerin meşru görülmesine razı olmaz. Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Kendi kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merha­metlidir."[62]
Böylece hevâ ve hevesine tâbi olan bir kişi haline gelir. Rasulullah'ın (s.a) şu hadisinde de onun işine yarayacak bir delil yoktur:
“Size onunla Allah'ın günahları sildiği ve dereceleri yükselt­tiği bir şey göstereyim mi? Meşakkatli zamanlarda güzelce abdest almaktır."
Mademki nefsi zorlayarak güzelce abdest almak, günahların silinmesinin ve derecelerin yükselmesinin sebebidir, o halde bunda, insanın bu ecri kazanmak için nefsini zorlayarak çalışmasına delil vardır, bu da ancak nefse meşakkat verecek şeyleri yapmakla mümkün olur (derseniz) biz deriz ki:
Bu hadiste sizin söylediğinize delil yoktur. Hadiste sadece meşakkat mevcut iken güzelce abdest almaktan söz edilmektedir. Burada fazladan/arîzi bir durum vardır. Meselâ kış mevsiminde bir kimse soğuk suyu bulur da sıcak suyu bulamazsa suyun soğukluğunun şiddeti onun güzelce abdest alma­sına engel olmasın, demektir.
Doğrudan meşakkate yönelmeye gelince hadiste bunu gerektire­cek bir anlam yoktur. Bilakis önceki bölümlerde zikredilen delillerde kullardan güçlüğün kaldırıldığına işaret eden şeyler vardır. Şayet hadisin böyle bir anlamı gerektirdiği kabul edilirse, güçlüğün kaldı­rıldığını ifade eden deliller bununla çatışmış olurdu. Halbuki onlar kati delillerdir. Haberi vâhid ise zannidir. Kati'nin öne alınıp tercih edilmesiyle araları bulunacağı için ikisi arasında bir çatışma söz konusu değildir. Yukarıdaki hadisin bir benzeri de şu âyettir:
"Onların Allah yolunda bir susuzluğa, bir yorgunluğa ve bir açlığa duçar olmaları... ancak bunun karşılığında kendilerine sâlih bir amel yazılması içindir..."[63]
Başka bir maksatla değil de sırf nefse sıkıntı vermek için kötü ve kalitesiz yiyecekleri yemek de böyledir. O da yukarıda sözü edilen türden bir durumdur. Çünkü şeriat, yükümlülüklerde nefse işkence edilmesini kastetmemiştir. Bu, Rasulullah'ın (s.a): "nefsinin de senin üzerinde hakkı vardır" sözüne de aykırıdır. Rasulullah (s.a) bulduğu zaman güzel şeyler yerdi. Tatlıyı ve balı severdi. But etinden hoşlanırdı, içmek için tatlı su arardı. Bunun neresinde meşakkat ve zorlama var?
Mubah olan şeylerin kullanılması, ateşe arz olunacak kimselere hitab eden "Dünya hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadı­nız.."[64] âyetinin ifade ettiği anlamın içine girmez. Çünkü onunla kastedilen mubah sınırının dışına çıkan israftır. O halde hiçbir mazereti olmaksızın sadece çirkin ve kötü şeyleri yemek inatçılıktan başka bir şey değildir. Yukarıda zikredilen ayet-i kerimede Allah Teaîa şöyle buyurmuştu:
"Ey iman edenler! Allah'ın sizin için helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri (kendinize) haram kılmayın."
Hiçbir zorunluluk olmaksızın sadece kaba saba elbiseler giymek de böyledir. Bu da nefsi zorlamaktır ve çirkin bir dikbaşlılıktır, Bunda ayrıca bir miktar şöhret maksadı da vardır.
Rabî' ibn Ziyad el-Hârisi'den rivayet edildiğine göre o, bir gün Hz. Ali'ye (r.a) dedi ki:
Sabahleyin erkenden benimle birlikte kardeşim Asım'a gel. Hz. Ali dedi ki:
Onun neyi var? Rabî' dedi ki:
Dindarlık maksadıyle aba giydi. Hz. Ali (r.a) dedi ki:
Onu görmem gerekir. Asım üstünde bir aba altında bir aba olduğu halde, saçı sakalı dağınık bir şekilde getirildi. Hz. Ali onu görünce kaşlarım çattı ve dedi ki: 
Yazıklar olsun sana!  Ailenden de mi utanmadın? Çocuğundan da mı utanmadın? Sanıyor musun ki Allah sana güzel şeyleri mubah kıldı da, onlardan bazılarından yararlanmandan hoşlanmıyor? Sen böyle yapmakla Allah katında hiçbir değer de kazanamazsın. Duymadın mı Allah Teâla Kitabında şöyle buyuruyor:
"Allah, yeri canlılar için yaratmıştır. Orada meyveler ve salkımlı hurmalar vardır... İkisinden de inci ve mercan çıkar."[65] Biliyor musun bunları Allah Teala kullları için sadece kullansınlar, kendisine hamd etsinler ve böylece sevaba nail olsunlar diye mubah kılmıştır? Allah'ın nimetlerinden yararlanman onları söylemenden daha hayırlıdır. Asım dedi ki:
Peki sen niçin sert yiyecekler yiyorsun ve kaba elbise giyiyorsun? Hz. Ali dedi ki:
Allah Teala, halkın önderlerine kendilerini insanların en zayıfları ile kıyaslamalarını emretti.
Allah Teala'mn kullarının lezzetli şeyleri terk etmelerini niçin istemediğini ve onları aldıkları zaman sadece şükretmelerini istedi­ğini iyi düşünün. Şer'i bir zorunluluk olmaksızın Allah'ın mubah kıldığı şeyleri almaktan geri durmaya çalışan kimse Şârie karşı geliyor demektir. Öncekilerin yapabilecekleri bazı şeylerden geri durduklarına dair gelen haberlerin hepsi bu açıdan değerlendirilmelidir. Onlar ancak dikkate alınmasını delilin de onayladığı meşru bir engelden dolayı onu terk etmişlerdir. Meselâ bir kimsenin elindeki imkanların darlığından dolayı genişlik ve bolluk içinde hareket etmekten geri durması böyledir. Veya o, bir mekruha ya da yasağa vesile olacağı ya da onda şüpheli bir yön bulunduğu için terk edilmiştir. Bu şüpheli yönü de başkaları değil de sadece onu terk eden kimse fark edebilmiştir. Durum ve şartların sebep olduğu problemler, soyut delillerle çatışmazlar. Çünkü mücerret delillerin kendi içlerinde (problemlere göre) yorumlanabilme imkanları vardır. Bu mesele el-Muvafakat isimli kitapta enine boyuna anlatılmıştır.[66]
Devamlı olarak ve sadece nefsin hoşlanmayacağı şeyleri yapmak ve her şeyde istisnasız olarak nefsi hoşlanmayacağı durum ve şartlara zorlamak da nefse sıkıntı ve meşakkat vermek cinsindendir (ve meşru değildir). Nefsin arzularını ve zevklerini tatmine yarayan pek çok şeyi Şâriin mubah kıldığını görmüyor musun? Şayet bunlara muhalefet iyi bir şey olsaydı o meşru kılınırdı, insanlar bu mubahları terke teşvik edilirdi ve neticede bunlar mubah olmazdı, bilakis terk edilmeleri mendup veya yapılmaları mekruh olurdu.
Ve yine Allah Teala, vâciblerin ve mendupların içine onların kolayca yapılabilmelerini temin edici zevk ve haz unsurlarınıda yerleştirmiştir. Bu lezzetler, mükellefleri, vacipleri ve menduplan yapmaya teşvik için konulmuşlardır. Nitekim Allah Teâla, emirlerin ve nehiylerin içinde sen onları yaptığın veya sakındığın zaman beklediğin bir mükafatı da vaad etmiştir. Allah Teala dileseydi böyle bir mükâfat vaadinde bulunmazdı. Emirleri terk ettiğinde, yasakları da islediğinde birincisinin aksine cezalandırma tehdidinde bulun­muştur. Bütün bunlar mükelleflerin emre itaatteki azim ve kararlı­lıklarını kuvvetlendirmek içindir. Hatta Allah Teâlâ, en önemli yükümlülükleri yerine getirmede kendisine söz veren ve emrine itaat edenlere öyle peşin zevkler ve gönülleri ferahlatıcı nurlar bahşeder ki dünyevi zevklerden hiçbirisi bunlara denk olamaz. Neticede bu, mükellefin itaatlerden zevk almasına, onlara doğru koşmasına sebep olur Ve daha önce ancak yasaklanmış bir meşakkatle tahammül örtebileceği şeyler, ona kolayca tahammül edebileceği kadar hafif gelir.[67] Meşakkat ortadan kalkınca yasaklama da kalkmış olur.
Bir de çeşit çeşit yiyecekler ve çeşit çeşit içecekler için Allah Teala'nın nasıl çeşit çeşit lezzetler verdiğini ve çoluk çocuğun rızkını temine sebep olacak çalışmaların -nefse çok yorucu gelmesine rağmen- nasıl yemekten ve içmekten daha fazla zevkli olduğunu düşününüz. Meselâ dünyada kabul edilir bir konumda olmak, derece ve mertebelerde yükselmek ve çok önemli işlerde diğer insanlardan önde olmak gibi bizzat o fiillerin dışında onları motive edici daha pek çok unsur vardır ki bunlar da mükellefe zevk varen şeylerdendir. Dünya zevkleri bunların yanında çok küçük kalır.
Hal böyle olunca, -bazılarının kendilerini meşakkate zorlamaları ve başkalarını da meşakkate teşvik etmeleri nerede- Latif ve Habir olan Rab Teala'nın murat ettiği hoşgörülü ve yumuşak ortam nerede? O halde kim kendini ibadete veren bir kişi olarak zanlarına (ve kuruntularına) dayanıp Şâriin kendisi için koymuş olduğu yumuşaklığın, kolaylığın ve sevgisine ulaştırıcı sebeplerin dışına çıkarak hareket ederse meşakkate ve zorluğa yapışmış ve bunu gayeye ulaştırıcı bir basamak ve özel bir yöntem haline getirmiş olur. Bütün bunlar sadece büyük bir cehalet ve sapıklık çölünde kaybolmuşluk değil midir? Allah Teala lütfü ve insaniyle bizi bundan korusun. Bu yolda zorlama manasını icab ettiren bir takım hikayeler/menkıbeler duyarsan veya bunlarda bir dikbaşlılık ya da yapma...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fasıl
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:07:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fasıl rüya tabiri,Fasıl mekke canlı, Fasıl kabe canlı yayın, Fasıl Üç boyutlu kuran oku Fasıl kuran ı kerim, Fasıl peygamber kıssaları,Fasıl ilitam ders soruları, Fasılönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes